• haci amcalarin bu kokuları kullanma nedenleri bütün dişi mahlukatı kendisinden uzak tutup olası günaha girme ihtimallerini ortadan kaldırmaktır.
  • kendisi burun direklerini sizlatan bir kokudur efendim.

    söyle ki; dedem hacca gittiginde abime güzel bir kalem getirmisti,
    hatta öyle afili bir kalemdi ki, arkasinda buram buram kokan haci yagiyla dolu bir haznesi vardi ve yazi yazdikca odayi 40 haci basmiscasina agir bir koku saciyordu.
    canim abim o kokudan tiksinince gidip lavaboya döküvermis kalemin arkasindaki bütün haci yagini..

    sonrasinda takriben 1 yil kadar biz ne zaman muslugu acsak o koku canlandi, evimizin 4 kösesi dedemin hacdan geldigi ilk günkü gibi haci yagi koktu..

    not: evet hala koku alabiliyorum.
  • hacı yağı, gerek kokusu, gerek vaat ettiği sosyolojik meydan okuması ile volk islam'dan gayet uzak bir noktada duran, meselenin entelektüel mezvularına asla bulaşmamış ve islamcılığı köylülük retoriği içinde yaşayagelen ahalinin sadece "güzel kokalım" temennisinden ibaret olmayan bir süs unsurudur.

    hacı yağı eskiden sadece hacıların veya yaşlı amcaların hatta cami cemaatinin estetiği iken, 1980'den sonra kendi sınıfı içinde kitleselleşmiş ve imam hatip gençliğinden, nurcu abilere, din kültürü hocasından, "islamcı holding çalışanı yeşil yuppilere" geniş bir meraklı kitlesine ulaşmıştır.

    nereden bakılırsa bakılsın ideolojiktir. "ben dünyevî zevklerden, markalardan, ürünlerden azade, sadece caiz esanslar sürerek kozmetiğe ve modernliğe meydan okuyorum" demektir. bir tür kapalı devre yaşayanlar arasında zaten alışılagelen bir koku olduğu için, dışarıdan nasıl koktuğu anlaşılmaz; anlaşılsa bile, bir tebliğ aygıtı olarak "ben müslümanım" demek olarak düşünülür.

    ben prensip olarak, papaza kızıp oruç bozan*, din kültürü hocasına kızıp dinden soğuyan, cami hocasına kızıp namazdan vazgeçen, mahalledeki kur'an hocasına kızıp ateist olan, yani inanmama özgürlüğünü illa ki bir "dinci"ye bağlayıp meşrulaştıran yüzeysel dallamalara çok gülerim. amma ve lakin ne vakit biri bana "abi hacı emminin teki camide bana hacı yağı sürdü", "dolmuşta sakallı bir amca bileğime pat diye iğrenç bir esans buladı" derse işte ona hak verir, hicranını anlarım, hiç de kızmam. zira hacı yağı, berbat, çıkmayan, gitmeyen, asla terk etmeyen sadık kokusu yüzünden insanda baş dönmesi, kusma, mide bulantısı hatta biraz daha ileri gitse eklem ağrısı bile yapabilen kimyevî bir silahtır.

    koku, marka, kalıcılık gibi kategorileri vardır. hem yolda seyyar satıcılar tarafından satılır, hem de endüstrileştiği için çeşitli markaları vardır. eskiden sadece cam şişeden dökme ya da metal kocaman şırıngayla püskürtme yöntemiyle kullanılırken zamanla ambalajları evrilmiş ve oje fırçası, roll on hatta pritt şeklinde üretilmeye başlanmıştır.

    kullanıcıları hacı yağını başkalarına da sürmek konusunda mahirdirler ve favori mekanları, cami*, toplu taşıtlar*, devlet daireleri* ve fatura kuyrudur. kurtulabilene aşkolsundur.

    hacı yağının bir diğer kullanım alanı da "güzel koksun" diye bu sıvıyı cami halılarına sürmektir. en fecisi budur. hatta yıllar önce diyanet işleri başkanlığı'nın bu iş için ihale açtığını ve ihaleyi markası mekke geceleri olan bir hacı yağının kazandığını dün gibi hatırlıyorum. aklımda kalan diğer hacı yağı markaları ise , zeyd, cuma rüzgarı, cuma esintisi, bad-ı saba, dehn-ul uhd, favaki'dir.

    not: iş bu satırlar, 1993 senesinde bileğime sürülen kokunun hâlâ hafızamdan çıkmaması ve bugün de aynı, tastamam aynı kokuyu vapurda duymamdan ötürü yazılmıştır. hacı yağı olmayan bir dünya mümkündür.
  • igrenc kokusu uzerinizden sittin sene cikmayan parfum gibi bisey. bunu suyla karistirip su tabancasina koydugunuzda etkili ve caydirici bir silah ta olabiliyor.kurban, ustunde basinda ne varsa cope atmak zorunda bile kaliyor bazen.
  • insanlar ufak yaşlarda iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırt edemedikleri gibi güzel kokuyu iğrenç kokudan da ayırt edemiyorlar galiba zira dedemlerde olurdu bu zımbırtılardan ve ben bunlarla oynamayı çok severdim. büyüyünce anladım bunları elime alıır almaz annemin neden üzerime atladığını
  • anneanemle dedemin hacı olmalarından ötürü kendileriyle tanışıklığım 3-4 yaşlarıma kadar uzansa da esas olarak öğrenciyken maruz kaldım bu kokuya.

    diş hekimliği 4. sınıf öğrencisiyken protez stajında hareketli protezler* yaptığımız için hastalarımız genel olarak yaşlıydı. protez kliniklerinin dışı tabiri caizse geriatri servisinden halliceydi. en hekimlikten anlamadığı zamanlarında, hayatlarının en anlaşılmaz zamanlarını yaşayan insanlarla cenk eder 4. sınıflar...

    bir arkadaşım, annesinin protez ihtiyacı olan bir arkadaşıyla tanıştırdı beni. hac'dan yeni gelmiş annesi. sonunda illallah gelmiş yaptırmak istiyor. kutsal topraklarda dişsizlikten diskinmek hoş olmasa gerek...

    sağolsun çok uyumlu çok sevecen bir teyze. her denileni yapan işi yokuşa sürmeyen tatlı mı tatlı bir yapısı var. ben de üzmedim hiç onu. şansıma hiç de uğraşmadık, sorun olmadı protezinde. o da minnetini göstermek için naçizane hediye vermek istemiş bana. bir poşet verdi. içinde hediyeler var. çok teşekkür ettim.

    soyunma odasında hem hastayı yollamanın verdiği huzur hem de başka işimin olmamasından rahat rahat takılıyorum. dur bakayım neler var dedim. açtım poşeti. içinden seccade, takke, tespih falan çıktı. “demek arada bana ondan cumaya gidiyor musun oğlum diyordun, az değilsin sen de heaa!!” derken dipte bir poşet gördüm ufak. içinde küçük koyu renk bir cam şişe ve alimünyum folyoya sarılmış birşeyler vardı. bir açtım hurma... aç karnına 20 tane hurma yemek ne kadar keyifli ne kadar mutluluk veren bir şey anlatamam. bu meret pahalı olmasa da insanlar sadece orucu açmakla kalmasa...

    geri kalan hediyelerimi de toplayıp çantama koydum, eve önlükleri ütülemeye götürdüm.

    aradan 1-2 gün geçti...

    her gelen hastam sanki bana çocukluğumdan bir şey hatırlatıyor. diyorum 'ne kadar hoş! yıkanmış giyinmiş kokusunu sürmüş gelmiş doktorum doktorum diye!!'. her hastama sevgiyle yaklaşıyorum. stajın son günleri. hastaların biri oturup diğeri kalkıyor. asistanlar, hocalar, teslimler, imzalar...

    cuma günü geliyor artık önlüğü yıkama zamanı. soyunma odasında önlüğü çıkarırken başımın üzerinden farkediyorum. değişik bir koku? allah allah bu ne böyle.
    hacı yağı kokusu benden geliyor!!! çantamı açıp bakıyorum. o renkli camlı şişe çantanın dibinde paramparça. çantanın tabanı komple hacı misi kokuyor ama nasıl bir keskinlik!
    buram buram...

    2-3 gün esnasında nasıl bir geçici duyu kaybı yaşadıysam artık. koku dibimde diye burnum mu yoruluyor anlamıyorum. kaç hasta geçti koltuktan, kaç asistan geldi, hoca geldi ben hep hacı misi kokmuşum! hiçbiri de nezaket olarak uyarmadılar. demişlerdir çok da genç çocuk niye kullanıyosa.
  • "hacı yağı" yani okkalı bir kokuya sahip bu nesne, sakallı amcaların kimi zaman -silah- olarak kullandıkları, bir küçücük kutucuk, içi dolu turşucuktur. hacı görüntüsündeki amca, bir paylaşım yaşatmak amacıyla, gönlünden kopan bu nesneyi özellikle kıllarınızın yoğun olduğu yerlere sürmenizi beklemekte, aynı zamanda "koskoca adamım ben" duruşuyla olgun tawırlar sergilemeye çalışmaktadır.
  • hacı yağı'nı sürmenizi isteyen kişi amca, yaşlılığından ötürü gözleri görmez duruma gelmişse ve etraf biraz kalabalıksa, yaşından dolayı inatçılaşan bu amca, yanlışlıkla tekrar sizi kurban seçebilir... "dede bana sürdün" demekle olmaz, bir kerpeten güçlülüğünde ve timsah çabukluğunda kapar insanın elini, kafasını, sürer, tekrar sürer, boyar insanı...
  • genelde cicek kokusu esanslaridir. migreni tetikler. kusturur. kokudan, parfumden, hacidan tiksindirir.
    dini butun sehir ve semtlerde, boynuna tahtadan bir tabla asmi$ seyyar saticilar tarafindan satilir.
  • sirkeci civarlarında annemi lavaboya teslim edip dışarda beklerken, ne olduğunu anlamadan 5 liraya satın aldığım koku. dışarda beklerken hacı yağı satan amcanın şşşt sesi ile olaylar başladı :

    + şşşt delikanlı gel bakalım.
    - (noluyo lan)
    + gel gel bakalım cuman mübarek olsun.
    - saol amca.
    + gel bak peygamberimizin hicrete çıkmadan önce sürdüğü mübarek koku bu.
    - aaa öyle mi. ( kaçmak için bahaneler düşünme dönemi )
    + gel bak elini getir.
    - ehehehe gerek yok amca.
    + getir getir bak mübarek nasıl da kokuyor. al bakalım bunu bu sana benden hediye.
    - amca gerek yok cidden.
    + mübarek, medine'ye giderken her gün bu kokudan sürermiş.
    - çok da güzel kokuyor amca :( ama gerek yoktu cidden.
    + koy cebine hadi. aslında 10 liraya satıyorum ama sen gönlünden kopanı ver. bilirsin ki insan iyilik yaparken gönülden hissetmeli.
    - ( ha siktir nası yani ) 5 liram var yanımda amca.
    + olsun. allah daha fazlasını versin inşallah. benim de senin yaşında oğlum var. ( para cebe girer)
    - ne güzel amca ben gideyim artık.
    + nereye yavrum medine'ye mi ehehehe.
    - ( siktiğimin yavşağı ) eheheheh
hesabın var mı? giriş yap