• ingilizce'de 14 anlamına gelen kelime.
  • (bkz: the vandals)
    (bkz: look what i almost stepped in)

    i've watched you grow for all these years and shamefully admit,
    i've loved to watch you blossom and it's awful hard to quit
    feeling these feelings stirring up inside of me.
    you nearly are a woman now and in a couple years,
    all the rules and boundaries will slowly disappear,
    wait now my child until you get a little older,
    every new sunrise brings your heart a little closer- to me

    [chorus:]
    but i can't make love to you
    because you're fourteen just a peck on the cheek as i'm counting the weeks go by (why? why?)
    we can't make love together
    because you're fourteen years old
    and the trust of your mom that we're not doing wrong,
    i just can't betray-today.
    just an ounce of patience we can still do things we like-
    watch you eat an ice cream cone and watch you ride your bike
    patiently longing for that future day of truth-
    i want to hug and kiss you nearly every time i see you
    but i don't want the neighborhood to get the wrong idea
    there'll come a day when love like ours is not a crime
    just give it time-

    [chorus x2]
    but i can't make love to you
    because you're fourteen just a hug and a sigh from a law biding guy tonight (why? why?)
    we can't make love together- because you're fourteen years old
    and the trust of your mom that we're not doing wrong, i just can't betray-today.
  • (bkz: thirteen)
  • londra leicester square’de güzel bir striptz klübü.
  • dan sallitt'in yazıp yönettiği bağımsız amerikan filmi.

    öncelikle şunu belirtmek isterim ki bu kadar kadın kadın bir filmin bir erkeğin elinden çıkmış olması beni biraz şaşırttı.

    filmle ilgili bilgi vermeden önce şunu belirteyim: temposu ağır ayrıca iki kadının arkadaşlığı üzerine kurulu bir hikaye var. müzik kullanımı yok. mutlaka izleyin diyemeyeceğim.

    film hakkında bilgiler içerir

    konu çoğumuzun aşikar olduğu güzel kızın çirkin kankası üzerinden ilerliyor. tabii bu kadar basit değil. belki de basit.

    çocukluklarından beri beraber olan bu iki kız arkadaş arasında kabullenilmiş bir eşitsizlik var. jo, hayatı boyunca erkeklerden istediği ilgiyi görmüş, psikolojik sorunları olan, ciddi bir varoluş krizi yaşayan, çalışmaktan hoşlanmayan ve kendi dertlerini dünyanın merkezine koyan güzel bir kadın.

    mara ise karakter olarak olgun ama erkekleri yeteri kadar tanıma fırsatı bulamamış, iş disiplini olan, çocuklarla iyi geçinen, yaşam dolu, kendine güvenen ama kendi gözünde asla jo kadar güzel, seksi, havalı olmayan bir kadın.

    film bu iki karakter arasındaki kabullenilmiş eşitsizliği gözümüze soka soka bitiremiyor. adeta masumiyet gibi zagor başını belaya sokuyor uğur peşinden koşuyor. ya da uğur bi orospuluklar peşinde bekir onun ardında öyle koşturup duruyorlar. iyi hoş ama öyle bir heyecan yok filmde. jo'nun aptal saptal histeri krizlerine yetişen bir mara var sürekli. e kız da bi noktadan sonra ben bununla uğraşamam diyor çoluğa çocuğa karışıyor. jo da gerçeklikle tek bağlantısı olan mara'yı kaybettikçe hayattan da kopuyor.

    nihayetinde jo ölüyor. mara bu olayı artık bir anne soğuk kanlılığıyla karşılasa da kendini bir noktada tutamıyor. cenazenin ortasında kızına sarılarak 'onu yaşatamadım' şeklinde ağlıyor. bahsi geçen sahne filmin en can alıcı sahnesiydi.

    filme kötü demek bana düşmez ama ben şahsım adına çok keyif aldığımı söyleyemeyeceğim. kadın olsam daha fazla şey bulabilirdim kendimden. ama değilim. mara'yı oynayan tallie medel'i taktir etmeden de geçilmez. oyunculuğuna sağlık.
  • dün 38. istanbul film festivali kapsamında izlediğim, yönetmenliğini dan sallitt'in yaptığı 2019 yapımı film.

    film dünya prömiyerini geçtiğimiz şubat ayında gerçekleştirilen 69. berlin film festivali'nde yapmıştır.

    filmin sinopsisi: mara ve jo'nun arkadaşlıkları çocukluk yıllarına dayanıyor. aslında birbirine hiç benzemeyen, hayatta farklı yönlere gitmiş bu iki genç kadının en iyi arkadaş olduğuna ilk bakışta inanmak çok zor. ikili arasındaki ilişkinin dinamiklerini kavramak için onları yavaş yavaş tanımak gerekiyor. senarist ve yönetmen dan sallitt de filminde uzun yıllara yayılan bir süreçte, belki ilk bakışta önemsiz görünebilecek gündelik olaylar aracılığıyla mara ve jo'nun ortak noktalarını ve farklarını bize aktarıyor. epeydir özlediğimiz eski usul amerikan bağımsız sineması'nın tadını taşıyan film, iki kadının zaman içerisinde uzaklaşıp yakınlaştığı arkadaşlığını, dozunda bir duygusallıkla ele alıyor.

    iki arkadaşın yıllara dayanan dostluğuna ışık tutan film, izlemesi biraz sabır isteyen bir hikayeye sahip. arkadaşlık kavramına birçok farklı yönden değinmeyi başarsa da filmin ilk dakikasından itibaren ritmini bozmadan ilerleyen durağanlığı filmi izlemeyi zaman zaman oldukça zorlaştırıyor. filmin yaklaşık ilk bir saatlik diliminde karakterlerin mevcut yaşlarındaki dönemine tanıklık etsek de son 20-25 dakikalık süreçte zaman atlaması hiç beklenmedik bir şekilde aniden gerçekleşerek önce iki sene sonrasına daha sonra da yaklaşık 5-6 sene sonrasına götürüyor seyirciyi ve bu da filmi senaryosal anlamda bir hayli kopuk ve sıkıntılı hale getiriyor. filmin son 10-15 dakikasında olayların biraz daha izlenir olması seyirciyi birazcık olsun rahatlatsa da filmin geneline yayılan bayık hava maalesef filmin kalitesini düşürüyor. filmde dikkate değer bir başka özellik de hiç müzik kullanımının olmamasıydı.

    filme puanım: 6
  • eleştirmen ve filmci olarak zaman zaman ismine rastgeldiğim dan sallitt'in son uzun metrajı fakat benim kendisinin ilk izlediğim filmi. sallitt'in çok incelikli bir sinema gözü olduğu kanaatindeyim. filmlerde genellikle büyük mental kırılmalar ve çöküşler görürüz burada ise o büyük kırılmayı değil ince bir ip üstünde gidip gelen bir kadın olan jo'yu izliyoruz.
    --- spoiler ---

    dönem dönem hayatını toparlama gayretine girse de içinden gelen bir şey onu hayattan çekiyor ve erken ölümünü hazırlıyor. bu süreçte de 10 lu yaşlarladan beri hep arkadaşı olmuş mara karakteriyle ilişkisini izliyoruz. çöküş krizlerinden birini yaşadığı sırada karakterimiz jo bu ruh halinin 14 yaşında başladığından bahsediyor fakat sebebini söylemiyor. sallitt bir röportajında filmlerine bu tarz ufak esrarengiz şeyler koymayı sevdiğinden bahsediyor. sanırım bu durumun çekilen videonun sinematik atmosferine katkı sağladığını düşünüyor.
    --- spoiler ---
    sonuç olarak fourteen iyi çekilmiş iyi kurgulanmış ve çok iyi oynanmış bir film.
  • filmin iyi bir hikayesi ama kötü bir kurgusu olduğunu düşünüyorum.

    --- spoiler ---
    jo evet belli ki çok dengesiz bir insan ama kızın sadece erkek arkadaş değiştirdiğini ve onlarla çok iyi anlaştığı anlarını görüyoruz. derinlik yok. seyirciye bırakılmış kızın neler yaşadığı ve hatta nasıl bittiği. birçok şey birden oluyor, ne olduğuna nasıl olduğuna dair bir şey gösterilmiyor tamam da lafı bile geçmiyor. bol bol jo ve maranın manitaları.
    --- spoiler ---
  • (bkz: 14 years)
hesabın var mı? giriş yap