• benim o erkek... lisede yediğim yumruk üzerine bok var gibi gözüm kapalıyken sert bir yumruk attım sonuç: karşıdaki kişinin gözlüğünün kırılması bir parçanın gözüne batması sonrasında kasten adam yaralamadan yargılanmam ve suçun hükmünün açıklamasının geride bırakılması (hakim önce 2 sene 3 ay açıklayıp sonra hadi iyisin diyip kapıyı gösterdi)... erkeğin silahı yumruğudur gereksiz yere asla kullanmayın derim.
  • sevdigim bir arkadaşımın başina gelmiş bir olaydan sonra benim de icinde olduğum erkeklerdir.

    arkadaşım rock festivalinde, orta yaşlarda alman bir gay buna musallat oluyor. bizimki uyarıp uzaklaşmaya çalışsa da adam vazgeçmiyor olayı tacize vardırıyor. arkadaş biraz da alkolük etkisiyle adamın çenesine bir sağ kroşe çıkarıyor. adam boynu kırılıp olay yerinde ölüyor. ve tertemiz çocuk bir anlık sinirle 8 yıl hapis yattı.

    o günden sonra kavgadan korkmaya başladım. çünkü elim biraz ağırdır. o olayı yaşayan ben de olabilirdim. geçmişte yaşadığım kavgaları düşününce şükrediyorum temiz bir sabıkayla ve hasarsız olarak hayatıma devam ettiğim için. okul çağlarında, gençlık dönemlerinde onlarca kavgaya girio çıkmışımdır. yarısında dövdüysem yarısında dayak yemişimdir ama hep temiz kaldık. bunda dövüştüğümüz insanların temiz olmasının da etkisi var. eskiden yüzyüze gelinir kozlar paylaşılır ve yürüyüp gidilirdi. şimdi kimde silah var kimde bıcak var belli değil. adam yüzüne tek kelime edemiyor geliyor arkandan bıçaklıyor. yani kısaca o delikanlı kavgalar kalmadı artık.

    trafikte kavga bambaşka konu. sen önce geçtin ben sonra geçtim diye kalp kırmaya gerek var mı ? aracta ailem olmadigi surece ve denyonun biri kazaya sebebiyet verecek bi hareket yapmadiktan sonra "buyur kardeş sen geç"tir mottomuz.

    neyse kısaca 10 kişiye saldırıp, adam dövmek kahramanlık değildir. gerçek kahramanlık akşam eve dönebilmektir. dayak yemesen ya da ölmesen bile bunun karakolu var otu var boku var. en az 3-5 saat zaman kaybı en küçük kavga. kimse benim oğlumla, eşimle fazladan geçireceğim 3-5 saatten değerli değil.

    o yüzden aileme karşi bi tehdit olmadıkça kokay kolay kavga etmem.

    (bkz: gerçek kahraman akşam evine dönebilen adamdır)
  • çocukken mahallemde kabalık olduğumuz için çok karıştım böyle şeylere, bir tane bile yaram yok. en fazla o an bir yerim kanamıştır o kadar. ama şu anda hayatta karışmam. yan baktın diye adam öldürüyorlar bu ülkede. kırmızıda geçmeye çalışan adama yol vermiyorsun diye saldırıyorlar bu ülkede. restoranda yedikleri yemeği beğenmediklerini söyleyen aileye saldırdılar bu ülkede. benim canım değerli. çevremdeki insanlarında değerli. zaten toplum kavga etmeye yer arıyor. mayın tarlasında yürür misali hareket ediyoruz, aman biri bir şey demesin diye. maalesef canımız sadece bize emanet. kavga etmek istemeyen adama pısırık diyenler = çukur, kurtlar vadisi, eşkiya hükümdar, deli yürek..
  • hayattan hiçbir beklentisi kalmamış insanlardan korkun ve sakın onlarla kavga etmeyin.
  • kavga sırasında amacım karşımdakini dövüp bir ders vermek değil kendimi kaybedip öldürmeye dönüşürse diye bugüne kadar hep kavgadan kaçındım. umarım gelecekte de kimseyle bu duruma gelmem çünkü üzüleceğim tek şey hayatımın yanması olur. bir de karşımdakinin de benim düşüncemde olabilmesi ihtimali de beni kaçınmaya itiyor.
  • benim de dahil olduğum erkek grubu.

    ancak hiç kavga etmem değil. sabrım çok güçlüdür. son ana dek dayanırım. kız arkadaşıma laf atsınlar, küfür etsinler bir şey demem yoluma bakarım, gerekirse kaçarım. uzaklaşabileceğim yerde kavgaya girmem. aynı insan tarafından 3-5 kere zorbalığa maruz kalırsam ya da köşeye sıkışmışsam o zaman elimden geleni ardıma koymam. öyle bir öfke patlaması ile kavga etmem ama, imkanım varsa tuzak kurarım, bıçağımı silahımı alıp rambo gibi giderim, öldürmeyi ve ölmeyi göze alarak

    zira bu ülkede yumruk yumruğa adam gibi kavga etmenin modası geçeli 5-10 sene oldu. eskiden kafa göz patlatılırdı, hadi en kötü kol bacak kırılırdı ama silah, bıçak, adam toplama, aileye sataşma bu kadar yaygın değildi.

    artık bizim de sert oynamamız gerekiyor. pisliklere karşı ölümüne mücadele etmeliyiz mecbur kaldığımız takdirde.

    ama sabır taşı gibi de olmalıyız aynı zamanda. kaynama noktasına erken gelmemek için kendimizi frenlemeliyiz.
  • kavga orada bitecekse edilir dövülür dayakta yenilir. rusya'da bu olay çok güzel işliyor adam dövüyor diğerini öyle oldürürcesine de değil müsabaka tarzı. sonra da hiçbir şey olmamış gibi herkes dağılıyor. ama türkiye'de işler böyle işlemiyor. suçlu olup dava açan mı dersin. yoksa hırs yapıp sonrasında canına kasteden mi dersin herşey var bu ülkede. o yüzden onurunu kırılacağı bir durum yoksa kavga etmemek en mantıklısı.
  • kavgadan, şiddetten, nefretten fayda gelmediğini bilen insandır. kanı kan ile yıkayamazsın kardaş. kavgacı bir toplumuz zaten. dövüşmek ayrı, kavga ayrıdır; ikisini ayıran ince bir çizgi vardır. cesur insan sonuna kadar kavgadan uzak durur ama yeri geldimi de dövüşmekten de geri durmaz.
  • oğlum henüz on yaşlarında falandı. yaşadığımız şehrin tatil beldelerinden birine, ikimiz günübirlik hafta sonu denize gitmiştik. dönüş yolunda trafiğin yoğunluğu sebebiyle dur kalk yaparak birinci viteste ancak ilerleyebiliyorduk. belli belirsiz, tatlı bir rampayı tırmandığımız esnada frene basmama rağmen önümdeki aracın tamponuna çarptığımızı hissettim. önce buna anlam veremedim. sorunun benden kaynaklandığını düşünürken, gördüğüm manzara karşısında gerçeği anlamam zor olmadı. gözlerimi öndeki aracın içine doğrulttuğumda genç bir adamın çarpmayı hissetmesi ile yan koltuğunda oturan kız arkadaşının dudaklarını bırakıp şaşkın şaşkın etrafına bakındığını farkettiğimde aracını geriye kaçırdığını anladım. adam toparlanır toparlanmaz yerinden ok gibi fırlayıp aracının tamponuna bile bakmaya lüzum görmeden gösterisini sergilemeye koyuldu. konuşmama fırsat bile vermeden önce ağıza alınmayacak küfürler ile sonra yumrukları ile saldırmaya başladı. özellikle trafikte tartışmayı tehlikeli gördüğüm için genellikle sakin olmayı tercih ederim. onca küfüre ve darp girişimine rağmen araçtan inmek şöyle dursun aracın camlarını kapattım. hatta bununla da yetinmeyip aslında seyir halinde kapalı olan kapı otomatiğini açık sanıp panikle düğmeye basıp kapalı olan kapıyı açtım. adam bunu fırsata çevirip beni koltukta kedi gibi köşeye sıkıştırdı ve adeta boksör gibi yumruklamaya başladı. en sonunda şakağıma yediğim yumruk ile yıldızları saymak deyimi hayat buldu ve bende kayış koptu. o sırada arabadaki kadında inmiş adamın yanına gelmişti. haydar denilen beyzbol sopasını kapmam, aşağıya inmem, kadının sopayı görünce çığlık çığlığa yapma diye yalvarması, adamın karşımda haplanmış gibi kum torbası misali dikilmesi, sopayı elime iyice yerleştirip baltayla odun kesercesine kafasına sopayı indirmem, alnında göktaşı düşmüş gibi bir krater oluşması, kirli kanının sağ arka kapıya fışkırması beş on saniye sürdü. biran şok ile donup kaldığım sırada bir başka sürücünün 'kardeşim başta beri sizi izliyorum, çok bile sabrettin. ancak şuan hiç arkana bile bakmadan kaybol burdan' sözleri ile kendime geldim. derhal orayı terkettim. hatta oğlum adamın aracına binmiş hala beni takip etmeye çalıştığını söyleyince iki duyguyu aynı anda yaşadım. bir yandan bu sefer bir daha karşıma çıkarsa onu asfalttan söküp alamazlar diye korkuyor bir yandan çok bişey olmamış diye seviniyordum. neyse ki birkaç dakika sonra gözden kayboldu. adam genç, uzun boylu, atletik vücutlu, muhtemelen alkollü veya haplanmış durumdaydı ve ben o beyzbol sopasını kafasına değilde koluna bacağına korkutma amacıyla vursam o sopayı elimden alır çocuğumun gözü önünde asfalta yatırıp kıçıma sokardı. onda o potansiyeli görmesem sadece biraz gözünü korkutup bırakırdım. bunlar saliselik kararlar, kafanız o anlarda inanılmaz hızlı çalışıyor.

    ben korkarım arkadaş dayak yemekten korkarım çünkü altta kalmam ne yapar eder intikam alırım, dayak atmaktan korkarım çünkü sonrasında paranoyak gibi yaşamak bana göre değil. özellikle tanımadığım insanlarla. kaldı ki anlık öfkeye kapılıp, boktan sebeplerle size ihtiyacı olan insanların hayatını ama mezara ama cezaevine girerek mahvetme lüksümde yok. benim boyumu aşar bu işler.
  • kavgada ve savaşta kazanan taraf yoktur. daha az zarar gören taraf vardır. hiçbir darbe almasaniz bile vurduğunuz için eliniz acır. hatta parmaklarınız kırılabilir. sakatlıklar yaşanabilir. bu sakatlıklar kalıcı olabilir. ışsiz güçsüz birakabilir. canınızdan olabilirsiniz. dolaylı olarak aileniz bundan zarar görebilir.

    kavga heveslisi arkadaşlara tavsiyem biraz belgesel izlesinler. yeri geldiğinde en yırtıcı hayvanlar bile kavgadan kaçar. çünkü olası bir yaralanma avcılık yeteneklerinden yoksun bırakıp, açlıktan öldürebilir.
hesabın var mı? giriş yap