• hemen belirtelim; başlık `aşk hayatında geleceğe dair beslenilen umutsuzluk duygusu` olacaktı ki karakter sınırına takıldı.

    bu duygunun kaynağı da hatunların efendi adam yerine piç tercihinden kaynaklanmaktadır. elbette ki metropolde yaşıyoruz ve herkesin gayesi, amacı, derdi farkı. kimisi işsiz, kimisi yetim kalmış ve evine ekmek götürmek zorunda olan bir genç, kimisi tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanmış, kimisi fanatik bir taraftar ve takımını düşünmekte, kimisi devrimci, kimisi de hayatındaki tek eksiğin aşk olduğunu düşünmekte. bu zamana kadar hayatına aldığı kız/erkek ile mutlu olmayı başaramamıştır. tabii bu durumun şahsen erkeklerde daha yoğun olduğunu düşünüyorum. nitekim bayanlar için aşk hayatının gidişatının kendi ellerinde olduğunu düşünüyorum. (burada yazar özgüvensiz olduğunu açığa vurmuştur)

    yıl olmuş 2011. hala aşk arıyoruz biz, ne tuhaf değil mi sözlük? bütün gençlik günlük amaçların peşine düşmüşken, geçici heveslerin peşinde koşarken biz kalıcı, gerçek bir aşk arıyoruz. etrafımdan çok duydum, özellikle evli arkadaşlardan: "hayatını yaşa olum, evlilik, aşk boş". gel gör ki buna karar vermek bizim elimizde olmuyor çünkü hepimiz bir karaktere ve yapıya sahibiz. benim yapım da gelip geçici isteklerin yerine kalıcı bir şey istiyor. geride kalan 22 yılda çok yenilgi yaşanmış, hep kaybedilmiş. hatunların efendi adam yerine piç tercihi var oldukça bu dünya üzerinde mutsuzluğa mahkum olan insanlar var ya ben de onlardan biriyim işte. çünkü biliyorum ki şu zamanda değil de örnek olarak 1970 veya 80'lerde yaşasaydım, dünyanın en mutlu erkeği olabilirdim. amaçlar, istekler şimdiye göre daha farklıymış; karşı tarafta aranılan özellikler dürüstlük, fedakarlık, iyi niyet vb gibi özellikler imiş. kazanan sürekli ve daima efendi adam olurmuş. günümüzde ise durum tam tersine dönmüş durumda.

    iş bu ya, bir takımın ligde çıkacağı 30. maç öncesi eğer 29 yenilgi almış ise o takımın galibiyetine ihtimal verilmez. belki bu yüzdendir, bu yazarın kendine olan özgüveni de kaybolmuştur. hayatımıza bir kız girse bile, bir umut bağlasak bile biliyoruz ki o da olmayacak, ufukta yine yenilgi görünecektir.

    tanım: insanı sap gibi ortada bırakan, yaşama hevesini içinden söküp alan, lanet olasıca duygudur.
  • (bkz: depresyon)
  • bu saatte hala uyumamış olup bu başlığa entry yazmak da bu umutsuzluk duygusunun eseridir.

    tanım: beni benden alıp uzaklara tanımadığım diyarlara götüren duygudur.

    edit: imla
  • gece vakti herkesin yaşayabileceği bir duygudur. sabahlayan herkesin içinde vardır zaten bu duygu. işte böyle umutsuz bir vaziyette uyursunuz ve sabah uyandığınızda güneş açmıştır, her yer aydınlıktır, içinize bir mutluluk dolar bu vesileyle. lakin gece oldu mu yine aynı ümitsizliğe düşersiniz. böyle bir kısır döngüdür bu. o yüzden diyeceğim şu ki gece en geç saat 1'de kafanızı koyun ve uyuyun!
  • efendi olmak yerine piç olmaya karar vermiş insanlar, ütüste yenilgiler sonrası, nasıl olsa yeniliyoruz amına koyim, bari ofansif oynayalım, diyen insanlardır zaten.

    29 maç üstüste mağlup gelmiş bir takım, belki de 30. maçında, yine kendisi gibi 29 maçta yenilmiş başka bir takımla beraberliğe oynayacaktır. takmamak lazım kafaya.
  • yani bildiğimiz umutsuzluk duygusu. hatta şöyle buyurun: (bkz: umutsuzluk)

    geçmişe dair umutsuzluk oluyor mu ki?
  • "umut kötülüklerin en kötüsüdür. çünkü işkencenin süresini uzatır." (bkz: nietzcshe) sözünden hareketle, iyidir iyi.
  • turkiye'de yasayan %50 nufusta default gelir.
  • beyhude bir duygudur. yüzüklerin efendisi filmindeki bir replikte belirtildiği gibi "umut her zaman vardır."
    1980 darbesinin etkisindeki karanlık yıllarda rahmetli barış manço bir şarkı yazdı ve o şarkıda şöyle diyordu:

    simsiyah bir gecenin koynunda yapayalnız bekliyorum.
    duyuyorum, görüyorum
    bir gün gelecek dönence biliyorum...
  • kendim adına zerre beslemediğim, ülkem adına baştan ayağa hissettiğim duygudur.
hesabın var mı? giriş yap