şarap
-
• ey celâl sâhibi allâh’ın ziyası olan hüsameddin; hakîkati gördüğün halde
neden kulağınla da duymak istiyorsun?
• senin bu isteğin, galiba, ezelî sevgiliye olan fazla sevgiden ileri geliyor! (bir
arap şâirin sâkîye; “bana şarap ver ve ‘bu şaraptır!’ de!” demesi gibi.)
• onun kadehi şu anda senin ağzındadır, fakat kulak da; “kulağın payını ver!”
demektedir!
(içki içenlerin kadeh tokuşturmalarının sebebi, demek ki, o neşeden kulağın da hissesi olsun içinmiş!)
• ey kulak; senin payın, sevgiliye dair olan sözlerden coşmak, mest olmaktır! işte sana coşkunluk ve mestlik verecek sözler! fakat kulak “ben bundan daha fazlasını istiyorum; benim düşkünlüğüm, bundan fazladır!” diyor!
• genç bir kişi, o kuvvetli şarabı içince, yol ortasında bir ihtiyar gibi düşer kalır.
• beka (elest küpünün) şarabı, öyle adî bir şarap değil ki, sarhoşluğu bir gece sürsün!
(sadî hazretleri “üzüm şarabının sarhoşluğu bir gece sürer; sâkînin sarhoşluğu kıyâmete kadar devam eder!” demiştir)
• ashab-ı kehf, o mânevî şarabı içti, o mezeden yedi de tam üç yüz dokuz yıl uyudular; sızıp kaldılar.
• mısır’daki kadınlar, o beka şarabından bir kadeh içtiler de ellerini, parmaklarını kesip doğradılar.
• mısır sihirbazları, hz. mûsâ’nın mûcizesinden mest oldukları için darağacını sevgili sanmışlardı.
(mesnevi'den)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap