116 entry daha
  • ben intihar hakkında çok düşündüm. intihar etmeyi denemedim ama bir insanı ne ölüme iter diye düşündüm. intihar eden arkadaşım da oldu, deneyip ölemeyen de, çok boktan bir hayat yaşadığı halde asla kafasından ölüm fikrini geçirmeyen de.
    sonuç aynı noktaya çıkıyor. tutunacak bir şey lazım. çünkü çizginin diğer tarafı acayip yakın ve ulaşılması çok kolay.
    her insanın hayatında acılar vardır. kendi tarafından baktığın zaman bazen gülersin o acılara bazen çok üzülürsün. hep kendinle kıyaslarsın çünkü. oysa herkesin yarası kendine derin.

    bizim ailenin de bir yarası vardır. annemin kuzeni. biz ona dayı deriz, öyle öğretildi çünkü. dayım üniversite yıllarındayken sizin anlayacağınız tabirle anarşist olduğu için 80 döneminde hapse giriyor. ama böyle bulunamayacak cinsten bir girme bu. insanın aklının alamayacağı işkenceler görüyor. yıllarca içerde kalıyor. isim verse kurtulacak, vermiyor. o dönemler öyleymiş, bir dava adamı olma durumu varmış. şimdi tabi böyle bir şey kimseye bişey ifade etmez.

    sanırım ben lisedeyken falan, dayımın işkececilerinden biri, aşırı vicdan azabı sebebiyle yaptığı işkenceleri nokta dergisine verdiği bir röportajda anlatmıştı. ben ikinci paragrafta bıraktım okumayı. öyle böyle değil. bir insan ne ruhen ne bedenen bunlara nasıl dayanır aklım almıyor. ama dayandı. dayım hapisten çıktıktan sonra bir süre tedavi gördü. 40 yaşında evlendi ve baba oldu. şimdi küçük bir çiftlikte yaşıyor. tavukları var. kızıyla domates ekiyor.
    o, bu acıları çekerken neye tutundu hep merak etmişimdir. 23 yaşındayım o zamanlar, dayımla içmeye gittik. çok ağır adamdır. girdiği ortamların hepsinde acayip bir saygı görür. ben de tabi deli doluyum. dayı dedim, sen nasıl ölmedin? gülümseyerek baktı, yüzümü iki avucunun içine aldı. "kuzum, senin gözlerin ne kadar güzel, ölseydim bunları göremeyecektim"

    herkese tutunacak bir çift kuzu gözü dilerim.
90 entry daha
hesabın var mı? giriş yap