• g.tümüze çuvaldızları batırmamızı gerektirecek nedenlerdir.biraz tarihi irdeleyip, içinden, işimize yarama potansiyeli olan argümanları çıkararak inceleyelim bakalım.belki bazı şeyleri anlamamızda yardımcı olurlar.

    - ünlü ingiliz evrim kuramcısı charles darwin, türlerin kökenini ve bir takım biyolojik mevzuuları aydınlatmak adına galapagos adalarına gidip yerinde araştırmalar yapar.yine böyle bir araştırma, inceleme sırasında, yakınından geçmekte olan bir böceği eline alır.onu ilgiyle inceleyedursun, yakınından bu sefer değişik bir türden bir böcek daha geçer.hiç tereddütsüz onu da kapar çıplak elle.bilim adamı, bir o böceğe, bir bu böceğe bakınırken, bu defa da hemen öteden çok değişik bir böcek türünün daha tay tay ilerlemekte olduğunu görür.aman allah, gel gör ki iki el de doludur.yakaladığı böcekleri de bırakmaya yanaşmaz.peki ne yapar?huooop..yere eğilir ve ağzıyla böceği yakalar.ama bu hareketinin cezasını ağır öder.ağzını ham yapan böcek, charles darwini aylarca yatağa hapseder.

    (bir gün hellori hazretleri yolda ilerlerken, bir mahlukat-ı böcekle karşılaşır...)

    - norveçli mi, hollandalı mı nereli, şimdi ne desem yalan olacak ama isim vermeden de geçmek olmaz, işte neyse o ülkenin bağrından kopup çıkan birkaç insan kafalarına bir hedef koyarlar.o hedef kuzey kutbunun keşfidir.hazırlıkları tamamladıktan sonra yola çıkarlar.aylarca, kar fırtınası, buzlar, eksi bilmem kaçlarda soğukta canla başla, binbir mihnet içinde ilerlerler.ama bir zaman büyük bir problem baş gösterir.kaşiflerin erzakları azalmaktadır.ve bunu takviye edecek etrafta hiçbir yerleşim birimi de yoktur.ya burdan geri döneceklerdir, ya da koydukları hedefe bu halde yürümeye devam edeceklerdir.tabi ki yola devam ederler..günlerce giderler, giiderler, giderler..

    peki kuzey kutbuna varırlar mı?evet varırlar, ama keşfedemezler.çünkü, kuzey kutup noktasına vardıklarında, görürler ki başka bir ülkenin bayrağı onlardan evvel oraya dikilmiştir.artık erzak da hepten tükenmiştir.kaşifler deftere bir şeyler karalarlar ve son kez buza uzanırlar.yazdıkları şey ise ne bir vedadır, ne de kadere bir sitemdir.sadece şu iki kelime: "tebrik ederiz".

    (...ya da giderken kuzey kutbunu keşfe, ölmek hiç ayıp olur mu?)

    - bir de bazı isimsiz kahramanlar var tvden izlediğim.bir belgeseldi..amerikanın bilmem hangi eyaletinde kopan bir hortumun görüntüleri vardı.hatta ne hortumu, en alasından bir kasırgaydı.her yer kapkaranlık, mahşer yeri gibi.insanlar arabalarına doluşmuş, ardlarına bile bakmadan kaçıyorlar.herkes böyle tek bir yöne doğru giderken, bir panelvan son sürat tersi istikamete, kasırganın olduğu yere doğru gidiyor.kamera bu sefer o panelvanın içinde.tahmin edersiniz ki, o aracın içinde bir profesör var.böyle bir doğa olayıyla karşılaşmış olduğu için zevkten dört köşe.küçücük adam, o haliyle kasırgayla dalga geçiyor, onunla oynuyor, onunla dans ediyor.halbuki büyük bir felaket yaşaması içten bile değil..

    (istanbul'da büyük fırtına bekleniyor.uzmanlar halka zorunlu olmadıkça dışarı çıkmamalarını ve cam kenarlarında durmamalarını salık veriyor...)

    - bir isimsiz kahraman daha.belki bunlar memleketlerinde çok meşhurdurlar ama bizim cahalliğimiz işte, isimleri kalmadı aklımda.neyse bu adam bu sefer ne kutupta, ne de kasırganın ortasında.kendisi taze taze lav püskürtmüş bir volkanın eteklerinde, kısmen soğumuş ve kabuk bağlamış mağmanın üstünde parmak ucuna basa basa ilerliyor.parmak ucuna basa basa ilerliyor, çünkü atacağı yanlış bir adımın onu katı halden sıvı hale getirmesi içten bile değil.zati, eski yunanda bir filozof vardı; hayatına kendini bir yanardağın içine atarak son vermişti ama bu ondan anlayacağınız gibi çok farklı bir durum.

    (...ben bu halimle onunla yüzyüze gelince kendimi o anda mağmanın dibinde buldum:) )

    belki de biz geri değilizdir.onlar ileridir değil mi?kim bilir?

    *
1387 entry daha
hesabın var mı? giriş yap