• muzaffer tema ile nedret güvenç'in oynadığı bu atıf yılmaz filminde, kerime nadir'in buruk melodram havası umumiyetle belirgindir. aşk üçgeni bu kez ensest enerjisi ve platonik aşk dolayımında kavranmaya çalışılır. popüler bir romandan uyarlanan ticari bir işse de garip bir çekiciliği vardır. yalın bir anlatım, yine gösterişsiz oyunculuklar, bazı güzel çerçeveler, ki italya, roma'da çekilen sahneler özellikle güzeldi.

    tabii bu filmlere merakımızı celbeden biraz da nostalji duygusu. bir zaman makinesi mesela beni 50'li yılların film mekânlarına ışınlasa, sonra varlığımı orada unutsa, diyorum hiç de fena olmazdı. 40'lı yıllar da olabilirdi. buna, "zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta, tanbûri cemil bey çalıyor eski plâkta"* sendromu da diyebiliriz.

    öteki atıf yılmaz filmleri:

    (bkz: bir yudum sevgi /@hanging rock)
    (bkz: cemo /@hanging rock)
    (bkz: dul bir kadın /@hanging rock)
    (bkz: düş gezginleri /@hanging rock)
    (bkz: hep o şarkı /@hanging rock)
    (bkz: kadının adı yok /@hanging rock)
    (bkz: utanç /@hanging rock)
  • -hıçkırık-
    bir rivayete göre birisinin sizi andığının habercisiymiş. kimin andığını bulmak için ise şüphelendiklerinin ya da istediklerinin adını sırayla sayıyorsun. hıçkırık hangi isimden sonra son bulursa demek ki sizi o kişi anıyordur.

    başka bir rivayete göre de insan vücudunda iç organlar büyürken hıçkırık tutarmış. sözde bu sebeple bebeklerde daha sık görülürmüş falan filan.

    bir de denir ki hıçkırığın son bulmasını isterseniz eğer; ya korkmanız gerekirmiş ya da vücudunuzda kulak burun gibi bütün delikleri kapatarak su içtiğinizde geçermiş ama bu deliklerden kasıt nedir bilmiyorum. nedense örnek olarak sadece kulak-burun ikilisi verilirdi.

    not; bu arada yazılanlar sadece çocukluğumuzda etraftakilerin bize söylediği şeylerdi. kesinlikle bir sağlık tavsiyesi ya da sorumluluk dahilinde değildir!
  • vagus veya frenik sinirlerin uyarılması sonucu da gerçekleşebilir. boktan bir şeydir.
  • geçirmek için kesin yöntem`:(bkz: #68052857)`
  • bende işe yarayan hıçkırık geçirme yöntemi şu şekilde:
    baş öne eğilir link nefese odaklanacak şekilde yavaşça nefes alınır. odaklanma kısmı önemli, 1-2 dk yapınca kesin geçiyor.
  • gecenin bu saati beni bir türlü uyutmayan illetti ki burada yavaşça su içip hıçkırığa denk getirme yöntemini okudum veeeee inanamıyorum sayın seyirciler işe yaradı!
  • orhan aksoy yapımı 1965 tarihli versiyon için konuşuyorum. özel ilgiyi hak eden bir film. film, epizodik bir anlatı, yani hiç o ordan oraya nasıl gitti, bu burdan oraya nasıl bağlandı uğraşmadan, sadece seçilmiş belli başlı sahneleri peşpeşe koyuyor ve zamanda ve mekanda sınırsız sıçramalarla bir olaydan diğerine geçiyor.

    tüm bu sahneleri de anlatıcının olayları anlattığı dış sesiyle bağlıyor. anlatıcının sesi o kadar etkin ki izleyicinin o sahneleri nesnel bir bakışla izleyip anlaması imkansıza yakın çünkü karakterler arasında diyalog yok gibi bir şey. hani gerçekten de romanı alıp filme çekmiş, çekerken de romanı filmde okumaya devam etmişler gibi bir sonuç var elimizde.

    kartal tibet nerden çıkıyor, ediz hun niye gidiyor, niye dönüyorlar, ne yapıyorlar o aralarda hiç dert değil. bize ne? o bağlantıları, arada denk gelirse anlatıcıdan öğreniyoruz, o anlatmazsa bilmiyoruz, gerek de duymuyoruz.

    her sahne, her kesme başka bir acıya, başka bir drama, başka bir hıçkırığa açılıyor. peşpeşe gelen sahnelerde o kadar yoğun üzüntü, acı, keder ve umutsuzluk var ki ekrandan insanın üzerine boca ediliyor gibi. tam bir deli işi bu film. kerime nadir gibi vaktiyle ülkenin yarısına melodramın en nadide örnekleri olan romanlarıyla travma üstüne travma yaşatmış birinin romanı da ancak böyle uyarlanırdı herhalde. o anlamda başarılı bulduğumu ifade etmem lazım.

    filmin bence en tuhaf sahnesi, filmin sonunan doğru nalan'ın hasta yatağında ediz hun'a mektup yazarken kamera orta çekimden çıkıp uzak çekime geçerken yatağın ayakucunda neyzenin ney çalarken çerçeveye girdiği sahnedir. alternatif olarak, son sahnede kadıncağızı kucaklayıp yataktan çıkararak deniz kenarına taşıması gelebilir. film estetiği dışında hiçbir açıklaması, gereği, anlatıya katkısı yok. öyle bomboş bir sahne. fon güzel olsun hesabı düşünülmüş, uygulanmış. bizim sinemamız bir başka gerçekten.
  • aç karnına attığım acı biber turşusu sonucu başlayan, 3 saattir devam eden ve beni artık sinirden kendi kendimi dövmeyi düşündüren durum. hiçbir yöntem işe yaramadı. nefessizlikten bilincimi kaybediyordum az kalsın. diyaframının amk. 3 bardan su içtim, evde kesme şeker ve limon yok. son olarak kendi kendimi korkutmayı deneyeceğim. nasıl olacaksa artık. zaten olmayan yaşam kalitemi iyice düşürdü.
  • kanal d nin ilk günlük dizisi.oyuncular çok başarılı.sürükleyici olmuş.bence tutar
  • reklam kokan entrylerin dolaştığı dizidir. arkadaş bu uyduruk işi kim izler biri bana izah etsin hele. diyaloglar bu kadar mı kötü olur. yazık kanald'ye gerçekten yazık. cast yaparken hiç oyunculuklara bakmıyor musunuz! sonra gündüz kuşağı neden kadın programları izliyor. böyle dizi koyarsanız gündüz kuşağına kadın programı izlerler tabii. vallahi kadın programındaki paralı askerler çok daha iyi oynamıyorsa ben de bir şey bilmiyorum.
hesabın var mı? giriş yap