• taktik bir geri çekilme değildir aslında bu savaşta söz konusu olan. erken saldıran normanlar bu saldırıları tutmayınca dağılır gibi olurlar. ingiliz ordusunun kanatları bu fırsatı değerlendirmek isterler ve saldırırlar. bir kargaşa olur, hatta william atından düşer, ve kısa bir süreliğine öldü zannedilir. sonra william ayağa kalkar, süvariler toparlanıp dağınık durumdaki ingiliz piyadelerini biçmeye başlarlar. ingiliz ordusunun kargaşaya katılmayan merkezi de (elit housecarl'lar ve ek unsurlar) william'ın okçuları tarafından okların havan mermisi gibi havadan atılması sonucu epey zayiat verir. bu aşamada hem kral harold godwinson'un oklanıp ölmesi, hem de süvarilerin dağılan ingiliz hatlarını kırması, ingiliz ordusunun ek unsurlarının tamamen dağılmasına neden olur. (housecarl'lar ise sonuna kadar savaşırlar)

    1066'dan itibaren, ingiltere ve amerika'nın, dolayısıyla da bütün dünyanın tarihini epey etkilemiş bir savaştır. bu açıdan belki de birinci ve ikinci dünya savaşlarından önceki en önemli birkaç savaştan biridir. şöyle ki, bu tarihten sonra normanlar (ki kendileri kuzey fransa'ya yağma sonucu yerleşmiş ve fransızcayı benimsemiş vikinglerdir) anglosaksonların bütün aristokrasisini ortadan kaldırırlar. kalan bütün anglosaksonlar, normanların köleleri gibidir artık. ingiltere'nin aristokrasisi tamamen normanlardan oluşmaktadır. bütün halk direnişi kırılır (harrying of the north) ve yüzyıllar sürecek bir norman boyunduruğu (norman yoke) kurulur. bu anglosakson-norman ayrımı, yüzyıllar sürecek bir mücadeleye gebedir.

    magna carta (1200'ler) dedikleri, norman soylularının haklarını yine norman olan krala karşı korumak amacıyla imzalanmış bir senettir.

    1600'lerde, anglosakson püritanlar baskılar sonucu amerika'ya göç etmeye başlar. (mayflower gemisi, massachusetts'e) anglosaksonlar, sonradan amerikan iç savaşı'nda kuzeyliler olarak karşımıza çıkacaktır. yine buna yakın yıllarda norman soylularından genç girişimciler, virginia'ya göçerler; burada, kölelik sistemine dayanan bir endüstri kurarlar. bu grubun liderliğinde oluşan toplum, sonradan güneyliler olacaktır tabii. (güneyli generallerin çoğu norman soyundandır) (güneylilerin hepsi norman değil tabii, özellikle birçok iskoç-irlandalı göçüyor güneye, bunlar da bugün "redneck" olarak bildiğimiz grubun temellerini atıyor, ama yönetici sınıfta esameleri okunmuyor)

    1640'larda anglosaksonlar isyan eder, ve bu isyanın sonunda norman iktidarının devamı olan kralı (birinci charles) idam ederler. 1660'da ikinci charles krallığı (normanlar adına diye okuyun burayı) geri alır.

    sonradan amerika bağımsızlığını ilan eder falan. kuzeyde, normanların eski köleleri olan anglosaksonlarca kölelik olmayan "eşitlikçi" bir düzen kurulur. güneyde ise normanlar, kurumsallaştırdıkları kölelikte bu kez zencilere hükmetmektedirler. normanların bu durumu, zaten kendilerini sevmeyen kuzeyli anglosaksonlarla birçok düzlemde sürtüşmeye yol açar ve olaylar silsilesi amerikan iç savaşı'na kadar gider.

    yine ingiltere'nin sanayi devrimi sonrası kurduğu dünya imparatorluğu normanların soylu sınıfının bu fetih/güç/para arzusundan ve alışkanlığından gelir denir.

    günümüzde amerika'nın sürdürdüğü yayılmacı politikanın temellerini de 1066'ya kadar götürebiliyoruz aynı mantıkla.
  • yarı fransız olan ingiliz kralı edward the confessor ardında bir varis bırakmadan ölür. edward yaşadığı dönemde tahtı akrabası olan normandiya dükü william the bastard'a söz verir. edward'ın ölümünün ardından sağ kolu ve ingiltere'yi kral edward adın fiilen yöneten harold godwinson kendini kral ilan eder. edward'ın tahtı william'a söz verdiğini bilenlere de kralın ölüm döşeğinde fikrini değiştirip kendisinin kral olmasını istediğini söyler. bu iddiayı william ile hastings'de karşılaşmadan önce de tekrarlayacaktır.

    neyse efendim william "hop! noluyor lan orda? krallık hem akrabalığımdan hem de kral'ın vermiş olduğu sözden dolayı benim hakkım" diyerek sefere hazırlanır. ne varki william'ın ne yeterince askeri ne de bu askerleri ingiltere'ye geçirecek yeteri kadar gemisi vardır. neyse efendim. william papa'ya başvurup krallığın kendi hakkı olduğu düşüncesini kabul ettirir. papa'nın onayını alan will, özellikle italya'dan ganimet vaatleri ile bir sürü paralı asker toplar. bu sırada 700'e yakın gemi bir araya getirir. artık britanya'yı istilaya hazırdır. fakat kötü hava nedeni ile 7 ay boyunca harekete geçemez.

    harold godwinson william'ın istilaya girişeceğini bildiği için güçlerini ingiltere'nin güneyindeki wight adası'na toplar. bekler bekler william gelmez. erzak tükenince londra'ya döner.

    harold godwinson londra'ya döndüğü gün ingiltere tahtında hak iddia eden bir başka kişi, norveçli harald hardrada emrindeki norveçli vikingler ile birlikte ingiltere'nin kuzeyine çıkar. yerel lordları döve döve ilerlemeye başlar. ordusunu toplayan harold godwinson 4 günde bulur vikingleri. kendisini bu kadar kısa zamanda beklemeyen vikingleri stamford köprüsü savaşı'nda darma duman eder.

    bu arada havalar düzelir. william askerlerini manş denizi'nden karşıya geçirir. bu haberi alan godwinson soluklanmadan william'ın karşısına çıkmak için yola düşer. iki ordu hastings'de karşılaşır. william kazanır. kral olur. ardından hem askerlerine söz verdiği ganimetleri ele geçirmek hem de anglosakson asillerini hizaya getirmek için ingiltere'nin altını üstüne getirir. sonuçta william'a direnecek bir asil tabakası ve ülkenin direnecek takati kalmaz. william the bastard olur william the conqueror.

    daha önce söylenildiği gibi çok önemli bir savaştır. hollanda kralı william of orange'ın kadife devrim'ine (bkz: glorious revolution) kadar bütün ingiliz-fransız savaşları william the conqueror'ın hem ingiltere hem de fransa asaletine üye olması, william'ın ingiltere kralı olmasından sonra ingiltere krallarının fransız tahtında da hak iddia etmesinden kaynaklanır.

    hikayenin tabiki baska ayrintilari da var ama onlara cok deginmedik. olayin ozeti budur. merak eden internette fazlasini da bulur.
  • tam tarihi 14 ekim 1066'dır, sakson ordusu tamamı piyadelerden oluşurken normanların ise sadece okçuları yayadır.

    sakson ordusunun savaş alanına hakim tepeyi tutması ve sayısal üstünlüğüne rağmen savaşın kaderi normandiya dükü william'ın zaferine tecelli etmiştir. ingiliz tahtını ele geçiren normanlar sayesinde birkaç yüzyıl boyunca ingiliz krallarının ingilizcelerinin "mr and mrs brown go to the seaside" seviyesinde kaldığını da belirtelim.
  • bu savaşta ingiltere ordusunu kumanda eden kral harold, gözüne isabet eden bir okla ölmüştür.
  • bugün 956. yıl dönümü olan savaş.

    dünya tarihini en etkileyen birkaç savaştan biridir. britanya adasında kelt kültüründen kalan son kırıntılar yok olmuş, anglo-sakson hakimiyeti sona ermiştir. ada halkının dilini bilmeyen norman hakimiyeti başlamıştır. ayrıca amerika'yı ve hindistan'ı sömürüp tüm dünyayı etkileyecek bir finans merkezinin temeli atılmıştır.

    esasen bu savaşta haklı olan taraf, istilacı normanlardır denebilir.

    britanya halkının çok sevdiği aziz kral edward'ın çocuğu yoktu. erdemli karakteri sebebiyle halk arasında kendisinin dinen mucizeler yarattığına ve aziz olduğuna dair söylentiler alıp başını yürümüştü.

    fakat kral edward'dan daha zengin bir aile vardı britanya adasında: godwinson ailesi. geniş topraklara sahip olan bu aile, lord unvanını kullanarak siyasi açıdan adım adım güçlendi. en nihayetinde, aziz kral edward'ın yaşlılığında başbakanlığı elde ettiler. lord harold godwinson, artık başbakandı ve ülkeyi fiilen o yönetiyordu.

    godwinson ailesi hem diğer lordların, hem komşu ülkelerin, hem de ada halkının antipatisini toplamıştı. aziz kral edward'ın ömrünün son yıllarında, gözü açık başbakan lord harold godwinson'ın gemisi fırtınaya yakalandı ve fransa'nın normandiya kıyılarında kayalıklara oturdu.

    bu, dünyanın 1000 yılını etkileyecek bir tesadüftü.

    çünkü o esnada fransa kralı'na tabi olarak normandiya dükalığını yürüten william, ingiltere kralı aziz edward'la uzaktan akrabaydı. edward'ın dedesinin kuzeninin torunuydu. kan bağı sebebiyle ingiliz tahtında hak sahibi olduğunu düşünüyordu ve kaderin cilvesine bakın ki o günlerde en büyük rakibi avucunun içine düşüvermişti.

    harold, normandiyalılar tarafından misafirperverlikle ağırlandı ve şerefine ziyafet düzenlendi.

    ziyaretin sonuna doğru, lord harold, tüm bu misafirperverliğin esas sebebini anlayacaktı. ingiltere kraliyeti başbakanı olarak, edward'dan sonraki veliaht olarak normandiya dükü william'ı göstermesi bekleniyordu. bunu kabul etmezse kendi canının güvenliğinden dahi endişe ediyordu çünkü ingiltere'de onu savunacak başka dost bir aile, bir ordu yoktu.

    emrivaki şekilde william'ın isteğini kabul etti. ziyafette, tüm davetlilerin huzurunda, iki incil arasında yemin etti ve aziz kral edward öldükten meşru ingiltere kralı olarak william'ı tanıtacağını ilan etti. william'ın tahsis ettiği bir gemiyle ve hediyelerle ingiltere'ye döndü.

    bu olay yeni yeni ingiltere'de duyuluyordu ki, aziz kral edward öldü. hiç kimseyi veliaht olarak işaret etmemişti. ertesi gün, lord harold godwinson kendini ingiltere'nin meşru kralı ve kilise koruyucusu ilan ederek westminster katedralinde ii. harold unvanıyla tahta çıktı. bir oldu-bitti ile krallığı godwinson ailesi ele geçirivermişti. danimarka kralı ve normandiya dükü'nden şiddetli protesto mektupları geldi. danimarka kralı, ingiltere tahtının kendi hakkı olduğunu söylüyordu, bu hak iddiasını neye dayandırdığı bilinmemektedir. william ise harold'a ettiği yemini hatırlatıyor ve derhal sözünde durarak tahtı teslim etmesini söylüyordu.

    hiçbiri de mektuplarına cevap alamadı. bilakis harold, çevresindeki lordlara william'a böyle bir sözün verilmediğini ve zaten william'ın da gayrimeşru bir ilişkiden olması sebebiyle ne ingiltere ne normandiya toprakları üstünde hak sahibi olmadığını söyledi.

    william, normandiya'nın verimli tarım arazileri sayesinde köylülerin verdiği yüksek vergilerle büyük bir hazineye sahipti. dolayısıyla kimsenin yardımına muhtaç olmaksızın büyük bir gemi filosu kiraladı. ordusunu savaş için hazırlamaya başladı. bu esnada fransa kralı'ndan herhangi bir izin, herhangi bir destek talebinde bulunmadı. çünkü işin ucunda fransa kralı'nınkinden bile daha geniş ve daha verimli topraklara sahip bir krallığı ele geçirmek vardı.

    birkaç ay sonra, danimarka kralı ve ordusu, tıpkı viking istilalarında olduğu gibi york'un kuzeyinde kıyıya çıkartma yaptı. ingiltere kralı harold, kardeşiyle beraber yönettiği ordusuyla vakit geçirmeden taarruza geçti. danimarka kralı öldürüldü ve ordusu imha oldu. kral harold artık bir savaş kahramanıydı. ancak iki hafta geçmişti ki, 400 km güneyde londra'ya oldukça yakın sayılabilecek bir mesafede dük william ve ordusunun çıkartma yaptığı haber alındı.

    kral harold ve ordusu, insan üstü bir yürüme hızıyla birkaç gün içinde william'ın çıkartma yaptığı yere yetişmeyi başardı. üstelik harold, william'ı adeta kapana kıstırırcasına çok iyi bir pozisyonda ordusunu konuşlandırdı. william ya sayıca üstün düşmanla savaşacaktı ya da gemilere dönüp ağır zayiat ile normandiya'ya çekilecekti.

    harold'un ordusu ilk başta savunmada kaldı. çünkü kıstırılan taraf william'dı.

    william'ın askerleri, hakim tepedeki harold'un ordusuna saldırınca ağır bir zayiat verdi. bu kargaşa esnasında william'ın öldüğüne dair söylentiler ve bağırışlar yaşandı. norman askerleri korkup kaçmaya başladı. harold, heyecanlandı ve tüm ordusuyla umumi taarruza geçti. hakim tepedeki güvenlikli formasyonu terk ettiler.

    william bilmeden turan taktiği uygulamıştı.*

    zırhının başlığını çıkaran william, kılıcını ve elini sallayarak askerlerine yaşadığını göstermeye çalışıyordu. william'ın ölmediğini gören norman askerleri toparlandı. üstelik anglo-sakson askerlerinin tepeyi terk edip düzensizce saldırmakta olduğunu görünce daha bir şevkle karşı taarruza kalktılar. bu esnada anglo-sakson ordusunu perişan eden, william'ın maharetli okçularıydı.

    anglo-sakson ve norman askerlerin canhıraş boğuştuğu dakikalarda kral harold'un gözüne ok saplandı. harold hayatını kaybetti. birkaç dakika içinde ordusu panikleyerek dağıldı. akşam olduğunda william savaşı kazanmıştı, artık iskoçya'ya ve galler'e kadar tüm ingiltere toprakları kendisini savunmasızca bekliyordu.

    bu savaştan sonra hiçbir yerde direnişle karşılaşmadan ilerleyen william, londra'da westminster katedralinde aziz george'in tahtına çıktı ve william the conqueror sıfatıyla ingiltere kralı oldu.

    fakat kral william, londra'da tuhaf bir direnişle karşılaştı.

    şehrin küçük bir mahallesinde çok sayıda tüccar yaşıyordu. bunlar, altın - gümüş ticaretinin yanı sıra denizcilik, dericilik ve demircilik işlerinde de uzmanlaşmış köklü ailelerdi. bazılarının soyunun taa roma dönemine kadar dayandığı biliniyordu. bazıları ise roma imparatorluğu döneminde mısır'dan göç edip gelmiş asilzadelerin torunlarıydı. şimdi bu insanlar, mallarının ve haklarının kral william tarafından gasp edilmesinden korkuyordu ve london tower adlı ufak kaleye sığınarak direniyorlardı.

    bu insanların varlıklı tüccar ve zanaatkar kimseler olduğunu öğrenen william, kaleye saldırılmamasını emretti. şehir içinde kendilerine ait özerk bir yapının olabileceğini ve tüm mallarının, haklarının kral adına koruma altına alınacağını bildiren bir ferman imzaladı.

    city of london böyle kuruldu.

    ilerleyen yüzyıllarda, sömürgecilik ve finans faaliyetleri sayesinde bu küçük zümre iyice güçlenecektir. william'ın fethinden 800 sene sonra ise, dünya ticaretinin ve finansının kalbinin attığı en önemli merkezlerden birine dönüşecektir. oysa ki bu bölgenin büyüklüğü 3-4 km2'den ibarettir.

    şimdiki ingiltere kral ve kraliçelerinin vefat edince mısır firavunları gibi lahitlerle defnedilmesi acaba buradaki zümre ile olan akrabalığından ötürü müdür? bilinmez.
  • 1066 yılında cereyan etmiş savaştır. aslında savaşa neden olan, daha doğrusu savaş gerekçesi hem harold'ın * hem de fatih william'ın * ingiliz tahtında hak iddia etmesiydi. sebebi ise alıştığımız senaryolardan farklı olarak, ingiltere kralı dindar edward'ın çocuksuz bir şekilde ölmesiydi. bu da tahtın yasal bir varisinin olmadığı anlamına geliyordu ki, böyle bir durum çok daha kötü bir neticeyle sonuçlanabilir, belki de ingiltere'yi 5-6 parçaya bölebilirdi.

    neyse ki, tahtın üzerinde güçlü 2 rakip çıktı. birisi 1022- 1066 yılları arasında yaşamış, kont godwin'in oğlu olan 2. harold; diğeri ise normandiya dükü 1. robert'tan gayrimeşru bir şekilde doğma bir çocuktu. bu sebeple piç william lakabını aldığı da bilinmektedir.

    ordu kıyaslamalarına geldiğimizde harold'ın ve william'ın ordularında teknolojik olarak neredeyse hiç fark yoktu. ancak harold komutası piyade gücünde daha verimli ile normanların atlılarının veriminin yüksek olduğu söylenmektedir. yine iki birlik de kılıç, balta ve ok kullanmaktadır.

    asker sayıları da hemen hemen aynı olup 7.000-10.000 arasında gösterilmektedir, ancak william, harold'a göre biraz daha az sayıda askere sahiptir.

    1066 yılının önemi ingiliz tarihinde büyüktür. savaş senlac tepesi'nin civarlarında gerçekleşmiştir. harold'ın orduları senlac tepesinin üzerinde kurulduklarında büyük bir avantaja sahiptiler. william'ın ise engebe aşağı bir şekilde teknolojik bakımdan ve asker sayısı bakımında hemen hemen eşit güçteki ingiliz ordularına karşı zafer kazanma şansı hiç yoktu. ya hızlı bir darbe indirecekti, ya da ingilizleri bir şekilde senlac'tan indirecekti.

    önce hızlı ve çabuk bitirmek istedi. william'ın sol kolu bretonlardan, orta hattı normanlardan ve sağ kolu frenklerden oluşuyordu. bu süvarilere ani bir şok darbesi için emir verdi; ama piyadeler karşısında başarılı olamayıp neredeyse bozguna uğrayan süvariler, dağılmış bir şekilde geri döndü. bunları tekrar düzenleyen william bu kez sahte ricat emrini verdi. ingilizler bir önceki çarpışmanın zaferle sonuçlanmasının ardından bir sarhoşluğa kapılmış gibiydiler ve moralman yüksek olduklarından kendilerine güvenler tamdı. yaklaşan süvarilerin üstüne gittiler ancak bu süvariler aniden geri döndü ve ingilizlerde şaşkınlık yarattı bu durum. harold şaşkınlığının ortasında ordusunun sağ kolunun tuzağa düştüğünü fark etti ve sağ kolu topyekün imha edildi. artık savaş üstünlüğü william'a geçmişti. william ise askerlerini cesaretlendirmek için miğferini çıkararak askerlerine moral konuşması yaptı ve son darbeyi indirmek için yüklendi. atlılar ve okçular ingilizleri artık etkisiz hale getirdi ve taç sahibi harold gözüne isabet eden bir okla hayatını savaş alanında kaybetti.

    bu anı özetleyen bayeux duvar halısı bu savaşın neredeyse bir özetini içermektedir.

    savaş sonrası ise az çok bellidir artık birkaç yıl içinde william bugünkü ingiltere'nin büyük bölümünü fethetmiştir ve hastings'ten sonra "fatih" unvanını alarak fatih william sıfatına kavuşmuştur.
  • 1066 yılında fransız norman'lar ile sakson ingiltere'si arasında, hasting limanı çevresinde yapılmış savaştır. savaşı kazanan william the counqueror ( bazı kaynaklara göre william the bastard ), kral harold'u tahtından indirip ingiltere kralı olmuştur. bu olaydan sonra ise britanya'da yoğun bir fransız etkisi başlamıştır. bugünkü birleşik krallık dediğimiz ülkenin mottosu bu yüzden fransızcadır.
  • ingilizlerin malazgirt i gibi bir sey.(bkz: hastings 1066)
  • öncesinde halley kuyruklu yıldızının sahne alarak askerlere moral verdiği savaş.
  • ingiltere'nin* kaderini kökünden değiştirmiş 1066 tarihli savaş. william the conquererın zaferiyle ve ingiltere'de artan fransızca/fransa etkisiyle sonuçlanmıştır. *
hesabın var mı? giriş yap