• osmanlı'nın machiavelli'si denilebilecek koçi bey tarafından iv. murad ve sonrasında sultan ibrahim'e sunulmuş bir risaledir.

    murad'a arz ettiği risalede koçi bey devlet teşkilatındaki bozuklukları bizzat sultanı eleştirecek şekilde izah etmiş ve bu bozuklukların giderilmesi için tavsiyelerde bulunmuştur. ve sultan'ın fikirleri üzerinde çok etkili olmuştur.

    ibrahim'e sunulan risale ise tamamen bir sultanın nasıl davranması gerektiğini anlatıcı mahiyettedir.

    risaleler yazıldığı yüzyıl içinde fransızca, almanca, rusça ve macarca'ya çevrilmiş batı dünyasınca da takip edilmişlerdir.
  • koçi bey'in gözüyle osmanlı'da çözülme
    http://www.dusuncekahvesi.net/…smanlda-cozulme.html
  • 17.yy da osmanlı'nın devlet düzeninin neden ve nasıl bozulmalara maruz kaldığını ele alan ve bunların çözüm yollarını gösteren enderun mektebinde değişik görevlerde bulunmuş koçi bey tarafından yazılmış bir nevi rapor.
    günümüzün devlet denetleme kurulu raporları, teftiş kurulu raporları gibi olduğunu düşünebiliriz.
  • kabalcı yayınevi'nden 'koçi bey risaleleri' adıyla çıkan baskısının çevirisi oldukça başarılıdır.

    tanıtım metni şöyle:

    "çocuk yaşta devşirilerek istanbul’a getirilen arnavut kökenli devlet adamımız koçi bey hakkında çok az bilgiye sahibiz. topkapı sarayı’nın kalbinde, enderun’da eğitilip yetiştirilmiş, bilim ve siyaset alanlarında bilgili, zamanının seçkin kişilerinden biriydi. küçük yaşta tahta çıkan sultan iv. murad’a 1631 yılında sunduğu devlet idaresi ve saltanat işlerindeki sorunlara geçmişteki örneklere dayanarak önerdiği tedbirleri içeren ünlü risalenin sahibidir. bu küçük, ama değerli eserinde sunduğu açıksözlü ve dürüst öneriler sayesinde iv. murad’ın yakın dostu olup onunla bağdat seferi’ne çıkmıştır. iv. murad’ın ölümünden sonra tahta çıkan i. ibrahim’e de devlet teşkilatı hakkında ikinci bir risale sunmuştur. yüzyıllar öncesinden gelen bilgilerin ve önerilerin özetlendiği bu kitabı okuduktan sonra aradan neredeyse 400 yıl geçmiş olmasına rağmen osmanlıdan günümüze devlet idaresindeki ana sorunlarda pek bir değişiklik olmadığı hissine kapılacaksınız...

    padişahımızın malumu olduğu üzere osmanoğullarının ulu soylarından gelen padişahlar arasında, her şeyden önce memleketinin genişliği, hazinenin çokluğu ve ululuk yönünden en üst mertebeye çıkanı merhum ve mağfur sultan süleyman han’dı. ve yine âlemin bozulmasına sebep olan haller dahi onun zamanında ortaya çıktı; ama devlet gücünün en üst mertebesinde olduğu için belirtileri o zamanda duyulamasa da birkaç senedir ki artık görülür oldu. ...

    nedimler ve diğer yakınlar, padişahın huzur-ı hümayununda kendilerine yer ve rütbeler bulup, saltanat işlerine müdahale eder, vezir-i âzamlara nice olmayacak teklifler eder oldular. eğer onlar isteklerine müsaade etmezlerse hepsi gönül ve fikir birliği edip, huzur-ı hümayunda fırsat buldukça haklarında nice iftiralar edip, padişahın gazabını hiç durmadan kışkırtarak günahsız yere kimini katl, kimini sürgün ettirdiler ve kiminin de varını yoğunu aldırıp, pek çok hakaretlere uğrattılar. .. kendileri tamamen doyduktan sonra her biri maiyetine nice tımarlar ve zeametler verdirip, kılıç erbabının dirliklerini kestiler. müslümanların beytülmalını ziyana uğratıp, âlemi bu hale getirdiler. ... rüşvet kapısını açarak sancaklara, beylerbeyilere ve diğer padişah mansıblarına karışmaya başladılar. ... hak sahibi olan bir alay iş görmüş ve emektar, yarar ve yiğit kullar itibarsızlık köşesinde namsız ve nişansız kalıp, ayaklar altında çiğnenerek fakirlik ve hiçlik içinde kaldılar. tımar ve zeamet erbabı tamamen yok oldu. bu yüzden de yapılan savaşlar bir varıp bir gelmekten ve belki mamur memleketleri yakıp yıkmaktan ibaret kaldı, fetih ve zafer yok oldu. disiplin ve düzen âlemden kalktı. ... her ne kadar fitne ve fesat çıktıysa bu gibi insanlardan oldu. ..."
  • risalede orduda baş gösteren bozulmaya dair satırları okuduğunuzda, koçi bey'in ; türk ve yörüklerin ,ocaklara alınmasının, orduyu zayıflatıcı etkisi olduğu savını görürsünüz. kul sınıfı osmanlı yönetici kadrosu her daim türklere karşı mesafeli olmuşlardır. bu da devlet katında, ileri ki dönemlerde başka bir sorun olarak gözlemlenir.
  • "reaya fukarası ahvali beyanındadır

    saadetlu, devletlu, iskender haşmetlu hakan hazretlerinin parlak ve nurlu kalplerine gizli olmaya ki: 990*tarihine gelinceye kadar reaya fukarasından her bir nefer başına, kırkar akçe, ellişer akçe cizye ve kırkar akçe ev avarazı ve iki koyundan bir akçe koyun vergisi alıp, fazla alınmazdı. ancak mübaşir olanlar cizyeden ve ev avarızından ikişer ve üçer ve en fazla beşer akçe gulamiye adı ile para alıp, bundan fazla kimsenin haddi değildi.

    padişah hass'ının yazısı iki bin dört yüz kırk bir yük akçe olup, eminlerden ve yapıcılardan en az yarısı tahsil olunsa, o miktar akçe hasıl olup, hazineye girerdi. şimdi ulufeli asker* taifesi fazla olup, asker de ziyade olunca masraf fazla olup, masraf artınca da vergi ziyade oldu. vergi artınca reayaya zulüm ziyade olup, alem harab olmuştur. evvelce ev başına kırkar, ellişer akçe alınırken şimdi yalnız miri için her neferden ikişer yüz kırkar akçe ve her ev avarızından üçer yüz akçe, her koyun başına bir akçe tayin olundu.

    altı bölük halkı birkaç senedir, padişah parasını tahsil etmeyi kendilerine vazife edinip, devlet vükelasından bütün defterleri zorla alıp, halkın gözü önünde sultan mehmed han cami-i şerifi avlusunda mezat edip, birer, birer buçuk kuruş gulamiye ile ahmed'e mehmed'e satar oldular. alanlar dahi birer kuruşa kani olmayıp, islam memleketlerinden yedişer sekizer yüz akça cizye ve avarız toplanmaya başladı. her koyundan yedişer sekizer akçe alınıp. anadolu vilayetlerinde koyun başına yirmişer otuzar akçe alır oldular. bu zulme reaya nasıl dayansın? bütün millet bu haksızlığı nice geçirsin? padişah hasslarının hali perişan olmuştur 484 yük akçe yazısı olan gürcistan, gence, revan ve bağdad memleketlerinde olan padişah hass'ı olan köyler elden çıkıp, düşman eline geçti. bir kısmı da şeriate aykırı olarak mülk edinildi, vakıf ve paşmaklık oldu. bir kısmı harab olmaya yüz tuttu. bir kısmı vezirlerin hası haline geldi. hâlâ mevcut olan padişah hass'ı köylerden yüz yük akçe ancak hazineye girip, geride kalandan nam ve nişan kalmadı. velhasıl şimdiki halde reaya fukarasına olan zulüm hiç bir tarihte hiçbir iklimde hiçbir padişah memleketinde olamamıştır. islam ülkelerinde bir memlekette zerre kadar bir kimseye zulüm olsa ceza gününde padişâhlardan sorulur. vezirlerden sorulmaz. (ben onlara sipariş ettim) demek cenab-ı hakk'ın huzurunda cevap olmaz. zulüm görenin ahı hanümanlar harab eder. zavallıların gözyaşları dünyayı fenalığa boğar.

    "küfür ile dünya durur, zulüm ile durmaz."

    adalet, ömrün uzunluğuna sebeptir. fukara ahvalinin düzeni padişahların cennetlik olmasına sebep olur. bu dediklerim sözler, benim sözlerim değildir. bilginler ve şeyhler sözüdür. inanılmazsa onlardan sorula.

    baki emr-ü ferman saadetlu sultanım hazretlerinindir."
  • bu risaleyi okuyunca çok şaşırmıştım ve umudumu tamamen yitirmiştim.
    bu işler bizim genlerimize işlemiş demek ki 500 yıl önce neysek şimdide oyuz toplum olarak.
  • kesinlikle 100 temel esere dahil edilip, her yaştan yurdum insanına okutulması gereken, eserdir. bazen deniyor ya 100 sene önce yazılanı okuyamıyoruz; eser, gösteriyor ki son 300 senedir aynı toplumuz
  • içeriği itibariyle güncelliğini korumaya büyük ölçüde devam etmektedir. çünkü zaman içinde taslar değişiyor ancak hamam aynı hamam.
  • "...giderek her işe hatırın karışmasıyla ve her emre göz yummak yüzünden hak sahibi olmayanlara hadden aşırı makamlar verilmesi gerektiği için,kadim kanun bozuldu.kazaskerler dahi az zamanda yersiz olarak azlolundukları için,aralarında aç gözlü ve hırslı olanlar,bulundukları makamda oldukları süreyi firsat ve fırsatı ganimet bilip,mansıbların çoğunu ehliyetsiz kişilere rüşvet ile verir oldular..."
    evet bu 400 sene önceki osmanlı,bir yerden tanıdık geliyor mu? günümüz türkiyesinde de hakimler sürülme korkusuyla bağımsız kararlar alamıyorlar.
hesabın var mı? giriş yap