• kafamda felatunla rakımın kapıştığı sokak. felatun, “oh la la! ne güzel olmuş ama!” diye yırtınırken, rakım “ne zevk alırsınız bu alafranga züppeliklerden” diye homurdanıyordu. felatun, büyük bir ciddiyetle birbirlerinin gözüne bakarak tango yapan 12’lik veletlere coşkuyla alkış tutarken; rakım, üçüncü kattan aşağıdaki gürültücü kalabalığa şaşkınlıkla bakan yemenili teyzenin gentrification nedir bilmeden, bilmediği bu hareketlenmeye kurban gideceğini düşünüyordu usulca.
    boyalarınız, allı pembeli sardunyalarınız çok güzel efendiler. lakin le, la, les bilmemne yazılı gölgeliklerinizin üzerindeki penceresine çamaşır asamayacaksa artık o teyze yaşamaz bu sokak. hem metal dedektöründen geçilerek girilen bir sokak ne kadar sahici olabilir değil mi meursault?
    sanat meydanından akordeon sesleri yükselirken, tırısa kalkıp kaçmaya başlıyorum birden; dilimde killing an arab...
  • menudeki yemek isimlerinin fransızca, fiyatların ise global dilde soylersek pahali , halk dilinde soylersek "ohaaa ben bu fiyata sana evde yemek şöleni yaparım hayatım bu ne?" seklinde olan lokantaların haa pardon! lö cafe, le restorantların bulundugu yer.
  • bu sokak, cezayir sokağı'nın fransız sokağı'na dönüşmesi dolayısıyla tarihi veyahut siyasi bir meşaj almamız icab ediyor mu acaba diye beni kıllandıran bir sokaktır.
  • ilk akla getirdiği soru: "paris'te yokuş var mı ki?" sorusudur. istanbul (bir de roma) avrupa'nın diğer büyük şehirlerinden farklı olarak yedi tepe üstüne kurulmuştur. özellikle istanbul kadar yokuşlu bir şehir belki dünyada başka hiçbir yerde yoktur.
    paris ve hatta fransa'nın tüm şehirleri, dümdüz olan avrupa kıtasında neredeyse "0" rakımlı olarak kurulmuş şehirlerdir. yoktur böyle bir "fransız sokağı". yalandır.

    ikinci olarak, bu sokaktaki evler tipik türk evidir. bugün yunanistan'da bile "osmanlı evi" diye muhafaza edilen cumbalı evlerin rengini değiştirmekle fransız mı yapılmış oluyor? bizim milli politikamızdır zaten: dış cephemizin rengini değiştirince türk olmaktan çıkıp fransız olacağız zannediyoruz.

    "cezayir sokağı" tabelası henüz kalkmamıştı. belki de büyükşehir belediyesi* ile beyoğlu belediyesi arasında bir idare hukuku çatışması vardır, kim bilir. ancak bu tabelanin kalmış olması, duvara kocaman "la rue française" yazılmasını engelleyememiş.

    sokak tam anlamıyla seyirlik. sokakta yürüyenler oturanlardan çok. sanki bir müzede yapay bir sokak canlandırması yapılıyor da insanlar da o sokağı ve insanlarını geziyor gibi.

    menülerin tuzlu olduğunu anlamak için oturanlara bakmak yeterli zaten. ha, halk günü yapsalar gidip oturacak mıyım tabi ki hayır.
    maksat nostalji ise şunu hatırlatmak isterim (bkz: buradan yetkililere sesleniyorum) eski istanbul'u güzel yapan şey fransız unsurlar, ingiliz ya da amerikan unsurlar değil 1000 yıllık cihan başkentindeki türk, rum, musevi, arnavut, italyan, boşnak, çerkez, tatar, ermeni, arap, farsi kültürlerinin bir araya gelip sentezlenmesidir. istanbul'u başına gelen en korkunç olay ise latinlerin yapmış olduğu işgal ve yağmadır. (bkz: haçlı seferleri)

    türkler istanbul'u alacağı zaman yunanlı din adamının: "istanbul'da latin serpuşu göreceğime osmanlı sarığı görmeyi yeğlerim" dediğini biliriz.
    biz o yunanlı din adamı kadar gururlu olamıyor muyuz? istanbul'un paris'in takipçisi değil onun en kuvvetli alternatifi olduğunu anlayamıyor muyuz?
  • kompleks sahibi beyaz türkler kendilerini "evde" hissetsinler, birkaç tutam paris havası soluyabilsinler diye modifiye edilen eski cezayir sokağı.o kadar masraf yaptıktan sonra sokağın azgelişmiş, pis kokan vatandaşlara sahip bir afrika ülkesinin adını taşıması tabii ki seçkin müşterileri çok rencide ederdi. uygarlıktan nasibini almamış sürüngenlerin bu güzel ortamın havasını bozma ihtimaline karşı giriş çıkışlara özel güvenlik birimleri koymak da şart oldu.
    (bkz: icsel oryantalizm)
    (bkz: kar etmeyen sokaklar ozellestirilsin kampanyası)
    (bkz: fransa cezayir savaşı)
  • beyoğlu'nda bulunan cezayir sokak ve çıkmazı'nın içindeki 24 bina ile birlikte çeşitli kafeler, fransız ürünleri satan dükkanlar ve kültür merkezi barındıracak bir sokak haline dönüştürülme projesine verilen ad.

    konu ile ilgili detaylı bilgi için:
    http://www.hurriyetim.com.tr/…27@nvid~312241,00.asp
  • çok acayip bir sokak. hepitopu üç metre sokakta; metre başına üç şarkıcı düşüyor ve bu şarkıcıların her biri, aynı anda, ayrı telden gitar çalıp, şarkı söylüyorlar. sokakta bir de yani, bildiğin açık alanda. hem de o kadar aynı anda ki aralarını bile denk getiriyorlar, tam ohh sessizlik diye bir rahat nefes alıyoruz, hop yine hep bir ağızdan söylemeye başlıyorlar. iki kelam edelim diye gittik, valla zehir oldu, başımız şişti. biz de hep bir ağızdan kendilerine şöyle yanıt verdik; one minute, one minute, bi daha da gelmeyiz fransız sokağına.

    gelsek (gitsek) de mateo'da oturmayız. zira bu mekanda çaylar, kahveler soğuk, etler pişmemiş servis ediliyor. siparişler hem geç, hem de yanlış geliyor. garsonlar samimiyetin dozunu tutturamıyor. müşterinin düzgün servis taleplerine de hesap geçirilerek karşılık veriliyor.
  • adina yakışır şekilde pek bir fransız kalmıştır
  • cezayir sokağı'nın modifiye edilerek ruhsuzlaştırılmış son güncellemesi. tarihi bir mekanın adının değiştirilmesi talihsizliği bir yana, cezayirlileri emperyalist emelleri için katleden fransızların isminin konulması çok ironik bir durum.
  • sokağa ilişkin her şey güzel olmakla birlikte, adı her nedense cezayir olan bir sokağın, sömürgesi ve milyon bazda insanının ölümünden sorumlu, dolayısıyla katili varsayabileceğimiz fransa' nın ismini almış olması, tam da türkiye'ye yakışan, türkiye'de karşılaşabileceğiniz bir tezat, içler acısı bir durum.

    emperyalizme, sömürgeye karşı kazanılmış ilk savaşın gazilerinin, şehitlerinin torunlarının ellerinden gele gele bu geliyor işte.
hesabın var mı? giriş yap