• jules dassin'in topkapi filmine konu olan romaninin adi "light of day"dir.
  • "topkapı"nın yanısıra,
    "the mask of dimitrios" (diğer adı "a coffin for dimitrios"), "journey into fear" başta olmak üzere,
    casus romanları ile tanınan ingiliz yazar.
    hitchcock'un senaryolarını yazan veya yardımcı yazarlık yapan joan harrison ile evlilik törenlerini bizzat hitchcock organize etmiştir.
  • dirty story adinda akici bi kitabi da olan abimiz
  • the mask of dimitriosve the light of day adlı osmanlı'nın son dönemlerinin istanbul'unda ve izmir'inde geçen cinayet romanlarının sahibi ingiliz yazar. yazarın bu iki kitabı da amerikan yapımı filmlere konu olmuş, döneme damgasını vurmuş ve ingiltere'de hala çok okunan klasikler listesindeyken, türkiye'de adını bile duymamış olmak çok üzücü.
  • okuduğum tüm kitapları çok güzel olan polisiye roman yazarı. birçok kitabı türkiye'de geçmekte. bu yüzden kendisinin türkleri sevdiğini düşünmekteyim. ve de türkiye'nin o zamanlar imajının daha iyi olduğunun. bugün kaç tane dünyaca ünlü yabancı yazar romanında türkiye'ye yer veriyor veya tamamı türkiye'de geçen bir roman yazıyor ? ayrıca eserlerinde ülkemiz ile ilgili hiçbir olumsuz öğe yer almıyor. bu yüzden kendisinin ülkemiz için çok önemli bir yeri olduğuna inanıyorum. bence hem ülkemizde hem de yurtdışında daha çok okunmalıdır.
  • değerli bir suser tarafından yukarıda verilmiş olan linkte, romanlarındaki karakterler ve genel ortam hakkında özlü-yoğun fakat şaşılacak kadar geniş ve derinlikli kapsamlı ve bu iki ekstrem arasındaki çelişki değil de, çatışmadan doğan, hakikaten çarpıcı bir tanımlama getirilmiş olan süper yazar, tanım

    "the characters in eric ambler's pre-war spy novels are adrift in a fractured and uncertain europe, manipulated by forces they neither understand nor control. the books hold an uncomfortable mirror to the modern world

    -- john gray"

    romanlarının konusundan ziyade, ortam, çevre, sahneler çok etkileyici, polisiye roman zerre kadar hazzetmem, ancak erik abimizin anlatılarına resmen bayılıyorum. herhangi bir romanı, henüz ilk sayfanın ilk satırından itibaren 1920-30-40 döneminin hafif sepya atmosferinin içinde çeker ve diyelim sakin ve gayet sessiz çalışan bir çamaşır makinası gibi bir şey olsun, kendimizi o sessizce yoğurulan ortamın hemen göbeğinde bir yerde buluruz. seyirci gibi değil, ama sanki ortama doğrudan katılan biri gibi.

    erik abimiz harikuladedir. kendisi konuşmaz, bizi karakterleriyle etkileşim içine sokar, o etkileşimi de geliştirmek artık bizim kendi görgümüze kapasitemize kalır. oradan bardağımızı doldururuz.

    aman, sakın herkes bilmesin, tiktok netfliks dizileri mastır şef özgür şef onlarla meşgul olsunlar.

    umarım geri zekalı dizicilerden biri erik abimizi tv ekranlarında tahfifen ziyan etmeye kalkışmaz.
  • (bkz: #149249604)
hesabın var mı? giriş yap