6 entry daha
  • büyük ve küçük saray meydanlarının etrafına sıralanmış dükkanlarıyla son derece şirin bir semttir şehremini.. kuyumcular, balıkçılar, börekçiler, pideciler, tavukçular, ciğerciler, tekeller rengarenk ışıklarıyla meydana hayat katarken, yolların üzerinde seyyar arabalarıyla meyve sebze ve çiçek satanlar da sizin için renklendirirler akşamı.. 1980'lerde bunların yanında bir sonraki günün gazetesini (kapak sayfası hariç) alabileceğiniz bir köşesi vardı.. daha çok fırını vardı.. şehremini'nin fırınlarının ekmekleri o kadar güzel olurdu ki birçok misafir bize ziyarete geldikten sonra birkaç günlük ekmeklerini alıp öyle dönerlerdi evlerine. gece yarısı poğça çıkar, şehremin'de kimse aç kalmazdı, sabaha kadar içki bulunur, sigara bulunurdu. turşucusu da (adalı) muhteşem turşular yapardı, bu turşulardan kilolarca alıp yurtdışına götürenler olurdu. küçük saray meydanındaki köhne dükkandaki çiğbörekçi, harika çiğbörekler yapardı (şehremini'de tatar çok olduğu için çeşit çeşit börekçileri vardı). futbol takımı vardı, mor beyaz renklerde; adı da mor şimşekler vea böyle birşeydi.. meydandaki kara tahtaya diğer semtlerle yapılan maçların skoru yazılırdı her hafta..şimdi bu dükkanların çoğunun yerinde butikler ve beyaz eşya bayiileri var.. ara sokaklarına girdiğinizde sürekli karşınıza birkaç yüzyıllık çeşmeler, cumbalı evler çıkar, mevlanakapıya doğru giderseniz çingenelerin çinko damlı evlerini görürsünüz, hele yağmur yağarken geçiyorsanız, mutlaka durup dinleyin o sesi..

    bir de remzi amca vardı, manav.. dükkanının kepenklerini şimdiye kadar hiç açık görmedim.. kepenkleri azıcık aralar, dükkanın önünde otururdu.. bizim sokakta, damında kocaman bir delik olan bitik bir evde yaşardı. bazıları onun adres belli olsun diye hâlâ dükkana gediğini söylerdi.. apartmanlardan evinin içinin bir kısmı görünürdü; yatağı her zaman yapılı, bembeyaz çarşaflarla serili olurdu. şehremini’nin yerlileri dışında kimse ondan alışveriş yapmazdı, mecbur kalmadıkça.. o da en güzel mallarını kendi müşterilerine saklardı.. çocukken babam beni yollardı, remzi’den şunları al, sonra ziya’ya git, o sana bir paket verecek, ben telefon ettim, sonra da hayri’ye (turşucu) uğra şunları al diye.. sonra remzi amcanın evi apartman oldu; dükkanı da öyle.. kasap ziya’nın dükkanı ayakkabıcı oldu.. ahmet bakkal vardı, tenekelerde tuzlu balık ve kavurma satan.. karanlık dükkanı peynir, salamura ve tuzlu balık kokardı, onun yerinde de temizlik ürünleri satan biryer var şimdi..

    taş mektep vardır şehremini’de, eski bir ilkokul, babamın okuduğu ilkokul. onun kocaman bahçesine sonradan bir okul daha yapmışlar, (ibrahim alaaddin gövsa ilkokulu) ben de orada okudum. (sonra aynı bahçeye bir de lise yaptılar.) okul yolunda birsürü satıcı olurdu, leblebi tozu, leblebi şekeri, macun, suyla yapılmış pembe muhallebiler, bir resmi başka bir kağıda aktarmaya yarayan silgiler satılırdı..

    gaz almaya giderdi çocuklar, ellerinde bidonlarla (o zaman termosifonla ısınırdı banyo suları, ve banyolar ağır bir şekilde gaz kokardı)..gaz, ve hamidiye , taşdelen suları.. bayramlarda da, bayram sokağına giderlerdi, okulun arkasındaki sokağa.. ata, faytona ve çeşit çeşit taşınabilir lunapark oyuncaklarına binerlerdi. çatapat patlatırdık, kız kaçıranlarla oynardık..

    yoldan geçen ve nara atan sarhoşlar da şehremini’nin karakteristik özelliklerindendi, çünkü eskiden (1970’lere kadar) şehremini’nin külhanbeyleri (bkz: külhanbeyi), bıçkınları meşhurdu. ama bu bıçkınlar serseri değildi, şimdiki mahallenin delikanlısı kavramına daha çok uyuyordu. her ne kadar şehremini son zamanlarda şikayet edilen, uyuşturucu satıcılarının görüldüğü, mahalle çocuklarının kendi mahallelerindeki evleri soyduğu bir yer olduysa da, eskiden öyle değildi. gece saat 11’de, 12’de insanlar çocuklarını gönül rahatlığıyla fırına veya sigara almaya tekele yollayabilirlerdi.. güvenliydi..

    şehremin’den haberi olmayanlar burayı ilk gördüklerinde şaşırırlar, apartmanlardan oluşan koca bir duvar gibi fındıkzade’den topkapı’ya doğru gelirken, bir sokaktan içeri girer ve büyük meydana ulaşan sokakta bulurlar kendilerini.. uzaktan parkın ağaçları görünür. sağdan kıvrılarak giden yol kestirme ve sakindir, çarşıdan alacağınız bir şey yoksa.. ama çarşıdan alınacak bir şey mutlaka bulunur..

    19 yaşımdayken başka bir şehirdeki bir üniversiteyi kazanıp bu şehre gittim, daha sonra da şehremini çok bozulduğu için (bkz: bozulmak) annemi de başka bir semte taşınmaya ikna ettim. ama bu kadar yıldan, bu kadar yılın içindeki çeşit çeşit semt ve şehirden sonra, hâlâ diyebilirim ki şehremini evdir, evin kendisidir. oradaki evde şimdi kiracıların oturması bir şey değiştirmez.. benim muhtemelen hayatımın sonuna dek bu başka şehirde yaşayacağım gerçeği bunu değiştirmez. hiçbirşey bunu değiştirmez. şehremini evdir.
42 entry daha
hesabın var mı? giriş yap