• türkiye ve japonya'daki vergi oranlarının kıyaslandığı şöyle bir video varmış

    japonya'da nhk payı yok dediği yerde bi kahkaha attım ama.
  • kırmızı noktalı bayrağa sahip doğu asya ülkesi.
  • sadece tek taraflı yorumlar yapanlar tarafından kötülenen, dolayısıyla da hakkında her yazılanın doğru olduğu düşünülmemesi gereken ülke.

    nhk'den gelip tehtidkar şekilde konuşup zorla para ödemenizi sağlamaya çalışan görevliler yok demiyorum. zaten o sebeple tek taraflı dedim. geçen yıl yeni bir eve taşındığımda evime gelen görevliye 'tv izlemiyorum' dediğimde herhangi bir tehditle ya da 'trajik ötesi olay' ile karşılaşmadan görevliyi sorunsuzca gönderdim.

    bu arada japonya'daki sistem şu şekilde işliyor. aslında genel olarak binalarda her dairede tv bağlantısı var, yani tvyi kablo ile hatta bağladığınızda ücretiz olarak nhk ve beraberinde birkaç tv kanalını izleyebiliyorsunuz. bu kanallar arasında one piece, naruto ve bleach vs. gibi meşhur animelerin de yayınlandığı tv tokyo da var. bu kanallarda ayrıca japonca altyazı özelliği(malesef her programda aktif değil ancak japonca öğrenmek için çok faydalı olduğunu düşündüğüm bir özellik) olduğunu ve görüntü kalitesinin çok yüksek olduğunu da belirtmek gerekir. nhk aslında bu hizmetten yararlandığınız(ya da tvniz olsa yararlanabileceğiniz) için sizden ücret talep ediyor, ancak sizin tv izleyip izlemediğinizi anlayabilecek bir yöntemleri yok, dolayısıyla da eve görevli gönderip ödeme yaptırmaya çalışıyorlar. ancak görevliyi bir kere sorunsuz gönderirseniz de bir daha evinize uğramıyolar.

    son olarak yine de uyanık olunması gerektiğini hatırlatmak isterim. zira bu konuda redditte nhk görevlilerinin 'mikrodalga fırının lcd ekranında nhk izlemediğin ne malum' tarzı cümleler kurabilecek kadar inatçı olabileceği şeklinde geyikler döndüğünü birçok kez okudum.
  • bir gün muhakkak görmek istediğim ülke.
  • milattan sonra 57 yılından* beri çin ile sosyal, kültürel ve ticari ilişkileri olan ülke. bunu kendisi de bal gibi bildiği ve hatta zamanında "japon kültürü diye bişi yok yea direkt çin'den arak işte" gibi komik söylemlerde bulunduğu hâlde yukarıdaki hater arkadaşın dediği gibi japonların nanking istilasının gerçekleştiği 1937 yılında "çin uygarlığı" ile ilk defa karşılaşıp hasetlerinden şok oldukları için saldırmaları gibi bir senaryo söz konusu değil yani.

    üstüne üstlük o yıllarda çin hâlâ, ilk olarak 1839'da meydana gelmiş ünlü afyon savaşlarından beri devam eden "aşağılanma yüzyılı" içerisindeydi. zamanında çin de osmanlı gibi modernleşmeyi reddetmiş; sonucunda da başta ingilizler olmak üzere "batılı uygar ülkeler" çin'e dünyanın kaç bucak olduğu göstermiştir. öte yandan çin'in aksine japonya, nanking katliamından ta 84 sene önce 1853'de matthew c. perry'nin japonya'ya gelmesiyle başlayan ve 1868'deki meiji restorasyonu ile pekiştirilen bir batılılaşma yoluna gitmiş, zaten yerin dibinde olan çin'i eğitim, teknoloji ve bilim gibi her alanda çoktan sollayıp geçmişti. anlayacağınız 1937'de işgal edilen çin kentlerindeki yollar, arabalar, evler, kadınlar, kumaşlar, içkiler, yemekler her şey halihazırda japonya'dakilerin fersah fersah altındaydı. yani japonlar iddia edildiği gibi o zamana kadar çin'i hiç görüp duymamış olsalar bile 1937'de ilk defa gittiklerinde yine herhangi bir "uygarlık şoku" yaşamayacaklardı.

    yiğidi öldür hakkını yeme demişler. evet, arkadaş diğer söylediklerinde -japon düşmanlığı gütmesine rağmen- haklı, burada savaş suçlarını savunacak halim yok; dönemin büyük japonya imparatorluğu ırkçı ve militarist politikalar güden şovenist bir hükümete sahipti. fakat kesinlikle ama kesinlikle ilkel ve vahşi değildi.

    "doğu asya"da uygarlık demek 1839 yılından beri "japonya" demektir.
  • hayatimda ilk ehliyeti 10 sene kadar once japonya'da aldim, ve ilk arabami da bir arkadasim bana bedavaya verdi.
    honda stepwagon
    (araba 100bin km'yi gecince, yasi artinca ve muayene zamani yaklasinca, arabayi elden cikarmasi zor oluyor; hatta bazen ustune para verip arabayi cop olarak atiyorsunuz. arkadasim da bana bu yuzden "al 6-7 ay kullanir sonra da atarsin" diye vermisti.)

    sonra da tokyo'ya tasindigim icin uzun yillar ihtiyacim olmadi, uzak yere (kamp vs.) gitmek icin rent a car kullandim.

    ve geldik simdiki zamana.
    yakin zamanda is degistirip tasinacagim ve bu sehirde <ozellikle evli ve cocukluysan> araba olmadan yasamak zormus.
    neyse efendim, hayatimda ilk defa araba satin alacagim (ikinci el) ve arastirma yaptikca dumur ustune dumur yasamaktayim.
    4.5l v8 motora sahip su nissan, sirf eski model ve cok benzin yakiyor diye 4-5 bin dolara alinabiliyor.
    1.5lt motora sahip olup dogal olarak ondan daha az yakan su tip aile arabalari ise 1-2 bin dolar daha pahali! bu durum dunyanin her ulkesinde boyle mi bilmiyorum ama bana cok garip geldi.

    *bekar olsam dusunmeden ustteki nissan benzeri bir araba alip vururdum kirbaci, vururdum kirbaci; ama esimin sececegi "aile tipi" bir araba alacagiz ne yazik ki...
  • dün italyan ve ingiliz iki arkadaşla konuşurken japonlar ırkçı mı? sorusu geldi. bu soru ya da bu konuyu her duyduğumda şöyle bir düşünüyorum ve sonuç olarak aklıma hep aynı soru geliyor "ırkçılıktan kastına bağlı".

    dün bu arkadaşlara da söylediğim gibi japonlar "japon"luklarından gurur duyan insanlar. fakat bu bir yabancıyı aşağılamaya giden bir şey değil. daha ziyade "milliyetçilik" mi deniyor? ondan işte.

    bu konulara pek hakim olmamakla birlikte, ırkçılık ve milliyetçiliğin farklı şeyler olduğunu ve ikisinde de "ayrımcılık ve aşağılamaya" götüren ince bir çizgi olduğunu düşünüyorum. ve yine bu iki kavram da benim için hiçbir şey ifade etmiyor. bu nedenle ben türkiye veya türklerle ilgili iyi bir yorum duyduğumda sevinip böbürlenmiyorum fakat, japonlara japonya'yı veya kültürlerini vs sevdiğinizi söylediğinizde çok mutlu oluyorlar *. fakat bundan ötesini gördüğümü söyleyemeyeceğim. sadece birkaç defa ilerde japonya'da yaşamak istediğimi söylediğimde "japonya güvenli ülke" denildiği oldu. burada kastedilen "senin geldiğin ülke güvensiz" de olabilir, olmayadabilir. her ne olursa olsun verdiğim cevap "onunla alakası yok. sadece benim karakterim ve yaşam tarzıma japonya daha uygun" diyordum.

    dünkü arkadaşlara söylediğim gibi japonlar yabancıların sadece tipine bakarak bazı düşüncelere varabilen insanlar. örneğin siyahilerden korkuyorlar (ne yalan söyleyim ben de korkuyorum bazen). iri yarı bi erkekseniz korkabiliyorlar veya tam tersi çok cool, yakışıklı filan olduğunuzu düşünebiliyorlar. yine erkekler için, uzun saçlı sakallıysanız (uzun saçlı uzun boylu bi arkadaşı gören japonlar yolunu değiştiriyormuş mesela) korkabiliyorlar. japon kadınlarla türk erkeği versus japon erkeği sohbeti çevirdiğimizde türk erkeklerindeki maço imajının (japon erkeklerine kıyasla daha iri yarı veya kaslı, sakallı) daha çekici olduğunu söyleyenler olmuştu mesela. kadınların bu noktada işi biraz daha kolay olmakla birlikte, yabancı kadınlar japon erkekleri için kolay lokma gibi görünebiliyorlar *. bunu dünkü arkadaşlara söylediğimde "bu(yabancılara karşı kesin sevişiyor düşüncesi) dünyanın her yerinde aynı değil mi?" dediler. olabilir, bilemiyorum. kaldı ki bu zaten ırkçılık da olmuyor. bunun nedeni olarak da japonların her ne kadar çılgın hentaileri, sapkın fantaziler içeren mangaları olsa da cinsellik konusunda aslında biraz daha muhafazakar (?), çok "açık" olmayan insanlar olması diye düşünüyorum.

    burada ek bir not düşeyim, insan bedeninin sadece bir et parçası olduğu düşüncesi mevcut olmakla birlikte japon kadınları genelde göğüs dekoltesini tercih etmez. ve yine kadınlar dekolteli giyen kadınların "cüretkar" olduğunu düşünürler. bunun da "fashion" kavramının japonların hayatında daha belirgin bir yeri olmasından kaynaklı diye düşünüyorum. onlar için "moda" kendini ifade etme aracı. yani sadece güzellik kavramı veya stille ilişkili değil. en basitinden tinder'a baktığınızda kadın erkek farketmeksizin birçok kişinin profilinde ilgi alanlarında "fashion" yazdığını görürsünüz. bu benim çok ilgimi çekmişti mesela.

    bir diğer tarafta da mixed onsenleri var. bi de mesela atıyorum "göt deliği" kelimesini biz mesela küfür gibi kullanır veya kullanmanın ayıp olacağını düşünürken, japonlar için bu vücudun sıradan bir parçası olup, konuşma içerisinde kullanması gerektiğinde gayet normal bir şekilde kullanırlar (hayır o kadar detaya girmene de gerek yok sadece popo filan de bari :/ ). aynı mantıkta japonlarda "küfür" de yok. bir japonun annesine küfür edecek olsanız "annemle niye sevişesin ki? anlamadım, ne alakası var ki şimdi?" diye düşünürler (denendi). tabii ingilizcenin ve batı kültürünün de japonya'ya girmesiyle "fuck" kelimesinin ne olduğunu, neyi ifade ettiğini biliyorlar ama yine de onlar için bi şey ifade etmiyor.

    en baştaki korku kısmına dönecek olursak, yine bunun ırkçılıkla ilgisi olmadığını, "farklı" olana karşı oluşan bilgisizlik kaynaklı bi çekimserlik/korku olduğunu düşünüyorum. mesela sadece yabancı olduğunuz için trende yanınıza oturmayan japonlar olabiliyor(benim hiç başıma gelmedi, fakat arkadaşlardan duydum).

    tabii burada yazdığım her şey birer genelleme ve benim kendi deneyimlerime dayandırdığım izlenimlerim/düşüncelerim. nihayetinde iranlı olduğunu söylediği için "terörist misin?"sorusu gelen arkadaşım da oldu. ama o bir kişinin öküzlüğünü tüm ülkeyle bağdaştırmak doğru değil. aynı şekilde yukarıya yazdığım genellemelere uymayan bir sürü insan da var.
  • yaklaşan seçim hakkında bir analiz; http://thehill.com/…-quiet-on-japans-election-front
hesabın var mı? giriş yap