• yüzyıldan fazla süre önce yazdığı kitapla hayatımı değiştirmiştir.
  • istanbul'u bir ormana benzetmiş ve bunu çoğu kişinin düşüneceği gibi oryantalist "vahşi" bakış açısıyla değil aksine pozitif bir anlamda yazmıştır.

    --- spoiler ---

    melville'e göre galata'da iskelede durduğunuz zaman kendinizi dünyadaki bütün milletlerin arasında hissedersiniz. bir sürü değişik ülkenin paraları gezinir, 4-5 farklı dilde tabelalar vardır ve melville burada "babil laneti"nden bahseder: kimseyle konuşamama durumu. günlüğünün devamında da sürekli türklerle birlikte rum, ermeni ve yahudilerden bahseder ve genellikle istanbul'un kadınlarını çok güzel olarak tanımlar.

    orman benzetmesini istanbul'un dar sokaklarına daldığında yapar ve bunu şöyle anlatır:
    "sanki ormanda kaybolmak gibi. sokakların herhangi bir planı yok. cep pusulası. mükemmel bir labirent. dar. kapalı, kıstırılmış. (...) sokakların isimleri yok, doğadaki dostlar dışında herhangi bir tanımlayıcı yok. numaralar yok. hiçbir şey yok."
    daha sonra camileri de çadırlara ve minareleri uzun servilere benzetecektir.

    bir başka dikkat çektiği konu mezarlıklardır. batıdaki şehirler gibi ayrılmış noktalarda özenle kurulan mezarlıkların aksine melville istanbul'da her köşede irili ufaklı mezarlıklar olmasına oldukça şaşırır. evden markete giderken bir mezarlığın içinden geçmek gariptir onun için ve bunu batıdaki mezarlıklarda ölüme atfedilen ayrı ve özel yerin aksine ölümün hayatın her anında ve her köşeden karşınıza çıkabileceği hissini uyandırdığını yazar.

    istanbul'dan ayrılırken denizde gördüğü saray burnu manzarası ile bitirir yazısını:
    "günışığı sultan'ın sarayı üzerine vuruyor. güneş sarayburnu'nun tam karşısında doğuyor konstantinopol bir başkent için en mükemmel nokta olduğu gibi sarayburnu da keyif için dünyadaki en iyi mekan."
    --- spoiler ---
  • herman melville (1 ağustos 1819 - 28 eylül 1891)

    murat belge'nin döşeğimde ölürken için yazdığı önsöz'den william faulkner: "şiir yazmakta hiçbir zaman başarılı olamadı faulkner, ama düzyazışiirselleştirmekte pek eşi benzeri yoktur. (...) faulkner liseyi hiç bitirmemişti. bir ara üniversiteye gidecek oldu ama bu da uzun sürmedi. buna rağmen kendi başına çok okudu (bir "oto-didakt" olduğu herhalde söylenebilir). ilgi alanlarından biri güney'di. zaten pek çok özelliğiyle bir güneyli idi. ama dünyadan, hele dünya edebiyatından da kopuk değildi. balzac ve flaubert'i genç yaşta okumuştu. dickens'ı seviyordu. amerikan edebiyatında gözdesi melville'di. bu arada james joyce'u da keşfetmiş, okumuştu. kendi yazışı üzerinde en fazla etki bırakan da joyce olacaktı."

    "budala, algıladığını tek bir şeye, başka bir duyusal dünyaya dönüştürür. onunla birlikte balinanın cam gözleri önünde seyirci. melville'e ve kötülük sembolizmine gönderme yapıldığını düşünebilir, ama janos orada yalnızca, tanrı'nın böyle inanılmaz varlıklar yaratma kudretini kanıtlayan bir mucize görür." jacques ranciere - bela tarr le temps d'apres

    (bkz: moby dick/@ibisile)
    (bkz: pierre ya da belirsizlikler/@ibisile)
  • moby dick ile tanıştığım yazar. üslup konusunda gayet seçici bir okuyucu olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, dili fevkalade. bu kadar basit ama bir o kadar da etkili cümleler kurabilmek büyük yetenek gerektirir. örneğin moby dick'te ismael ve arkadaşının tanışması, kaynaşması gereğinden fazla uzatılmasına rağmen beni hiç mi hiç sıkmadı. ki asıl mevzu gemiye çıkmaları ile başlıyor fakat ilk 100 sayfada gemiden, kaptan ahab'dan eser yok. yine de çok keyifliydi, sait faik'te de aynı hazzı alıyorum. tarz olarak çok farklılar, biliyorum. sait faik adasını, köpeğini sayfalarca anlatsın sıkılmadan okurum mesela.
  • moby dick ile "nasıl dünyanın en sıkıcı kitabı yazılır?"ın dersini vermiş amerikalı yazardır. aynı isimli gregory peckin oynadığı siyah beyaz film güzeldir fakat.
  • herman melville, amerikalı yazar. bir amerikan edebiyat klasiği kabul edilen moby dick adlı ünlü romanın yazarıdır. uzun yıllar boyunca unutulmuş bir yazar olarak kalmış; 1920'li yıllarda yeniden keşfedilip büyük bir yazar olarak kabul edilmiştir.

    1819'da new york'ta doğdu. babasının ölümü üzerine 13 yaşında hayata atıldı. beş yıl değişik işlerde çalıştıktan sonra 18 yaşında liverpool'a giden bir gemide iş buldu. 22 yaşında güney denizlerinde balina avına çıktı. ancak şartlar zorlaşınca bazı arkadaşlarıyla gemiyi terk ederek typee yerlileri arasında yaşamaya başladı. adaya gelen bir avustralya gemisiyle tekrar denizciliğe döndü. bir gemide isyana katılmaktan hüküm giydi. tahiti civarında yerlilerle yine bir süre kaldı. bir başka balina gemisiyle hawaii'ye gitti. 30'lu yaşlarında boston'a döndü.

    bir işte çalışmadı; yazmaya başladı. 1846 yılında yayınlalan ilk romanlarında yerliler arasında geçen günlerini anlattı. macera ve felsefenin iç içe geçtiği moby dick'i 1851'de tamamladı.

    romanları yeterince ilgi görmeyince edebiyattan uzaklaştı ve 1866'da new york gümrüğüne müfettiş olarak girdi. değeri ölümünden sonra anlaşıldı. birçok eseri dilimize çevrilmiştir.

    moby dick romanı

    "pequod adlı bir balina gemisinin son yolculuğunu, balinaların nasıl avlandıklarını, geminin sonunda nasıl battığını anlatan moby dick, ilk bakışta denizlerde geçen bir serüven romanı sanılabilir. ne varki insan moby dick'i okudukça, okuduklarını düşündükçe, kitabın derinliğini, gerçek anlamını sezmeye başlar. bu derinliği, gerçek anlamı sezmeyenler ise, balina avıyla ilgili, heyecanlı bir öykü olarak, gene de moby dick'in pekala keyfini çıkarabilirler."

    mina urgan böyle tanımlıyor beyaz balına'nın romanını, 'zaman zaman çıkardığı o garip seslere burnundan konuşma derseniz, balinayı horlamış olursunuz. hem balinanın söyleyecek nesi olabilir? ben, derinliği olan hiç bir varlık görmedim ki, bu dünyaya söyleyecek sözü olsun, geçimini sağlamak için bir kaç söz kekelemek zorunda kalır, olsa olsa. ne mutlu ona ki, dünya duyuverir sesini. 'melville'in sesini geç de olsa duymuştur dünya; abd'li romancı, öykücü ve şair herman melville) , denizi, gemicileri, balinaları ve tabii bu arada kinin ve tutkuların tutsağı olan insan ruhunu, düzyazı biçiminde yazdığı bu şiirde, ironi, mitoloji ve gerçekçiliğin iç içe geçtiği bu romanında anlatıyor.

    herman melville eserleri

    roman:

    typee (1846)
    omoo (1847)
    mardi (1849)
    redburn (1849)
    white-jacket (1850)
    moby-dick (the while) (1851)
    pierre diğer adıyla the ambiguities (1852)
    ısrael potter (1856)
    the confidence-man (1857)
    billy budd, sailor (1924)
    ısle of the cross
  • hayatının son otuz dört yılında hiç kitap yayımlamamış. o denli unutulmuş olmalı ki, öldüğünde new york times 'henry' melville'nin, başka bir gazete ise 'hiram' melville'nin ölüm ilanını basar...
hesabın var mı? giriş yap