• lidersiz bir topluluk düşünemeyen sürü psikolojisi sahibi kişilere dert olan sorunsaldır
  • bunu sorunsal olarak görenlerin liderlerinin belli olduğudur !
    gıl olmak zor üstad sizde haklısınız.
  • memleketimizin geleceği açısından önemli bir konudur.

    ancak, world war z adlı kitapta şöyle yazar:

    “oh c'mon. can you ever "solve" poverty? can you ever "solve" crime? can you ever "solve" disease, unemployment, war or any other societal herpes? hell no. all you can hope for is to make them manageable enough to allow people to get on with their lives. that's not cynicism, that's maturity. you can't stop the rain. all you can do is just build a roof that you hope won't leak, or at least leak on the people who are gonna vote for you.”

    doğrudur. zombi istilasının en zorlu tarafı, her bir zombinin kendi başına bir ünite olması, belli bir hedefe odaklanması, herhangi bir komuta merkezlerinin bulunmaması veya merkezi yapıya ait olmamalarıdır. yani, yönetici kadrolarını tutuklayıp veya öldürüp ortadan kaldırabileceğiniz bir yapı yok karşınızda. o yüzden, gezicilerin liderinin kim olduğu sorunsalı veya sorusu aslında anlamsız. herkes hür general. bu durumda, milyonlarca kişiyi hedef almak gerekiyor.

    ww z adlı kitap güzel örneklerle dolu. mücadele açısından benim önerebileceğim yöntemler de kitapta yazılı olanlarla sınırlı. bakın hangi ülke ne yapmış?

    http://zombie.wikia.com/wiki/world_war_z

    (zekamı sikeyim!)
  • (bkz: barack obama)
  • halk hareketlerinin lideri olmaz önderleri olur. biyat ettiğiniz o liderinizin, 200 den fazla kelime siyaset hayatında kullanmaması gibi, siz de gezici, çapuldu gibi kelimeleri tekrarlayıp duruyorsunuz.
  • "
    ...
    deri pantolonlu, deri eldivenli, üstleri çıplak, maskeli adamlar başörtülü bacımıza idrar yollarıyla saldırdılar, çocuğunun pusetini salladılar masalcılarının kulakları çınlasın; iktidar bültenlerinden biri soruyordu dün:
    bu mu gezi ruhu?”

    ***

    ulaştıkları görüntülere göre; “marjinal gruplar, başbakan’ın dolmabahçe’deki ofisine saldırmışlar, kapıları kırmaya kalkışmışlar!..”
    yok “gezi ruhu” bu değil;
    bu “barış ruhu” !
    baksana fotoğraflara; “taş atan çocuklar” !
    gezi’dekiler “tweet” atıyorlar! sonra kitap okuyorlar, gitar çalıyorlar, şarkı söylüyorlar; koroları bile var, dans ediyorlar, çekirdek çitliyorlar...

    ***

    geçen bir yıl içinde öyle girift ilişkilere şahit olduk ki; yeri gelmişken/bu vesileyle herkes bir durduğu yeri netleştirsin bari. benim anladığım;
    “gezi ruhu” selden kütük kapmaya çalışan sırrı süreyya önder değildi...
    “gezi ruhu” zinhar “maskeli” değildi; o kırmızılı kadın gibi, sonra siyahlı kadın gibi, “duran adam” gibi, tazyikli sudan ıslanmış ekmeğini sallayarak -ve belki ikinci bir ekmeği alacak parası yokken cebinde- adaletsizliğin önüne dikilen amca gibi; işinden olmayı göze alan televizyon sunucusu, dizisinden atılma tehdidine aldırmayan oyuncu gibi, ne idüğü belli, “kimlikli” ve çulun çaputun ardına gizlenme ihtiyacı duymayacak kadaralnı ak”, “başı dik” ti! onu “biber gazı” maskeledi!
    “gezi ruhu” vur-kır-parçalacı değildi; birleştirdi. tribünlerde taş, sopa, küfür ve hatta bıçaklarla karşı karşıya gelen taraftar grupları gezide aynı tezahürata ses verdi...
    “gezi ruhu” sınıfçı değildi, cinsiyetçi değildi, partizan değildi...
    “gezi ruhu” 12 yıl boyunca eşik bekçiliğini yaptıkları iktidarın “sarsıldığını” gördükleri anda “u” dönüşü yapan liboş ödleklerin kanatları altında değildi; omurga sahibiydi!
    gezi ruhu” ukrayna’da, gürcistan’da, moldova’da sebebi eylemlerini açıkça gördüğümüz “occupy” da değildi; niye öz yurdumuzu “işgal” edelim ki!
    tam tersi “gezi ruhu” ; parklarımızı, bahçelerimizi, tarım alanlarını, sınırlarımızı, mahkemeleri, bebek mamalarını, dereleri, ormanları, denizleri, bakir koyları, tarihi eserleri, kültür varlıklarını, sit alanlarını, tiyatro-sinema salonlarını, evlerimizi, salonlarımızı, yatak odalarımızı, zevklerimizi, renklerimizi, şahsımıza münhasır olma hakkımızı işgale kalkışanlara karşı direnişti...

    ***

    ve yine yeri gelmişken;
    en çok “kuşatma” ve “abluka” kelimelerini kullandı spikerler dün taksim’den durum bildirimi yapan haberlerinde...
    bunlar da değildi “gezi ruhu” !
    “palalı esnaf” da değildi...
    kepenk indiren vicdansızlık da değildi...
    zulmünden allah’ın evine sığınanlara iftira atmak da değildi...
    evinden fırına ekmek almaya giden çocuğu gaz kapsülüyle öldürmek de değildi...
    pırıl pırıl bir üniversite öğrencisini, sopalarla öldürene kadar dövmek de değildi...
    ülkenin yüzde 50’sine “zebani” rolü vermek de değildi...
    “tayyip baba istesin taksim’i dağıtırız...” , “istesin canlarını alayım” psikopatlıkları da değildi...
    “evde bebek var” , “hasta var” feryatlarını umursamadan koca bir şehri biber gazında boğmak da değildi...
    plastik mermi de değildi... toma da değildi...
    yaralılara müdahale eden doktorları yargılamak; yaralılara kapılarını açan işletme sahiplerini tehdit de değildi...

    ***

    ha dersiniz belki:
    - onlar “gezi’ci” değil ki!
    gezi’ci değiller tamam da çok “demokratikleştirmeci” , “çok milli birlik ve bütünlük”çü, çok “süreççi”, çok “barışçı” ya hepsi!
    kazlıçeşme’yi öcalan’a açıp, taksim’i gezi’cilere kapatarak mı sağlanacak ülkede “barış”ın tesisi?
    çocukları diyarbakır’da terör örgütüne terk edip, istanbul’da, ankara’da, hatay’da, eskişehir’de bizzat katlederek mi!
    ...
    " bağlantı
hesabın var mı? giriş yap