• güzel alıntılar yapan bir yazar.
  • güzel kitaplar okuyan, ruh analizcisi yazar. okuyarak seviyoruz..
  • güzel okuyan, pek de güzel yazan, sözlüğü tahammül edilebilir hâle getiren yazar.

    türk dil kurumuna kızar, güncel türkçe sözlüğe kızar, “neden?” diye düşünenleri birbirinden güzel entryleriyle baş başa bırakmak lazım.

    bencileyin fernando pessoa beyefendiye ait başucu kitabım olan “huzursuzluğun kitabı” ile derdi olan, dostoyevski alıntılarıyla gün içinde şöyle bir durup düşünmenizi sağlayan, kitaplardaki müthiş benzetmeleri üşenmeyip bizimle paylaşan böylelikle günüme güzellik katan yüreği pek güzel insan.
    iyi ki var, daim olsun. takipte kalınız.
  • kibarlık ve nezaket timsalidir.
    "bir şair gördüm, konuşurken bir zambağa siz diyordu..."
    https://twitter.com/…lar/status/1121121899638079488
  • pek sevdiğim hasan ali toptaş’ın “gölgesizler”inden bir alıntıyla kulaklarını çınlatmak istediğim yazar.

    “o, her şeyin mutlaka iz bırakacağına inanıyordu, izsiz şey olamazdı; kuşların bile izi vardı gökyüzünde, sözcüklerin dişte, bakışların gözde.”

    virgülü pek sever, şu ahir ömrümde duyduğum en güzel pozitif ayrımcılığı virgül için talep etmiş insandır aynı zamanda. anlayacağınız pek nahiftir, pek.*
  • dikkatli, çok dikkatli.
    bazen öyle yerlerden öyle bir soru çıkarıyor ki, afallatıyor.

    "pardon diyorlar bazen, bazen de biraz dikkat eder misiniz, diye çemkiriyorlar. ne acayip soru. biraz dikkat ediyorum zaten, biraz da etmiyorum. siz diğer yarısına denk geldiniz." *
  • o kadar da hayalî değildir.

    gerçektir, hakikidir, sahicidir, sahihtir.
  • bugün bir ara hesabının ele geçirildiğinden şüphelenerek "istenecek fidyeyi nereden buluruz acaba?" diye kara kara düşündüğüm otomatik piyanodur kendisi. neyse ki çorap çekmecesini düzenliyormuş.*
    "ne diyorsun acaba?" diyenlere: #94470526
  • vay arkadaş...

    (bkz: #96092471)

    kendisi bundan böyle hayati karaçalı bey'dir.

    bacıyan-ı rûm teşkilatını birbirine düşürmekten muradı ne olabilir anlamış değilim. lakin sözlük bacıları olarak bir bizans oyunuyla karşı karşıya olduğumuzu gayet iyi anladım.
    ne ki, o bizanssa biz de bastonunu karadeniz'e sokunca akdeniz'i karıştıran abdülhamit han'ın torunlarıyız.

    sonraki hamlede "deve dedi sana" diye eli yükseltmesini bekliyorum.
    (bkz: #85577267)
    ama cevaplarım hazır. (beni, fatıma annemizin arapçada minik dişi deve yavrusu manasına geldiğini izaha zorlamanız bir lokma et için bülbül katletmekten farksız. ne cani bir insanmışsınız.)
    mangal yelpazesi imgesindeki deruni ve batıni lezzeti duyumsayacak tıkalı duyargalarınız için bir kbb tabibi görmenizi tavsiye ederim.

    canım panfateciğim büyük resmi eminim ki görüyor. oyuna gelme bacıyan-ı rûm. karargâha nç!
  • zaten baba olduğu yetmiyormuş gibi benim yüzümden bir de dert babası olan kıymetli dost, biricik kıymetlims.*

    dert babası oldu da "tuzu kurular" camiasına mensup olduğundan ben anlatıyorum o "he çok geçmiş olsun çok da şeapma ya!" diyor. mecburen kuru incir ve nohut pilav silahlarımı kullanıyorum, hemen kendine geliyor. bir ara bana taktığı isimleri listeleyeceğim, bakalım o zaman da beni tatlıyla tehdit edebilecek mi göreceğiz. geçtiğimiz aylarda açtığı hayal kırıklıkları tamirhanesine beni çırak olarak aldı da maaşımı ödemiyor.*

    ortak noktamız fakirliğin ruhumuza işlemiş olması. piyangodan büyük ikramiye ikimizden birine çıkarsa bana bol bol tatlı, kendisine bir ev dolusu çorap alacağız. hayallerimiz bu kadar, iki vizyonsuz pek mesuduz. madem kafiyeyi yakaladım, satırlarıma burada son verirken bütün sütlü tatlılara selam ederim.
hesabın var mı? giriş yap