• lucye kim ayarlıyorsa bu buluşmaları ondan bir tane de ben istiyorum. 5 tane farklı ama hepsi bir şekilde belli özellikleriyle gayet çekici olabilen adamlar. (baseballcuyu saymasam mı) aptal ve romantik bir şekilde izleyip, ah ah desek de, kızın fazla şanslı olması kıllandırıyor insanı.
  • cnbc e bu pek güzel filmi yayınlayarak düştü düşecek durumda olan pek çok insana bir tokat atarak yere yuvarlamıştır.
  • filmin başını kaçırınca baş kahramanın 5 farklı karakter canlandırıp bu karakterlere göre nasıl sevgili adayları bulduğunu sandığım film. şöyle ki karakterin yaşadığı ilişkilerde ayrı ayrı çizdiği muhafazakar, entel, bunalım alkolik, salak sarışın, ezik tabloları bütün ilişkileri yaşayan insanın gerçekten de aynı kız olduğuna dair şüpheler uyandırdı. aranan en uygun erkek mi yoksa en uygun karakter mi anlayamadım gitti.
  • kimle evleneceğini en başta tahmin ettiğim film. profu olduk bu işlerin canım.
    ayrıca kız her adama farklı bir yüzüyle tepki verdiği için aslında olay adamlarda değil kızdadır. runaway bride filminde julia roberts nasıl her evleneceği adamın zevklerine uygun bir konsepte bürünüp yumurtasını bile onların sevdiği şekilde seviyosa bu hanım kız da hepsine farklı şekilde yaklaşmış, gerçek karakteri hakkında şüpheye düşürmüştür bizi.
  • lucy karakterini basbayağı ally mcbeal'e benzettiğim film.
  • david boreanazın papatyası fazla kaçmı$ saçlarının irrite ettiği, detaylara önem vermenin farkını ortaya koyan film.
  • ilk on, onbeş dakikasını kaçırarak başladığım film ama ekrana baktığım ilk dakikadan sonuna kadar gözlerimi alamadım. bayağı bir romantik komedi olmamış en azından...eğlenceli olduğu ile kalmayıp işin romantizm yönünü alt seviyede bırakmamış film. monica potterda bu rolü ile hayatımda gördüğüm ender güzel sarışınlardan oldu diyebilirim.
  • sabahın dördünde odada içilen fazlaca sigaranın kokusu çıksın diye pencere açılır, odada bulunarak zatürre olmayayım bari denilerek salona gidilir, televizyon açılır, sarışın ve de güzel bir bayan göze çarpar...

    "ulan hangi dizi ki bu?" sorusu bir süre sonra "film lan bu, ne ki acep?" sorusuna dönüşür. saç faciası david boreneaz amcanın hali görülerek kişi kendisiyle gurur duyar. o ne saç rengidir, adam zaten o kadar da yakışıklı değildir. o dur , bu dur... tam bünyeyi narsizm böcekleri saracak iken ne olur??

    sahne değişir, filmde monica potter ablamızın beş sevgilisinden biri olarak o adi, o karizmasına tükürmek istediğim, kıskandığım, kıskandığım evet kıskandığım gael garcia bernal çıkar karşıma! hem de monica ablamızla daimi bir sevişme ve öpüşme sendromu içinde debelenmektedir.

    gael abimizi gerzek bir holywood filminde ezik meksikalıyı oynarken görmek için yanıp tutuşan kişi, gerzek olmayan bir filmde hiç de ezik olmayan bir rolde görünce kendisini "allah belanı versin senin" diyerek canhıraş kapatır televizyonu, "çok şişkoyum ben, çok çirkinim ben, saçlarım da dökülüyor" dövünmeleriyle terkeder salonu, odasına doğru "hadi yallah "diyerek yol alır.
  • gecenlerde cnbc-e de yayınlanmıştı ve kaçırmıştım... ama bugun denk geldi bi şekil, izledim... ve eger içinde bulundugunuz durum, koşullar uygunsa filmin konusu hakkında pek cok yorum ucusucak kafanızda... insanın sadece kafasını karştırmaya yarayan, mutsuzmuş gibi başlayıp saf, temiz, guzel ve mutlu bir sonla biten klasik bir meg ryan filmi gibi... ama monica potter var lucy rolunde... cok tatlı, cok şirin... ve yasadıkları birer hayal ürünü gibi geldi bi an izlerken... ki senaryo ürünüydü... yani pek de bi fark yok aslında... sonuç olarak denk gelirse izlenebilir bi film... mutlu bi film... ama izledikten sonra da kesinlikle havasına girilmemesi gereken bi film... çünkü bi film! ve sonuçta dogru olan sey su ki eger film degilde gercek hayatta olsaydı ve bi kadın mükemmel oldugunu düşündüğü bi erkek tarafından asansörde onca kişi arasında olabildigince asalayıcı bi sekilde terk edilseydi sanırım ardından o ruh hali içersindeyken hayatına giren onca kişi acısından o kadar şanslı olamayabilirdi... ya lucy o adamın mukemmel oldugunu düşünecek kadar aptaldı ya da senaryo gerçeği yansıtamayacak kadar iyimserdi... ama bi an için eglendirdi o ayrı! bilinç altına hitab eden aşırı mutlu amerikan filmleri furyasına bir baska örnek işte... ama ben karar verdim artık böyle filmler izlemicem... cunku senaristler yalan söylüyor... inanmayın! ne mükemmeli ne de dogruyu... sadece yarın ne yapıcaktım hangi faturalar vardı, acaba nasıl bir ders calışma planı ayarlasam falan diye düşünün... cunku böyle mutlu sonlar insanın kendi hayatındaki olabilitelerle kıyaslandıgında sadece daha da mutsuz ediyor.
  • monica potter denen şirinlik muskası hatunu tanımamıza vesile olmuş filmdir. meg ryan gibi 50’sine merdiven dayamış teyzeler artık romantik komedi çekmesinler mümkünse, bu abla gibi insanların yolunu açsınlar.

    --- spoiler ---

    film, beş ayrı erkekle beş ayrı randevu macerası yaşayan ve her birinden farklı birşeyler kapıp en sonunda kendisi için doğru erkeği bulan lucy’nin hikayesini anlatıyor. en sonunda kibar, düşünceli ve sevimli barry de karar kılıyor ki zaten bu barry denen karakter hatunun yatak odasının karşısındaki duvarı bir sinema perdesine çevirmek suretiyle nostaljik bir film gösterimi yapmış, hatunla beraber bizim de aklımız almıştır. o kadar romantik komedi izlemiş ve bunlardaki her türlü klişeyi, hatun tavlama numarasını görmüş biri olarak arkadaşı daha doğrusu senaristleri kutluyorum. hatun mükemmel erkeği değil doğru erkeği seçmiş, mükemmel erkek olarak görülen en son adayın -ki isimi luke’du yamulmuyorsan- aslında ne kadar öküz olduğunun altını çizmiştir. zaten saçına meç yaptıran heriften hayır gelmez, filmin bize verdiği en önemli mesaj da budur bana kalırsa.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap