• ne kadar uğraşmış olsa da filmlerinde bir tosun paşa'daki kadar, efendime söyleyeyim süt kardeşler'deki kadar karışıklık çıkartamamış overrated yönetmen. insanların beynini yakmayı umarken ertem eğilmez özentisi bir sinemacı olarak sinema tarihindeki yerini alacaktır.
  • efsane yönetmen...

    snatch ve lock stock and two smoking barrels gibi iki efsane film yeter kendisine de efsane demeye, diğer filmleri kötü değildir ama o seviyeye çıkamamıştır...
  • knights of the roundtable king arthur isimli bir film çekecek yönetmen, hollywood işi, jude law falan fistan. david beckham da varmış.
  • the man from uncle'da ortalama seyrinde bir iş çıkarmıştır. film raflarda türde komedi olarak da geçiyor (göya) lakin mizahi anlayışını neden bu kadar geride tuttu anlamak zor.

    (bkz: #56261286)
  • imza niteliğinde işleri olduğu için yaptığı / yapacağı tüm filmleri izlediğim / izleyeceğim ingiliz yonetmendir. snatch mi yoksa lock stock and two smoking barrels mi daha iyi karar veremiyorum bir türlü bir de. en son hangisini izlesem o one geçiyor ama herhalde bu ikilem bitmez bende. diğer filmleri de güzel olup min. 7 almalarına karşın, bu ikisi nereden baksan en az 9 olduğu için temennim bu ayarda bir filmi kafamdaki combata dahil etmesidir.
  • tarantino ve scorsese'den sonra gelen en iyi suç filmi yönetmenidir. ünlü western film sundance kid'in final sahnesinden epey etkilenerek yönetmen olmaya karar vermiştir.

    kamera arkasında filtre kullanmayı sever, söylemeye gerek yok ama filmlerindeki müzik tercihi efsanedir. jump cut ve prop kullanmayı çok sever. ilk filminin yapımcısı sting'in eşidir.

    bu tarz suç filmlerini seviyorsanız, scorsese-tarantino-ritchie üçlüsünün dışında göz atabileceğiniz yönetmenler ise:

    sergio leone
    sidney lumet
    coen kardeşler
    brian de palma

    filmleri slavoj zizek'in de üzerine epey kafa patlattığı hyperlink cinema konseptine uygun filmlerdir.
  • "snatch" ve "lock stocks and two smoking barrels" en iyi filmlerindendir. kara mizah nedir, iyi birer örnek bu iki film. izleyin.
  • özgün tarzını daha ilk filminden yaratıp, zenginliğe ve üne kavuşmasına rağmen hala underrated olan yönetmendir.

    --- spoiler ---

    oynattığı bazı oyuncular gibi** kendisinin de debut filmi olan lock, stock and two smoking barrels filminde, daha ilk işi olmasına rağmen ilk işinin ağırlığı altında ezilmemiş; ilerideki kariyerini uzun bir süre bu tarzda devam ettirecek kadar özgün bir yapıt ortaya koymuştur. bu kadar başarılı bir filmden sonra kartlarını doğru oynamış, doğru oyuncular, doğru yapımcılar, doğru hikaye gibi etkenlerle snatch ortaya çıkmış, bu film ile tarzının üstüne fazlasıyla koyarak devam etmiştir. aşağı yukarı benzer konuları alıp, hepsini birbirinden farklı çekmek -özellikle aynı tip karakterlerin olduğu filmler olmasına rağmen- çok az yönetmenin becerebildiği bir olay. guy ritchie ise bunu sadece iki filmle değil, daha sonra çektiği revolver ve rocknrolla ile dört filmle başarıyor. bunu iki filmle yapmak bile üstün başarı isterken, dört filmle yapmak çok farklı meziyetler ister.kendisinin yeteneğinin yanı sıra ingiliz doğması da kendisi için büyük şans. çünkü bu kadar orijinal tiplemeler ancak ingilizlerden çıkabilirdi.

    tabii kendisinin kötü işleri yok mu, tabii ki var. swept away gibi bir faciayı da filmleri arasında bulunduruyor, ancak kendisini mazur görmek gerek. kariyerinin ilk beş yılında olan bu filmi yavuklusu madonna için çekmiş diyerek, karısına kıyak yapmış diyip geçmek lazım.* madonna gibi bir kadınla evliyken onun istediklerini yapmamak biraz yürek ister sanki. güzel bir konuya sahip olan bir filmi batıracağına, böyle bir romantik film remake'i batırması hepimizin hayrına.

    swept away faciasından sonra revolver gibi bana göre aşırı kaliteli bir film çeken guy ritchie, bu filmi ile garip bir şekilde eleştiriliyor. kendisinden beklenen tarza az çok psikolojik öğeler ekleyip tarzına eklemeler yaptığı bu film, underrated bir adamın en underrated filmi olabilir. ortalamanın çok üstünde aksiyon filmleri çeken bir adam olan guy ritchie, bu filminde bağımsız sinemaya benzedi diye aksiyon severlerden eleştiri alıyor, bağımsız sinemacılardan da filmin o tarzda olmaması yüzünden eleştiri alıyor. zaten bundan sonra da guy ritchie abimiz hiç o toplara girmeyerek, rocknrolla'da her zamanki olayları karıştırıp sonra eğlenceli bir şekilde çözme formülünü yine uygulayıp, benzer yapıdaki filmlerini uzun bir süreliğine bırakıyor. tarzından uzaklaşmasında modern dünya sinemasının şeytanı olan, ocaklara incir ağacı diken, zalım warner bros parmağı var.

    güzel yapımlar çeken, ingiliz sinemasının kaliteli isimlerinden biri haline gelen guy ritchie'nin hayatına rocknrolla'dan sonra yukarıda belirttiğim gibi warner bros şerefsizi giriyor. nice yiğit yönetmenleri yok eden, parasını kazansa da serileri rezil rüsva eden, hatta son zamanlarda hem yönetmenleri, hem serileri rezil eden, üstüne gişede hayvan gibi zarara ugrayan kahpe warner bros; başta şaşırtıcı olarak doğru yönetmen ve doğru seriyi birleştirmeyi başarıyor. sherlock holmes gibi olayların sona doğru şaşırtıcı bir şekilde çözüldüğü, ingilizliğin tavan yaptığı bir seriyi, guy ritchie gibi birine emanet etmek yapılabilecek en doğru iş. zaten çektiği iki sherlock holmes filminin doğru kimyayı yakaladığı bariz.

    fakat hayın warner bros durur mu, bundan sonra asıl yüzünü gösterip guy ritchie'yi dibe çekmeye çalışıyor. the man from u.n.c.l.e filmini ''al bunu sen çekersin kanka'' mantığında en son guy ritchie'ye iteleyip, gişedeki başarısızlığı oyunculara ve guy ritchie'ye yıkmaya çalışıyor. her ne kadar güzel bir film de olsa, guy ritchie'nin tarzını en az yansıtabildiği film bu filmdir. başkası çekse daha çok övgü alacak bir filmken; guy ritchie'nin tarzına tam anlamıyla oturamamış, ortalama üstü ancak guy ritchie sinemasında ortalama altı olan bir film ortaya çıkmış. guy ritchie çerezlik aksiyon filmi çeken bir adam değil, aksiyon görüntüsünün yanında ileride de izlenebilecek kaliteli yapımlar ortaya koyan bir yönetmen. böyle bir yönetmene bir daha açıp izlenmeyecek bir film çektirmek de ancak allahsız warner bros'a yakışır.

    bundan sonra da warner bros tarafından king arthur filminin itelendiği guy ritchie, bu filmde ne yapacak belirsiz, hatta kariyerinin en kara kutu olan filmi bu film. warner bros'un olduğu her yerde çekinceli durmak lazım, ancak sherlock holmes serisi gibi bir ingiliz toprağından olan king arthur hikayesinin guy ritchie'ye verilmesi cılız da olsa insanın umutlarını arttırıyor. kariyerinin bundan sonraki filminin kötü olursa şaşırtmayacak, iyi olursa da şaşırtmayacak halde olması kendisinin onca yıldan sonra hala underrated olmasını açıkça göz önüne seriyor.
    --- spoiler ---
  • filmlerinde aksiyon, sokak ağzı, kaliteli kadraj, usta objektif olan yönetmendir.
  • ingiliz sineması denince aklıma gelen adam. filmleri pek çok açıdan (hikaye anlatımı, dinamizmi, ince zekice ayrıntıları, kamera kullanımı, vs.) yakaladı beni ve ne çeksen izlerim abi modundayım artık. hatta nike football için çektiği 'take it to the next level' reklamını bile kaç kere izledim bilmiyorum.
hesabın var mı? giriş yap