• henuz kucuk insanlarin , doganin bagrindan kopartilip, kapali kapilar ardinda taiwan'nin ucuz ve cirkin oyuncaklari ile oyalanma mahkumiyetinden once, baglik bahcelik bir mahallenin iki katli eski bagevinde yasayan cocuga hediye edilmis bir horozun adidir sarı yelek. butun canlilar gibi , sari yelek de kendine has ozu ile dogmustu. bahar aylarinin bitiminde civcivlikten cikip palazlandiginda diger horozlardan ayricaligi hemen biliniverdi. boynu kuyrugu ve kanatlari beyaz, govdesi sari sirmali bir yelek giymis gibi sari idi. atilgandi , kumesin en babayigit baba horozu bile onu gorunce yandan yandan kaciveriyordu. yamandi sari yelek!

    atilip, tepesini dindiklemedigi tek allah kulu, onu cok seven cocuktu. tuhaf bir bagdi aralarindaki. cocugun , okul donusunu beklerdi. dikenlerin, peygamber ciceklerinin, yabani eriklerin, okuz gotu calilarinin sarip sarmaladigi karsi tepeden sahibinin gelisini gorur gormez, deselenmeyi birakir, seyirtirdi karsi tepeye dogru.

    bazen de, sicak yaz gununde tukettigi son enerji kirintilarini, selama durmuscasina, kanat cirparak bitirmekle yetinirdi.

    son zamanlarda, evin yakinlarindan gelen gecen epey bi yolcu sari yelegin gazabina ugrar olmus, sikayetler gitgide cogalmaya baslamisti. her sikayette cocugun dizlerinin bagi cozulurdu. " ya sari yelegi yok ederlerse ? ya o okuldayken bir daha gormemek uzere ondan koparirlarsa ? " cocuk, gitgide baglaniyordu ve korkusu gunden gune artiyordu.

    yakici bir cumartesinin ogle gunesinde, cocuk altina uzanmakta oldugu agactan topladigi bademleri doldurdugu ceplerini topragin uzerine bosaltti. bir iki saydi, bir iki tanesini de geveledi. ve kalan bademleri boynuna astigi ve hic yanindan eksik etmedigi sapaniyla, birer birer tepenin dibindeki ceviz agacina kadar atmaya calisti. ve hic birini hedefe vuramadi . hafif geliyordu bademler ...

    birden canhiras cigliklar, bebe aglamalari circir boceklerinin sesini bastiriverdi. yerinden firladi cocuk . kostu evin yan tarafindaki kucuk patikaya kadar, oracikta horozu gordu, sari yelek kudurmus gibiydi . geri cekilip cekilip kah cocuga, kah kadina atliyor, cildirmis gozleriyle dikdik bakiyordu. bebenin yanagindan assagi incecik bir kan cizgizi cenesine dogru uzanmis, esarbi boynuna dusen kadinin saclari tepesinde yolunmus bir gorunumde talaz talazdi.
    kadin dusup kalkmis olmaliydi ki ipek muz corabinin biri yandan yirtilmis ayakkabisinin teki ayagindan firtmisti. bagris cagrislara yakindaki evlerden, kosa kosa insanlar gelmeye basladi.
    cocuk saskindi. sari yelegi durdurmak icin sesini bile yukseltmeyi unutmus, nutku durmus bir halde oylece bakiyordu.

    bir ara annesinin uzaktan kosarak geldigini gordu. ve arkasini donup kosa kosa deredeki ceviz agacinin altina gitti. gozleri doluyor, bogazi aciyor, aglamak istiyordu. agladi . yorgun hisseden gozleri kayana degin agladi....

    dallarin hisirtisinda iki arsiz kusun bagirtilarina acti gozlerini. usuyordu cocuk . cevizin alti iyce kararmis, gunes altin rengi huzmelerini hafif hafif alip cekiliyordu. karanlik cokmek uzereydi. birden herseyi hatirladi ...

    yokusu tirmanirken, dizlerinde gucu kalmamisti. elleriyle otlari tuta tuta cikti yukari . eve yaklasti ve oldugu yerde kalakaldi.

    acik mutfak penceresinden cikan buharla birlikte, kaynamis tavuk kokusu tutmustu ortaligi.

    bogazina birsey dugumlendi. " sari yelek " demek istedi. hiriltiyla karismis hickirigin sesinde kayboluverdi kelimeler....
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap