34 entry daha
  • çocukken ortalıkta garanti bankası'nın dört yapraklı yonca getirene ödül vereceğine dair bir söylenti dolaşırdı. bazı günler mahallenin çocuklarıyla bir araya gelir, dört yapraklı yonca avına çıkardık. bulamazdık, motivasyonumuz gittikçe düşer ve günün sonu yaklaşıp da güneş düşmeye başlayınca tamamen tükenirdi. aramaktan vazgeçerdik; ama bulmaktan değil. oyundan yenilgiyle ayrılmak olmazdı çünkü. garanti bankası'nı kandıramayacağımızı bildiğimiz için kendimizi kandırırdık aramaktan yılınca. üç yapraklı bir yonca alıp diğer bir yoncadan kopardığımız yaprağı tükürükle ıslatıp ona eklerdik.

    bu seremoni her seferinde yaşanırdı; ama her seferinde de kanmaya devam ederdik biribirimizin yalanına. aksini kanıtlamaya çalışırken bile aslında diğer arkadaşımızın bir dört yapraklı yonca bulmuş olmasını dilerdik. onun bu sefer gerçek bir dört yapraklı yonca bulması demek, bizim de gelecek sefer bulma ihtimalimizin olması demekti ne de olsa... ödül bu sefer onunsa, gelecek sefer bizimdi.

    büyüdük, sevgilim bana ilk yalanını garanti bankasının önünden mi geçerken söylemişti hatırlamıyorum. genelde taksim'de buluşurduk. büyük olasılıkla tam da taksim meydanına bakan garanti bankası'nın önündeydik...

    ama bu yalan çocukluğumdaki dört yapraklı yonca yalanından farklıydı. o zamanlar inanmamış gibi yapıp inanırdık arkadaşımızın yalanına. oysa bu sefer inanmıyordum; inanmış gibi yapıyordum. büyük aklım anlayabiliyordu onun söylediklerinin tek kelimesinin gerçek olmadığını. bahaneleri yakalayabiliyordum, kontrol etmeye bile gerek kalmıyordu çoğu zaman. belki o da yalan söylediğini bildiğimi biliyordu daha söylerken. kandırmaya falan çalışmıyordu belki, bir ritüeli tekrar ediyordu sadece...

    onun yalanlarını görmemezlikten gelmemin sebepleri arasında gelecek sefer de benim yalan söyleme hakkımın saklı kalması var mıydı bilmiyorum, hiç düşünmedim... ama yalan söylemenin de, yalanı devam ettirmenin de gelecek sefere dört yapraklı yoncayı bulma gibi iyi bir şey getirmeyeceğini biliyorduk... bu sadece o anı kurtarmaktı, kendimize de yalan söylemiyor muyduk sanki? büyümek gerçekten büyük ve ciddi bir sorundu hayat açısından.

    benim masumiyetimi kaybettiğimi anladığım an büyüdüğümü anladığım andır.

    büyüdüğümü anladığım an ise eğriyle doğrunun biribirine girdiği andır.
155 entry daha
hesabın var mı? giriş yap