7 entry daha
  • dr. kerry weaver'a karşı hissettiğim "sinir olma" modunun aşama aşama aşırı sempatiye dönüşmesinin son noktası olan er bölümü.. aralarından birini kaybettikleri için belki hepsine sempati duyuyorumdur ki duyuyorum da, ancak bir weaver bir de corday içimi parçalamıştır davranışlarıyla bu bölümde..

    kerry, lucy'nin göğsünü açmadan önce bir an durur ya hani, sonra alet çalışmaya başlar da hastanın etrafındaki herkes kayıtsız bakar, bakakalır ya...

    gider sonra lucy'nin üstüne örter çarşafı.. olayın anlamsızlığı, olağandışılığı arada milletle atışmasına neden olsa da hep soğukkanlılığını korur ama, genelde saklayamaz içinde bulunduğu zayıf durumu.. hastaneden çıkıp kusması, katil geri geldiğinde işi dr greene'e havale edişi vs..

    bir de corday... kendisine *teşekkür eden* lucy'ye verdiği sözü yerine getirememiştir ancak evinde boş gözlerle bakındığında etrafına, o sözü düşünmemektedir kanımca.. bu sefer aralarından biri eksilmiştir.. mümkün olan en kötü şekilde hem de.. nasıl olup ta böyle bir şey gerçekleşmiştir? onun şoku vardır o suratta..

    carter'ın "lucy öldü değil mi?" deyişi, o kadar görüp te inanmak istemediğimiz şeyi dillendirir, sonunu getirir, noktayı koyar..

    ama ne güzel gözleri vardı lucy'nin bu bölümde, değil mi?

    gene ne kadar naifti bu bölümde değil mi? biz de corday'in yanında onun başını sıvazlamak istemedik mi?

    çok güzel gözleri vardı ama, masmavi, büyük büyük, yaşların hiç yakışmadığı...

    o öldü şimdi.. değil mi?

    ve herşey devam etmeli..
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap