• tek kusuru rizeliler olan sarıyer mahallesi. rizelileri al, yerine izmirlileri ne bileyim edirnelileri falan koy çağ atlar ama rizelilerle olmuyor o iş. onun dışında coğrafi olarak iki adım yanındaki yeniköy’den daha güzeldir ama birinin sahilinde elinde shaker’la yürüyüş yapan hanım ve beyler görürken diğerinin sahilinde kolları façalı elinde pitbullar, milletin üzerine yürüyen magandalar görürsün. insan bazen “zamanında buraya adımını atan ilk rizeli dereiçine düşüp boğulsaydı ne olurdu” diye sormadan edemiyor.
  • boğaz'ın en güzel koylarından birinde konuşlanmış semt. bir zamanlar yüzer tersaneler ile katledilmiş olsa da çocukluk meraklarımızı tatmin etmede epey öğretici olduğu da bir gerçektir, zira gemilerin o batan çıkan yüzer tersanelere yerleşmesi başlı başına bir seyirlikti. tabi çevreyi katlediyordu o başka ama işte çocukluk.

    sonra tersane gitti ve koy tüm güzelliği ile ortaya çıktı ama deniz kirliliğine çözüm bulmayı bir türlü başaramadılar; başaramamalarının nedeni deniyor olmaları değildi herhalde, denemiyor, ellerini bir şeye sürmüyor olmalarındandı hep ama ümit var, bir gün yeniden pırıl pırıl olacak o koy, biliyorum.

    sonra dehşet güzel manzaralı bir hastanesi de vardır istinye'nin. rıhtım boyunca dükkanlar tabela kirliliği yapmaya bayılsalar da semt yine de çok güzeldir. bir arka sokaktan itibaren eciş bücüş dar ve karmaşık sokaklar başlar ama sahil inadına güzeldir ve ara sokalardan tepelere çıkıldıkça bir başka güzel seyredilir boğaz.

    gerçi amerikan konsolosluğu geri plandaki gecekondu dokusuna uyumlu bir yapı olarak inşa edilmiş ve her an kat çıkıverecekmiş izlenimi ile beton yığını olarak vazifesini başarı ile yerine getirmiştir ama semt hala inadına güzeldir.

    kadıköy'den deniz otobüsü ile pek bir güzel ulaşılır, eşle dostla buluşulur çay içilip sohbet edilir sonra sarıyer'den dönen deniz otobüsüne binip pek bir rahat geri dönülebilir kadıköy'e istinye'den.

    istanbul'un keyfini küçük ayrıntılarda bulabilenler için ideal semtlerdendir.
  • annemden sonra, benim de doğup büyüdüğüm ve şu anda yaşamakta olduğum istanbul semti. istinye' yi anlatırken bir tarih çok önemlidir. istinye sırtlarının kamuşaltırılması ve orada bir anda sayısız süper lüks daire ve sitenin ortaya çıkması 2000 lerin ilk yıllarına tekabul eder (bu kamulaştırma sırasında bize ait bir araziden de "yol" geçti, sonra site oldu orası). bu yılın öncelerinde istinye bildiğiniz eski mahalle kültürünü hala barındıran sayılı mekanlardan biriydi (hala daha eski yerleşim yerlerinde aynı havayı soluyabilirsiniz) sabahtan akşama kadar birbiri ile atışan esnaf, hava karardı mı kapının önüne yerleşen mahalle meclisi, yeniköy parkına kadar yapılan sayısız boğaz turları, herşeyi ile. boğaz turu dediysem sakın yanılmayın pek yürüyebildiğimiz söylenemezdi, özellikle annem yanımızda iken, adım başı bir tanıdıkla karşılaşır onunla muhabbet eder ve bir kaç yüz metrelik yolu bir kaç saat, bir kilo çekirdek ve onlarca çayla alırdık (tabii nüfusun artması ile birlikte kalabalıklaştı ve "yozlaşma" başladı ama olsun). hayatında mahalle kavramı ile karşılaşmamış olanlarınızı bilemeyeceğim, ama ben istinye' de belki biraz tozlanarak, pasaklanarak çok tatlı bir çocukluk yaşayabildim. annemlerin dayanamayıp bize katılmasıyla 15er kişilik oluveren yakartop partileri, gittiğim diğer yerlerde herzaman kazanan olmamı sağlayan efsane saklambaçlar vb. ( hatta inanırmısınız bilmem, oynayacağımız oyunları seçebilmek için "devirler" kullanırdık, gazoz kapağı devri, misket devri, boru devri (plastik borularla kağıttan oklarla birbirimizle savaştığımız devir), taş devri (bir tür taş oyunu) ). topa düzgün vurmayı, zeynel dondurmacısının eski imalat hanesi olan yıkık binanın yerden 70-80 cm yüksekliğindeki beton avlusunda öğrendim ve hatta kalecilik denemelerinde bir kaç kere oradan düşerek efsanevi kurtarışlar yaptım.
    istinye' yi anlatmaya devam edeyim; istinye; içi ve tepeleri olarak iki parçada incelenebilir, özellikle emirgana doğru olan tepelerde, evler iç içe girmiş, sokak ile evin girişi neredeyse birbirine karışmıştır. yabancı birinin sokaklarda dolaştığında karşılaştığı meraklı bakışlar bundandır, birilerinin sokak dediği şey aslında kadınların sürekli "süpürdüğü" gece yerlere oturulup muhabbetlerin çevrildiği bir ortak kullanım alanıdır aslında ve bilmeyen birisi çok kolaylıkla yürümeye çalışırken kendini bir evin mutfağında bulabilir. istinye' nin yeniköye bakan tepelerinde ise sokak düzenleri daha yerleşmiştir. aynı zamanda bu bölgenin daha varlıklı olduğu söylenebilir. orada oturanlar genelde sokakta oturmaz, sahile inerler. istinyenin içinin ise üç bloktan oluştuğu söylenebilir. ilk blog, istinye girişindeki çeşmenin solundan başlarayak, önce pastahane, eski yorgancılar (şimdi gsm bayi ve bir market), sefa amcanın marketi (aynı zamanda sayısal lotocu), hamit amcanın reis kırtasiyesi, sami elektrik, rahmetli ahmet bey amcanın manifaturacasını, beko, cami, muzaffer amcanın emlakçısı ve rahmetli emine anneannenin evi ile, üstü kapatılmış istinye deresi arasında kalan alandır. bu alanın yıllardan beri tamamen istimlak edileceğin söylene durur. alanın en geniş olduğu yerde, dereye dik uzanan sokakta, eski istinye postahanesi, birahaneler sokağı bulunur. bu sokak yaklaşık 100 metre uzunluğundadır (aynı zamanda çıkmaz bir sokak olduğu için pek arabalar girmez, bir çok istinyelinin bisiklete binmeyi öğrendiği hafif bayır şeklindedir). bu sokağın girişinden hertürlü motorlu ve motorsuz "binek aleti (araba, motor, bisiklet)" konusunda saplantılı olacak şekilde bilgili olan -ki kendisinin 56 model kırmızı bir chevrolet' i vardı dayım sayesinde bir boğaz turu yapmışlığım vardır kendisi ile- selahattin amcanın evini geçer geçmez bir küçük ara sokak vardır, eski istinye pasajını ve ganyan bayiini barındırır.
    istinye deresinin emirgan tarafında, istinye içinin ikinci parçası olan, yeni yapılan yolun girişindeki çiçekçi ve lokantalar ile başlayıp, hamam sokağı, eski istinye parkı girişi, çilingir oktay usta, sevil teyzelerin apartmanı, boş arsa (ki yıllardır orda sayısız çiftlik hayvanı yetiştirilir), eski koç üniversitesi kampüsü (şu an kahve dünyası, nezih kitap evi, migros ve bir kaç janjanlı dükkan barındırır), ferah mahallesi yolu, eski beldeyama (şu anki shampiyon), kavel kablo fabrikası (amerikan konsolosluğu - ki sıkça anlatılan hikayeye göre annem midye pişirmek istersen tüm o tepeyi yakmıştır) ve sonunda eski taş ocağı bulunur. bu parça istinye içinin en büyük parçasıdır. bir çok çıkmaz sokak, merdivenler, ara sokaklar ve sadece istinyelilerin bildiği onlarca küçük kısa geçitlerden oluşur. girişteki ilk sol sokak genişçe bir meydanla kız sanat okulu (şimdi bir meslek lisesi), eski istinye muhtarlığı, istinye spor klübü sahası (ve yeni muhtarlık - emirgan yolu üzerindedir) ve eski halı saha ile çuval fabrikası, tek ve bir çok yerleşim bloguna açılır. buranın önemi, mermercilerin, seyahat acentalarının ve bir yatırın (yedi kimsesizler) barındırmasıdır (istinye' de bir çok mistik yerin olduğu iddia edilir; kazıldığında para çıkan bodrum - eski yorgancıların alt katı-, yedi kimsesizler, eski tershanenin girişi - ki oraya go-kart pisti yaptılar vs..)
    to be continue
    not: girişi yaptım uzun olacak gibi devamını editleyerek tamamlamaya çalışacağım, gece gece hatalarım olabilir, düzeltmekten çekinmeyin.
  • 21 yıldır oturduğum yer, evet üstüne yol yapılmış bir deresi vardır ama yaz kış kokmaz, bazı bazı kokar, neden bazen kokar bazen kokmaz kendimi bildim bileli merak ederim, istinye halkının hep beraber tuvalete gitmesinden olabileceğini düşünmekteyim, bir de o bahsedilen enka köprüsünden denize bakıldığında sudan kabarcıklar çıktığı farkedilir, çocukken onları da sudaki kurbağaların çıkardığını düşünürdüm, zannedildiğinden çok daha büyük,güzel ve karışık bi semttir, gezip göreni, bileni azdır, kuran kursu, (kuran kursunun) mezbahası vardır, aslında 2 tepe ye kurludur, birinde ben otururum, üst kısımlarda manzara ilk kez görenlere parmak ısırttırır, diğer tepede ise yolu olmayan, uzuun ve dik bi merdivenin iki tarafına aralarında 1 metre mesafeyle yapılmış sadece karşısındaki evin duvar ve pencereleri manzaralı evler insanı hayrete düşürür. anlatmakla olmaz, görmek lazım, bazı bazı koksada (bu arada kokusu en fazla derenin 3-5 metre uzağına kadar etki eder), deresi köpürsede, bazen sokaklarına sis çöksede bi daha doğsam yine yaşamak isteyeceğim cennetten bir mekan.
  • bizans donemindeki adi "stenia" dir.
  • vaktiyle koc universiteside bu semtteydi. kibrit fabrikasindan bozma bir mini kampusu vardi, pek sevimliydi. ogrencileri oglenleri sahile uzanip balik ekmek yedikleri icin cok zekiydi ve dardanel ton reklamlarinda sayilip dokulen diger ozelliklere de sahiptiler.
    simdi oldugu gibi curumeye birakilmis binalari gozyasartici bomba etkisi yapmaktadir eski mudavimlerinde. (bkz: nostalji)
  • yunanca "yakın köy" anlamına gelen stanos'un değişime uğrayarak aldığı isimdir.
  • adını ilk duyduğumda haritadaki tanımı "yukarısı karadeniz, dökülürsün, arkası amerikan konsolosluğu, bombalarlar " şeklinde verilmiş, bu ne lan diyerek başlayıp anlamaya çalıştığım semt. mekân olarak istanbul boğazın da, üstelikte avrupa yakasında yer alsa da, ortaköy bitiminde başlayıp, emirgan tokmak burnunda biten " bebekte üç beş tur atarım, üstüne bir de sinema yaparım" veciz demet akalın şarkısında anlatılan tiki ikliminden nasibini almamış kasabadır. yerlisiyle muhatap olduğunuzda tersanesi, (artık yok) kav kibrit fabrikası, (bir dönemin koç üniversitesi yerleşkesi, mevcut durumda migros ) beldesan bisiklet fabrikası ,( üretim yapıp yapmadığı belli değil) sayılarak, istinye nin boğazın işyeri olduğunu şöyle açıklarlar
    — iş adamları yeniköy de oturur istinye ye fabrikalarına gelirlerdi. abi, ben vehbi koç u kaç defa aşağıdaki camide namaz kılarken gördüm.
    görmüş geçirmiş edalı eski boğazlılar ise
    —biz boğaz çocuğuyuz, doğduğumuzdan beri yeniköy de otururuz ama bizim çocukken istinye ye gelmemiz yasaktı. şimdi iş burada, ne yapalım dükkânı açtık ama istinye hala düzelemedi derbent girişindeki çınaraltı çay bahçesi hala amele pazarıdır.
    şeklinde semtlerini tanımlıyorlar.
    koru, poligon, ferahevler mahalleleri boğazın manzarası içinde, tapudaki niteliği tarla olan evleri ile alt yapısız çarpık yapılaşma örnekleridir. cesaretiniz varsa koru mahallesinin tepesinden aşağıya yürüyün. manzara harika olmakla birlikte sokak yoktur evlerin arasından merdivenlerle aşağıya kırk beş dereceye yakın bir eğimle inilir. artık istinyenin yerlisi olduğunu söyleyen vatandaşlar, karadenizlilerin pek sevdiği muhalefet haleti ruhiyesi içinde her an patlamaya hazır bomba şeklinde dolaşır. her mahallenin berduşu varsa istinye nin de kırmızı suratlı, gri kazaklı berduşunu ufacık çarşının içindeki, işyerine dönüşmüş evlerin kapısında veya sokağa atılmış kanepelerin üzerinde boylu boyunca serilmiş görürsünüz. derbent yolunun ilersinde sağda saba villaları saba konutları, daha ilerde boğaziçi sitesi karşı tepelerdeki gecekondularla tezat halindedir. istinye park ise arkasındaki şantiye halindeki siteyi geçip, arkadaki pınar mahallesi gezildiğinde, artık sadece tüm bu karmaşanın içindeki hilkat garibesi dir. ekşi sözlük istinye muhabiri gelişmeleri izlemeye devam edecektir.
  • "leosthenion" kelimesinin bizans lehçesiyle değişime uğramasıyla meydana gelen sosthenion adından gelmektedir. sos-then-ion yani "güçlü tanrıçanın güvenli yeri" anlamına gelen koy'un adı athena'ya atfedilmektedir.
hesabın var mı? giriş yap