• bir cuma günü tam istiklal marşı okunacağı sırada(hehe öğlenciyiz oğlum o zamanlar, sabahcılar pazartesi sabahı öğlenciler cuma akşamı istiklal marşını okuyordu hatırladın di mi?) pek de yüksek olmayan bir yere çıkan öğrencinin ''kendimi atıcam'' diye bağırması ve bunu engellemenin en güzel yolunun çocuğa taş atıp korkutmak olduğunu düşünen beden öğretmeni.
  • bu haftaki uykusuzda umut sarıkaya bana bir şeyi daha hatırlattı.öğretmen sınıfın uzun boylularıyla boyunu ölçerdi hangimiz daha uzunuz diye.
  • ilkokuldayken biz kız erkek diye ikiye ayrılıyorduk
    benim pipim vardı çok net hatırlıyorum
    neyse lafı uzatmayalım
    ben nerden duyduysam "erkeklik" diye bi kavram duydum
    tam olarak bilmiyorum ama, öğrenmek için cümle içinde kullanmam, tepkileri ölçmem gerekiyo haliyle
    böyle önemli bişeymiş, insana gurur verir bişeymiş gibi
    bi anlamı var zihnimde
    bulanık ama
    sonra bazı arkadaşlardan bu kelimenin bazı kullanılış şekillerini duyuyorum
    şaka yapmak için kullanılabiliyo mesela
    olum senin erkekliğin şöyle böyle
    sen erkek misin
    erkekliğine turp sıkayım senin
    gibi
    cümleler kurunca komik oluyo, şaka yani
    ben bunu öğrendim ya, ben de kullanacam, komik olacak felan
    gittim bi çocuğa
    dedim sen kimsin, erkek misin sen felan filan
    sonra çocuk üzerime yürüdü, itmeye başladı beni, sesini yükseltti
    "ben erkekliğime laf söyletmem lan" diye kükredi, dövüyodu az daha
    kutsal bi şeymiş bu erkeklik de

    şu durumda benim merak ettiğim şey bu çocukta bu erkeklik algısı nasıl oluşmuş acaba?
    nerden öğrenmiş erkekliğin kutsal olduğunu?
    erkekliğine laf söyletmemesi gerektiğini?
    kimden öğrenmiş?
    genç olsa diyecem kahvede batak oynarken öğrenmiştir
    yada askerde öğrenmiştir (orda öğretiyolar çünkü)
    ama daha okuma bayramını yeni yapmışız düşün
    bu çocuk ev ile okul arasında gidip gelir
    bir de arasıra top oynar sokakta

    nasıl öğrettiklerini çok merak ediyorum
    annesi birgün çocuğu çağırıp
    "mahmut sen bacaklarının arasında bir sorumluluk taşıyorsun" diye başlayan bir konuşma mı yapıyo mesela

    yada babası şöyle mi diyo "rıza yavrum bugün sana erkekliğin ehemmiyetini anlatacağım, hazırsan başlıyorum"
    - yaa baba örümcek adam var şimdi ona bakıyo
    - sikerim lan örümcek adamı, ne zaman erkek gibi davranacaksın oğlum sen?

    gerçekten anlamıyorum
    kendi ebeveynlerimi de anlamıyorum
    tüm çocuklar öğrenmiş erkekliği
    ben niye müfredatın gerisindeyim bu kadar? bana niye öğretilmedi?
    ben de istemem mi bacaklarımın arasında bir yiğitlik, bir bilgelik sembolü taşımak?
    konumu bozulduğu zaman gururla düzeltmek
    göğsüm dik
    alnım ak
    bu onuru bana neden yaşatmadınız ha! benim neyim eksikti!
    neden
    neden
    neden
    neden

    nedeeeeen
    üüühühühhüüüühühüüüü
  • hiçbir fırsatı kaçırmayan şark kurnazı tipler;

    ---

    “öğretmenim, zeki’nin burnu kanıyor” anonsuyla senkronik bir şekilde tüm sınıf, başı öne eğik, avcunu burnuna kapamış zeki’ye döner.

    öğretmenin “dışarı çıksın” izniyle zeki kapıya doğru yol alır. bu sırada zekinin kanamasını duyuran ve dünyanın en yardımseveri de zeki’yle birlikte kapıya vardığında, “zaten gidicem, yani gitmem gerek. hem bu halde kapıdan döndürülmem mümkün değil. ayrıca adam kanamalı, vakit kaybediyoruz” düşüncesiyle “öğretmenim ben de gidebilir miyim?” şeklinde sembolik olarak izin ister.

    öğretmenin “çık” izniyle kapının kapanması bir olur.

    üzerlerine kapanan kapıyla, çarpmanın toplama üzerine dağılma özelliğiyle baş başa kalan, havasız derslikte mahpus sınıf; geliştirmiş oldukları motor beceriyle tahtayı deftere eksiksiz geçirirken, diğer taraftan da zeki’nin üzerinden çıkar sağlayıp dersten çıkan elemanın yerinde olmayı düşlemeye koyulmuştur bile. “keşke önce ben fark etseydim de ben söyleseydim.” fikri, bir bir tüm sınıfın aklından geçiyordur. bu sırada tahtada konu daha iyi anlaşılsın diye kendini paralayan öğretmenin sesi kulaklarda anlamsız bir uğultudan başka bir şey değildir.

    ve çalakalem, deftere geçirilen o parantezin önünde, çarpım durumundaki 3’ten yay çizerek çıkan üç ayrı okun neden, parantez içindeki her bir elemana işaret ettiği ve diğer incelikler sınav gecesine kadar gizemini koruyacaktır, o da iyi ihtimalle…


    geçen dakikalara rağmen zeki ve yardımseverden henüz bir haber alınmamıştır. sektördeki bu boşluğu doldurma girişiminden hayli kazançlı çıkacağı, hesabını yapan genç bir girişimci “zekiyle feridun’a bi bakıp gelme” teklifinde bulunur fakat ne yazık ki girişimi ümit edilen sonucu vermez.

    sonunda zil çalmış ve ders bitmiştir. tenefüsün yarısında sınıfa gelen feridun, zeki’nin çantasını toplar ve olup biteni soranlara verdiği

    “zeki’yi evine götürcem, öbür ders yokum” cevabı kulaklarda yankılanırken, yerinde olmak için can atan, hayran bakışlar eşliğinde kuş olup uçar.
  • unutulmayan anılardır. mesela:

    tırnak kesme konusunda hassas olan kivanc1 bir gün tırnaklarını kesmeyi, daha doğrusu annesine kestirmeyi unutur. okula gitmeye yakın bir süre kala aklına gelir. ortalıkta ne anne vardır ne baba, kendi çabasıyla 3 parmağının tırnağını kesebilen kivanc1 okula gecikeceğini farkedince evden çıkar. o gün de sınıfta rutin tırnak kontrolü sırasında kivanc1 cinlik yapmaya çalışıp sadece tırnaklarını kestiği 3 parmağı öğretmenine gösterir ve olaylar gelişir, temiz bir sopa yenir.
  • ogretmenin vergi iadesi muhabbeti icin siniftan surekli fis istemesi.
  • ilk ve son anarşik duyguların canlanması,
    hocanın oturttuğu düzeni beğenmeyip dersi ayakta dinlemek
    bir şey olacağını sanmak
    gururlu ve onurlu filan hissetmek
    ertesi gün mal mal düzene göre oturmak.
  • "marko"

    okulun kapısının önünde çekirdek satan, kıvırcık uzun saçlı, kolunda deniz kızı dövmesi olan iri kıyım bir insan evladı idi marko. gerçek adı da bu muydu bilmiyorum.
    o bize cam bir kutunun içinden, çay bardağı ile ölçtüğü çekirdekleri gazeteden külahlara koyup verirdi. biz de ona 50 lira.
    eskiden elli lira küçük paraydı.

    almayın o adamdan esrar katıyor çekirdeğe, derdi bazıları.
    yalandı yalan olmasına da (komik de bir yalan hehe), o çekirdek esrar olsa bu kadar bağımlılık yapardı!

    aylavyu marko.
  • - ders ortasında öğretmene bir şey imzalatmak için sınıfa giren öğrenciye gülünmesi. neden yapıldığını da bir türlü anlamamışımdır.
  • eeeyvah ne yapmış, öğretmene söyliycem diye dolanan bir ispiyoncu vardı. baktım şimdi, facebooktan eklemiş, evli 2 çocuk annesi falan. hayat tuhaf vapurlar filan...
hesabın var mı? giriş yap