10 entry daha
  • posta gazetesi 11 ekim 2005 tarihinde tempo dergisinden alıntılayarak kubilay olayı ile ilgili bir haber yapmış. ben bu haberi okuyunca bu olayla ilgili olarak yazdığım eski bir entrymi hatırladım. (bkz: #5029026). entry, fehmi koru'nun aralık 1995'te zaman gazetesi'nde taha kıvanç adıyla kulis köşesinde yazdığı bir yazısından aklımda kalanlar ile, yine bu yazıdan baka baka yazdığım eski bir elektronik postadan alınmış parçalardan oluşuyordu. uzun zamandır yazıyı 10 yıldır sakladığım dip köşelerden (annem görse hemen atar hepsini) çıkarmaya, hepsini tek tek yazmaya cesaret edememiştim. posta'nın haberini okuyunca tamamını hatırlayamadığım bu köşe yazısını merak ettim ve 10 gün kadar önce sakladığım yerden çıkardım. evimde tarayıcı olmadığı için maalesef fotoğraf makinesi ile resmini çektim.

    taha kıvanç'ın yazısındaki pek çok bilgi posta'nın içinde resmi belgelerden derlendiğini ara ara zikrettiği haberi ile örtüşüyor.

    ilk önce; http://www.freewebtown.com/…1119_3876_3877_3878.jpg adresinde resmini görebileceğiniz bu köşe yazısının metni:

    --------------------

    menemen'de ne olmuştu?

    adamların adlarını bir yere kaydedin: giritli mehmet, sütçü mehmet, şamdan mehmet, zeki mehmet, nalıncı hasan ve çoban ramazan... kaydedin, çünkü her yıl bugünlerde, bu garip adlı altı kişinin sebep olduğu bir olayın hikâyesini, başınıza kakılırcasına dinliyorsunuz... madem öyle, siz de ezberleyin...

    tarihimize 'menemen olayı' olarak geçen, bir öğretmen yedek teğmenin başının kesilmesi ile dramatik sınırlara ulaşan olay, bu altı esrarkeşin, kafaları iyice dumanlıyken başlattıkları bir şamatanın sonucudur. menemenli olmayan, işsiz-güçsüz ve nerede akşam orada sabah takımından altı kişinin yolu, bir gün menemen'e düşer... içlerinden birinin aklına, müftü camii'ne uğramak gelir. mimberin önünde asılı yeşil örtüyü kopartıp ellerine alırlar... dışarı çıkınca, gözleri dehşetle açılmış menemenlileri tehdide başlarlar... üzerlerine gelen iki ayrı manga, esrardan gözleri dönmüş tipleri görünce, orayı terkeder... kubilay adlı tecrübesiz yedek teğmen ise, esrarkeşler tarafından, önce topuğundan yaralanır, sonra da başı bağ bıçağıyla kopartılır...

    'menemen olayı', işin gerçeğine bakılırsa kısaca budur; gazetelerin üçüncü sayfalarında hemen her gün okumaya alıştığımız türden menfur ve sapıkça bir olay... ancak, bu gerçek, kısa zamanda gerçek olmayanla karıştırılarak, bir kasaba halkını utanca gark edecek, olayla uzaktan yakından hiç bir ilgisi bulunmayan 200 kadar insanı aylar süren muhakemelere sürükleyecek, 38 kişinin idamına yol açacaktır... 'menemen olayı', yakın tarihimizin nasıl asılsız iddialarla doldurulduğunun en göz alıcı örneğidir...

    bereket sağduyulu aydınlar, araştırmayı seven, eli kalem tutan namuslu insanlar var... yakın tarihin yanlış yazılmış sayfalarını, onlar sayesinde, gerçeğe en yakın biçimiyle öğrenmek mümkün olabiliyor... olayı bizzat yaşayanlar, görgü tanıkları, ya da ilk elden öğrenenlerin anlatımları da, tarihin çarpıtılmış sayfalarına ışık tutuyor...

    ismet bozdağ, yakın siyasi tarihimizi en iyi bilenlerden... bir sohbet sırasında, çok ilginç bir tesbitini bana aktarmıştı: menemen olayı, meydana gelir gelmez gazetelere yansımıştı, ama vukuat-ı âdiyeden bir vak'a olarak... tıpkı 'izmir suikastı' diye şöhret bulacak olayın fâili iki kabadayının izmir'deki meserret oteli'nde yakayı ele vermelerinde olduğu gibi... her iki olaydan, ilk bir kaç gün, başka haber alınmaz; sonra ne olursa olur ve gazeteler o unutulup gidecek olayları baştan yeniden yazarlar...

    yukarıda geçen 'gazeteler' kelimesini siz cumhuriyet gazetesi olarak anlayın. o dönemde, cumhuriyet, tıpkı bugün olduğu gibi, en masum gelişmeleri 'irtica' biçiminde yansıtır. iletişim araçlarının yaygın olmadığı, zaman'ın da bulunmadığı bir ortamda, tarihi istediği gibi yazmada, cumhuriyet bayağı başarılı da olur...

    cumhuriyet dönermi'nin darağaçları gölgesinde yazılan tarihine ışık tutmaya çalışanlardan ahmet kahraman, yeni çıkan 'korku cumhuriyeti' (tümzamanlar yayıncılık) adlı eserinde, şunları yazıyor "cumhuriyet gazetesi 'güç' tarafından finanse edilip yaratılmıştı. aldığı desteğin gereğini yerine getirip, borcunu ödemeyi hiçbir tarihte, hiçbir zaman aksatmadı. 1990'larda da... rejimin sesi soluğu olan, olayları gerçeğin gözü yerine, şeflerin dürbünüyle görüp aktarmayı görev bilen cumhuriyet gazetesi yazıyor: 13 aralık 1930'da, serbest fırka'nın kapanmasından bir ay sonra menemen olayı yer alır. nakşibendi şeyhi olarak kabul edilen istanbullu (erbilli) şeyh esad'ın tahrikiyle başlarında şeyh mehmet bulunan beş nakşibendi, menemen'de bir irtica hareketi başlatmak istemişlerdir."

    ahmet kahraman'ın kitabında işaret ettiği gibi, olaya adı karışan esrarkeş dört mehmet arasında lâkabı 'şeyh' olan tek kişi yoktur; daha da ötesi, sonradan konuya bulaştırılan nakşi şeyhi esad hoca istanbul'da oturmaktadır ve hayatında menemen diye bir yerin adını bile duymamıştır. 200 'sanık'tan çoğu da öyledir...

    'korku cumhuriyeti'nin olayla ilgili yargısı şu: tc, on yıllarca 'menemen isyanı' diye olmayan bir isyandan söz etti. basını, radyo ve televizyonları kullanarak 'olmayan isyan'ı masallaştırdı. binlerce menemenli'nin katıldığı bir başkaldırı uydurmasını işleyedurdu. oysa halkın katıldığı bir isyan yoktu, beş esrarkeşin eylemi vardı. ve resmi tarih bir kez daha gerçeği ters yüz ederek, bunu korkutma malzemesi yapıyordu..."

    işsiz-güçsüz esrarkeş takımının densizliği, hem menemen'e maledildi, hem de oradan taşınarak nakşibendi tarikatı ile irtibatlandırıldı ve o dönemin önde gelenleri bu vesileyle ortadan kaldırıldı. şeyh esad efendi, duruşmalar sırasında hayatını kaybetti, ama oğlu mehmet -sırf onun oğlu olduğu için- asıldı 37 kişıyie birlikte... 100'ün üzerinde insan da muhtelif cezalara çarptırıldılar...

    cumhuriyet, 65 yıl önce kendi uydurduğu isyan olayını her yıl yeniden ısıtıp önümüze getirmekte ısrarlı. bu yıl da bir özel 'kubilay' eki çıkardı. orada, olayı hem kendi çarpıttıkları biçimiyle aktarıyor, hem de "adamların kafasında zaten bir şey yok, esrar içe içe bitip tükenmişler" gibi gerçeğe ışık tutan tanıklıkları... bu arada, kubilay'ın kendisi gibi öğretmen olan eşi fatma vedide ile 1975'te yapılmış bir mülâkata da yer veriyor...

    ben en çok fatma vedide'nin, "eşimin ailesi giritli idi, önce adana / kozan'a, oradan antalya'ya, oradan da izmir'e gelmişler" açıklamasına takıldım. çünkü, konuyu araştıranlar, kubilay'ın girit asıllı değil, gagavuz türkü olduğunu söylüyorlar... ayrıca, fatma hanım'ın eşinin dini inançlarıyla ilgili olarak verdiği bilgiler de, söylentiyi doğruluyor...

    türk ocakları kurucusu hamdullah suphi tannöver, 1920ler'de romanya'da büyükelçi olarak bulunurken, orada rastladığı, türk asıllı, bazısı iyi türkçe konuşan, ama hıristiyan dininden olan gagavuzlar'ın türkiye'ye göçmesini teşvik etmişti. onun yönlendirmesiyle, çok sayıda gagavuz türkü, türkiye'ye gelip, ankara, istanbul ve izmir'e yerleştiler... içlerinden bazıları, devlet hizmetine de girdi ve bayağı yükseldi... benim bildiğim, kubilay, o gençlerden biriydi...

    çarpıtmaları teker teker temizleyeceğiz. aksi halde onurlu bir ülke haline gelemeyiz...

    --------------------

    bu da http://www.freewebtown.com/…6/jpg/20051011_3207.jpg adresinde resmi görülebilecek posta haberi :

    ---------------------

    işte menemen gerçeği

    yobazlar tarafından başı kesilerek öldürülen gencecik öğretmen asker kubilay hafızamıza kazınan en korkunç öyküdür. tempo dergisi açılan arşivlerle tüyler ürpertici konuyu yeniden gündeme getirdi, menemen olayı'nı kayıtlardan alınan bilgilerle aktardı

    kubilay olayı geçmişe dair bildiklerimizin en korkuncu. 24 yaşındaki öğretmenin "kesmeyin beni" haykırışlarına rağmen, kendini mehdi ilan eden ve o gün kendi de ölen derviş mehmet'in "korkuyorsan, yüzükoyun yatırayım" diyerek kubilay'ın başını kestiğini bilirsiniz. kesik başın sergilendiğini de... olayın faillerinin asıldığını da... ya bilmedikleriniz?.. emniyet genel müdürlüğü'nün yayımladığı kubilay arşivi'ndeki belgeler "23 aralık 1930 günü menemen'de ne olmuştu" sorusuna ilginç yanıtlar veriyor.

    idam listesindeki yahudi

    dönemin dahiliye vekaleti'ne bağlı emniyeti umumiye'nin kayıtlarına fişlenen kubilay olayı'nda menemen mahkûmları listesinde 24. sırada hayim oğlu jozef'in de adı geçiyor. geçmişin deyişiyle irticacı yobazların yaptığı ayaklanmada hayim efendi'nin oğlu jozef ne arıyor? bakkal jozef efendi'nin portresi, menemen camiikebir mahallesi'nde yeşil bayraklı, şeriat uğruna kendinden geçmiş güruhun resmine uymuyor. kendisini islamiyet'in 12'nci imamı ilan eden derviş mehmet ve arkadaşlarının arkasından giden birinin yahudi olması tuhaf.

    hayim oğlu jozef'in genelkurmay arşivindeki bilgilerinde menemen'de bakkallık yaptığı yazılı. ayaklanmacıların kubilay'ın kesik başını şeriat bayrağına takmak için kullandığı o ipi, bakkal jozef in sattığı iddia edilmiş. jozef sadece bu ölüm ipini sattığı için mi ipe gitti? yoksa olaylarda başka rolü var mıydı? bu sorunun yanıtı şimdilik belirsiz. kesin olan şu: menemen olayı'yla ilgili 2.200 kişi gözaltına alınırken jozef'in ip sattığı için asılması pek çok soruyu akla getiriyor.

    emniyeti umumiye'nin 13212 numaralı belgeleri bazı soruları akla getirirken aslında bugüne kadar sorulmayan, cevabı bulunamayan sorulara da yanıt veriyor.

    ilk karşılaşma jandarma yazıcısıyla

    emniyeti umumiye'nin kayıtlarında olayların başlangıcı şöyle anlatılıyor. "...mürteciler çektikleri esrar tesiri ile mütemadiyen 'şeriat ve tevhidin bayrağı altına giriniz, kurtulmak isteyenler gelir, kalanlar kılıçtan geçecektir. ben mehdi resulüm. arkamızdan 60 bin kişi gelmektedir ve sokakları silahlı adamlarımız tutmuştur. asker bize silah atmaz, bize top ve mermi tesir etmez' gibi haykırmalarla halkı ayaklandırmaya çalışmakta idiler. bunlardan nalıncı hasan, bayrak muhafızlık vazifesini ifa etmekte, ali oğlu hasan, emrullah oğlu mehmet emin silahsız olarak ona yardım etmekte idiler. bu manzarayı ilk olarak avukat katibi mehmet tevfik efendi hükümet binası'nda bulunan jandarma yazıcısı ali'ye haber verince ali topladığı dört neferi silah başı etmiş ve hükümetin avlusundaki duvarın arkasına yerleştirerek bu adamlara koşmuş, bunların emellerini ve çirkin hareketlerini sormuştur. derviş mehmet'in kendisinin imam olacağını, herkesin bayrak altına geçeceğini tekbirle söylemesi, kendisine muhasım bir vaziyet almaları, halkın toplanması üzerine ürken ali otomobillerden biri ile jandarma yüzbaşısı fahri efendi'nin evine gitmiş ve vakayı haber vermiştir. yüzbaşı giyinip yaya olarak ali ile doğruca meydana gelmiştir."

    yani kendini mehdi ilan eden derviş mehmet ve adamları devletle ilk resmi teması jandarma yazıcısı ali ile kurmuşlar. ama derviş mehmet sadece propaganda yapmakla yetinmiş, 'üstlerine' haber vereceğini bile bile meydandan ayrılmasına izin vermiş. sonra sahneye yüzbaşı fahri efendi çıkmış.

    yüzbaşı fahri efendi'nin rolü

    belgelerde yüzbaşı fahri efendi'nin gelmesinden sonra olanlar şöyle anlatılıyor:
    yüzbaşı fahri efendi 10 adım mesafeye yaklaşınca ne için toplandıklarını, bayrağın sebebini sorup toplanmanın yasak olduğunu anlatarak halka 'biz konuşuyoruz, siz ne bekliyorsunuz, işinize gidin' ihtarı üzerine halk bir şey dememiş. mehdi de 'şimdi on ikinci imama ve tevhide sizi iman ettireceğim' demiş, işte bu sözler üzerine, halkın bir kısmı el çırpmıştır. yüzbaşı telaşla ve halkın bunlarla birleştiği zehabile bir tecavüze uğramamak ve hükümetin başına bir gaile açarak birkaç yüz kişinin kırılmasına sebebiyet verilmesi gibi endişelerle asker kuvveti istemek için hükümete dönmüş ve evvelce yazıcı ali tarafından mevziye sokulan dört jandarma neferini geriye çekerek hükümete girmiş ve mevki kumandanlığı'nı aramak için hükümet binasındaki santral odasına gelmiştir. getirdiği jandarmalarla asker gelene kadar hükümete bir tecavüz olursa, müdafaa etmelerini ve ateş açmalarını emreder ve jandarmalardan ikisini cephe kapısının iki penceresine yerleştirir. yüzbaşı fahri efendi, üçüncü alay'a ve telgrafhane telefonu vasıtasıyla kaymakama ve aynca vilayete malumat vermiştir."

    anlaşılan o gün kader ağlarını sadece yedek subay-öğretmen kubilay için örmüş. derviş mehmet, jandarma yazıcısı ali'ye olduğu gibi, yüzbaşı fahri bey'in de jandarmalarla gitmesine izin vermiş.

    "jandarma yüzbaşısının tenkidi"

    yüzbaşı fahri bey o günün baskısı altında kendince bir strateji uygulamış. ama anlaşılan bu yanlış strateji kubilay'ın sonu olmuş. arşiv belgelerinde 'jandarma yüzbaşısının tenkidi' başlığıyla şu bilgiler veriliyor: "yüzbaşı fahri efendi yalnız üç büyük silah taşıyan şakilere silah adedince dahi ve daha ilk andan beri tefevvuku var idi. onlar açıkta, kendileri duvar arkasında ve pusuda idi. ve jandarma yazıcısı ali efendi kendi tedbiri ile bu vaziyeti fiilen hazırlamıştı. yapılacak bir teslim ihtarı, bir yaylım ateş halkı dağıtmak ve bizzat halk tarafından bunların bağlattırılması mümkündü. bir taraftan da askeri kumandanlığından yardım istenebilirdi. bu husus ki, bizzat telefonla kendisine verdiğim emirde 'bir - iki dakika içinde bunlara ateş açarak izale etmezseniz bu vaziyetin vahametini ve ağır mesuliyetini düşününüz' demiştim. buna rağmen yapamadı ve dahiliye vekili (içişleri bakanı vekili) ile ordu müfettişi hazretlerinin huzurlarında dahi bunu itiraf eyledi. kendisine evle ve ahir amil ve müessir olan zihniyet en nihayet askeri müfreze ile olan irtibatını bile düşünemeyecek derecede iradesini sarsmış ve sonuna kadar bunu yürüterek elinde daima düşmanı bir hamlede kıracak kuvvetini de mefluç tutmuştur. kendisinin muhafazakâr olarak ve halk ile şakilerin birleştikleri fikirlerini dahi doğru telakki etsek yine bunun tarzı halli vardı. kuvvetini toplu tutar, başlarında bulunur, telefondan askeri müfreze ister, irtibatını derhal tesis için bir - iki bekçi gönderir, askeri müfreze ile birlikte hareketini tanzim eder ve buna intizaren vaziyete hâkim olur. bu takdirde müfreze ile irtibatı olsun olmasın kubilay bey'in düşmanla temasını görür görmez kendisi dahi müfrezesiyle teşriki mesai eder. ortaya atılır, bunları yakalardı. müsademe dahi edilse ve zabit yaralansa bile facia böyle vahşet derecesini bulmazdı. ama asabı ve iradesi tamamıyla bozuldu. idaresizlik ve iradesizlik bu neticeyi verdi ve jandarma neferleri dahi bu yüzden binada mefluç kaldı."

    kaymakam da hatalı

    asabı ve iradesi bozulan sadece yüzbaşı değildi. polis belgelerine göre kaymakam da sağlıklı kararlar alamamıştı. 'kaymakamın tenkidi ve vilayetin tedabiri' başlığı altında yazılan raporda, o gün kaymakamın yapamadığı ve eleştirildiği noktalar şöyle yer alıyordu: "kaymakam beyin ilk hamlede kulağına sokulan ve şişirilen büyük ve heyecanlı havadis kendisini haddinden fazla tedbir ve tevakkiye sevk etmiş ve çarşıda toplanan halkın ve silahlı mürtecilerin hükümet konağının, jandarma kuvvetinin vaziyetini tetkik ve bunlara kendi tedbiriyle hâkim olabilmek imkanını aramaktan uzak bulundurmuştur. telefon hattının bozukluğu hasebiyle hemen jandarma ve mevki kumandanlığı ile temas edememesi mürtecilerin ağzından halk arasına yayılan, müsellah kuvvetlerin sokakları sardığı, hatların kesildiği şeklindeki şayiaları, vaziyeti sükûnetle tahlil ve buna uygun bir tedbir almasına mani olmuş."

    yani kaymakamın da 'basireti bağlanmıştı'. facianın büyümesinin nedeni belgelere bu görüşlerle yansıdı.

    kubilay öldürülürken askerleri kaçtı

    kubilay bey komutanlığını yaptığı müfreze eşliğinde saat 20.30'da olay yerine ulaşacaktı. sonrasını herkes biliyor. ama yine belgelerin dilinden dinleyelim: "kubilay bey efradı telgrafhane ittisalindeki yolda, manga kolu nizamında, süngü taktırarak bırakıyor. kendisi mürtecilerin yanına gidiyor. mehdi mehmet'in yakasına yapışarak çekiyor ve yaptıkları hareketin şeametin anlatıyor ve bunlarla ugraşırken yere düşüyor ve mürtecilerden biri tarafından atılan kurşunla yaralanıyor. ayağa kalkıp camiye giderken yaranın tesiriyle avluda düşüyor. "

    kubilay bey yaralanıyor ama kumanda ettiği müfreze müdahale etmiyor. belgelerde aynen şu ifade geçiyor: "kahraman kubilay bey'in yaralandığını gören müfreze kolordu kumandanlığı'nca tahkik ve tespit buyurulan amiller altında ateş etmeksizin ve yaralanan zabitlerine hiçbir alaka göstermeksizin vak'a mahallini terk edip dağılıyorlar ve bundan dolayıdır ki zabitlerinin uğradığı vahşet ve akıbetten dahi haberdar olamıyorlar."

    o anda yüzbaşı fahri bey ve olaylara müdahale için gelen başka jandarma yüzbaşısı hükümet binasındadır. yani kubilay yalnızdır... bu olaya yalnızca o rnüdahale eder... yalnız kalır, yalnız ölür. bekçi hasan ve bekçi mustafa daha sonra yapılan müsaderede şehit oldular.

    idam edilen menemen mahkûmlarının listesi

    1-erbilli şeyh esat oğlu mehmet ali hoca
    2-manisa hastane imamlığı'ndan mütekait laz ibrahim hoca
    3-manisa'dan mutaf süleyman
    4- manisa'dan manifaturacı osman
    5-manisa'dan hafız cemal
    6- manisa'dan tabur imamı ilyas hoca
    7-manisa'dan hacı ali paşazade ragıp bey
    8- manisa'dan şeyh hafız ahmet
    9-alaşehir'den şeyh ahmet muhtar
    10-manisa'dan giritli ibrahim oğlu ismail
    11-manisa'dan emrullah oğlu mehmet emin
    12-manisa'dan kahveci mustafa
    13-manisa'dan tatlıcı hüseyin
    14-manisa'dan topçu hüseyin
    15-manisa'dan eskici hüseyin ali
    16-manisa'dan himmet oğlu süleyman çavuş
    17-menemen'in bozalan köyü'nden koca mustafa
    18- menemen'in bozalan köyü'nden hacı ismail
    19-menemen'in bozalan köyü'nden hacı ismail oğlu hüseyin
    20-menemen'den veli oğlu ramiz
    21- menemen'den molla hüseyin
    22- menemen'den yahya oğlu hüseyin
    23- menemen'den çingene mehmet oğlu hüseyin
    24-menemen'den hayım oğlu jozef
    25-menemen'den şimilli mehmet
    26- menemen'den arnavut yusuf oğlu kamil
    27- menemen'den boşnak abbas
    28- menemen'den kerim oğlu ibrahim
    29- menemen'den bozalanlı abdülkerim (idama mahkûm olup infazdan önce eceliyle öldü)
    30- erbilli şeyh esat (idama bedel 24 seneye mahkûm olup daha önce eceliyle öldü)

    kayıtlara göre elebaşlarının profili
    * manisa'nın ebekuyu mahallesi'nden 33 yaşlarında berber maktul hasan oğlu mehmet. aslen giritlidir. 6-7 yıldır budakçı ve çapacılık yapar. 7 yıl önce nakşibendi tarikatı'na katılmıştır. şeyhi, alaşehirli şeyh ahmet muhtar efendi'dir. çerkez etem'in kuvayi milliye arkadaşı olup yunanlar'a onunla teslim olmuştur.
    * manisa'nın lalapaşa mahallesi'nde mukim menemen'in bozalan köyü'nden 63 yaşında sütçü maktul mehmet dayı 5 yıl önce nakşibendi tarikatı'na katılmıştır. şeyhi, mehdi namlı giritli hasan oğlu mehmet.
    * manisa'nın ebekuyu mahallesi'nden 319 doğumlu bağcı maktul şamdan mehmet. üç yıl önce nakşibendi tarikatı'na katılmıştır. şeyhi, maktul giritli mehdi mehmet.
    * manisa'nın ebekuyu mahallesi'nden 329 doğumlu bağcı giritli ali oğlu hasan. bir ay önce nakşibendi tarikatı'na katılmıştır. şeyhi, maktul giritli mehdi mehmet.
    * manisa'nın narlıca mahallesi'nden 318 doğumlu bağcı emrullah oğlu mehmet emin. üç ay önce nakşibendi tarikatı'na katılmıştır. şeyhi maktul giritli mehdi mehmet'tir.
    * manisa'nın aktarhoca mahallesi'nden 326 doğumlu nalıncı mustafa oğlu hasan. 2 yıl önce nakşibendi tarikatı'na katılmıştır. şeyhi, manisa tabur imamı laz ibrahim efendi'dir. bunun mühim rolleri vardır.

    kubilay kimdir?
    yedek subaylığını yaptığı sırada menemen'de bir grup yobaz tarafından şehit edilen kubilay terzi çıraklığı yaparken antalya öğretmen okulu'nu kazandı. üç yıl antalya, bir yıl da izmir öğretmen okulu'nda okudu. 20 yaşında bursa öğretmen okulu'nu bitirdi. askerlik görevini yapmak üzere gittiği menemen'de ayaklanan şeriatçılar tarafından başı kesilerek öldürüldü.
    ---------------------
107 entry daha
hesabın var mı? giriş yap