• aslında türkiye'nin genelinde var bu problem ama neden kimse üstüne gitmiyor bilmiyorum. kaldırımlar o kadar dar ki, iki kişi yanana yürüyemiyoruz. birde üzerine reklam tabelaları, aydınlatma, bakkalların dondurma dolapları, manavların domates kasaları, plansız dikilen fidanlar ve kaldırımlara park eden araçlar eklenince insanlar yoldan yürümek zorunda kalıyor. resme gerek yok , çünkü sürekli görüyorsunuz.

    yeni yapılanma olan yerlerde de kaldırımlar o kadar dar ki özellikle kağıthane'de reklam panolarına insanlardan daha çok değer veriliyor.

    bu şekilde bir tek ben mi düşünüyorum? yoksa benim gibi düşünen arkadaşlar var mı merak ediyorum. herkes normal tek şizofren bensem bende artık huni takıp yoldan yürüme alıştırmalarına başlayacağım, tşkler.

    edit : imla
  • bir ülkenin geri kalmış olduğunu anlama yolları'na örnek teşkil eden hadisedir aynı zamanda.
  • istanbul'da artık geniş ve ferah yer olmamasının yanında pek bi' önemi yoktur.
  • "yan yana yürümeyelim diye dar yapılmıştı kaldırımlar. ve yine yan yana yürümeyelim diye dar kafalıydı insanlar. ve sırf dardı diye kafalar, düşünmeyi bırakıp sevmeyi denedik, sarılmak yakar bizi" deyip aşkı hep, uzaktan sevdik."
    -charles bukowski-

    hayır olsun bi romantizmdir gidiyorum bu sabah. bahar etkisini gösteriyor.
  • istanbul'un sur içinde kalan kısmı için bir nebze olsun anlayış gösterebilirim. zira o bölge yüzyıllardır kalabalık bir yerleşim yeri ve ticaret merkezi. vakti zamanında at arabası geçecek kadar yol yapmayı yeterli görmüşler. geçmişten gelen şehir yapılanmasını değiştirmek zor ve maliyetli olabilir (imkansız değil elbette, fakat zor).

    fakat bir türlü anlayamadığım bir konu beylikdüzü/esenyurt gibi, tuzla gibi, bahçeşehir gibi komple sıfırdan inşa edilen bölgelerde kaldırımların olmaması.

    arkadaş esenyurt'ta 30 katlı binaların olduğu siteler var. bir site içerisine 5 tane bina var. yani toplamda bir site içerisinde 1200 tane daire var. her dairede 3 kişi yaşasa 3600 kişi yapıyor. 3600 kişinin yaşadığı sitenin etrafındaki kaldırım sadece 1(bir!) insanın yürüyebileceği şekilde inşa edilmiş. bahsettiğim bölgelerde siteler peş peşe dizilmiş vaziyette. yürümek imkansız.
  • standart kaldırım mesafesi iki metre olması gerekirken, istanbul'da bu mesafe bazen otuz cm'ye kadar iniyor. neden? dükkanların önüne koyulan malzemeler, kafeteryaların masaları falan derken yaya olarak bizlere de yoldan yürümek kalıyor işte. türkiyenin özeti!
  • geniş kaldırımlara araba parkediliyor
  • taşına toprağına "altın" yakıştırılması yapılan ve sırtında haddinden fazla eğitimsiz insan taşıyan bir kent için oldukça sıradan bir durumdur. zira bir kent ve o kentin insanları hakkında fikir sahibi olmak istiyorsanız, o kentin sokaklarına ve kaldırımlarına bakın; eğer sokakları pis ve kaldırımları dar ise, orada yaşayan insanların çoğu, umursamaz ve eğitimsizdir.
  • sadece dar değil. neler yok ki:
    - yerden en fazla 10 cm yüksek olması gerekirken 30 cm yüksek çoğu. kaldırımda mı yürüyorsun, triatlon mu yapıyorsun kimsenin umrunda değil
    - hepsi yamuk yumuk, yamalı, delik deşik. düz kaldırım yok. yürürken düşmemek ya da ayağını burkmamak için ekstra efor sarfetmek lazım.
    - görsel olarak hepsi leş. estetik mucize isteyen yok ama azıcık göz nizam yahu
    - engelliler tabii ki düşünülmemiş. gelişmiş ülkelerde kaldırım girişleri yola eğimli iner ki tekerlekli sandalyeler, bebek arabaları, valiz ya da tekerlekli pazar sepetleri havalarda uçurulmadan kaldırıma çıkabilsin. bizde bulabilene aşkolsun
    - zaten daracık olan kaldırımların ortasından birden ağaç çıkabilir. zira ülkede hiçbir şey insan odaklı, ya da insanların hayatını kolaylaştırmaya yönelik değil.
    - çoğu kaldırım araba parkeden öküzler yüzünden zaten yürünmez halde.
    işin kötüsü herkes halinden çok memnun, kimse daha iyisi olabileceğini düşünmüyor, kendisini daha iyisine layık görmüyor. senelerdir bu böyle. tipik ortadoğu halkı işte. alan memnun satan memnun.
hesabın var mı? giriş yap