• acemi bir felsefe okuru olarak düşüncemdir.

    anlatımın kasıntı olması okurun ne kadar faydasına olur? belki kelime oyunlarından zevk alan birisinin beyin jimnastiği olabilir ama belli ki kısa vadede ünlü felsefecilerin düşüncelerinin ana fikrini kapmak için kitaplarını değil kitaplarının özetlerini okumak daha çok akla yatıyor.

    ayrıca, zamanı bol arkadaşlara da bir lafım yok belki her cümlede düşünüp bir çıkarım yapmak hoşlarına gidiyordur, hatta yeni fikirlere bile gebe olabilir o kasıntı yazılar; fakat konular zaten günlük hayata bu kadar soyutken zamanı ve kapasitesi olmayan birisine anlamayı neden daha da zorlaştırırsın? devam edelim:

    felsefecilerin amacı tüm insanlığı aydınlatmak değilse niye peki onları ilgilendiren: yaşam tarzı, iyilik, fayda, yönetim tarzı vb. konuları kaleme alırsın? hele ki ilber ortaylı'nın en çok korktuğu yarı cahillerin dolu olduğu bir dünyada... örnek verecek olursak bunun ne kadar vahim olduğu anlaşılabilir: belki bu kadar insanın ölümünü, katlini hayal edemeyecek karl marx'ın das kapital kitabı, işçi sınıfının yalayıp yutabileceği bir kitap mıydı? yalayıp yutabilselerdi dogmatik, kutsal bir kitap olarak kalabilir miydi? ya da hitler'in tersten okusaydı daha iyi anlayabileceği nietzsche'nin also sprach zarathustra kitabı? bu örnekler devam eder.

    benim fikrim, kasıntılığın sebebinin gereksiz bir ego tatmini olduğu; fakat yanlış anlaşılmasın öyle şöhret değil demek istediğim. bence her felsefeci için: felsefecinin konusunun alanı ne kadar soyutlaşırsa o kadar da düşünce balonu büyüyor, bazen içinden çıkamayacağı kadar da düğümleniyor. bunu çözümlemek için de belki yıllarını harcıyor ve gerçekten dahice fikirleriyle, gerek iyi gerekse kötü, yazınlarını sunuyorlar; fakat duru yapacak kadar düşünmek istemiyorlar, bunu içgüdüsel bir davranış ve hatta bencillik olarak düşünebiliriz. bana kalırsa, emek harcayarak düşündüklerinin bilimsel bir açıklama kadar kısalmasından çekiniyorlar nitekim düşünceler, kanıt ve deneylerle desteklenemeyeceği için havada kalıp değerini yitirecektir her ne kadar dahice olursa olsun.

    felsefe, günlük hayattaki ihtiyaçlarımızı karşılayamayabilir; ancak daha önemlisi, ileride ihtiyaçlarımızın ne olacağını tayin edebilir. zannımca böyle de güçlüdür.

    ekleme1 :
    bazı arkadaşlar çeviriyi kastederek, konuyu daraltmış. aslında benim demek istediğim kendi anadiliyle okuyabilenleri de kapsıyor. sorun bu ya insanlar kendi dillerini anlayamıyor ya da vaktini verecek kadar değerli görmüyor.

    ayrıca, ahmet arslan çok değerli bir felsefecidir; fakat benim gördüğüm kitaplarında, genel olarak felsefecilerin yapıtlarını ve yaşamlarını kaleme almasıdır yani düşünce ortaya koyması söz konusu değil.

    ekleme2:
    ben bir eleştiri yapınca çomar yaftası yedim çomar denilince de hemen felsefeyi gereksiz gören birisi olarak sanıldım galiba. benim bu konuyu açmamdaki sebep bu değil oysaki..

    ekleme3:
    türkçe gayet yeterli bir dildir. insanlar eğer uygun kelimeleri öğrenmek ve öğretmekte gayretli olursa daha kaliteli işler görebiliriz. sıkıntı insanımızda. yeterlilik konusu, lüzumsuz ve kolaya kaçmaktan başka bir şey değil artık.
29 entry daha
hesabın var mı? giriş yap