• bakırköy belediye tiyatroları tarafından 2015-2016 tiyatro sezonunda sahnelenecek olan almanya'nın genç kuşak oyun yazarlarından wolfram lotz'un 2014 yılında yazdığı gülünç karanlık almanya'da pek çok ödül almış.

    joseph conrad'ın "karanlığın kalbi" romanından ve francis ford coppola'nın "apocalypse now" isimli filminden esinlenen oyun, 'uygar batı' ve 'az gelişmiş doğu' meselesine bugünün dinamikleri ile yaklaşıyor.

    kadrosu henüz açıklanmayan oyunu heyecanla beklemekteyiz.
  • wolfram lotz'un yazdığı oyun 25 şubat tarihinde bakırköy belediye tiyatrosu tarafından ilk kez sahneye konulacak. başrolde alican yücesoy'un yer almasının yanı sıra yönetmen koltuğunda sanat hayatını uzun yıllardır almanya'da sürdüren nurkan erpulat var.
  • kurum tiyatrosu bünyesinde son derece cesur bir iş olan , bakırköy belediye tiyatrolarında oynanan, oyunculuk performansları aralarından seçilmeksizin ayakta alkışlanacak şekilde sergilenen, dinamik ve etkileyici rejiye sahip olan bir tiyatro oyunu. valla mutlu oldum. zira yedi oyun izliyorsam arasından böyle bir tane çıkıyor. o da insanı sevindirik yapıyor.
  • bakırköy belediye tiyatroları'nca taze taze sahneye konan, taptaze bir oyun. tiyatro için klasikler candır tabi fakat yeni nesil oyunlar da sağlam geliyor doğrusu. bu arada bu yeni havayı ve niyeyse hep bir yerden gelin&damat çıkacakmış hissi veren turhan tuzcu sahnesi'ni "üsküdar tekel"leştirmek suretiyle çok daha dinamik hale getiren ekibi kutluyorum.

    arasız marasız tam iki saat süren oyun izleyiciyi sömürgecilik tarihinde bir yolculuğa çıkartıyor. somali üniversitesinin korsanlık fakültesinden mezun bir gencin savunması ile başlayıp, afganistan'ın görece yağmur ormanlarında gizli görev peşindeki iki alman askeri ile devam ediyor. kazananların yazdığı tarihte, medeniyetin izinde!!! ilerleyen bu iki askerin yol boyunca karşılarına çıkan tüm karakterler hikayeye şaşırtıcı bir şekilde bağlanıyor. nihayetinde hikaye, nehrin ve insanlığın bittiği noktayla yüzleşmemizle son buluyor. oyunun finali ayrıca nefis.

    sadece ana konusuyla değil karakterlerin hikayeleriyle de içe dokunan bir oyun. ne çocukluk arkadaşı korsanların, ne tüccarın, ne konuşan papağanın, ne de askerlerin hikayesi boş. iki genç korsanın soymalık tekne beklediği limanda, balta girmemiş ama radyo girmiş ormanda, bitmeyecekmiş gibi gelen hindikuş nehri (evet nehri) üzerinde gerek iki askerin kendilerini sorgulayışları, gerek oyunun ortasında oyuncuların kendilerini sorgulayışları, yetmeyip çıkışta izleyicinin kendini sorgulayışıyla bol bol sorgulayan, kurcalayan, bakın bakın iyi bakın dedirten bir oyun. ya da nefis bir şekilde icra ettikleri gibi özetlemek gerekirse; it's evolution baby. yeeaaahhh...

    beyaz fondan ibaret dekor adeta bir sinema perdesi gibi. anlatılan her şeyi pekala görüyor insan. özellikle gölgeler bazen rol çalıyor. düz dekorun aksine malzemeler bolca renk katıyor oyuna. prodüksiyona acımadıkları iyi olmuş. cem yılmazer'e de tebrikler.

    oyunculuklar yeni moda tabirle yardırıyor. elif ürse ve yelda baskın birlikte hizmetçiler in getirdiği uyumun da avantajıyla yağ gibi akıyorlar doğrusu. alican yücesoy diktatörlükten önceki son çıkış tadında. erol ozan ayhan'a italyanlık pek yakışmış, kıps. doğacan taşpınar pek naif. kısacası tüm kadro lezzetli bir seyir sunuyor.

    oyunun bahsetmeden geçilmeyecek bir artısı da canlı canlı icra ettikleri isabetli parça seçimleri.

    daha uzun uzun irdelenir fakat izlemenin yerini tutmaz tabi. ben oyun boyunca aklıma sık sık düşen göğü delen adam için yaptığım yorumdan bir kuple ile kapatmak istiyorum;
    özetle onun dediği manada olmasa da kötü kedi şerafettin’e katılmamak mümkün değil; insan mıyız ulan biz???
  • uzun süre peşinde koştuğum oyunlardan, nihayet izledim. oyunun uyarlandığı kitap ve bu kitaptan esinlenerek çekilen filmi çok severim ancak oyun için aynı şeyi söyleyemem. maalesef aradığımı, beklediğimi bulamadım. özellikle konusu zor hazmedilen oyunların modernize edilmesine, müzik vs gibi öğelerle biraz daha hareket katılmasına lafım yok ama yapılan şeyler oyunun özünü etkilemediği sürece. oyuna kitabı okumadan ya da konusu hakkında çok fazla fikri olmadan giden insanların özü yakalaması kolay değil bu haliyle, temsili izlediğim akşam seyircilerin tavrı, sıkılmaları, çıkışta yapılan yorumlar da maalesef bunu destekler nitelikte.

    bunun yanı sıra iki saatlik süresine rağmen tek perde oluşu da oyundan uzaklaşmaya sebep olabiliyor, birilerinin dikkatinin dağılması maalesef diğer seyircileri de olumsuz etkiliyor.

    elbette tek bir temsilde karşılaşılan seyirci yorumları ve benim oyunda aradığımı bulamamış olmam oyunu kötü bir oyun yapmaz. özellikle oyuncuların performansları mükemmel. sırf bunun için bile izlemeli.
  • 2017 afife tiyatro ödülleri yılın en başarılı prodüksiyonu ödülünün sahibi bakırköy belediye tiyatroları oyunu.
  • kitabı veya filmi izlememiş biri olarak karmaşık gelmiş oyundur. özellikle ilk 1 saat baya zorlamıştır. belki girmeden oyun hakkında biraz okuma yapmak gerekli. evlerinde değil de das das'ta izlediğim için belki onlar da alışamamıştır mekana, bilmiyorum something was rotten in the state of denmark. müzik seçimleri baya eğlenceli ve gaza getirici olmuş, my sweet prince dinlemeyeli uzun süre olmuştu gerçekten. erol ozan ayhan çok başarılıydı şarkılarda umarım salt şarkı söylemek için de sahneye çıkıyordur.
  • devlet bey'in nato'yu menfi veya müspet gündeme taşıdığı hafta,
    kabil'de bombaların patladığı gün,
    şehit subaylarımızın olduğu saatlerde seyrettiğim bol ödüllü oyun. bu kadar denk gelir!

    girişteki etkileyici monologla konuya direkt dahil olurken do the evolution sürpriziyle dakikalarca biriken öfkenizi dışa vurmak istiyorsunuz. oyun esnasında, yıllar önce cevahir sahnesi'nde seyrettiğim ölüleri gömün'ü hatırladım.

    keşke daha büyük bir salonda tekrar seyredebilsem... bendeniz, milliyetçi bir seyircileri olarak, meramlarını iyi anlattıklarını düşünüyorum. ekibi tebrik ederim.
  • istanbul oyunları festivali için tatbikat sahnesi'nde bugün sahnelenen oyun. oyunla ve metinle ilgili en ufak bilgi kırıntısına sahip olmadan izledim ve bazen oyuna girmekte, olan biteni anlamakta zorlandığımı itiraf etmeliyim. toplumsal ve siyasi mesajların havada uçuştuğu ama pek de dokunamadığım bir akşam oldu benim için. müzikli kısımlar gerekli miydi bu da tartışılır. her şeye rağmen oyunculuklar harikaydı.
    iki saati aşan bir oyunda neden ara verilmez bunu da anlayamadım doğrusu. havasızlıktan ve oyunda içilen sigaralardan bunaldım.
    --- spoiler ---
    oyun somali'li korsan olmaya karar vermiş bir gencin hikayesiyle başlıyor. balıkçılığa heves eden bu gençlerin hayal kırıklığı ve hayatlarının değişmesi ile devam ediyor. daha sonra bir alman generali ve onun yardımcısının afganistan'daki absürd savaş anıları uzunca anlatılıyor. sonda bu iki hikaye trajik şekilde kesişiyor.
    --- spoiler ---
  • tabii ki ortalamanın çok üzerinde ama beklentimi tam olarak da karşılayamamış oyun. sebebi sürenin uzunluğundan ve ara olmamasından kaynaklı hikayenin bazı yerlerinde oyundan kopmuş olmam olabilir. oyunculuklar ve prodüksiyon kesinlikle çok başarılı. bu kez sadece alican yücesoy güzellemesi yapmayacağım zira elif ürse ve ozan erol ayhan’ın oyunculuklarından da çok etkilendim. hikayeyle ilgili spoiler vermeyeceğim; gidin izleyin, beğenin ya da beğenmeyin, yorum yapın. güzel şeyler de oluyor memleketimde.
hesabın var mı? giriş yap