46 entry daha
  • artık başlamamız gerektiğini düşünüyorum. çünkü epey yol katetmeye başladık. diğer yazıları okuyanlar temel kavramları oturtmuştur diye düşünüyorum. lütfen sonra bana dönüp de «peki fakat nedir bu ezoterizm veyahut ezoterik sistem?» diye soran çıkmasın lütfen.

    ezoterik sistem, insanın tabiat ve evreni düşünüp anlamaya çalışması, gerçekleri araştırmaya başlaması kadar eskiye uzanır. ancak bu bağlamda ortaya ehemmiyetli bir sual çıkar. tıpkı bir yazarın bir başka başlık altında takvimin ilk kaynağını soruşu gibi. (ne yazık ki kimse ona bir cevap vermedi daha.)

    soru şu: «ezoterik sistemin kaynağı neresidir?... ilk defa nerede doğmuştur?»

    bu meselenin yanıtı tek bir sözcükle “doğu” diye verilebilir belki fakat biraz daha bariz bir izah yapmak gerekirse, bugünkü bilgilerimiz çerçevesinde o yerin antik mısır olduğunu söyleyebiliriz.

    bugünün bilgileri çerçevesinde zira antik mısır’a da çok daha daha önceki ve bizim elimizdeki bilgilere göre bilmediğimiz bir başka coğrafyadan gelmiş olabilir.

    burada “doğu” kavramı itibariyle da ortaya bir ikilem çıkabiliyor. doğu ile batı’nın hududu nerede?... bu hudut kimilerine göre tam coğrafi olarak avrupa kıtasının bildiğimiz sınırıdır. buna göre anadolu “doğu” sayılır. kimileri bunu biraz daha öteleyerek, belirgin bir sınır olarak fırat nehri’ni gösterir. (bu faraziyede fırat nehri’nin tarih süresince hep bu konumda olduğu da düşünülüyor ki, bu hayli yanlış olabilir.) böyle bir vaziyette meridyenlere bakarsak mısır’ın “batı” sayılması gerekir ama felsefi bir kavram olarak doğu, antik mısır’ı da içerir.

    ezoterik sisteme uygun yapılanmanın ilk kez ne vakit ve nasıl ortaya çıktığı da tam olarak bilinmemektedir. bu bakımdan uygulamanın coğrafi olarak mısır’da doğduğu benimsenince, ilk olarak iki ihtimal üzerinde durulmaktadır:

    1- antik mısır dininin rahiplere mahsus yapılanmaların bir sınıf oluşturacak biçime dönüştürüldüğü dönem.

    2- inşaat işçilerinin oluşturduğu “beyaz kardeşlik” örgütlenmesi.

    antik mısır kültüründeki bu ilk yapılanma her nasıl ve her ne vakit diliminde olursa olsun, çoğu araştırmacıların dikkatinden kaçmış olan bir başka teferruat var: antik mısır inançlarındaki ilâhiyat yapılanmasında bulunmuş bulunan tanrılar liginin kendi içindeki ilişkilerinde de aynı ezoterik örgütlenme görülür. bir diğer söylemle, çok tanrılı bir inanç dahilinde ezoterik sistem tanrılar katında da geçerlidir.

    bilhassa antik mısır’ın “ölüler kitabı”nda okuduklarımız, bizi sanki ilk örgütsel yapılanmanın kurulduğu bir ortama götürüyor; ilk ritüelik açılımların tanrılar arasında da uygulandığını gösteriyor.

    şüphesiz antik mısır tanrılarının kendi aralarında bir ezoterik yapılanma oluşturmuş bulundukları söylenemez. bundan anlaşılması şart olan, antik mısır insanının inançları gereği uygulamalarında tanrıları taklit etmekte veyahut kendi hayatını tanrıların hayatına uydurmaktaki benimseyişidir. o dönemlerin ölü gömme merasimlerinde, ölü ile beraber tabuta konulan bu özel kitapta daimi olarak bize bu kültürde ezoterik bir yapılanmanın olabileceğini belirten ip uçları verilmektedir.

    konu ister istemez “ölüler kitabı”na geliyor. sözlük alanında bunun üzerinde önceden de durulmuş. ancak ben bir sefer de benim anlatım tarzımdan izlemenizi öneriyorum.

    “ölüler kitabı”, pek kolay olarak, ölünün hayat sonrasında karşılaşacağı güçlükleri nasıl yenebileceğine ait anlatımlar içeren bir kitaptır. bu özel kitaptaki simgesel anlatımlar, yalnızca bir öğretinin öğeleri olabildiği gibi, antik mısır’da o dönemin tapınaklarında eğitim gören inisiyelerin başından geçenleri yansıtmakta da olabilir. dolayısıyla bu kitap, antik mısır’daki ezoterik uygulamaların bir aynası sayılabilir.

    bu kitaptaki ayrıntılardan, oradaki tanrıların maskelerini takmış din adamlarının ya da ezoterik sistem izleyicilerinin belli bir ritüeli satır satır canlandırırmış gibi uyguladıklarını görüyoruz. sözgelimi toplantı başladıktan sonra kapı çalınmakta, kapıyı çalmış olup açılmasını bekleyen kişiye hemen çekip gitmesi söylenmekte, içeri girmekte diretirse yaradan maskeli birisi ona uzun ve özlü sözler söylemekte, birtakım ikazlarda bulunmakta, içeri girmek için bekleyen kişi de bunlara karşılık vermektedir. hani şu tanınmış hermetik tekris anlatısı vardır ya; işte oradaki ilk mertebenin başlangıcında olduğu gibi…

    antik mısır dünyasına ilişkin mitolojik anlatımların her bir yerinde, ezoterik sistem içinde hermetik ananeye ilişkin öğeler kendini belli eder. mısır mitolojisine ilişkin tüm ayrıntılar ve sözü edilen kahramanların başlarından geçenler, okuyucuları sürekli olarak tek bir iletiye doğru yönlendirir. o kahraman bir can verip, bir dirilir. bu aslında sürekli bir yine doğuş (reenkarnasyon) olayı değildir; kahramanın doğadan başka bir şey olmadığıdır.

    bilhassa osiris’in sürekli olarak can verip sonra yeniden canlanması olayı ile anlatılmak istenen, doğanın birbirini izleyen fark halleri ya da can verenin aslında can vermeyip, bir müddet için ölüler evrenine göçmesi ve sonra yeniden gelmesi, dolayısıyla osiris ile bir olduğudur.

    benim yaşlı beynim burada biraz mola versin.
89 entry daha
hesabın var mı? giriş yap