1 entry daha
  • aykan özener durumu çok iyi anlatmıştır. fazla söze gerek yok

    son günlerde hepiniz görmüşsünüzdür. bir türk fotoğrafçı national geographic fotoğraf yarışmasında birincilik aldı haberi her yerde karşınıza çıkıyordur. şimdi ödülü alan genç bir fotoğrafçı olunca hevesini kırmamak, haklı sevincini(zira derginin ödülünü almak öyle bir parlak etiket veriyor ki)zedelememek için bir kaç gündür sabrediyordum. sonrasında dilek uyar yurdakul'un attığı tweetler düştü sanal aleme;
    "allahımmmmmmmm ellerğmmm titriyorrrr olağanüstü haberler vereceğim size. hayal edemediğim haberler inanılmaz haberler.
    7 sene önce fotoğrafa başladım. bu süre zarfında 2 sene deklanşöre dokunmadım nerdeyse.
    fotoğraf ancak durulmalar içşn kaçtığım illerde uçak vaktine kadar olan sürede çekiliyordu ve de yılda 1 maraton katılımı ile.
    ömrüm adliye ve ev arasında sıkılmıştı. hayattan keyif alacak hiç bir şey yapamıyordum.
    çok paralar kazanıyor onları çok pahalı markalara harcıyordum.
    ama aile hayatını bu düzene alıştırmak kolay değildi. deklanşöre dokunamadıpım o dönemde delicesine okudum, film izledim
    kıtlıktan çıkmışcasına okuyor izliyordum.
    bunlar vizörden akacak sabret dediler. sabrettim.
    sonra ev ortamı da düzene girdi fotoğrafa gidebilmeye başladım. çektikçe çektim çektikçe çektim
    son bir yılda manen camiadakilerce inanılmaz yıpratıldım. engellenmek için her şey yapıldı, söylendi, pes etmedim.
    şimdi hayalini dahi kuramayacağım bir ödül kazanıyorum. dünyanın en prestijli ödülünü belki de.
    demek o ki kalbinizi iyi tutun, direnin, hayatın altının üstünden daha iyi olamayacağını asla bilemezsiniz. sadece cesaret...
    rüyada gibiyim. fotığrafın oscarı, nobeli kazandığım.
    kadının fendi erkekleri yendi diyelim o zaman

    bu ödülü bir türk erkeği almış. o da sevgili abim erdal kınacı."
    ( erdal kınacı bu ödülü aldı ama başına gelenleri ve çektiği fotoğrafların gerçekliğini hepimiz biliyoruz. bu konuda yeterince çektiğini düşündüğüm için konuyu asıl konumuza çekiyorum.)

    işte bu sıkıntılı tweetler sonrası fotoğrafçı arkadaşımıza bir iki kelam etme cesaretini kendimde buldum.
    dilek uyar yurdakul belli ki epey hırs yapmış kendine. yarışma kafalı fotoğrafçıların cennetinde yaşıyor ne de olsa. bu yüzden gerçekten fotoğrafla ilgilenen dünyadan uzak kalmış. zira national geographic yarışmasından aldığı ödülü nobelle veya oskarla karşılaştırıyor.( ki bu konuda da aynı kefede olduğunu anlatmam konuyu dağıtabilir diye girmeyeceğim ama evet haklısın diyebileceğim benzetmeler)
    ödül alan fotoğrafını da gördüm. kafasını sadece biçim, ışık ve tekniğe hazırlamış bir fotoğrafçı var karşımızda. ışık huzmelerinin süzüldüğü bir hamamda dönen bir semazen. siyah beyaz ve tekniği oldukça başarılı bir fotoğrafta içerik aramak nafile. cağaloğlu hamamına bir semazen çağır ver parayı sana modellik yapsın geri planında bir fotoğraf bu. son yıllarda içi boşaltılan, sünnet düğünlerine, mevlüt okumalarına ve uluorta her yerde karşımıza çıkartılan post semazen örneklerinden birisi. ramazan aylarında lokanta önüne konan palyaço örneği post yani.
    "kendi kazansa böyle demezdi " diyenleri duyuyor gibiyim??
    yanılıyorsunuz. aksine bu işte uzun yıllardır kafa yoran birisi olduğum için arkadaşıma tam da en mutlu gününde " kral çıplak" diye bağırmak istiyorum. bu arkadaşımızı tam da şimdi farkındalığa çağırmayı kendime bir görev sayıyorum. ona özenecek olan genç fotoğrafçı adaylarına da "bakın bu da var "demek istiyorum. ayrıca tweetlerinde takıldığım en önemli konu da "sular seller gibi okudum" oldu. bu fotoğrafı çekmek için ne okumuş olabilir bir insan diye de merak etmeden duramadım.
    son söz olarak bu arkadaş ve onu yere göğe koyamayanlar için bir kitap tavsiyesinde bulunayım; "national geographic'i doğru okumak" ve o kitaptan kısa bir özetle bitireyim yazımı.
    ***olurda bu yazımı okursa arkadaş; bana kızmasın; sorguladığım iyi niyeti değil, bana sorgulattıkları

    "aylık okur sayısının 40 milyon civarında olduğu tahmin edilen national geographic dergisini yayınlayan national geographic society, hükümet yetkilileri ve büyük şirketlerin çıkar odaklarıyla yakın bağlarını sürekli geliştirmektedir. ülke içindeki itibarını, önemli amerikan değerleri ve geleneklerini kollamasına borçludur. bilhassa dünyanın egzotik bölgeleriyle ilgili harika fotoğraflarıyla iletmeye çalıştığı mesaj, 'eğitimli, hayırsever, dost amerikalı'nın üçüncü dünya'lıya tepeden bakışıdır. çekilen yüzlerce fotoğraf, inceden inceye elden geçirilerek, 'kurum'un bakışını yansıtan görüntüler ve pozlar, bu bakışı destekleyen altyazılarla okura sunulur. uzun yıllar sovyetler birliği'ne ve çin halk cumhuriyeti'ne dergide yer verilmemesi örneğinde olduğu gibi, dolaylı yollarla amerikan dış politikasına uygun hareket edilir. sonuç olarak, michel foucault'nun açık bir dille vurguladığı gibi, 'national geographic'in bakışı, batılı-olmayan insanların gözetlenmesini sağlayan uluslararası güç ilişkilerinin kılcal damar sisteminin bir parçasıdır."
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap