• son satırını okurken, asimov sen küçük bir çılgınsın diyip hassiktir çektiren serinin yazım sırasına göre üçüncü kitabı.
  • ithaki, 2. baskı. çeviri: çiğdem şafak sf.66

    ...
    silah dürtükledi, ancak channis'in karşısındaki yüzde sadece gözlerdeki kıvılcımlar büyüyen öfkeyi ele veriyordu
    ...

    ben belli anlam düşüklüklerini tolere edebildim ama yani yeter.
  • ithaki'nin bütün seri çevirisi harikayken bu kitabının çevirisi bok gibidir. teşekkürler çiğdem şafak.
  • çevirisinde biraz acele edilmiş kitaptır. yeni baskılarında (bkz: ithaki)'nin bunu düzelteceğinden şüphem yoktur.
  • arkadaşlar fikriniz varsa farklı yorumunuz varsa belirtin papağan gibi çeviri çeviri he tamam anladık amk ya. her başlıkta aynı bok
  • vakıf serisinin başrol oyuncularından, kendi üyeleri dışında herkesten ve özellikle birinci vakıftan gizlidir. psikotarihle uğraşır, amacı gelişen olayları insanlık açısından incelemek ve iki imparatorluk arasında geçecek kaos dönemini kısaltmaktır, bu amaçla olaylara gizli gizli müdahale de eder gerektiğinde. üyeleri telepati ve düşünce kontrolü yeteneklerine sahiptir.
  • (bkz: vakıf)
    (bkz: imparatorluk)
    (bkz: hari seldon)
    (bkz: isaac asimov)
  • --- spoiler ---
    ikinci vakıf'ın yerinden bahsedeceğim. kitabı okumadıysanız yani devam etmeyin.

    serinin ikincisi kitap olan vakıf ve imparatorluk 'un "dönek" bölümünün başını okuduğumda eski görkeminden pek bir şey kalmamış galaktik imparatorluk'un baş gezegeni olan trantor 'un geçmişinden bahsedilirken öğrendiğim "trantor yağmalandığında imparatorluk kütüphanesinin sağlam kalması" bilgisine şaşırmıştım. imparatorluk sarayı bile işgal edilmesine rağmen gezegende yaşayan öğrenciler canları pahasına kütüphaneyi korumuşlar ve işgalcilerde neredeyse onlara acıyarak üniversitenin özgür kalmasını kabul etmişti. hatta bu bana fatih'in istanbul'u fethettiğinde ayasofya'ya sığınan romalıları affetmesini hatırlatmıştı. sonrasında serinin üçüncü kitabı olan ikinci vakıf'ın sonlarında kitaptaki kahramanlarımız ikinci vakıf'ın önce kalgan gezegeninde olduğunu düşünüyorlar ama sonrasında bunun aldatmaca olduğunu ve (çemberin ucu başladığı yerdir diyerek) ikinci vakıf'ın yerinin terminus olduğunu anlıyorlar. burada okuyucu olan ben yine de içimden "allah allah sanki eksik bir şeyler var." derken. kitabın son bölümüne geliyoruz ve yine her şeyin sahte bir finalden ibaret aldatmaca olduğunu, ikinci vakıf'ın hala aktif olduğunu anladığımda bayadır acaba diyerek şüphelendiğim şeyden emin oldum ve tamam işte (kütüphane olayını da hatırlayarak) kesinlikle trantor'da dedim ve tahminim doğru çıktı. "e bi zahmet kitabın sonuna gelmiştim. :))))) "

    şimdi kitapta en çok ikinci vakıf'ın yerini sonlara doğru tahmin etmem hoşuma gitti.
    neden mi?
    çünkü asimov reis kitapta biz okurlara ipuçları bırakırken bunlar saçma sapan yerlere gidip de alakasız bir sonuç çıkmıyor. başka başka sonuçlara götüren ipuçlarından biri doğru çıkıyor ve mesele bizim doğru ipucunu seçip doğru seçeneği tahmin etmemize kalıyor. ama bunu türk yazarlarında hiç göremiyoruz. mesela ahmet ümit yazdığı bütün polisiye kitaplarında bu hataya düşüyor. önce bize bir sürü ipucu ve şüpheli sunuyor sonrasında ise verdiği bütün ipuçları ile tamamen alakasız bir sonuç çıkartıyor ve bunu polisiye kitabında yapıyor. katili genellikle tesadüfen hem de kitabın kahramanı olan komiserin bir tanığı olarak buluyoruz. özellikle beyoğlu'nun en güzel abisi kitabında bunu o kadar kötü bir şekilde yapıyor ki ahmet ümit'in ne kadar vasat bir yazar olduğunu anlıyoruz. yada asimov'un ne kadar büyük bir yazar olduğunu.
    saygılarımla

    --- spoiler ---
  • (bkz: ithaki yayınları) tarafından çıkarılan çevirisi hakikaten sıkıntılı. sanki biraz acele edilmiş gibi. umarım tekrar elden geçer.
hesabın var mı? giriş yap