• yaşadıklarımızın aksine yaşayamadıklarımızın da sonucu olabilir. "şu hayatta hiçbir şey istediğim gibi olmadı" değil de "şu hayatta istediğim hiçbir şey olmadı" diyorsan eğer,herkesin yaşamak dediği senin için koşu bandında yürümek gibiyse,hayata karşı hissizleşme kaçınılmazdır.ne gülmek gerçekten gülmektir senin için ne de hüzün gerçek bir hüzündür. -mış gibi yaparsın insanların yanında,birkaç mimik yardımcı olur.sonra yüzünde pis bir sırıtma.iç sesinde küfürler küfürler...nefes alırsın o kadar.
  • hayat hissizleşilemeyecek kadar geniş ve barındıran da barındıran bir kavram. içindeki küçük parçalar, süreçler, duygular, olaylar hissizleşmek için daha uygun.
  • bitmişliğin halidir.
  • hangi ara oldu düsünsem de kestiremiyorum fakat kolay kolay heyecanlanan ya da büyük sürprizler karsısında bile aman aman tepkier veren biri zaten değilim, ama su son zamanlarda iyice bunun bokunu cıkarttıgımı düsünüyorum. mesela, yarın yurt dısından ablam geliyor ki bir yıldır görmüyorum, özledim mi özledim ama icimde su an en ufak bir kımıldama yok.

    ya da iste su meshur hayatta yeni kararlar alma evresindeyim sunu yapacagım buraya gideceğim planları ve ilk adımları da atmıs durumdayım ama yine heyecan yok, hayır telefonumu ısıklardan gecerken düsürüyorum sonra sağından solundan arabalar gecmeye baslıyor bari iki dakikalığına refleks olarak hassiktir diye heyecanlan dimi, yok yavrum yine tık yok ben de.

    isin kötüsü o kadar cok o havaya giriyorsunuz ki bir noktada cevrenizdekilere karsı da zalimlesiyorsunuz. karsınıza bilmem ne konusundan hatasını anlayıp özür dileyen bir insanın mesajı cıkıyor siz okuyup cevap dahi vermeden kenara koyup x isini yapmaya devam ediyorsunuz. ya da en değer verdiğiniz kisinin üzülmesi size bir sey ifade etmiyor. bunlar gibi milyon tane örnekle spesifiklestirilebilir bu mavi ruh hali.

    velhasıl, eger hayata karsı hissizlesmeye baslamıssanız ipin ucu simdi daha da önemlidir zira soğukkanlılığınızdan öldügünüzü dahi anlayamazsınız.
  • kalbimiz faili meçhul bir cinayete kurban gitmedi. biz yani kendimiz kalbimizin faili olduk. akvaryumdaki balığa, saksıdaki çiçeğe bile bakamadık ki biz. kalbimizi nasıl yaşatacaktık? yaşamak da kabiliyet işi. çaba istiyor, emek istiyor, gayret istiyor, irade istiyor, uyanıklık istiyor, direnç istiyor, sabır istiyor. bizler ekmek almaya, fatura ödemeye, gülümsemeye üşenmiş üşengeçleriz bunca yükün altından nasıl kalkalım? kalbimizin katili uzaklarda değil. çok yakında. hiç ondan beklenmeyecek derecede yakında. bazı katiller korkak olur. bizler hem katiliz hem de korkak. içimizde bir cinayet işlendi. maktül de biz katil de biz. aldanan da biz kandıran da. vuran da biz vurulan da.

    kalbimiz sinsi bir cinayete kurban gitti. yavaş yavaş, ağır ağır öldü. ancak öldükten sonra farkedildi. artık çok geçti. eksikliği hissedilince yokluğu da farkedildi. ancak kendisine ihtiyaç duyulduğunda hatıra düştü. bu cinayeti işleyen de biz tanık olan da biz ölen de biz. her şey burda oldu ve bitti millet. başkası ne bildi ne duydu ne gördü. ne ağlayanı oldu arkasından ne de bir taşı. sessizce ayrıldı.

    katil vurdukça yara aldı. her indirdiği darbe kendisine de düştü. neden yaptın diye soran olmadı ama eğer olsaydı cevabı da yoktu. olsaydı en azından kendine anlatırdı nedenini. insan ahmak ve aldanan. böylesi bir cinayet nasıl nedensiz olabilirdi? korkuyor. çok.

    kalp öldüğünde bir süre sonra her katil gibi olay yerine geri döndü. anladı. öldüren de kendisiydi ölen de. bu yükü kaldıracak gücü yoktu. hislerini çoktan aldırmıştı. beynini ise düşüncelere kapamıştı.

    fail de kendisiyde maktül de. bir cinayet işlendi. katil de ölen de tanık da birdi. başkası ne duydu ne gördü ne bildi. birisi kendi kendini öldürdü.
  • bir sonrası kendi hayatına karşı olan hissizlik ki bu daha acı bir durum sanırım. kabullenme dediğimiz davranış biçimi burada ortaya çıkıyor çoğu zaman.
  • ne kadar darbe alırsan al sesini çıkaramamaktan ibarettir.

    hayat sana istediği darbeyi vursun, senin karşılık olarak sadece "vurma bana" diyebiliten vardır.
    kolunu kaldırmaya mecalin yoktur. kaldırsan kaç yazar?
    bırak vursun. vurduğunda "vurma bana" dersin. dinlemese de zoruna gitmez zaten.
  • çevrenin doğurduğu durumdur.

    etrafına bakınca kimse kimsenin ne derdinene tasasına ortak oluyor artık mutlulukları bile paylaşmıyorlar sende kabuğuna çekilip hayatı izliyorsun. durum bundan ibarettir.

    yapılacak en güzel şey kendi içinde mutluluğu yakalamak. kendini yaşamaktır.
  • sonsuz döngüye girmişsin gibi sanıyorum bazen. aklım varlıklıkla yokluk arasında kalıp, geride kalan herşeyi umursamama eğiliminde. insanlarla ettiğim cümle sayısı ürkmemden mi sebepli bilemiyorum bir elin parmaklarını geçmiyor artık. ne içten, kalbe dokunan bir gülüşle karşılaştım ne de karşımdakine bunu hissetirebilecek derecede iç çoşkuya sahibim. boğulmuş ama ruhuna dokunulmamış, cezalandırılmışcasına bir kenara bırakılmış vaziyetteyim. eski arkadaşlıklardan geride kalan sadece isimler artık. toplumla olan bağım sadece 'insan' olmam sebebiyle gerçekleşiyor. artık bundan sonra başıma ne gelirse gelsin hayal kırıklığı dahi yaratamayacağı için gözlerim şeffaf duvarlarla karşı karşıya. önümde beni ateşleyecek veyahut heyecan hissi doğuracak bi oluş bulunmuyor. gamsızlık diyetindeyim denebilir sanırım. sesimi duyurabilmek için dahi enerjim yok. atılacak bir çığlığın bana dönüşünün ne kadar imkansız olduğunu kanıksamış durumdayım. kendimi açıklayabileceğim kelimeler dilime dolanıyor. insanın ruhu bu denli nasıl bozunabilir kanlı canlı örneğiyim.
    sokağın bir başında, benimle oynayacak biri gelir umudu sökülüp atılmış ve sırtını bütün sokağa dönecek kadar oyun isteği bitmiş bi çocuğum. benliğimin çöküşüne sebep olan duyarsızlık her parçamı alıp götürüyor. bana kalan ise şehir çöplüğü kadar karışık ve bi o kadar da pis bir araziden ibaret. bana verilecek öğütlerin büyük bir bölümü hayatının en güzel zamanınını nasıl olur da bir kenara atarsın ya da kalk bi silkin insanların arasına kaynaş biçiminde aksediyor. benim ifade eksikliğimden olduğundan eminim böyle olmasının. hiç bir yerde bir role ve oturmuş bir kişiliğe sahip olmayan birinin elinden ne gelir ki? bazı şeyleri yaşaması için bir hevese sahip olmalı. keşke sizin bedeninizle değiş tokuş yapabilseydim kendi bedenimi de bu zamanları hakkını vererek tekrar yaşabilseniz. hem siz mutlu hem ben hissiz.
  • hissizleşmemek için çok daha büyük çabaya girmek gerek.sürekli beklenti içinde olmak,sürekli bir amaç aramak bulduğunu sanmak,sürekli mutluluk için çabalamak,şu anı da boş geçirmeyeyim,dur şuna da bir anlam yükleyeyim gibi boş devinimler boş avuntular bu kadar gereksiz yük ,anlamlaştırmaya çalışmak bir noktada insanı hissisleştirir,bildiğin tekillik.
hesabın var mı? giriş yap