• çok afedersiniz amına koyayım ben bu erenköy pazarının. suadiye’den kadıköy’e 1 saatte gidemiyorum perşembe günleri. niye? erenköyde pazar var. pazarınızı sikeyim.

    edit: arkadaş, birisi sığır demiş, araban var ise aralara kaç fln demiş. birisi yok ucuz mucuz demiş. öncelikle minibüs caddesindeki yoğunluk e-5 dahil hemen her yeri etkiliyor. çünkü sadece senin aklına gelmiyor aralara kaçmak, minibüsçü bile ara sokakların peşinde. normalde bostancı-sahrayıcedid arası en fazla en aktif saatlerde bile 10dk iken perşembe günü 45 dakika. sebebi minibüs caddesine park edilen araçlar olur, kamyonlar olur ne boksa. sonuçta sebebi erenköy pazarıdır. ayrıca zaten kendi aracım ile değil, toplu taşıma ile işe gidiyorum. tersi olsa ne fark eder?
    ucuz fln deyip olaya sosyalist yaklaşanlar olmuş. olm mal mısınız lan? erenköy burası, kartal pazarında, pendik pazarında 3 lira olan sebze erenköy pazarında 5 lira. git markete git manava daha ucuz zaten. bu pazar pazarcılar kazansın diye var. yoksa mahalle sakinlerinin ev ekonomisi yaptığı fln yok. ayrıca oluşan trafiği, fazla yakılan yakıtı, insanların mesai saati ücretini fln hesaplayacak olursan ülke ekonomisine zararı o zaman görürsün.
    ayrıca kızdım sövdüm geçtim, o kadar da takılmayın.
  • kurulduğu alandaki tüm sokaklarda olası itfaiye ve ambulans erişimini sıfırlıyor. o sokaklardaki tüm araçlar bir gün önceden başka sokaklara park ettiği için küçük çaplı kavimler göçü ve iki gün süren devasa bir otopark sorunu yaşatıyor. sabahın erken saatlerinde pazarcı kamyonları pazar civarındaki 3-4 sokaklık bütün alanın kaldırımlarına, otopark girişlerine, sokak köşelerine park ediyor. yollar kapalı olduğu için insanlar normalde tek yön olan yollara ters yönden giriyor. minibüs yolunda trafik var diye minibüsçüler ara sokaklarda terör estiriyor. perşembe günü araba ile bir yere gitmeye çekiniyor insan.

    çöpü pisliği ayrı dert. gece saat 1-2'ye kadar temizliği bitmiyor. belediye bütün akşam sokakları, apartman görevlileri de ertesi sabah kendi binalarını yıkıyor. safi su ve zaman israfı. kokusu, gürültüsü de cabası.

    bazı pazar esnafı çakallar tezgahlarda kullanacağı bidon bidon suyu sabahın beşinde pazarın iki sokak altındaki bizim apartmanın bahçe sulama musluğundan almış kaç kere. yönetici kilitli demir dolap yaptı, onu bile zorlamışlar.

    pandemi döneminde her yer kapalıyken bile bu pazar açıldı. belediyeye yazdım zamanında, "pazarların kaldırılabilmesi için tek yol sokak sakinlerinin idare mahkemesinde dava açmalarıdır" diye cevap geldi. sokak sakini olmadığım için dava da açamıyorum.

    benim günlük hayat planlamamda perşembe günü yok gibi adeta. aynı gün bir de küçükyalı pazarı kuruluyor. maltepe, kartal, pendik'ten kadıköy'e gidip geleceklere perşembe günü zulüm oluyordur herhalde. yazık insanlara yahu.
  • perşembe günlerinin kaos sebebi.aynı zamanda minibüs caddesindeki ve erenköy istasyon caddesindeki trafiğin anasını ağlatır.bide buna erenköydeki kentsel dönüşümle birlikte kamyonları ekleyin.
  • akşam saatlerinde alışveriş yapacaksanız hiç şansınız yok. hele işten çıkmış, eve giderken iki üç bişiy alayım diyorsanız üzerinizde de takım elbise falan varsa hiiç hiç şansınız yok. biz de taktik geliştirdik. önce ben en paspal halimle tezgaha yanaşıyor "semizotu ne kadar?" diyorum. mesela demeti bir buçuktan bir'e düştü abla diyor. biraz sonra işten yeni çıkmış takım elbiseli eşim soruyor ona iki liradan fiyat çekiyor. çekebiliyor çünkü hiçbir şeyin üzerinde fiyat yazmıyor. fiyat yazıyor ya da diyelim, bu sefer de iki kilo aldığınız şeye iki kat fiyat çekince soruyorsunuz "abla o yazan kilosu değil yarım kilosu" diyorlar. herhangi bir ibare yok. biber 2 lira yazıyor. tartınca meğer yarım kilosu iki liraymış.. vreh vreh vrehh. geçen böcekli diye almaktan vazgeçtiğim semizotu tezgahındaki çocuk ben almaktan vazgeçince "zaten sana yaramaz" dedi. akıl, fikir, bize de sabır..
  • mahallenin yarısının kalksa da kurtulsak dediği, diğer yarısının, oh ne güzel her şey ayağımıza geliyor dediği, ambülansların giremediği, ertesi gün, bir önceki gece yıkandığı halde sokaklar, leş gibi balık ve de peynir koktuğu lanet pazar.
  • iki sokağının tekrar, mahekeme kararı ile halka açıldığı, darısının diğer sokaklarında başına gelmesini beklediğim pazar. artık birisi bu rezalete, akşamdan arabaları dışarı çıkarmalara, sokakların işgaline, bahçeme girip, tentelerini çiçeklerin üzerinde toplayan pazarcılara, apartmanın arka tafafına geçip, işeyen ve de sıçan ne idühü belirsiz insanlara, bir çöp poşetini bile kullanmaya tenezzül etmeyen pazarcılara dur dedi sonunda. ama gerçi sokağın başında siki haftadır peşmerge kılıklı adamlar ile polis ve zabıta köşe kapmaca oynayıp, gruplaşma ile birbirlerine gözdağı vermeye çalışıyorlar ama neye yarar. bu ülkede mahkemeler var, şükür ki, adalet var.
  • çocukluğumun demirbaş manzaralarına ev sahipliği yapmıştır. neden bilmem bir keresinde öfkemden ayakkabımın tekini ayağımdan çıkartıp atmıştım. kırmızı konvers gibi bir şeydi. annem durumu anladıktan sonra iş işten geçmişti tabii. annemin yaptığım şeye anlam veremeyişinin insan, ses ve poşet kalabalığının içinde nasıl daha da belirginleştiğini hatırlıyorum. ve o kalabalığın içinde annemin ayakkabımın tekini beyhude arayışını. bulamayacağını bilerek benim de onunla birlikte arıyormuş gibi yapışımı hatırlıyorum. eve kadar tek ayakkabıyla döndüm. yerler de yağmurluydu. hey gidi günler. yirmi sene önce yağmurlu bir perşembe günü, erenköy pazarında adı sanı bilinmez bir çocuğa ait başı boş kırmızı bir ayakkabı öylece yolda duruyormuş.
  • (bkz: pazar adabı)
  • bostancı pazarı'nın rakibidir. minibüs caddesine kadar ilerlediği için trafiği altüst etmekte çok başarılıdır. büyük ve oldukça kapsamlı bir pazardır.
hesabın var mı? giriş yap