48 entry daha
  • osmanlı'da kanuni döneminde liyakat ne durumda merak edenler için ogier ghislain de busbecq türk mektupları adlı eserde "asalet ve meziyet" başlığında şu şekilde yazmış.

    ----------
    sultanın karargâhı çok kalabalıktı. hizmetkârlar ve yüksek mevki sahibi kimselerle doluydu. bütün hassa süvarileri, sipahileri, garîbler, ulufeciler ve çok sayıda yeniçeriler karargâhtaydı. bu muazzam kalabalığı içinde tek kişi yoktu ki itibarını kendi şahsi cesaretinden ve meziyetlerinden başka bir şeye borçlu olsun, doğduğu aileden dolayı diğerlerinden farklı kılınsın. kişiye, verdiği hizmetlere ve yüklendiği vazifeye göre saygı gösteriliyor. bu nedenle üstünlük mücadelesi de yok. herkesin yaptığı işe uygun olarak tayin edildiği bir makamı var. sultan vazifeleri ve görülecek hizmetleri bizzat kendisi dağıtıyor. bunu yaparken o kimsenin servetini ve rütbesini önemsemiyor, namzet olanın şöhretini ve nüfuzunu düşünmüyor. sadece meziyetlerini göz önüne alıyor, kabiliyetini, karakterini ve mizacını tetkik ediyor. işte böylece herkes layık olduğunun karşılığını görüyor ve makamlar da işlerin üstesinden gelebilecek kimselerle doluyor.
    … dolayısıyla türkler arasında itibar, hizmet ve idari mevkiler kabiliyet ve faziletin mükâfatı oluyor. kişi tembel ve sahtekâr ise hiçbir zaman yükselmiyor, küçümsenip hakir görülüyor. işte türkler bu nedenle neye teşebbüs etseler başarılı oluyor ve hükmeden bir ırk olarak hâkimiyetlerinin hudutlarını her gün genişletiyorlar. bizim usullerimiz ise çok farklı. bizde meziyete yer yoktur. her şey doğuma dayanır ve yüksek mevkilerin yolunu açan sadece soylu olmaktır…
    ----------

    nereden, nereye...
244 entry daha
hesabın var mı? giriş yap