• iş yerinde çalıştırılan işçiye gerekli protein ve mineral desteği verilmek zorundadır. nasıl olsa evinde bulgur pilavı yiyor diye insanlara 365 gün bulgur pilavı yedirelim o zaman... bu zihniyetteki insanlar ve sosyoekonomik durumlar sebebiyle asgari ücrete çalışan ve çocuk okutan kişiler evlerinde bulgur pilavı ve mercimek çorbası ikilisine mahkum kalıyor zaten.
    edit: imla
  • sen geldin diye pirzola mı pişirecekti sana. kaldı ki o zaman da evinde pirzola yiyen adama ben nasıl yemek beğendireyim derdin.
  • önemli olan bulgur pilavını koymak değil, o bulgur pilavı hangi bulgurla, hangi salçayla, hangi yağ ile yaptığındır. özetle kalitesidir, şeklinde özetlenecek bir durum yüzünden eleştirilen işçi.
  • şerrefsiz ve de kahpe patronu asgari geçim indirimini cebine attığı, fazla mesai ücreti ödemediği, bankadan ödediği 1400 liralık asgari ücretin 400 lirasını elden geri aldığı, senede sadece %2 zam yaptığı, "yan hak" kavramından habersiz olduğu, sgk primlerini düşük ücretten yatırdığı, maaşı ödemeyi geciktirdiği için evinde bulgur pilavına talim eden işçidir.

    oldu olacak küspe koysaydın adamın önüne; "bu ne?" diye sorarsa "evinde bunu buldun da mı yemedin lan it?" derdin hem; evine götürdüğü maaşı senden aldığını unutarak; pezevenk herif.
  • staj yaparken de hep şaşırırdım bu duruma,sabah kahvaltı yapıp geliyoruz ama daha saat 12 olmadan yemek konuşulmaya başlanırdı.bunu anlattığım babam "çalışan bir yediğini bilir kısmayacaksın ne istiyorsa yesin"tarzı bir laf etmişti.gün oldu devran döndü patron oldum.
    yemekler düzene girsin diye bir firmayla anlaştım.4çeşit mis.ben de aynı yemeği yiyiorum ve gayet güzel ama elemanımın biri kutunun kapağını açmıyor.direk çöp.be kardeşim evde ne yiyorsun diye ister istemez düşünüyor insan.neyse ben onum yemeğini iptal ettim ,verdim eline parasını ne yerse yesin diye.bakalım ne yiyecek dedim.ve resmen bir haftadır tavuk dürüm yiyor. bu muydu?bence inatlaşıyorlar para mevzusu değil.benim kafam rahatladı tavsiye ederim.
  • bir parça çalışanların şımarıklığından kaynaklı durumdur. bizde yemekten değil içme suyundan şikayet gelirdi tam 3 firma değiştirdiler bana yok bu kokuyor diye diye. ( anzer su , ovacık su erikli ) sonunda sen hangi markayı kullanıyorsun söyle ondan alayım dedim en çok şikayet edene, biz musluktan içiyoruz dedi.

    ayrıca patronumuzda bizimle aynı yemeği yiyip aynı suyu içiyor.
  • bazı firmalarda çıkan yemekler kötü.

    ama bazı firmalarda iyi yemek çıkmasına rağmen, ayak yapıyorlar. çünkü işçi ücretleri çok düşük. ve yemek şirketine ödenen paranın da kendilerine verilmesini bekliyorlar.

    bence bu yanlış hesap. çünkü kimse o paralara karnını doyuramaz.

    ama işte umut denilen de bir şey var. "peynir ekmek alırım, belki aradan para arttırırım" gibi.

    e bir de özgürlük denilen birşey de var. adamın kendi başına aldığı peynir ekmek, patronunun önüne koyduğu tavuktan daha lezzetli olabilir.

    yalnız işte, ekonomik özgürlüğün ekmek peynire inmesi acı.

    işin bir de başka bir yönü daha var.

    bu ülkede en çok izlenen yemek programı oktay ustaydı. oktay usta, karnıyarık tarifi yapar. şu dünyada karnıyarıktan daha türk bir yemek olabilir mi?

    yada şöyle sorayım, tüm gençliğini, gelecekteki ailesini beslemek üzere eğitimle geçirmiş kadınlar neden karnıyarık tarifi izler?

    yanıt veriyorum. çünkü bilmiyorlar.

    anadolu'nun bolluk ve bereket içerisinde olması, küllüm yalandır. kıra gidip iki gözleme yediğiniz zaman, köy mutfağının henüz daha keşfedilmemiş, bin bir lezzetlerle dolu olduğunu sanıyorsunuz. yok öyle birşey.

    adamın mutfağı, kuru baklagil, biraz sebze, hamur işi ve tarhana.

    yemek firmalarının getirdiği yemekler bile adam için oldukça fantastik.
    alışık olmadığı için yemiyor.
  • bizim şantiyede de yıllardır süregelen durum. mutlaka begenmeyen cikiyor. asci degisiyor, bu sefer baskalari begenmiyor. malzemeden de kismiyoruz. en iyi sebze, meyve, yağ vs vs kullaniyoruz. cozumu buldum ama.

    - sefim, yemekleri begenmiyoruz.
    + tamam. ascilik sistemine son veriyorum. cateringle anlasacagim.
    - oley. sagol sef.

    1 ay catering yemek getirir.

    - sefim, yemekleri begenmiyoruz.
    + tamam. catering sistemine son veriyorum. asci getiriyorum.
    - oley. sagol sef.
  • daha önce 2 farklı yerde işçi olarak çalıştım daha sonra da aile şirketine dönüş yaptım. burada yazmamın sebebi hem fikrimi beyan etmek hemde diğer yazarlardan fikri olan varsa öğrenmek.

    işçi olarak çalıştığım yerlerden bir tanesinde yemeği şirket yemekhanesinde veriyordu, diğerinde ise yemek ücreti veriliyordu ve seçim işçiye bırakılıyordu. ilk çalıştığım yer büyük bir yer, çok çalışan olması ve şehir dışında olmasından dolayı yemeğin verilmesi mantıklıydı. yemek menüsü çeşitliydi. bir gün sebze bir gün et yemeği çıkıyordu. sevmediğim yemek çıktığı zaman evet yemiyordum ama bu iş yerinin hatası değildi. hiçbir zaman problem etmedim. yemeğin yağı, suyu, eti, sebzesi vb. midemi rahatsız etmedi. kokusu hiçbir zaman kötü değildi vb. hiçbir zaman bu konuda şikayetim olmadı. evet beğenmediğim yemek çıkıyordu ama bu benim sorunumdu.

    iş veren tarafına geçtiğim zaman, kendim de işçi olarak çalıştığım için çalışma arkadaşlarımı anlayabileceğimi düşünmüştüm. yanılmışım. burada da yemek konusunda şikayet geliyor. bazı kişiler yemekleri hiç beğenmediğini ve yiyemediğini belirtiyorlar. aynı yemeği paylaşıyoruz ki ve ben severek yiyorum. 2 gün art arda aynı yemek çıkmaz ve bir gün sebze yemeği varsa diğer gün mutlaka et yemeği çıkartılır. beğenilmeyen kısmı sorduğum zaman somut hiçbir cevap alamadım. somut bir konu olsa direk değiştireceğim çünkü. evet bende ilk yazan arkadaş gibi evlere ziyarete gidiyorum, iş yerinde verilen yemek kalite bakımından çalışanların evlerindeki yemeklerden daha iyi durumda. kabul edileceği üzere her gün kebap veremeyiz. bu durumda memnuniyet nasıl sağlanabilir? bu konunun artık art niyet taşıdığını düşünmeye başladım. örnek olarak toplu taşıma araçlarında bazılarının bilerek zarar verdiğini görürsünüz, aynı davranışın iş yerinde huzur bozarak gösterdiğini düşünüyorum. bu konuda cidden düşünmüş fikri olan yazarlar varsa fikirlerini dinlemeye hazırım.
  • hümanizm, sosyalizm ve komünizm kasanlar diyeceklerini dediyse biraz da ben bir şeyler söyleyeceğim.

    yöneticiliğini yaptığım fabrikada her şey kanununa nizamına uygundur. haftada 45 saati tamamlamak üzerine çalışılır. fazla mesailer hafta içi %50 ve hafta sonu %100 verilir. maaşları günü gününe banka hesaplarına yatırılır. iş kıyafetleri ve iş güvenliği elbise ve ekipmanları tam verilir ve 3m gibi en kaliteli firmalardan birinden alınır. avansı, mazeret izni, yıllık izni, düğünü, bayramı, cenazesi ve benzeri durumlarda yardımcı olunur. servisleri vardır, öğlen yemeği 5 çeşit verilir ve mesaiye kalanlara akşam yemeği de verilir. iş yeri hekimimizden tutun da işçi sağlığı ve iş güvenliği personelimize kadar kadromuz tam. yıllık detaylı sağlık taramalarımız yapılır. sonuçlar değerlendirilir ve önlem almak gerekiyorsa faaliyete geçilir. bunları firmanın işçiye yaklaşımını anlamanız için söylüyorum.

    personel sayımız, beyaz yakalı (idari) olarak 15, mavi yakalı (işçi) olarak 60 kişi. yemeklerimiz çok yakınımızdaki bir yerel firmadan geliyor. öğle yemeği çorba, ana yemek ve yanına pilav / makarna ve benzeri, tatlı/meyve ve yoğurt olmak üzere 5 çeşit.
    firma çok yakınımızda olduğu için çalışan herkesin her an gidip denetleme, kullandıkları ürünleri görme şansı var. hangi marka ürün kullandıkları, son kullanma tarihleri, hijyen konularında ara ara habersiz gidip denetleniyor da. yemekler çalıştığımız sektörün gerektirdiği kalori hesabına göre yapılıyor ve dağıtılıyor. istisnasız herkes aynı yemeği yiyor. bu arada iş yerinde patron yok. biz bize şeklinde bir ortamımız var. gel gör ki 15 kişilik idari kadro yemeklerden memnunken, 60 kişilik işçi grubunu hiçbir şekilde memnun edemiyoruz.

    biri yemekler soğuk diyor diğeri sıcak. kimi ekmekler dilimlensin diyor, kimisi ekmekler tüm gelsin diyor. kimi yemekler et ağırlıklı olsun derken bir kısmı da sebze ağırlıklı istiyor. kimisi paslanmaz metal tabaklar isterken, bazısı beyaz mika tabaklardan istiyor. kimisi tuzlu diyor, kimisi tuzsuz. kimi ekmekler bayat diyor, kimi hamur olmuş diyor. bazısı et yemekleri çok yağlı derken bazısı yağsız yemek mi olur diyor. bunun gibi daha neler deniyor neler...
    yemeğe ödenen fiyatlar da burada bazılarının konuştuğu gibi 3 lira değil. bir kişinin öğle yemeği 7 liraya mâl oluyor.

    sürekli itiraz eden bir kaçına yemek parasını veriliyor adam o para cebine kalsın diye evden ekmek arası tulum peyniri, domates getirip yiyor. ama iş yerinde yediği 5 çeşit yemeği beğenmiyor.

    benim yorumlamam işçilerdeki yemek beğenmeme nedeninin yemeğin iyiliği yada kötülüğünden ziyade kültür seviyesine dayanması şeklinde. gün görmüş ve daha kültürlü olan kesimde yemek beğenmeme yada yemek seçme olayının yok denecek kadar az olduğunu gözlemliyorum. ama işçilerin bir kısmında öyle değil. beni çeşit çeşit sevdiğim yemeklerle havyan gibi doyurmalısın mantığı var. ama 60 kişinin her birinin sevdiği birbirinden farklı. iş yeri ne yapsın?
    bu insanların bir kısmı olaya art niyetli bakıyor bir kere. dolayısıyla bu zihniyetteki adamları her gün nusrette yedirsen 10 gün sonra oraya da laf söyler.

    buna bir örnek olarak bir anımı da yazayım. büyük bir firmaya ziyaret için gittiğimde orada öğle yemeği yedik. 5 çeşit yemeği var ve ayrıca salata barı, içecek ve tatlı reyonu var. yemekleri de oldukça güzeldi. laflaşırken yemeklerin güzel olduğunu personelin bu durumdan memnun olup olmadığını sordum. aldığım yanıt ise;
    daha öncesinde 8 çeşitmiş ve hepsi seçmeliymiş. yani çorba alacaksan 2-3 çeşit çorbadan istediğini seçiyorsun. yemek alacaksan 2-3 çeşit içerisinden seçiyorsun. tatlı alacaksan 2-3 çeşit, içeceklere varana kadar öyleymiş. orada çalışanlar bir gün toplanmışlar ve yemeklerden şikayetlerini dile getirmek için eylem yapmışlar. bunun üzerine firma da kızıp şeçmeli yemeklerin sayısını düşürmüş.

    yani her firma öyle 3 liralık boktan yemekler vermiyor ama yine de yemek beğendiremiyor. eğer 3 liralık yemek veriyorsa oradan koşarak uzaklaşın zaten...
hesabın var mı? giriş yap