• erzurumda unesco tarafından "hoşgörü pastanesi" seçilmiş 1938 den bu yana hizmet veren, sahibi nail orhun ile tanışmak, konuşmak için uğranılacak ancak yoğurtlu yaprak sarma, su böreği ve bal kaymak yemeden ayrılınmayacak mekan. vişneden yapılan mestinaz ve akşamları yapılan fasıl, sohbetler dillere destan.
  • erzurum'da mutlaka gidilmesi gereken yerlerden biridir. mukemmel bir ayrani vardir. kopugunu yemeniz icin yaninda kasik verirler. onun yaninda peynirli yumurtasi da yenirse tadina doyum olmaz. yazin dondurmasi da iyidir. bi de cok ucuz dondurmasi. 250 bindi gecen yaz. hemsin'de baklava gibi tatlilardan da sinirli miktarda mevcuttur. otantik bir mekan.
  • vergi numarası 9 olan ve ayranıyla meşhur olan pastane..
  • tahminimce erzurumdaki bütün askerlerin hafta sonu carşı izninde kahvaltı yapmak için akın ettiği bir yer.zira bir carşı izni günümde kahvaltı yapmaya gittiğimde bizim taburdan izinli askerleri tam kadro mekana doluşmuş görünce epey şaşırmıştım.garsonunun erzurumda ikamet edenler tarafından değil de dışarıdan gelenler tarafından daha cok bilindiği söylediği,dondurmasından tereyağına herseyin civar köylerde doğal yollarla üretilip mekanda müşterilere arz edildiği erzurumun incilerinden bi mekan.
  • bilindik pastanelerden degildir hemsin, cadde üstündeki, vitrininde sekerlemeler pastalar olan pastanelere benzemez, bir kere erzurum un arka sokaklarindan birindedir, ufaciktir..bilen gelir buraya bilmeyene de ögretir muhakkak..yanlis bilmiyorsam 63 yahut 64 yillik bir mekandir. asil bilinmesi gereken sahibi nail orhun dir
  • kapısına geldiğimde bir an dondum kaldım. girişte kimse oturmuyordu, halbuki nail abi'yi * yayılmış müdavimlerden birileriyle muhabbette göreceğimi sanmıştım. kapalıdır belki diye düşünüp birkaç saniye kapıya hamle yapmadım. kapının koluna elimi attığımda yumuşak şekilde aşağı inip kapı açıldığında şaşırdım, birkaç adım atınca genç bir çocuk karşıladı, nail abi iyiymiş, evinde istirahattaymış, şükür.
    içerideki salonu ikiye bölen kolonların bir tarafında üç masaya gençler oturmuş, sakince ortamın havasına uygun yumuşak tonda muhabbete dalmışlar, ben salonun öbür tarafına oturdum. kulağıma çalınan tatlı türküyle kendimi evimde hissim pekişti, müşterilerin sesini bastırmak için bangır bangır müzik çalan dumanaltı mekanlara kıyasla burada çok güzel bir ahenk var.
    çayımı söyledikten sonra ortamı incelemeye koyuldum. gözüme ilk duvara asılmış eski kar ayakkabıları ilişti. 1938 kışında (mekanın açılış yılı) vitrinin önüne oturmuş bu kar ayakkabılarını giymiş insanları izlediğimi düşünürken tavandan aşağı sarkan sepetleri inceledim. bir tanesi tavana imamesinden asılmış kocaman taneli bir tesbihe geçirilmiş ilginç bir bütünlük oluşturmuşlar. sol tarafımda kilimler ve yöresel kıyafetlerle süslenmiş duvarın üstünde bakır kaplar, çaydanlık, ibrik yerlerine yayılmış hayatlarından memnunlar. karşımdaki sedir, masamın öbür yanı boş, orada oturması gerekeni görür gibi olup içim ısınıyor. ne için orada olduğunu bilmediğim crt monitorun rengi solmuş, o bile kendince bir uyum içinde mekanla.
    hangi ara yudumladığımı bilmediğim çay bardağım boş, içim huzur dolu…

    bi dost..
  • erzurum'da ykm'nin bulunduğu sokakta, küçücük fıçıcık sevimli mekan.
    içi anason kokar, burada rakı içiliyor havası verir. her daim yaşlı bir amca görmek olasıdır, hele bir tanesi hiç çıkmaz oradan, sanırım sahibidir. girişteki sedirlerde oturur, ayaklarını uzatıp çorabının deliğinden pırtlamış baş parmağını gösterir. sevgililerin birbirini mıncırmasına kimse ses etmez -ben görmedim en azından-.

    içerisinde, çanak; çömlek; eski plak; eski paralar; eski radyolar; yayık fıçısı; türlü, tozlu, eski, enstrümanlar; yunus emre'nin, mevlana'nın söz ve şiirleri bulunan asılı levhalar bulunur. biraz göz yorduğu doğrudur, ancak hemşin pastanesi'ni hemşin pastanesi yapan da bu antikacıklardır. zaten burası; demode eşyalarla karşılaşmaktan haz alan, radyoda türk sanat müziği/türkü çıkınca frekansı değişmeyen ya da sesini kısmayan, kitap kokusunu seven şair tadında insanlar için vardır. diğerleri için gidilecek yerler sürüyledir zaten, ben diyeyim simit sarayı sen de canlı müzik, cafe 79.

    ramazan ayında açık mekanları taşlayan çapulcu insanlara rağmen burası hep açıktır, inadına da girilip çay içilebilir. ev gibidir, müşteri azalması gibi bir kaygıları olmadığından çalışanlarında laubalilik, biz çok hoş görülüyüz bakın dercesine ıslak hareketler görülmez. tabi bu birer öküz oldukları anlamına da gelmiyor, ne istediğinizle ilgilenip hemen uzaklaşırlar yanınızdan. bu yüzden çalışanlarının yüzleri, ses tonları diğer mekanlardaki gibi kafanıza kazınmaz.

    akşamları fasıl olur bazen, gidip kederlenilebilinir. bir bey vardı geçenlerde gökyüzünde yalnız gezen yıldızları söyledi, büyülenmiş gibi kalakaldık öylece.

    yiyeceklerine gelincee; sahlebi ve ayranı fevkaladenin fevkindedir. hatta sahlep için kocaman bir makineleri bile var. belki de ayran içindir bilemiyorum ya da mekanda bulunan alakasız zevatlardan biri de ben sahlebe yormuş bulunmuş da olabilirim. (allam nolur sahlep yapsınlar onda, herkese böyle söylüyorum resmen.) kumpir de yapmaya başlamışlar ama yemeyin derim ben. haşlanmış patatesi yarıp üzerine ketçap sıkıp getiriyorlar zira. dondurma da yapılır yazın, güzeldir her ne kadar kaşığı saplarken bir parça dondurmayı alabilmekte zorlanılsa da.
  • unesco tarafından korumaya alınan tek pastane olma özelliğine sahip insana huzur veren,menüsündeki her şeyin el yapımı olduğu,paketli ürün kullanmayan, çok naif çalışanlara sahip erzurumda 1938’de kurulmuş olan pastane. bu yıl içinde üst katı da tadilattan çıktı ve kullanılmaya başlandı masasından sandalyesine lavabosundan kütüphanesine minik mescidinden duvarlarda asılı olan güzel edebi dekorlara kadar her şey şahane çok ince düşünülmüş tasarlanmış ve başarıyla uygulanmış. gidip saatlerce ders çalışabilir, harika içecek mestinazı içebilir, güzel müzikleriyle kafa dinleyebilirsiniz. sahiplerinin, çalışanlarının huzurlu ruh halinin yansımasına bizzat gidip şahit olabilirsiniz. günlük sütten yapılan sütlü kahveleri de kişisel önerimdir.*
  • büyük pseudo-tarihçi, muhterem türk ve türkçülük masalcısı, fahrettin kırzıoğlu'nun erzurum atatürk üniversitesi'nde asistanken diğer pek muhterem ve pek devletlû, mamafîh pek jurnalbaz, orhan türkdoğanve daha pek çok uluğ türklük bilgeleriyle 1950'lerden itibaren takıldıkları, hemşin kahvehanesi.

    gitmek fırsatını bulamadıysam da, dinlediklerim pastaneden ziyâde, sohbet ortamıyla bir kahvehaneye daha çok benzediğidir-hoş, erzurum'da simit sarayı bile daha ziyâde bir kahveyi andırıyor ya.

    kırzıoğlu namlı hikâye üstadının, biz hemşinlileri, ermeni dölü olma zavallılığı ve aczînden kurtarıp, devletin türklük dediği seyri pek hoş salâhiyetli sulara taşıması, sanırım burada geçirdiği zamanla ilintilidir.

    hemşinlinin çayı da, böreği de pek güzel olur; okuduklarım, uçup giden zamana dair içimde bir özlem yarattı; keşke ben de o su böreğini yiyeydim.
  • nail baba'nın pastanesi. mayıs 2009'da hakk'ın rahmetine kavuşmuş nail baba'nın pastanesi. artık kapalı. o sokağın yanında yöresinden her geçişte bir yumru oturuyor insan böğrüne.
hesabın var mı? giriş yap