• seyirciler cephesinde çok farklı görüşlerin olduğu görülen filme karşı (bir kısım nefret ederken bir kısım da çok seviyor) eleştirmenler cephesi de pek farklı konuşuyorlar şimdiye kadar. öncelikle beyazperde.com'dan ali ercivan'ın yazısı :

    http://www.beyazperde.com/…/elestiriler-beyazperde/

    sonra da habertürk'ten mehmet açar'ın yazısı :

    http://www.haberturk.com/…rry-pottera-yakisan-final
  • filmin posterleri ve duvar kağıtları, güncellenen bir albüm olarak burada.
  • harry potter bitti sonunda!

    film gayet güzeldi.

    tabi "kitapta öğle değildi" deyip durdum salonda ama,
    bazı yerler var ki ağlamadım desem yalan olur...

    7. kitabın sonunda olduğu gibi bi' an boşlukta hissettim kendimi...

    (bkz: şu an ağlıyorum ve entry giriyorum biliyor musun)
  • serinin genel standartlarına göre son derece uygun bir final filmi. bölüm 1'in iyiliği karşısında ümitlenmiş ve havaya girmiştik, ama sekiz filmin bütününe bakacak olursak zaten ellerinden aslında ancak bu kadarının geldiği ve son filmin bu haline çok da şaşırmamamız gerektiğini anlarız. aksiyon sahneleri fragmandan öteye gidemiyor ne yazık ki. ne büyük bir savaş devam ediyor gibi hissediyorsunuz, ne de gringotts gibi "bir şeyin çalınması imkansız" bir yerden kaçtığınızda hissetmeniz gereken heyecanı duyuyorsunuz. aksiyon sahneleri olup bitiyorlar, hiç iz bırakmadan. tamam, olabilir deyip geçelim. zaten harry potter'ı aksiyon için takip etmiyoruz. fakat filmin affedilemez bir eksiği var ne yazık ki: duygu. film inanılmaz yüzeysel ve ne ölümler ne de herhangi başka bir şey kalbinize dokunmuyor.

    --- spoiler ---
    örneğin kitabın en önemli bölümlerinden biri olan, king's cross'ta harry ve dumbledore'un sahnesine gelene kadar çok epik bir savaş izlesek, patlamalardan başımız ağrısa; ölümlerden içimiz ağlasa; gördüklerimizden dünyamız kararsa o sahnenin verdiği huzur ve yarattığı etki çok daha büyük olabilirdi. harry'nin orada kalmayı tercih edebileceği ve geri dönmesinin ne büyük bir fedakarlık olduğu anlaşılabilirdi. ya da prens'in hikayesinde james'in piçlikleri gösterilseydi, lilly'nin snape'i koruması ve snape'in ona olan önlenemez aşkı perdeye aktarılsaydı aslında snape'in ne büyük bir adam olduğu çok daha sert bir tokat olurdu yüzümüze. lupin ve tonks'un bebeğini görseydik, harry'nin manevi baba olduğunu görseydik ve zavallı yavrucağın şimdi aynı harry'nin durumuna düştüğü ve harry'nin de şimdi sirius gibi babalık görevini taşıması gerektiğini film bize anlatabilseydi yerde yatan iki beden lupin ve tonks'a göz yaşı dökebilirdik. ama film karakterlerini pek önemsemiyor belli ki. neville voldemort karşısındaki konuşmasında kalbinde yaşayanları sayarken "tonks bile kalbimizde" diyor yahu. bile ne demek? tonks önemsiz mi ki o bile kalbimizde yaşıyor olsun? tabii yaşayacak! ikizlerden birinin ölümünün ötekini nasıl etkilediğinin de altı boş kaldı. hepimizin merakla beklediği "not my daughter, bitch" sahnesi de çok daha güçlü olabilirdi. bu saydıklarım birer ikişer dakikalık ek sahneden ibaret sadece. bir düşünün filmde nasıl bir duygu yoğunluğu ve anlam katılabileceğini. çok büyük fırsatlar kaçırılmış ne yazık ki.

    neville son kitapta snape ile birlikte en çok şaşırtan karakterdi. özellikle aslında onun seçilmiş kişi olabileceği ihtimali bence çok dahice bir fikirdi ve filmlerde değinilmemesi karakterin içini o kadar boşaltıyor ki. voldemort adının tabu kelime olması ve death eater'ların direnişçileri böyle buldukları fikri bence j.k. rowling'in en dahiane fikirlerinden biriydi ve önceki filmde çabucak geçiştirilmesiyle beni üzen ender noktalardandı. bu filmde neville'e yapılan muamele beni çok daha fazla sinirlendirdi. yine de özellikle voldemort'a karşı çıktığı sahnede ve nagini'nin kafasını uçurduğu sahnede "yürü be!" diye bağırmamak için kendimi zor tuttum.

    ralph fiennes'in voldemort yorumunu baştan beri beğendiğimi söylemeliyim. iliklerime kadar hissedebiliyorum onun gücünü ve korkunçluğunu. karakter çok daha esaslı sahnelerle bize gösterilebilirdi, tamam. ama bu yönetmenin suçu. yoksa oyuncunun yorumuna kusur bulmuyorum. özellikle harry'nin ölümünün ardınan neville'in konuşmasından sonra bir gülüşü vardı ki, kan dondurucuydu. çabuk öldü, sanki kolay yenildi. yönetmenin suçu, hep onun suçu.

    çocuk filmi haline getirmek için çok basite indirgemişler kısmına pek katılmıyorum. bence snape'in ölümünü karakterlerin perspektifinden görmek daha etkiliydi. üstelik bellatrix, nagini ve voldemort'un ölüm sahnelerine bakarsanız bence görsel olarak bir vahşilikten kaçınmamışlar.

    final sahnesini çekimler bittikten sonra beğenmeyip tekrar çektikleri haberlerini okumuştum. keşke hiç çekmeselerdi, hiç olmamış. yaşlandırmalar başarılı olmamakla beraber çocukluktan gençliğe geçişlerini tüm doğallığıyla izlediğimiz oyuncuları öyle görünce o kadar yadırgadım, 19 yıl sonra hissinden o kadar koptum ki, inanılmaz garip bir sahne izliyormuş hissine kapıldım. yüzümde bir sırıtış seriyi tamamlarken son kısmın çok daha güzel olmasını diledim. çünkü ben, bir çoklarını aksine kitabın son bölümünü beğenenlerdenim. maceranın sadece harry'le kısıtlı olmadığını ve okuduğumuz onca olaydan sonra hala bir hogwarts olduğunu ve bir sonraki neslin kim bilir ne maceralar yaşamak için oraya yolcu edildiğini okumak hoşuma gitmişti. uygun bir sondu bana göre. ama film için o kısmı atlasalarmış çok iyi olurmuş. zira bu garip haliyle kitabın son bölümüne çemkirenleri haklı çıkaran saçmalıkta bir şey olmuş.
    --- spoiler ---

    dönüp bakıyorum, her filme gittiğim yerleri, kiminle izlediğimi hatırlıyorum. neler hissettiğimi anımsamaya çalışıyorum. her film sonrası o ana kadar çıkmış olan kitapları yeniden okumak istemiştim, bundan eminim. çünkü şimdi yine istiyorum. birinci bölümün muhteşemliğinin üzerinizde yarattığı etkiden sıyrılıp serinin artık klasikleşmiş vasatlığında, ortalama bir filmdi. bitti işte. it all ended. ne yazık ki. şimdi sıra pottermore'da.
  • --- spoiler ---
    --- spoiler ---

    voldemort (telepati yoluyla): senin için bisürü adam öldü sen hala karşıma çıkamıyorsun bundan büyük şerrefsizlik olmaz. - bu ne içten bir dublajdır istemsiz güldüm.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---
  • filmi izlerken hiç bir şeye takılmak yok diye kendimi önceden hazırlayarak gittiğim film. ama yine de iki film olmasından ötürü kitaba bir uyarlamamanın sadık kalabileceği kadar sadık kalmışlar.

    --- spoiler ---

    filmdeki en büyük oyunculuğu helena ablamız göstermiş demek istedim. çünkü hermione'nin bellatrix'e dönüştüğü sahnedelerde nasıl bellatrix olunmazın dersini vermiştir.

    --- spoiler ---
  • ilk kitap çıktığında ergenliğe giriş aşamasını bitirmiş biri olarak yaşımın geçtiğini bana bir kez daha gösteren film. "ha evet hm güzel hm hm iyi hmm" düşünceleri ile izledim, on sene önce olsa bir tarafım düşerdi.

    özet: yaşlanıyoruz.
  • 16 yaşındaki kardeşimin bugün gitmek için benden para dilendiği, benim ise '' olm salaklaşma, çarşamba gösterime girmez filmler cuma girer, arkadaşlarının arasında da söyleme böyle rezil olursun'' diye dalga geçtiğim ama az önce gördüğüm haberlere göre döt olduğum film. 30 yıldır hiç çarşamba gösterime giren film görmemiştim yahu.
  • salonu dolduran veletler yüzünden en ön sıralardan izlemek zorunda kaldığım film.

    --- spoiler ---

    filme geçecek olursak; yapılmış en güzel harry potter filmi olmuş. o hogwarts'ı koruyan taş adamlar süperdi. her eve lazım. kavgaya mı gidicen çağır 3-5 tanesini. o değilde harry bir ara voldemort'la düelloya falan girdi. ulan harry'nin çapı ne voldemort'la düelloya tutuşacak. voldi'nin büyülerini geri sektirmeler, savunmalar hatta bazı bazı ataklar falan ne oluyor lan? voldemort'un hortkulukları gitmiş dahi olsa voldemort'u yeryüzünde yenebilecek bir büyücü yokken harry'nin adeta kendisine kafa tutması oldukça garip geldi bana. zaten kitap sonunda voldi'yi öldürdüğünde bile expeliarmus gibi sikko bir büyüyü kullanıyordu. onun dışında voldemort'u her gördüğünde beynine sancı giren harry gitmiş yerine dumbledore gibi bir herif gelmiş; laf cambazlıkları, savaş teknikleri vs. ayrıca benim için önemli olan birkaç detay filmde atlanmış. bu da filmle ilgili pek hoş olmayan şeylerden. örnek olarak neville herkesin önünde kesiyordu nagini'nin kelleyi. nagini'nin ölümünü iyice uzatmışlar saçma bir şekle sokmuşlar. bir de gene bu kargaşa esnasında hortkulukları yok olan voldi kitapta aynı anda 3 sağlam büyücüyle düello etmekteydi. bu zannımca çok önemli bir ayrıntıydı zira hortkuluksuz olsa da voldemort voldemort'tur. 3 sağlam büyücü de yanlış hatırlamıyorsam, mc gonagal, bakanlıkta çalışan ismini hatırlayamadığım zenci herif *, bir de slughorn'du. yani voldemort'u bu 3 tecrübeli isim anca tutuyordu ya da tutmaya çalışıyordu.

    ama genel itibariyle serinin en güzel filmi olmuştur. bu anlattıklarım ufak sayılabilecek detaylar. 6. filmin sonunda yapılan saçmalığın değerinde bir gariplik yok.

    son olarak ginny iyice çökmüş lan daha çocuk doğurmasın. hermione ise ajda pekkan gibi maşallah.

    --- spoiler ---
  • beni en çok etkileyen bölüm değildi, en iyisi değildi, ama artık her şey bittiği için buruk bitti. ağlayacağıma emin olduğum sahneler vardı ama hiçbirinde reaksiyon göstermedim.

    --- spoiler ---
    fred'in öldüğü sahneyi merakla bekliyordum ama gösterilmedi. fred'in cesedinin başındaki o her şeye ayılıp bayılan weasley ailesi oldukça soğukkanlıydı lupin ve tonks'un da ölmesine rağmen.

    kitapta geçen bellatrix lestrange kılığındaki hermione'nin bankaya giderken karşılaştığı ölüm yiyenle konuşması da oldukça heyecan verici olabilirdi o bölüm de yoktu.

    19 yıl sonraki hogwarts'ı çok merak ediyorduk içinde neville'nin de olduğu kısa bir bölüm çekilebilirdi.

    teddy lupin acaba hangi renk saçla karşıma çıkacak diye düşünürken hiç çıkmadı.

    draco malfoy seni hep sevdim, artık bizimkilerle* aranızda sorun olmaması beni mutlu ediyor*

    anlaşılıyor ki savaş sahnelerine daha fazla ağırlık verilmek için çoğu sahneden vazgeçilmiş. aslında savaş sahneleri tatmin olduğum bir bölüm oldu her zaman hogwarts'ta olabilecek bir savaşı düşünürdüm.

    kitap da anlatılmayan ama filmde gösterilen sahneler de var. ron ve hermione'nin basilisk'in dişlerini almak için sırlar odasına girmeleri. kitapta bunu ron ve hermione'nin ağzından duyuyoruz sadece.
    ayrıca harry'nin dumbledore'la king's cross'daki yaptığı konuşma sırasında da görülen ceninimsi lord voldemort görüntüsü de kitap da yoktu.

    snape'nin ortaya çıkan sırrı oldukça başarılı aktarılan bir bölüm olmuş.

    luna'yla da neville'nin evlendiğini görseydik bari madem herkes evlenmiş.*

    bellatrix'i hiç sevmezdim bu bölümde ilginçtir ki sevdim hermione'den dolayı mı yoksa?

    ron, draco ve ginny'nin yaşlılıkları başarılıydı harry'nin ki komikti hermione'de ise hiç değişiklik yoktu.

    percy'nin gelişi de çok hoştu ama yine gösterilmemiş. percy bir saniye gösterildi heralde.

    kitapta yoldaşlığın toplanması uzun bir süre almıştı ve aberforth'un barından geçip ihtiyaç odasına sırayla gelmeleri kesinlikle daha heyecan vericiydi.

    harry ve voldemort'un karşılaşması herkesin gözleri önünde daha iyi olmaz mıydı? yoksa ben mi kitaba bu kadar sadığım?

    harry'nin öldüğünü düşündükleri sahnede herkesin çığlık çığlığa ağlayacağını düşünürken (kitapta içim parçalanmıştı) burda sadece ginny sızlandı, ne biçim arkadaşsınız lan??

    bu arada okulun başına kim geçti?

    --- spoiler ---

    ne olursa olsun efsane bitti, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.*

    edit1: marley uyardı king's cross'taki voldemort görüntüsünden kitapta bahsediliyormuş ben tamamen unutmuşum ve psykotherapy uyardı luna başka biriyle evleniyormuş ve küçük bir araştırma yaptım o kişi de new scamander'in torunu rolf scamander'mış.

    edit2: imla
hesabın var mı? giriş yap