• bütün erkekler ölsün, hatta erkek çocuklar kürtajla alınsın diyen, feminist hareketi erkekler desteklemesin onu bari bize bırakın defolun yazan versiyonunu bizzat tanıdığım için varlığına şahadet getirebileceğim kafa yapısıdır. napsam bilemedim.
  • radikal feministlere hitaben kullanılan tartışmalı bir lelime. bir ekonomi profesörü tarafından bulunmuştur ilk olarak, popüler eden eleman rush limbaugh olsa da.

    sözlükte ise kurgusal olduğunu, gerçekte var olmadığını iddia ettikleri bu karakteri savunanların bol bol ad hominem yaptığı bir kavram. elini siken tipsizlerin uydurmasıymış.. bak sen. argümanları tartışacağına, hemen karşı tarafa bok atıyor.

    son olarak, bir kavramın veya bir önermenin doğru olup olmadığını, kim tarafından iddia edildiğine göre değil, ne olduğuna, neyi iddia ettiğine bakarak tartışın, yoksa anlamsız olur. bu kelimeyi genellikle sağcıların kullanması (ki kaynak gösterilmedikçe bi taraflardan sallama bi iddiadır) bu kelimenin doğru veya yanlış bir kullanım olduğu anlamına gelmez.
  • ahahahah iyice eylenceli hale geldi "tartışma". neymiş efendim, aslen limbaugh değil de ekonomi pirifesörü bulmuş. doğru. hatta ödülü de hazırladım:

    işte o hediye

    bayılıyorum bu "hbb" ayarında takılıp ve kaynağı belirsiz(leştirilmiş) iki-üç argüman yürütüp alemlerde caka satan tipitiplere. evet, wikipedia'daki feminazi maddesine göre tom hazlett'in bulduğu yazıyor ancak hangi "makalesinde" kullanmış bunu? öğrendiğimize göre, rush gerzeğinin arkadaşıymış ve ona dayandırarak kitabında kullanmış rush. hayır, okuyorsunuz bari kaynakçaya baksaydınız. thomas hazlett denen şahsiyet, cato institute ve reason foundation gibi "liberter" alemlerde bulunur. amarigan radyolarında falan fairness doctrine'i reaganomics yararına kaldırılmasının ajitatörlerinden biri olduğu için arkadaş olmaları pek sırıtmıyor. zaten, amarigalarda falan bu "feminazi" denen uyduruk ve aptalca "kavram" tea party gibi muhafazakar-"liberteryen" kırması, randian alaşımı neoliberal cephede kullanılır daha birçok misojinist aşağılamalar ile birlikte.

    hatta durun iki dakika anlayacağınız dilden konuşayım. geçtiğimiz sene, bu tür "kavramların" yayıldığı mecralardan biri olan reddit'in "men's rights" subredditleri üzerinde bi araştırma yayınlandı. istatistiksel açıdan anlamlı sayılmasa da, az da olsa fikir verebilir: "but how do you know the mras are atheists?". yani, "olayı çözdüm ağbiii" ayakları yapanlar hiç de sandığınız kadar özgürlükçü falan değil.

    her düşünce sisteminde olduğu gibi, feminizm içinde de de ayrımcı, özcü vs. argümanlar savuran, yarı-aydın holiganlar vardır. "gerçek feminizm bu değil" veyahut "bunları feministlere mal edemezsiniz!" diye saçmalamayacağım elbette. yalnız bu tür abuklukların, kerameti kendinden menkul liberallere, antifeministlere ve muhafakazakarlara ve bittabi "liberterlere" kalmadan meselam şu meşhur "feministlerin rosetta bilimcisine yaptığı protesto" hakkında radikal feminist julie bindel'in yaptığı gibi yazar ve aktivistlerce eleştirildiğini[1] hatırlatmak isterim.

    dahası, feminizm zorunlu olsa da sosyalist veyahut liberal, hiç kimse feminist olmak zorunda değil. feminizm'e ve birtakım temel kavramlarına karşı, güçlü argümanlar zamanında -özellikle kadınlar tarafından- çokça dile getirilmiştir. tartışırız. ancak burada "yorum farklılığı" gibi naif söylemler ile yoğrulmuş bişi yok. olsa, biz de nasiplenirdik. öncelikle misojinistler elbette feministlerden rahatsız olacak. olmazsa tuhaf zaten. ve bizzat onların bi taraflarından uydurduğu söylemler ilen, bağlamından koparılmış cümleler ilen, gudik postmodernizm "eleştirisi" ilen, ve daha ortada pek çok şey ilen en ufak tartışma adabına uymayan "***tahrifat***" var açıkça.

    daha da dahası, abd'nin de içinde bulunda batı dünyasında "bile" kadınlar ve erkekler halen daha eşit değil. birtakım yasal değişiklikler ile "standartların yükselmesi" yönündeki liberal söylemler maalesef çöktü. ol sebeple, buradan hareket eden liberal feministler görüşlerinde değişikliğe gittiler. okuyoruz, aydınlanıyoruz. ama sanki ortada "eşitlik" varmış gibi, binbir tahrifat yardımıyla homonazi, feminazi, bilmemnazi gibi neolojizmler kuruyorsan, evet, ad hominem'den tut daha birçok karşı-argümana hazırlıklı olacaksın.

    [1] julie bindel, " feminism is in danger of becoming toxic", the guardian, 18 november 2014
    http://www.theguardian.com/…julien-blanc-inequality
  • ad hominem'i argüman olarak kullanmayı savunan yazarların savunduğu.

    feminazi diye bir şey uydurdunuz çünkü tipsizsiniz = feministsiniz çünkü çirkinsiniz

    bana bu eşitliğin yanlış olduğunu gösterebilecek olan birisi var mı ?

    kolay gelsin.

    (not: diğer yazılanları üstüme alınmıyorum çünkü bu kavramla ilgili herhangi bir olumlu/olumsuz fikir belirtmedim şu ana kadar)(durduk yere saldırmayın).
  • büyük ihtimalle troll şeysi ve siz de "amaaan sen de her şeye atlıyon " diyebilirsiniz. maalesef bi türlü "ignore this" diyememem dolayısıyla bu gerzek "kavramın" kullanılırlığını arttırma endişesi taşımıyor değilim. ama ne demişler, söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil.

    annette beck-sickinger isimli biyokimya pirifesörünün hindistanlı bir öğrencinin başvurusunu "tecavüz kültürü" bahanesiyle reddetmesi bu uyduruk şey bile değildir -düpedüz ırkçılıktır. beck-sickinger'in makalelerini ve söylevlerini şöyle bi tarattım, geçmişte feminizm ve hatta kadınlar ile alakalı hiç bişi belirtmemiş. varsa, uyarın beni. gördüğüm akdarıyla, kadın pirifesör çok basit bi mantıkla feminist değil yane. öğrenciye attığı e-mail, bana şunu hatırlattı: geçenlerde özgecan için hakkari'de eylem düzenlenmişti ve bazı cinler "sizde çocuk gelinler var, ikiyüzlüsünüz" diye saçmasalak ötmüştü. sonra durumu kurtarma babında "istatistikler" sunulmuştu. özetle, genellemelerden yola çıkılarak yapılan algı bezirganlığının ırkçılık tezahüründen başka bişi değil. olay hafif bi şekilde diplomatik kriz yarattı; özürler dilendi ve büyükelçilik bile karıştı (link). öğrenci affetmediyse, son derece haklı.

    bu case study'den daha genel bi duruma işaret etmek istiyorum. feminizm, eleştirilemez değil -zira neredeyse her allahın günü çeşitli perspektiflerden eleştiriliyor. ancak özellikle bu başlık altında kullanılan argümanlar o kadar zayıf ki. "yapıcı eleştiri yapın lütfen :'(" diye bakmıyorum, mevzuu bu değil. dağıtın feminizm'i. hodri meydan. ancak meselam kozmetik firması karşıtlarının misandri ile ne alakası var? en azından doğrudan yok. karşıtlar, dar bi kalıptan ve tek değişkenden yola çıkarak muhalefet ediyorlar ve en önemlisi herhangi bi alternatif çalışma sunamıyorlar. eleştirinin başlangıç noktasının birden bire erkek düşmanlığı olarak yansıtılması, bildiğin şark kurnazlığı. haydin, abidik gubidik tahrifatlara ve eşitsiz statükoya girmiyorum -çünkü yeterince değindim.

    ve daha da önemlisi, feminizm başından beri erkekleri "rahatsız" etmiştir. hatta bi ara ironik söylediğimi tekrarlarsam, bizi rahatsız etmezse ben ona feminizm demem ^.^
  • biraz çalışıp gelmişsiniz ancak maalesef gene baltayı taşa vurmuşsunuz. şu meşhur "universität leipzig olayı"nda da yeni gelişmeler oldu. önce burdan başlayalım. meğersem kadının ilk haltı değilmiş ve daha önce başka bi hintli öğrenciye gönderdiği e-posta'da benzer cevaplar vermiş. ancak üniversite bunu kabul etmedi, böyle bi yazışmanın kayıtlarda olmadığını duyurdu. ayrıca, beck-sickinger halihazırda altı hintli öğrenci ile birlikte çalışıyormuş (link). hepsi de erkek. ee? ne diyeceğiz şimdi? valla benim aklıma, "benim kürt arkadaşlarım da var" savunması geldi.

    peki, bir feministi diğer kadınlardan ayıran nedir? her kadın feminist midir? antifeminist kadın yok mudur? herhangi bi kadının söylediği ırkçı genellemeleri "bokunda boncuk bulmak" yöntemiyle feminizm'e yamamak "özcülük" değil midir? bütün bu soruların cevapları az sonra!

    [asansör müziği]

    evet, sayın seyirciler! artık geleneksel hale gelmiş "bilal'e anlatır gibi anlatmak" şenliklerinin 6. sezonuna hoş geldiniz!

    annette beck-sickinger denen püripakörün, ne akademik, ne günlük, ne de sanal yaşantısında feminizm hakkında akıl yürüttüğü tek bi bulgu dahi yoktur. mezkur e-postalarındaki "we cannot change or influence the indian society, but only take our consequences here in europe" pasajı ise yeterince açığa vuruyor zihniyetini. rastlantının böylesi, aynı adlı bbc belgeselinin de katkısıyla "india's daughter", evropa'da daha ateşli tartışılmaya başladı bugünlerde.

    "gender studies" minvalinde pir-ül fosör'ün aynı üniversiteye bağlı zentrum für frauen- und geschlechterforschung'da (kadın ve toplumsal cinsiyet araştırmaları merkezi) bi tebliği haricinde herhangi bişi bulamadım. ki tebliğin başlığı da şuymuş: "neue strategien zur therapie von übergewicht" yani "obezitenin tedavisinde yeni stratejiler". yalnız, beck-sickinger "işinin gücünün arasında" evanjelik teolog matthias petzoldt ile ortak kitabın editörlüğünü yapmış. bu da "theophina" denen disiplinler-arası foruma dayanıyormuş. nöroteoloji hakkında konuşmuşlar sanırım, "kadın bilinçli tasarımcı çıktı rıza baba" mı diyeceğiz yoksa? bilmiyom.

    şu "our consequences here in europe" bağlamı artık yerine oturtalım isterseniz.. bugün pegida'da cisimleşen zenofobik ve islamofobik söylemler, gerek açıkça gerek ürkekçe "müslümanların tecavüz kültürü" gevelemelerinden ilham alıyor (widerstand gegen pegida). bunların britanya'ya sıçrayan kollarında "islam is reponsible for the rape epidemic in the united kingdom" ve "modern-day muslims rape young girls in western countries" gibi aptallıkların fırlaması şaşırtıcı değil. şöyle biraz kuzeye gidiyorum, sverigedemokraterna denen ırkçılar da "tecavüz islami kültürdür" diyor ve hatta göçmen karşıtı politikalarına "dayanak" sağlamak üzere "yabancıların tecavüzleri" üzerine seçmece sayılar ile "rapor" yayınlıyorlar. atlantik'i geçiyorum; phyllis schlafly denen muhafazakar dangalak da, "hayatımız için sınırları kapatın :((" deyu göçmen karşıtı politiklarını temellendirmek için sınırın öte yakasından gelenlerin tecavüzleri örnek gösteriyor. kurucusu olduğu eagle forum'da müslüman karşıtı brigitte gabriel'dan tutundan da, "göçmenlik amariga'ya yapılmış tecavüzdür" olarak lanse eden bir diğer dangalak ann coulter'a kadar birçok son moda saçmalıklar yer alıyor.

    işin gerçek eylenceli tarafı da burada: apaçık antifeminist olan kadınları "feminazi" olarak tanımlayabilmek!! aslında doğru, muhafazakar akıl, "nazi" zihniyetinden pek de uzak değil. erkek veyahut kadın farketmiyor; bu "kültürel ırkçılık" temelli yeni nesil sağcıların ortak noktaları ise şu: bir yandan, kendi ülkelerindeki erkek şiddetini ve tecavüzleri küçümseyip feministlere karşı çıkarken ve "çözümü" evlilik ve ailede bulurken, diğer yandan tecavüzü salt azınlıklara veya göçmenlere atfederek topyekûn dışsallaştırıyorlar. kendilerini temize çıkarmak istiyor ki, asıl önemli bam teli ise: kötülüğü, dışladıkları toplumların tözü olarak kurgulayıp değişemez olarak pazarlıyorlar ("we cannot change or influence the indian society").

    yaaaa. keser döner sap döner gün gelir hesap döner.

    bu kadar net ve basit gerçekliğe bile kafası basmayanlar ise alicengiz oyunuyla kabahati topyekûn feministlere atıyor. herhangi bi söylevini bulamadık ama haydin beck-sickinger'ı feministin önde gideni olarak kabul edelim. biri, guilt by association mı demişti?

    "feminizm ve ırkçılık ters mıknatıslanma yapan, mutually exclusive şeyler mi...."

    yooo. haydin, sizi biraz şaşırtalım. ku klux klan tarihinde, kadınların önemli yer tuttuğu ve kimi zaman woman's christian temperance union ile (white) "women's suffrage" ve "prohibition" için mücadele ettiklerini biliyor muydunuz? buna yönelik, hem feminist perspektiften (another sister: women of the klan), hem de prohibition incelemeleri (kkk and wctu: partners in prohibition) üzerinden kazılar mevcut. bu tür hareketlerin birinci dalga feminizm'e ne kadar dahil edilebileceği tartışmalı olmakla birlikte, "feminizm'i ilk üç gün ben de desteklemiştim. sonra haklıyken haksız duruma düştü" gibi abuklamalar için verdim. leni riefenstahl'ın "mirası" üzerine susan sontag'ın "fascinating fascism" ilen başlattığı ilginç ve mşhur bi tartışma var idi. haydin, atlantik'in bu yakasına ve hatta memlekete gelelim artıkın; türk kadınlar birliği'nin ırkçı mahmut esat bozkurt'u desteklemesi vakıasını ve nezihe muhiddin'in dahi ötekileştirici söylemleri olduğunu pas geçmeyelim (sessizleştirilmiş ‘isyan-ı nisvan).

    her düşünce sisteminin, toplumsal hareketlerin oluşum ve gelişim süreçlerinde karmakarışık toplumsal ilişkiler ve etkileşimler olmasının yanı sıra, amiyane tabirle safların sıkılaşmasından dolayı tamamen ya da kısmen ayrışmışlardır. bu konu özelinden gidersek, bugün feminizm; faşizm, liberalizm, sosyalizm, anarşizm gibi sistemlerden özerk hale gelmiştir. ırkçılık, milliyetçilik ve militarizmin ataerkiye dayandığı çözümlendiğinden çağdaş feminizme'e karşıttır artık. aynı sebeple, feministler sadece erkek egemenliğine karşı değil egemen milliyetçi söylemle savaştığı olur; eşyanın tabiatı gereği kadın düşmanı olagelmiş faşistler de kin kusar bunlara. bu "ırkçı/milliyetçi/otoriter/militarist feminist yoktur" demek değildir. örneğin, yokardaki anlatıya devam edersek bugün bile etkisini sürdüren "kemalist feminist" temelli ucubenin ucubesi oluşumlar var.

    şu "eril şiddet" ve "erkek terörü" konusunda da devreler yanmış. feministlerin genelde "erkekler, biyolojik olarak erkek olduğu için şiddet uygular" gibi kaba saba lafızları yoktur. erkekler, toplumsal cinsiyetin getirisi olarak kadınlara şiddet uygular. "kişisel olan politiktir" düsturunun militarizme yayılmasına kadar rahatsızlıklarınız var ise feyizli düşüncelerinizi okumak isteriz. ancak hakkında gani gani araştırma olan "intersections of violence against women and militarism" şeysi öyle sadece değer yargılarına göre "yargılanacak" olgular değil, üzgünüm ki.

    ha, "erkeklere yönelik şiddetten" bahsediyorsanız bu da feministlerce pas geçilmiş değil (why feminists can’t ignore male victims of domestic violence). ne mutludur ki, bu konuya yönelik feminist çözümleme arzulanan makbuliyet çerçevesinde olamazdır (feminist anxiety about domestic violence against men); yoksa sığ benyaptımolduculuktan öteye gidemez. burada önemli olan şu ki, toplumsal cinsiyet temelli şiddeti ve kadınların uyguladığı şiddeti büyülü ninizm denklemleriyle "özcülük" olarak ele almamak (the dangers of a gender essentialist approach to sexual violence). ulan, boşuna mı "gender" ve "sex" arasındaki farklılığa vurgu yaptılar ve yapıyorlar?

    tabii, kültürel feminizm denen ekolde biyolojik cinsiyetten kaynaklanan özcü yaklaşımlar olagelmiştir. tee en başta dediğim üzere ayrılıkçı feminizm'de de bulunabilir. ancak sanıldığının aksine, yaygın kanaatler olmamıştır hiçbir zaman diliminde.

    ayrıca, neden yasaklayalım, bu "kelimeyi". aptal muhafazakarların, çakma liberallerin, kafadan kontak "liberterlerin", kısaca götlerini eşşekler sikesice sağcıların kullandığı bu gerzek "kavramı" kullanın doya doya. görüldüğü üzere hiç de pc apolojisti deyilim. kavramları, olayları, olguları, gerçekleri kafasına göre eğip büküp, orasından burasından çekiştirip "privilege" üzerine attırdığınız bir-iki "chic" söylemler ile cehaletinizi sergileyin. ben de, "mağduru oynama" adı altında saklamaya çalıştığınız misojinist zihniyeti her defasında yüzlerinize çarpayım.

    bir dahaki, "bilal'e anlatır gibi anlatmak" şenliklerinde görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın. ailenizin sevimli conconu, iftiharla sundu ;)

    [kapanış]
  • ekseriyetle yeşil-mavi kısa saçlı, 155-165 boyunda ablalardır. ankara için konuşursak yüksel'de sık sık görülürler.
  • yıllar sonra gelen edit: işbu entri, illeri ve ilçeleri yakıp yıkanlara alkış tutan, kafa olarak 1930'lardaki almanları aratmayan, büyük-ulus şovenizminin etkisindeki küçük-burjuva şakşakcısı türk kitlelerin 'olağan faşizme' karşı haklı bir öfke içinde yazılmıştı. ama yıllar sonra görüyorum ki yanlışa (türk faşizmine) karşı bir başka yanlış (kadın faşisti feminizm) savunulmaz. dolayısıyla feminazi tabiri ile bir sorunum yoktur.

    erkek egemen türk şovenlerinin bu ara dilinden düşürmedği uydurma laf.

    feminist değilim (zaten türkiye'deki mevcut feminist yoruma göre istesem de olamam çünkü onlara erkekler anca pro-feminist olabiliyor) ama bu lafı kullanan dallama türk şovenini gördüğüm an basıyorum eksiyi. faşist alçaklar sizi. inşallah iki tekme de size sallarlar feminazi dedikleriniz.
hesabın var mı? giriş yap