• ''içine doğduğu dünyanın kurumlarıyla bağdaşmayı öğrenemeyen, iletişimsizliğin karanlığında yaşayan on altı yaşındaki bir genç kızın öyküsü''
    okuduğum çoğu romanda kendimi en az bir karekterle özdeşleştirmekten alamadığım zamanlarda elime nereden geçtiğini hatırlamadığım bu kitap; iç sesimin, ' hah işte bunda da bir karekterle özdeşleştir bakalım' dediğini çok iyi hatırlarım. nihayet özdeşleştirme yapamayacağımı düşündüğüm bir kitap geçmişti elime. gerçi bu konuda beni hayal kırıklığına uğratmıştı. eğer amacım bu olmasaydı kitabın öncelikle adına ve daha sonra arka kapağını gözden gecirdiğim o zamanlarda hayatta okumazdım. sıkıntı böyle birşeydir. umulmadık zamanlarda umulmadık hareketlerde bulunup umulmadık tepkiler verdirtir. neyse kitabı elime alır almaz daha adına bakmadan arka kapağını okudum ve hedefime (özdeşleştirme) hizmet edebileceğini düşündüğüm için ön yüzünü çevirdim. yer yer mizah içeren, hızla okumaya başladığım deborah ın akıl hastanesine düşmesinin ve pek de bizden olmayabilen farkli iç seslerin hikayesiydi. kesinlikle beni sarmıstı gel gör ki cok umutlu olduğum bu kitap 18 yaşımda kendimi aşmam konusunda beni yine eksik bırakmıştı.
    bu kitap eğer biraz delirdiğinizi hissediyorsanız pek de tavsiye edebileceğim türden değil. herşeyin normalleştirildiği biricik dünyamızda aslında normal olmadığınızı anlamanız pek de iç açıcı bi durum olmayabilir çoğu zaman.
    not: kitabı altı sene sonra tekrar okudum. iyi veya kötü, güzel veya çirkin anormal olmak bazen insana kendisini özel hissettirebiliyor. isterseniz ‘deborah’ ya da ‘benjamin botton’ olun. (bu konu açılabilir tabii).
  • bu kitabı satın aldığımda henüz 14 yaşımdaydım. okuyamadan bir kenara koymuş olmamın sebebi budur umarım.
  • duyduğum en güzel sanat eseri ismi.
  • ilk okuduğumda "şaka lan bu!" tepkisini verdirtmiş, akabinde psikolojiye merak salmama sebebiyet vermiş, nihayet böylesi hayal gücünü geliştiren bir durumun delilik değil de "yazarlık" olduğuna hükmetmemi sağlamış enfes kitap. deborah'ın git gelleri, o mitolojik karakterler... kitap değil, "gül bahçesi".
  • şizofreninin ne olduğu konusunda ciddi ciddi birşeyler "hissediyorsanız" çok zevk alacağınız kitaptır. hissediyorsanız dedim, çünkü anlamak ve hissetmek arasında dağlar kadar fark vardır, bunu herkes bilir. greenberg'ün çok basit, sıradan gözüken bir cümlesinin altında bile tonlarca mana fark edilebilir. bu sebeple şizofreninin, sadece ve sadece olmayan şeyleri görmekten ve duymaktan ibaret olmadığını, sayesinde idrak edebileceğiniz nadir eserlerden birisidir zannımca.
  • karadeniz teknik üniversitesi tıp fakültesi hastanesi'nin acil servisinin alçı odasında bir doktor arkadaşımla bir yakınımın kol kırığıyla uğraşıyorduk.

    o sırada aynı odaya daha 15 yaşlarında genç, sevimli bir genç geldi. parmağı kopmuştu. parmağını da bir bezin içinde getirmişlerdi. doktorlar gelene dek yanında duracak kimsesi olmadığı için başucuna gidip durdum.

    - iyileşecek miyim, diye sordu.
    - elbette, diye cevap verdim.
    - parmağım gitti, kestim parmağımı, ne yapıcam ben şimdi, diye ağlamaklı bir hal aldı.
    - merak etme, dikecekler, iyi olacaksın, diye yanıtladım.

    o sırada bizi izleyen doktor arkadaşım beni kenara çekerek:

    - sana gül bahçesi vadetmedim'i okudun mu, diye sordu.

    bu soruyla birlikte parmağının dikilemeyeceğini anlamıştım. suspus kaldım. anlamsız bakışlarım tüm odayı doldurdu. saçlarını okşayıp:

    - endişelenme, doktorun gelecek, diyebildim.

    ona gül bahçesi vadetmemeliydim. ta en başından.
  • sizofrenik "takilan" gencligin basucu kitabi.
  • 3 yıl önce okumaya çalışıp başaramadığım ve şu sıra tekrar elime aldığım joanne greenberg kitabı. konusu etkileyici, fakat söylendiği gibi malesef akıcı değil. bunda çevirmenin rolü nedir bilemiyorum fakat insanı bambaşka bir dünyaya sürükleyen, zaman zaman deborah' a hayran bıraktıran kitap.
  • okuyup bitirdiğimden bu yana yaklaşık altı yıl geçmesine rağmen, farklı bir şeyler okumak için tavsiye istendiğinde dilimin ucuna düşen kitaptır. hikaye özellikle yarısından sonra zihninizi esir alır, kendinizi ciddi anlamda ruhsal bozukluğu olan biri olarak hissedebilirsiniz ki bu bunalma hali kitabı elinizden bırakmanıza engel olan etmenlerden en önemlisidir. sonlara doğru ise deborah'ın psikolojisinin toparlanmasına endeksli bir rahatlama hissi yaşarsınız. kitabın orjinalinde de var olan kurgu sıkıntısı öykünün özgünlüğü beslemekle birlikte türkçe çevirisinde de belirgin acemilikler olduğu gözardı edilemez. nitekim güzel kitaptır efendim, okuyunuz.
  • hiçbir şey ile belki arasında geçen mücadelenin anlatıldığı kitap.
hesabın var mı? giriş yap