• ne yazık ki aynı zamanda birçok öğretiyi yerle bir eden kazanımlardır:

    * kimseye hak ettiğinden fazla değer verme,
    * her önüne gelenin yarasına merhem olmaya kalkma,
    * inanmış görün ama her an tetikte ol,
    * güçlünün yanında yer al,
    * hayatın merkezine kendine koy.
  • tecrübe midir yoksa muhteşem ilişkinin sırrını mı buldum bilmiyorum. geçen gün zamanım boldu, düşündüm biraz bu konuyu, hafızam da berbattır ama aklımda kalan iyi ilişkilerimin tümünde (aşk, iş, arkadaşlık) sonuç aynı noktaya çıkıyor: "mizah duygusunda uyum"

    bahsettiğim şey "kadınlar kendini güldüren erkeklerden hoşlanır" kadar yüzeysel bir şey değil. ikili sohbetin tamamına hakim olan o akışkanlık. hiç köşe, pürüz yok gibi, her şey smooth. birbirini anlayabilme ve ortak bir düşünce balonu oluşturma gibi.

    ancak maalesef bu olmayınca olduramıyorsun. birini çok beğeniyorsun diyelim, sana çok çekici geliyor, delirtici güzel kokuyor ama konuşmaya başlayınca iki farklı lisan kullanmak kadar sıkıntılı oluyor süreç. ittiriyorsun, kaktırıyorsun ama yürütemiyorsun.
    bazen de tam tersi oluyor, hiç tipin değil ama konuşmaya bir başlıyor, sanki sonraki cümleyi sen söylesen anlam bozulmayacakmış gibi tanıdık geliyor. suratında istemsiz bir sırıtma oluşuyor, "ahan da buldum yine manyağı" sevinci yaşıyorsun. bu tiple kavga etmesi bile zevkli oluyor. ister ye ister yanında yat durumu.

    bu işlerden anladığımı söyleyemem ama kendi sırrım, tecrübem bu. taze keşfettim, koşa koşa geldim yazıyorum: ortak mizah duygusunu yakaladığın insana çök.
  • 1- kesinlikle 4s
    2- daha çok sevenin kaybetmesi.
    3- dışarıdan normal gözüken insanların, kişilik bozuklukluklarının, takıntılarının hatta deliliklerinin olduğu gerçeği...
    4- ayrılıkla başlayan bir ilişki, ayrılıkla biter.
    5- taraflardan birinin yalnız kalma korkusu varsa, o ilişki çıkmaza girse bile gereksiz uzar.
    6- içinde hiç bir şeyi tutmaman gerektiği
    7- karşı taraf kızmasın diye yalan söylememek gerektiği gerçeği
    8-aileyle ve arkadaşlarla uyum sağlamayan sağlamak istemeyen sevgiliyle bu işin yürümeyeceği.
    9- bir kere bile ciddi bir şekilde ayrılık konuşuldu mu bir gün ayrılındığı gerçeği.
    10- ne bok yerse yesin, eğer yalnızsanız, son sevgilinin özlendiği gerçeği...

    işte bunlar hep top 10. hep anket. deprem oldu lan bunları yazarken. neyse geçmiş ola.
  • ilişkilerde insanlar ikiye ayrılır.

    yani birlikte olur sonra ayrılırlar. benim edindiğim en temel tecrübe bu. ama siz illa tasniflendirelim şunları diyorsanız onun da kralını biliriz ki kendisi aristo’dur. canlıların sınıflandırılması diyorum. kendisinin yaptığı sınıflandırma rönasansa kadar geçerliliğini korumuş. ‘’düşünen hayvan’’ demiş bir de bize biliyorsunuz ki bu rönesanstan sonra da geçerliliğini koruyor. bazıları düşünemiyor ki, seviyeyi düşürmenin manası yok. laf sokmaktan hoşlanmam.

    ne dedik, sınıflandıralım: ilişkilerde, insanlar ikiye ayrılır; sizi seven insanlar ve diğerleri. dii adırs. bu kadar. dets oll. arada da başka değişkenlerin zerre kadar etkisi yok duruma. seviyorsa yapıyor, sevmiyorsa nanay. ağzıyla kuş tutabilen var mı bilmiyorum ama etkileneceklerini sanmam. insan sevdiğine bahçe. sevmediğine soğuk mezar.

    ''hüseyin beni sever, ama belli edemiyor.''
    eder canım eder ben de onu diyorum da sen o değilsin işte.

    ''ares cooldur, öyle aramayı, mesajlaşmayı sevmez hiç.''
    ares arayacağını çok da güzel arıyor, pek de güzel arıyor minik kuş. seni arayası gelmemiş. (bu arada bu aresleri elbet cümle içinde kullanacağımız günler yakın. siz çocuklarınıza isim koyarken iyi. biz söyleyince rererö. )

    ''altan çok yoğun çalışıyor,pek zamanı yok.''
    bilemiyorum altan bir işler çeviriyor olmasın. (bu arada tanıdığım tek altan, canım arkadaşımı üçüncü kez aldattı ve nihayetinde, şahit olduğum nikah akdini resmi olarak sonlandırdılar. evlenirken şahit var, boşanırken yok. iyi şeylere şahit göstermek gerek de kötüler kesin bilgi mi? şahitsiz, net. )
    örnekler çok, örnekler sonsuz.

    elbette her ilişki kendine has. kişilerin başkalarıyla, hatta aynı kişinin aynı kişiyle ilişkisi bile, farklı zamanlarda farklı dinamiğe sahip. neden? hayat, ırmak malumunuz. herakleitos iki bin beş yüz yıl önce, efes dolaylarında çözmüş; aynı suda ne işim olur, yıkanılmaz! değişiyor. ama bence dünya kurulduğundan beri şu kural hiç değişmedi, sevgiyi göstermenin bin bir yolu var. ama sevgisizlik tek bir yolla anlatılır. sevmeyen insan ilgi göstermez. aramaz, sormaz, umursamaz. kolay anlaşılır bir şey esasen, aslında şanslısınız.

    tabii bunlar, ilişkiler için. bir de yoksa, siz var sanıyorsanız ama yoksa.. bir arkadaşım, kendisini hiç aramayan sevgilisine ‘’beni bir daha arama’’ diye yazmış, sonuç malum, çocuk buna bile cevap vermemişti. bu durum mesela. insanlar o durumda sanırım ‘’hiçe’’ ayrılır.

    bazı anlar olur ki, yokluk, çokluk sayılır.
  • bazı ilişkiler sonsuza kadar sürmesi için degil, sonsuza kadar sürecek ilişkiyi bulduğunda yürütebilmek için yaşanır.
  • yeniden aşık olunduğunda tamamen unutulan tecrübedir..
  • açık ve net; kendini kaptıran kaybeder.
  • kimse vazgeçilmez değildir.
    kimse son şansınız değildir.
    kimse sizden daha değerli değildir.
    kimseye sonsuz güven duyamazsınız.
  • zamanlamanın her şey olduğu.

    bundan birkaç sene önce bir arkadaşım üniversitede okurken tam da istediği gibi* kızlarla karşılaştığını ancak o yıllarda o kızların değerini fark edemediği için yaptığı saçma sapan* hatalar yüzünden yollarının ayrıldığını; geçen zaman, edinilen tecrübelerle o kızların değerini sonradan anladığını söylemişti. sonra da bir daha o türden kızlara rastlamadığı için uzun süredir ciddi bir ilişkisinin bulunmadığını ifade etti. bu kısmı ucu açık söylemişti, çünkü benim o istediği türden biri olduğum ihtimalini saklı tutuyordu. benimse o yıllarda ne birine hayatımda yer açma hevesim ne de birine emek verme/sabır gösterme isteğim vardı. birbirimizden beklentimiz uyuşmadığı için bir süre sonra görüşmeyi bıraktık. sosyal medyada halen takipleştiğimiz için geçen aylarda bir ilişkisinin olduğunu öğrendim. birkaç gün önce de nişanladığını. fotograftaki kişi istediği türden birine benziyordu. çok vakit geçirmesek de samimiyetine inandığım değerli biriydi benim için. onun adına sevindim. ama sonra şöyle düşünürken buldum kendimi. aslında doğru zamanlarda birbirimizin karşısına çıksaydık pekala sürdürülebilir bir ilişki ihtimali vardı. ama zamanlama yanlıştı. olmamıştı. kaçan balık meselesi değil bu. o zaman verdiğim kararın pişmanlığını da duymuyorum. çünkü kendimce rasyonel gerekçelerim vardı ve bir şeylerin değişmesi için o dönemin öyle geçmesi gerekiyordu.

    ama şu da bir gerçek. bugün onunla tanışsaydık muhtemelen daha farklı olurdu. en azından bir deneme cesareti gösterirdim. sonra şöyle bir düşündüm, bütün ilişkiler böyle aslında. zaman bizi bir şeylere hazırlarken bazı şeylerden de uzaklaştırıyor. buna ister kader diyin ister şans. bence her şey zamanlamadan ibaret.
  • şayet kavga / gürültü değil de, baştan kırmızı çizgileri konmuş huzur dolu bir birliktelik istiyorsanız şunları yapabilirsiniz:

    1) yapmasını istemediği bir şey için ona ısrar etmeyin

    2) yapmak istediği bir şey için engel koymayın

    3) yapmak istemediğiniz bir şeyi zorla yapmayın

    4) yapmak istediğiniz şeyler için kendinize izin verin

    5) karşı tarafın özgür iradesine müdahale etmeyin, kendi özgürlüğünüze de dokundurmayın

    6) kaybetmekten korkmayın. sevmek ile birlikte olmayı tercih etmek çok farklı kavramlardır. kaybetmekten korkarsanız ya karşıdaki insanı kaybedersiniz ya da ilişkide "kim olduğunuzu" kaybedersiniz.

    7) asla hiçbir şey için beklentiye girmeyin. sade ve basit yaşayın. "şunu yapmasını bekliyordum ama o tınmadı" gibi cümleler kurmak ya da duymak istemiyorsanız beklentiyi hayatınızdan çıkarın.

    8) karşılığında size bir şey yapması için istemediğiniz bir şeyi yapmayın. hiçbir şekilde fedakarlıkta bulunmayın, kimsenin de sizin için fedakarlıkta bulunmasını istemeyin. herkes eğer sadece ve sadece istediği şeyi yaparsa çok güzel bir şey gerçekleşir. artık kimse bir diğerine "bak ben senin için şunları şunları yaptım ama sen hiçbir şey yapmadın" diyemez. dese bile "eee, bunu istediğin için yapmıştın ama tatlım" deme lüksünüz olur.

    edit:

    9) karşılık beklemeden sevin. tek amacınız sevgi vermek olsun. ancak bunu yapmak için öncelikle işe kendinizi severek başlayın. başkasını sevmeden kendinizi sevin, başkasıyla ilişkiye girmeden kendinizle ilişkiye girin. başkasıyla mutlu olmadan da önce kendinizle mutlu olun.
hesabın var mı? giriş yap