• birini hayatının merkezine koyduğunda, hayatının merkezine koyduğu kişinin hayatının merkezine koyacağını(!) bilen insandır.
  • "insanlar; bağışlandıklarında arsızlaşan, bu yüzden onlara yumuşak ve sevecen davranılamayan çocuklara benzerler.

    bir dostun ödünç alma isteğini reddetmekle o kişiyi yitirmeyiz, ama ödünç istediği şeyi ona vermekle, onu çok kolayca yitirebiliriz. bunun gibi, bir dosta karşı gururlu ve onu biraz ihmal edici bir biçimde davranarak onu yitirmeyiz ama ona karşı çok fazla dostça ve kibar davranırsak, onu yitiririz. çünkü bu davranışımız onu küstah ve katlanılmaz kılacaktır bu da bir kopmaya yol açacaktır. insanlar; özellikle onlara muhtaç olduğumuz düşüncesini kesinlikle kaldıramazlar; kibir ve kendini beğenme, bu düşüncenin ayrılmaz eşlikçileridirler.

    kimi insanlarda bu düşünce, bir ölçüde, daha onlara güvenildiğinde ya da onlarla teklifsiz bir biçimde konuşulduğunda ortaya çıkar. hemen, onların nazını çekmek zorunda olduğumuzu düşünürler ve nezaket sınırlarını genişletmeye çalışırlar. bu yüzden çok az insan, daha güvenilir bir ilişki için elverişlidir ve daha düşük karakterdeki kişilerle ortak bir şey yapmaktan kaçınılmalıdır. birisi, kendisinin benim için, benim ona olduğumdan daha gerekli olduğu düşüncesine kapılırsa; adeta onun bir şeyini çalmışım gibi davranır. intikam almaya ve o şeye yeniden ulaşmaya çalışacaktır.

    ilişkideki üstünlük sadece ötekine hiçbir biçimde ve türde gereksinim duyulmamasından ve bunu belli etmekten ileri gelir. bu yüzden kadın olsun, erkek olsun herkese ara sı-ra, ondan bal gibi de vazgeçebileceğimizi duyumsatmak yararlıdır. dostluğu pekiştirir; hatta, çoğu insana ara sıra birazcık küçümseme hissettirmenin bir zararı yoktur: böylece, dostluğumuza daha da çok değer verirler. harika bir italyan atasözü, "saygı duymayana saygı duyulur" diyor.

    öte yandan, birisi bizim için gerçekten çok değerliyse, bunu ondan sanki bir suçmuş gibi gizlemeliyiz. bu elbette pek sevindirici değildir ama doğrudur. bırakın insanları köpekler bile büyük dostluklara katlanamazlar."

    (bkz: arthur schopenhauer)
  • kütle çekim yasasına aykırı iş yapıyordur. boşlukta yalpalar.
  • darbe aldığında çatlakların da o merkezden başlayacağını bilen akıllı insandır. hayatı bir çember gibi düşünürsek ortasında biz ve kenarlarında bize farklı uzaklıklarda insanlar olmalı. herkes çok yakın veya çok uzak olamaz. bazılarının yeri ayrıdır (sevgili, eş, evlat, anne, baba, kardeş...) ama merkez hep biz olmalıyız ki etrafımızdaki insanlarla aramızdaki mesafeyi belirleyen de biz olalım. bencilce bir açıklama gibi düşünülebilir ama hayat böyle. kimse sizden daha önemli değil.
  • malesef dahil olmadığım insan tipidir.

    ne hikmetse hayatımın merkezinde ekmeleddin ihsanoğlu var. nası girdi oraya nası çıkarcam bilmiyorum.
  • biri için kendini yiyip bitirmeyen kişidir.herşey bir etkileşimle başlar sonrasın da sürekli onu düşünür ya da hayatını ona göre programlarken bulursun kendini. yavaş yavaş daha fazla yer eder zihninde sorgulamaya hesap sormaya başlarsın farkında olarak ya da olmayarak yaptığın bu davranış kendine zarar vermeye başlar.en temizidir önem ver ama mesafeyi koru
  • akıllıdır. özgürdür. enerjisi kendine kalır. belki de doğru bir savunma mekanizması geliştirmiştir.
    ertesi gün bir yabancı olabilecek birisini alıp hayatının merkezine koymak az biraz lüks, çokça enayilik zaten günümüzde, neden yapsındır gerçeği tartışılmaz.. da...
    korkutur. onunla beraber geçirdiğin birkaç saatte hissettirdiği o mesafe, içinde o kalan o ufacık, o kadar da değildir minvalindeki kör heveslerini alır, çiğner ayağının altında.
    sonra neden herkes ıssız triplerinde.
  • hayatın çok kısa olduğunun geçen zamanın bir daha gelmeyeceğinin farkında olan insandır. bu kısa zamanı da birilerinin gönlünü yapmakla egolarını tatmin etmekle ruhsal kölelik yapmakla geçirmek kendisine anlamsız gelebilir. bir kişi hayır demişse hayır demiştir, bir kişi sürekli sizi değiştirmek istiyorsa sizden hoşlanmıyordur. hayat birilerinin arzularını yerine getirmeye göre yaşamak için çok kısa
  • zamanında acı çekmiş ve hatalarından ders almış insandır. caninin tekrar yanmasını istememekte ve yoğurdu üfleyerek yemektedir.
  • daha baştan kaybeden saçmalamaca. bir kere "hayatın merkezi" diye birşey olamaz. olmaz. kişinin kendisi bile kendi hayatının merkezinde olamaz. "hayatın merkezi" algısı koca bir illüzyondur. en fazla birilerini hastalıklı bir şekilde sevebilirsiniz ki onun da "sevgi" ile alakası yoktur zaten. o egonun ürünüdür. muhtaçlık barındırmaktadır çünkü. muhtaç olduğun şey de seni yönetir. eğer birini senin hayatından tutup çektiğimizde, iskambil kağıtlarından yapılmış kule gibi yıkılıyorsan sende bir sorun vardır. üzerine gidip bunu yenmelisindir.
hesabın var mı? giriş yap