• kurtuluş savaşı esnasında istanbul'un yolunu açandır.

    büyük taaruz esnasında kendisine bağlı birçok birlik komutasından alınıp, diğer tümenlere dağıtılmıştı. deli halit'in o zamanki görevi, sakarya ve izmit civarında yunan ordusundan gelecek olan saldırıyı engellemek, türk ordusunun arkadan kuşatılmasını önlemekti.

    deli halit peki ne yapmıştır? lakabına yakışır bir şekilde elinde çok az kuvvet olmasına rağmen, afyon cephesi'nden gelen olumlu haberler üzerine, yunanlıları 1-2 yoklamaya başlamış, hızla geri çekildiklerini görünce de, işgal altındaki şehirleri ele geçirmiş, yunan ordusunun birçok subay ve askerini de esir almıştır. bu şekilde istanbul'a kadar düşman askeri bırakmayarak, kendisinden beklenen görevi fazlasıyla yerine getirmiştir. ruhu şad olsun...
  • turkiye buyuk millet meclisinde yasanan ilk silahli catisma ve cinayet...

    kurtulus savasimizin en onemli isimlerinden , lakabini hak edecek kadar delilige sahip paşa. kendisiyle ilgili bir cok anekdot aktarilmis fakat ben olumuyle alakali daha dogrusu kel ali (bkz: ali çetinkaya) ile arasindaki surtusmeyle baslayan daha sonra karsilikli silahlarin cekilmesi ve pasa nin vurularak olmesiyle sonuclanan olayla ilgili biseyler yazmak istedim. gecenin bu saatinde nerden aklima geldi bilmiyorum ama bir kac saattir degisik kaynaklardan okuma yaptiktan sonra gozume en guvenilir gelen kaynaktan olayla ilgili bilgi vermek istedim.

    60 li yillarin unlu hukukcusu ord. prof. hıfzı veldet velidedeoğlu nun anilarin izinde isimli kitabinda bu olaya sahit oluşu ve olaylarin gelisimi acik sekilde naklediliyor. bu arada hifzi hoca 1961 anayasasinin da mimarlarindan. kendisi o siralarda ise yani 1925 te meclis katiplerinden. şöyle aktariyor ;

    (bkz: hifzi veldet velidedeoglu)

    "halit paşa, milli mücadelenin ünlü tümen komutanlarındandı. adını işitmiş, hakkında anlatılan birçok öyküyü tüylerimiz ürpererek dinlemiştik. öfkelendiği zaman küçük rütbeli subayları, hatta erleri kendi tabancasıyla öldürürmüş. birinci dünya savaşında kafkasya'da böylece çok subay vurduğu söyleniyordu. hatta o tarihte yedek subaylık yapmış olanlardan birisi, yiğit ve cesur teğmenlerden birinin, halit paşa silahına davranırken daha önce silah çekip, ' paşam, bırak o silahı, ben de vatan evladıyım' deyince, buna karşı, paşanın 'ben seni vurmayacaktım, denedim, aferin, cesur bir gençmişsin. haydi git' dedikten sonra o subay geri dönüp giderken arkasından vurduğunu anlatmıştı da çok üzülmüştük. bu öykü, belki doğru, belki yanlıştı. ama, halit paşa'ya 'deli halit' denildiği, savaş sırasında en ön hatlarda erler ve kendisini izleyen subaylarla birlikte savaştığı, birçok yara aldığı, gösterdiği yararlıklar nedeniyle rütbesinin yükseltildiği bir gerçekti..

    işte bu halit paşa, ikinci büyük millet meclisi seçimlerinde mebus olmuştu. atatürk'e yürekten bağlıydı. 9 şubat 1341 ( 1925 ) pazartesi günü, küçük defterime şu kısa notu yazmışım : ' bu akşam dairede nöbetçiydim. halit paşa, ali bey'i, ali bey de halit paşa'yı yaraladı. silah sesleri üzerine kalem odasına sığındım. iyi ki merakıma yenilip de arkalarından gitmedim, bir felaketten kurtuldum.'

    başlangıçta bu işin sebebini bilmiyordum. ankara palas'ın karşısındaki ikinci meclis binasının kapısından, iki tarafında aynalar bulunan küçük bir antreye ve oradan birkaç merdivenle meclisin alt kat büyük holüne girilirdi. antre ile bu hol arasında kendi kendine kapanan yaylı kapılar vardı. hole girilince soldaki ilk oda, o tarihte benim çalıştığım kavanin kalemi odasıydı. penceresi ankara palas binasına bakıyordu. ben akşama doğru iç tarafta bulunan muhasebe kaleminden bizim kaleme gelirken, kalemin tam karşısındaki duvara yerleştirilmiş, istanbul saraylarından gelme büyük aynaların önünde, afyonkarahisar milletvekili ali bey'in ( çetinkaya ), kılıç ali ve rize mebusu fuat beylerle birlikte ayakta durduğunu uzaktan gördüm. o sırada halit paşa, yukarı kata çıkan merdivenin altındaki vestiyerden siyah paltosunu alıp giymiş ve çıkış kapısına doğru yürümeye başlamıştı. daha önce halit paşa'nın, ali bey ve arkadaşlarının önünden geçip onlara bir şeyler söylediğini görmüştüm.

    bizim kalemin kapısının biraz içine doğru çekilerek merakla bekledim. halit paşa paltosunu giymiş olarak geri geldi ve ali bey'in önünden geçerken, 'haydi, erkeksen gel' dedi. o da, sağ elini ileriye doğru uzatarak,' gelirim be, ne olacak ?' diye arkasından yürüdü. yanındaki mebuslar da birlikte yürüdüler, holden geçip camekanlı kapıyı iterek, iki tarafında aynalı portmantolar bulunan aralığa geçtiler. ben, bir an meraka kapılarak arkalarından gidecek oldum, sonra vazgeçtim. aradan çok az bir zaman geçti ve birden silah sesleri duydum. bunların meclis'in dışından geldiğini sanarak durumu görmek için hemen ön pencereye koştum. dışarıda kimseler yoktu. demek silahlar kapı aralığında patlamıştı.

    ertesi günü, aralığın tavanında ve sağdaki aynalı portmantonun ayağında kurşun delikleri gördüm. ben önce halit paşa'nın ali bey'i vurduğunu sanmıştım. meğer halit paşa aralıktaki basamakları iner inmez geri dönüp paltosunun cebinden tabancasını çekerek ateşlemiş. ama ali bey o sırada birden onun ayaklarına atılmış ve paşayı (kendisi altta kalmak üzere) yere düşürmüş ve böylece halit paşa'nın kurşunları boşa gitmiş. altta bulunan ali bey ise silahını çıkarıp paşayı karnından vurmuş. kendisi de yüzünden sıyrıklar almış..

    bu olayın sebebi şuymuş : o günkü meclis görüşmeleri sırasında halit paşa'nın kürsüden açıkladığı bir düşünceye karşı elazığ mebusu hüseyin bey başka bir düşünce ileri sürmüş. hüseyin bey jandarma yarbaylığından emekli, sakin, iyi ve babacan bir adamdı. çok konuşmazdı. nasılsa o gün halit paşa'nın düşüncesinin tersine konuşacağı tutmuş. bütün meclis memurları onu severdik. halit paşa'dan ise korkardık. yüz çizgileri her zaman gergin, her zaman sinirli bir hali vardı.

    paşa, hüseyin bey'e fena içerlemiş, 'ben sana gösteririm' diyerek büyük toplantı salonunda hüseyin bey nereye otursa halit paşa da gidip arkasındaki sıraya oturmuş. onun adam vurma huyunu iyi bilen hüseyin bey, meclis'teki görüşmeler sırasında, toplantı salonunda sık sık yer değiştirmiş ; halit paşa da hep onu izlemiş ve arkasında bir yer bulup oturmuş. en sonunda hüseyin bey, afyon mebusu ali bey'e sığınarak : ' bu deli beni vuracak, ne olur aramızı bulun, beni koruyun' demiş. hüseyin bey'e acıyan ali bey, halit paşa'nın yanına giderek : 'paşam, şu zavallı hüseyin bey'den ne istersin ? rica ediyorum bırak onun arkasını..' deyince halit paşa bu kez ali bey'e öfkelenmiş ve aralarında tartışma olmuş. ben bu durumu o gün bu konuşmalara kıyısından köşesinden tanık olmuş arkadaşlardan dinledim. işte olay bu şekilde oldu..

    kapı aralığında vurulan halit paşa'yı, aralığın hemen sağındaki odaya kaldırdılar. ben akşam nöbetçisi olduğum için gece saat 10'a kadar kalemdeydim. çağrılan hekimler halit paşa'ya ilk tedaviyi yaptılar. savcı ve adliye zabıt katipleri gelerek ali bey'in ve yanındakilerin ve bazı hademelerin ifadesini aldılar. halit paşa'nın da almışlar. önce kendisini rize mebusu fuat bey'in vurduğunu söylemiş, ama sonra bundan cayıp, ali bey'in alt taraftan vurduğunu söylemiş.

    saat 21'den sonra gazi mustafa kemal paşa meclis'e geldi. halit paşa'nın yatırıldığı odada bir süre kalıp gitti. yüzü asıktı..

    birkaç gün sonra 14 şubat 1341 ( 1925 ) cumartesi günü yine küçük defterime şunları yazmışım : 'halit paşa ölmüş. sabahleyin istasyona gittik. naaşını trenle istanbul'a götürdüler. nöbetçi olduğum akşamki olay, hayatımın sonuna kadar unutamayacağım pek canlı olaylardan biridir. savaş meydanlarında birçok kurşun yediği halde ölmeyen adam, önemsiz bir sinirlilik yüzünden yuvarlandı gitti. hey gidi dünya hey !' "

    hifzi hoca durumu boyle anlatmasina ragmen okudugum baska kaynaklarda ise kel ali ile halit pasa arasinda taaa trablusgarp tan kalma ( trablusgarp ta m.kemal pasayla birlikte bu iki subayda gonullu olarak savasmis ve aralarinda yine bir surtusme olmus ve gorev yerleri degistirilmis ) bir sorun oldugu , kel ali ve arkadaslarinin halit pasayi ortadan kaldirmak icin bu isi planlayarak yaptiklarini soyleyenlerde mevcut. fakat sahsi dusuncem hifzi hocayla ayni ufacik onemsiz bir mevzu icin halit pasa nin unlu deliligi ile silaha sarilmasi sonucu genc yasta hayatini kaybetmesi.

    bu arada bazi ataturk dusmanlari ise halit pasa nin oldurulmesinden ataturk u sorumlu tutacak kadar haysiyetsizdirler. cunku halit pasayi vuran kel ali bu olaydan sonra beraat edip istiklal mahkemeleri reisligi yapmis ve iskilipli atif hoca vb bir cok yobaz ve cumhuriyet dusmaninin idamina hukmetmistir. bu yuzden halit pasanin , ataturk un emriyle kel ali tarafindan vuruldugunu ve yine ataturk tarafindan kollanarak beraat ettirildigini ima edenler halit pasa ve ataturk arasindaki dostlugu bilmelerine ragmen bunu sirf dusmanlik olsun diye yapiyorlar. halit pasa cok buyuk bir tutkuyla ataturk e baglidir ki erzurum kongresinde ataturk e muhalefet eden trabzon milletvekillerine aciktan gozdagi vererek onlari vazgecirmis ve mustafa kemal pasa nin arkasinda durmustur.

    sonucta halit paşa bu vatana buyuk hizmetleri gecmis onemli bir kimsedir. ruhu şad olsun allah rahmet eylesin.
  • adı bugün çok az anılan, çok değerli bir askerdir. katili ali çetinkaya gibi, akçeli işlerin, siyasi entrikaların adamı değildir, halit bey, halit bey'e yakışır bir biçimde kahpece sırtından vurulmuştur, çünkü yüzüne bakarak, onunla vuruşacak bir babayiğit yoktur.
  • kendisini vuranlar nefsi müdafaa nedeni ile ceza almamış, kovuşturma görmemiştir ama, vurulduktan sonra mecliste bir odada 5 gün boyunca tedavi olması ve ifade vermesi engellenerek can çekişe çekişe ölmesi beklenmiştir. bunun da nefsi müdafaa ile bir alakası olamaz herhalde.
  • doğu cephesinde ermenilere karşı büyük zaferler kazanmış komutan. karsın geri alınmasının başlıca kahramanı olup soyadı kanunu çıkınca bu soyismini almıştır.
  • cesur, vatansever, iyi bir asker, savaş kahramanı ve kendine verilen deli lakabını hak eden bir insandır. günümüzde unutulmuştur, belki unutturulmuştur. resmi tarih'in eksikliklerinden , hatalarından biridir ancak adının önünde (bkz: profesör) ünvanı dahi olsa bazı meczupların atatürk düşmanlığı'nı kusmak için yazdıkları bir taraflardan uydurma tarihe uymaz ölümü. kendisinin atatürk karşıtı olduğu için öldürüldüğü savunulur oysaki gerçekler bunun tam zıttıdır ve biraz araştıran herkes bunu görür. ayrıca ermenilerin kendisini sevmemesini anlamak da zor değildir ve onun için aynı sözde soykırım yalanlarını, masallarını uyduranların anlattıkları zırvalar önemsizdir. kendisinin düşmana nasıl davrandığını istiklal savaşı'nda esir ettiği yunan askerlerine sorun bir de...

    not: kendisini meclis'te vurulduktan sonra kaldırıldığı revirde en son mustafa kemal atatürk ziyaret etmiş ve yanından çok üzgün ayrıldığı hatıralarda söylenmiştir.
  • kendisi zannederim hiç bu başlıktaki adıyla anılmamıştır. soyadı kanunu 1934 tarihlidir, kendisi ise 1925'te öldürülmüş. dolayısıyla soyadını sonradan ailesi almıştır. ölmeden önce deli halit bey diye yahut benzer bir şekilde anılıyor olmalıdır.
  • kurtuluş savaşı'nda albay deli halit bey, kurtuluş savaşı'ndan sonra deli halit paşa.

    sakarya savaşındaki performansı için bir kesit (şu çılgın türkler, turgut özakman)

    "sakarya savaşı, 12. grup 28 ağustos 1921 saat 18.00'de 1. grubun soluna yetişti. son savaşta olduğu gibi ordunun sol kanadını korumak, dolayısıyla ordunun esenliğini sağlamak görevi yine halit bey'e düşmüş,bu ağır sorumluluk albayı iyice sinirli ve fazla duyarlı yapmıştı.

    cephe emri gereğince en uçtaki güzelcekale kesimini devraldı. burası irili ufaklı birçok taştan tepe ile uçurumlar, yarlar, yarıklardan oluşan, çok sert ve karmaşık bir arazi parçasıydı.

    askerler buraya kanlıtepeler adını takmıştı. yunan kuşatma kolunun ilerleyişini engellemek için emrindeki birlikleri aceleyle cepheye yığdı. dar alanda yığışma oldu. kurmay başkanı binbaşı ziya ekinci, bu tehlikeli uygulamaya karşı çıkıp görüşünde ısrar da edince, albay çok kızdı, bağırdı çağırdı, öfkesini alamadı, tabancasına sarılıp bir el de ateş etti. atik davranarak canını kurtaran binbaşı ziya bey eşyasını toplamadan çekip gidecekti. halit bey bu konuyla ilgilenmedi bile. daha önemli bir işi vardı. birliklerinin arkasında bulunan büyük bir kaya parçasının önüne oturdu, iki tabancasını çıkarıp kucağına koydu, savaşı izlemeye koyuldu. komutanlar ve eski subaylar bunun anlamını iyi biliyorlardı: geri çekilmeye yeltenenin beynini dağıtacaktı.

    12. grup cephesinde savaş bütün gün delice sürmüş, boğuşma boğazlaşmaya dönmüştü. kayalık mevzilere düşen mermiler, keskin taş parçalarını da şarapnel gibi dört bir yana savuruyorlardı. buradaki şartlara dayanmak için insan demirden dökülmüş olmalıydı.
    hava kararırken yer yer çözülme başladı, iyi eğitilmemiş askerlerden geriye kaçanlar oldu. kaçanlar ateş hattının tam gerisinde albay halit bey ve iki tabancasıyla karşı karşıya geldiler.

    yüzleri savaş kiriyle kararmış, gözleri korkudan büyümüş yılgın askerler, birden ayıldılar ama geç kalmışlardı. albay, kalabalığın önünde duran kaçmaya kararlı birkaç askeri korkunç bir hızla ardı ardına vurdu. kalanların çeneleri kilitlendi. demek deli halit bey buydu!
    halit bey kalanlara, tabancasıyla cephe yönünü göstererek tek kelime söyledi:

    "yerinize!"

    askerler birbirlerini çiğneyerek cepheye geri döndüler.

    bir saat sonra bazı küçük gruplar yeniden geriye kaçmaya başladılar. karşılarına yine halit bey çıktı. bir yandan kaçak gruplarının önündekileri vuruyor, bir yandan da ateş etmesi için orada bulunan 16. alay komutanı binbaşı rahmi apak'a bağırıyordu. ateş etmezse onu da vurabilirdi. rahmi apak da tabancasını çekip ateş etmeye başladı. ama o kaçakların ayaklarına doğru, yere ateş ediyordu. kaçaklar geldikleri hızla silahlarının başına döndüler. bir daha da kimse kaçmaya yeltenmedi. cephe daha az tehlikeliydi.
    rahmi apak o gece anı defterine, savaş tarzını hiç beğenmediği halit bey için şunu yazacaktı:
    "bu adamın bulunduğu bir yerde çözülme ve bozgun olmaz. geriye gelmekten herkes titrer"

    çaldağı bunalımını atlatan türk ordusu rahatlamıştı. birlikler bugünkü durgunluktan yararlanarak eksiklerini bütünlemeye baktılar. temizlik yaptılar. yeni gelen askerler yoğun eğitime alındı. bazı askerlerin giysileri parça parça olmuştu. bunlara çamaşır ve üniformaya benzeyen bir şeyler dağıtıldı. çaldağı'ndaki düşmanın görüş ve ateşine açık mevziler berkitildi ve korunma hendekleri hazırlandı. yakın köyler dinlenen birliklere kazanlarla sıcak yemek yolladılar. çal kuzeyine yetişen albay halit bey buradaki iki tümenin komutasını üzerine aldı. ismet paşa halit bey'in emrine bir tümen ile topal osman ağa'nın 47. alayı'nı da verdi. bu kesim iyice güçlenmişti. düşman taarruz ederse, çok yırtıcı bir direnişle karşılaşacaktı. ama yunanlılar hareketsiz kaldılar. sadece keşif kollan arasında çatışmalar sürüyordu. esir alınan yunanlılar hemen "ekmek" diye yalvarıyorlardı. subayların savaşmayan askerleri vurduklarını söylemekteydiler."
  • deli olmasının tek sebebi aşırı cesur olması değil, aynı zamanda sinirli olmasıydı. öyle ki sakarya savaşı arifesinde savaş düzeni konusunda fikrini belirtip savunma cesaretini göstermiş kurmay başkanına kızıp üstüne ateş açmıştı. keskin sirke küpüne zarar, en sonunda kendi gibi delibaş biri olan çetinkayaya çarpmış.

    "gerek cephede gerekse teşkilât-ı mahsusa içerisinde yakup cemil’in sinirli karakterini birebir kapan halit bey, yakup cemil gibi gergin, kabına sığmayan, elinde silah, tenkide tahammülü olmayan ve patlamaya hazır bir tabanca gibidir (borak, 1962: 225). bütün komitacıların ortak özelliği olan bu asabiyet hali onun sivil yaşamında da etili olmuştur. eleştiriye tahammülü yoktur; o askerlikle meclisin havasını da tam olarak ayırt edememiştir. askerlikte üst eleştirilemez; ama mecliste herkes birbirini eleştirebilir. meclisin işleyişi ve kurallarını benimseyemez. kendisi de bu durumunun farkındadır. hatta bir aralık milletvekilliğinden ayrılıp orduya tekrar dönmeyi bile düşünür. kendisini bu kararından meclis başkanı kazım bey (özalp)vaz geçirmiştir (özalp, 1988: 34). asabiyetinin farkında olan halit paşa, bir ara tedavi için almanya ve fransa’ya gider. dönüşte durumu iyidir ve ama kısmi bir iyileşme gözlemlenmektedir. ancak bu iyileşme durumu geçici olmuştur. mecliste yaralanmadan bir gün önce sinirlerinin iyice bozulduğu rivayet edilmektedir. sinirlerini bozan olay ise onun meclise sunduğu ve meclis tarafından reddedilen bir takrirdi. "
    https://dergipark.org.tr/…nload/article-file/357323
hesabın var mı? giriş yap