• türk mitolojisinde "kızılelma" türklerin orta asya 'daki yurtlarını terk ettikten sonra, varmak istedikleri yeni hedefti! bu sebeple de, hep kızılelma'yı bulmak için, kızılelma'ya doğru göçler ve seferler düzenlemişlerdir. kızılelma, hayali olmakla beraber, aslında bir "amacı", bir "hedefi" temsil etmektedir. kızılelma, bağımsız, bereketli topraklarda, mutlu yaşamak üzere varılmak istenen bir hedeftir!

    "kızılelma", bugünün manasıyla ne ifade eder?

    bizler, kendi kızılelma'mız için son savaşımızı, kurtuluş savaşında mustafa kemal'in önderliğinde yaptık. yeni yurtluğumuz , yani bizler için kızılelma artık sınırları ile belirlenmiş türkiye cumhuriyeti devletidir! görevimiz
    ise ne pahasına olursa olsun o'nu korumak ve kollamaktır!
  • kızıl elma, başlangıçta, oğuzlar'ın hazar kağanının ipek çadırının üzerinde hakimiyetin ifadesi olarak bulunan altın top [kızılelma'yı] ele geçirmeyi ülkü edinmeleriyle doğmuştur... "kızıl elma" ele geçirildikten sonra, kızıl elma deyimi bir motivasyon kaynağı olarak kabul edilmiş ve "fethedilecek yerin fethedilme sebebi" olarak beyinlere işlenmiştir.

    bu içerikte aslında çok faydalı bir strateji olduğu söylenilebilir. sürekli değişen, ulaşıldıkça uzaklaşan bir hayaldir kızıl elma ve varlığa, eylemlere bir sebep olarak kabul edilebilir/miştir.
  • osmanlı devletinin uzun dönemli fetih planı. sırasıyla istanbul, roma ve viyanadır
  • türk devlet anlayışında varılmak istenen hedefin simgesi. bu hedef, islamiyet öncesinde dünya hakimiyeti * ve islami dönemde i'lâ-yı kelimetullah anlayışıyla yayılmacı bir nitelik göstermiştir. osmanlı'nın yıkılmasının ardından cumhuriyet döneminde bu hedefin* yayılmacılık yerine barışı (aslında mevcudu korumayı) amaçlayan bir noktaya geldiğini görmek mümkündür.

    kanaatimce türk tarihinin çeşitli dönemlerinde "kızıl elma"nın temsil ettiği idealin zaman içindeki değişimini en iyi anlatan sözler şöyledir:

    1. islamiyet öncesi dönem:

    daha deniz daha müren
    kün tuğ bolgıl kök kurıkan * (oğuz kağan)

    2. islami dönem:

    imtisâl-i cahidü fillah oluptur niyyetim*
    din-i islamın mücerret gayretidir gayretim* (avnî / fatih sultan mehmet)

    3. cumhuriyet dönemi:

    "yurtta sulh, cihanda sulh" (atatürk)
  • tarihleri boyunca hep batıya doğru giden türkler için kızıl elma güneş'tir.
    onu takip etmişlerdir binlerce yıldır, hala da ederler, battığı yere kadar gitmek için. ne zaman olur bilinmez tabii ama bu şekilde giderse maveraünnehir'e varacağız yine.
  • kizılelma devletli hünkarımızın atının ayağının bastığı yerdir.
  • kızıl elma daha sonra çok defa şekil ve anlam değiştirmiştir. kimilerince "türklerin ve müslümanların birliği" ulaşılması gereken kızıl elma'dır, dostluk-sevgi-kardeşlik bir başka kızıl elma'dır, türk birliği için fethedilmesi gereken yerler -ki inan viyana'da bunların içinde çok önemlidir- oluşturur kızıl elma'yı; turancılığa giden yol olarak görülebilir bu bağlamda, kaf dağının hiç varolmayan ardı'dır kızıl elma...

    ülkücülerin gurur duydukları, sosyalistlerin kimi zaman ironiyle kurcaladıkları, kimi zaman da kendi "kızıl elma"larını yaratıp inandıkları, kutsal mutlulukları getirecek ütopyadır kızıl elmağ.
  • ziya gökalpin türkçülük akimi için gösterdigi siyasal,kültürel,ekonomik türk birliginin simgesi
  • bir insan kendini nasıl geliştiremez sorusunun cevabıdır bu dizi.. başlayalı 15 dakika oldu anca sabredebildim. hani öyle zor beğenen veya ota boka laf sokan bir yapıda değilimdir hatta bu dizi o kadar methedildiki vardır heralde bir numarası diyerek gayet olumlu şekilde izlemeye başlamıştık lakin daha başlar başlamaz saçma sapan diyalogların devreye girmesiyle bu ne lan tepkisi verdirdi insana.. tabii iki askerin onlarca kişinin arasına rambo gibi dalması ve kahraman olması olayına da değinelim bi yerde...

    bu osman sınav efendinin bundan tam on altı sene önce çektiği deli yürek dizisinin konusunu herkes hatırlayacaktır. izne gelen bir askerin* şehrin ortasında askerlere pusu kuran teröristleri öldürüp kahraman olması ve tanınması üzerine kuruluydu. sonrası ise malum sıfırdan bir adamın nam salması derin devletin bu adamın peşine düşmesi, tanınan bir babayiğit olması bla bla.. on altı yıl lan dile kolay `on altı.. o sıra iki yaşında olup emzikle dolaşanlar bugün ehliyet aldı bu herif hala aynı kafada estirmeye devam ediyor.

    bu adamın çektiği dizilere bakalım. ilk kurtlar vadisi, kılıç günü.. buradaki karakterlerin hepsi sıfırdan ismini duyurup yükselen süper ötesi kahramanlardı. hatırlarsanız polat, düşmanın eline geçtiğinde bile çakırın veya aslan beyin kurtarmasına gerek kalmadan kendi yöntemleriyle kurtuluyordu.(iyi eğitimli de ondan falan denilmesin "bakın polat ne kadar süper bir adam" imajı verdiriliyordu tek bölümünü bile kaçırmadan izleyen biri söylüyor bunu) öyle ki sınav zamanı öyle bir polat yaratılmıştı ki devam ettirenler çekenler bile bu yoldan gitti. aynı şekilde bıktırdığı için yayından kalkan kılıç günü dizisindeki karakterlerden de yeni polatlar ve ömer babalar yaratmak istemişti ama izleyici bunu yemedi haliyle. orada da bir mahalle bıçkınının ülkenin kalantor ailelelerinden* birine kafa tutması sonrası olaylar olaylar..ha unutmadan bir de sakarya fırat vardı. oradaki karakterden de bi ara polat-miroğlu arası bir şey yaratmaya çalışmıştı onu da es geçmeyelim.

    yani kısaca bu adam da geçen onca seneye rağmen hiçbir gelişme yok. ayrıca bu entry dizinin sade on beş dakikasını izleyen bir tarafından yazılmıştır. devamında neler oldu bilmiyorum belki süpersonik gelişmeler dönmüştür vs umrumda değil.. izlediğim sahnelerde de neler döndüğüne gelirsek; iki askerin saçma salak muhabetleri, sanki babasının çayırına girer gibi yüzlerce kişinin sınıra dayanması , göt kadar bir taşın arkasına saklanan iki asker ve yanlarından geçip onları görmeyen mal sürüsü, telsiz sesi bangır bangır öterken "dur konuşma bizi duymasınlar" geyiği, ve en sonunda kahramınızın tek atısla kusu avlayıp arabanın üstünde ramboculuk oynaması ve onlarca ellerinde ağır silahlı kişiyi telef etmesi. (ulan bu kadarı en dandik pc oyununda ki yapay zekada bile yok omg) devamında da klasik kahraman olmaları tvye çıkmaları ve sonrasında tvnin kapatılması ve bu sinirli entry nin döşenmesi diye gider...
  • (bkz: zenon paradoksu)

    türk milliyetçileri tarafından kullanılan bu kavram aslında zenon paradoksunda olduğu gibi hedefin asla varılamayacak bir yer olması anlamını taşır. menzil, her varışta daha ötesidir. hazar kağanı'nın çadırı ile başlamış ve sırasıyla anadolu, istanbul, roma hatta dünya ile devam etmiştir.

    dünyaya hakim olunca menzil ay'dır. mars, diğer gezegenler, güneş, galaksi ve başka galaksiler olarak devam edecektir. evrenin sonsuzluğu gibi bitmeyecek bir ideali temsil eder. sembolik olarak en iyiye ulaşmaktır ve iyinin de iyisi mutlaka vardır. bilim, teknoloji, eğitim, kültür gibi tüm öğrenimleri kapsar fakat zamanla sadece fetih seviyesine indirgenmiştir. işte bu tarihi hata, medeniyet seviyesine erişme konusunda geri bırakmıştır bizi.

    buradaki amaç hedefe ulaşmaktan ziyade, hedefe giden yoldaki tatmindir. menzile ulaşınca elde edilen zafer hissi, yeni menziller belirlemeye zorlar insanı. kızıl elma'yı açgözlülükten farklı kılan şey iyi olanı istemektir. hepsi benim olsun mantığıyla değil, hepsi bizim olsun mantığıyla hareket etmektir. zamanla bu mantık hırslara yenik düşmüş ve türk milletine büyük acılar yaşatmıştır.

    bu kavrama adını veren her ne kadar türkler olsa da aslında tüm ulusların buna benzer hedefleri vardır. sadece ulusların değil, insanların da bireysel hedefleri vardır.

    kısaca ve bir örnekle özetlersek: kızıl elma, en güzel sevgiliyi elde ettikten sonra daha güzelini aramak değil; o güzel sevgiliyle en mutlu olmayı aramaktır. çünkü biri doyumsuz diğeri idealisttir. bu kavramı- milliyetçilikten bağımsız- hayatına adapte edebilenler için zihnen ölüm korkusu yoktur. bedenler ölür ama fikirler yaşamaya devam eder.

    "ülküm; yükselmek, ileri gitmektir"
hesabın var mı? giriş yap