• sürprizbozan içerir.

    urania'nın sesiyle açılan roman yine onun sesiyle kapanır. mağdurun edebi zaferidir bu. çünkü statü olarak zirveye ulaşan, eril uygarlığı reddederek kendi egemenliğini kuran urania'nın baştaki karamsarlığı ve engellenmişliği kaybolmuş, roman kapanırken yarı iyimser ve yaşama hevesiyle dolu yeni bir kadın doğmuştur. bu da kadınlığın zaferidir. bu denli sert ve acımasız bir kaos dünyasını doludizgin anlatan romancı llosa'nın kadınlara biçtiği bu üstün statü kayda değerdir.

    artık bu zaviyeye ulaştıktan sonra güç, iktidar, liderlik, egemenlik gibi birçok siyasi liderin elinde yozlaşan, laçkalaşan ve lağım gibi kokan (sahi, romanda, askeriye içinde patlak veren ve kokusu ülkeyi yöneten liderin sinsi burnuna değin ulaşan bir lağım deliği söz konusudur) unsurlar birer birer elimine edilmiş olacaktır. lağım deliğinin kapatılması suçluluk duygusunun bastırılmasıyla ilgili olduğu kadar liderin hasıraltı etme gayretleriyle de ilgilidir. ve şu söz hatırlanır: bok, boku lağımda bulur!

    toparlarsak; bakire urania'nın rahmi delindiğinde akan kan ile militarist topraklarda patlayan lağım deliğinin yan yana gelişi. nedir bu? kırmızı kanın ve grimsi/yeşilimsi pisliğin, tiksinti duygusu veren tüm bu ifrazatın esasen ülkeyi ele geçirmiş olduğu görülecektir. nitekim suikast sonrası hücre odalarında buharlaşan sidikler, mâhkumların ağızlarına tıkıştırılan boklar, bedenlerin üzerinde kuruyan kızıl kanlar, parçalanan burunlardan sızan sümükler romanın karanlık dünyasını ele geçirmeye devam eder. işkence gören suikast timinden sızan ifrazattır bu. bütün bu ifrazat siyaseti romanın biçimine de yansır. llosa bir yeraltı ırmağı gibi akan cümleler kurar ve roman birkaç gün içinde bitirilir.

    çürümenin romanıysa da umut vadeder teke şenliği. ama gene de makyavelistlerin ve günü kurtaran pragmatistlerin sonsuz egemenliğini bir verili hakikat olarak kabul eder llosa. bu mikroplardan kurtulmak handiyse mümkün değildir, çünkü onlar her yerdedir. televizyonu açtığınızda onları görürsünüz. asfaltı yarıp geçen konvoyların arasında siyah camlı arabaların içerisindedirler. llosa bunu görür ve urania özelinde mezkur mikropların insanın kafasının içini de mekan kıldığını ifade eder. urania'nın kafasının içi asla unutamadığı ilk travmanın anısı ile doludur ve travma iktidar odaklıdır. finale doğru yapılan bir dizi itiraf bu yüzden bir psikanaliz seansını andırır ve kısmen de hristiyan kültüründeki günah çıkarma seremonisine atıfta bulunur. urania akrabalarına itirafta bulunarak sırrını faş eder ve babasını neden ölmeden önce öldürdüğünü bu şekilde ifade etme fırsatı bulur. artık üzerindeki bütün yük ortadan kalkmış, yıllar yılı sırtında taşıdığı kamburundan nihayet kurtulmuştur. ekonomik bağımsızlığı kazanmış, rüştünü çoktan ispat etmiş kadın artık cinsel anlamda da özgürdür diyebiliriz.

    connell, toplumsal cinsiyet ve iktidar'da şöyle yazmıştır:

    "çoğu durumda şiddet içeren rejimler, tasarlandığı biçimde işlemektedir: rahibe okulları rahibeler üretir, okul öğrenciler üretir, erkek çocuk babasının imgesi olacak biçimde yetişir."

    bu açıdan urania cabral ile diktatör rafael trujillo'nun oğlu ramfis trujillo karşılaştırılırsa eğer aradaki fark daha iyi anlaşılır. bir tarafta babasının teke'ye kurban ettiği urania, diğer tarafta babası öldürüldükten sonra tıpkı onun gibi işkencelere devam eden ramfis. urania daha önce de belirttiğim gibi babasını yaşarken öldüren bağımsız, hür bir çehredir. ramfis ise babasının asla tasvip etmediği hazza ve eğlenceye içkin bir yaşam süren bir playboy'dur. buna rağmen oğul babasının izinden gidecektir; yani "babasının imgesi"nden kurtulup özgürleşemeyecektir.

    not: yazarın bir başka romanı kelt rüyası'nı da mezkur ifrazat ile barthes'çı ter siyaseti dolayımında mukayeseli okumak ilginç olurdu. okuyacağız da.
  • dominik cumhuriyeti'ndeki trujillo rejimini ve rejimin çöküşünü anlatır. karakterler urania cabral hariç tamamıyla gerçektir. mario vargas llosa kitabı "dominikli dostlara" adamıştır. bu sayfada en az 5 sayfa entry görmek isterdik...

    --- spoiler ---

    kitap, rafael leonidas trujillo molina'ya yakın çevresi tarafından 30 mayıs 1961 gecesi düzenlenen suikasta odaklanır. suikast ekibi (komplocular) antonio de la maza, juan tomás díaz, amadito garcía guerrero, antonio ımbert barrera, salvador estrella sadhalá(el turco), huáscar tejeda, pedro livio cedeño, luis amiama tió ve fifí pastoriza'dan oluşuyor. bir de pupo lakaplı genel kurmay başkanı josé rené román fernández işin içinde. ama pupo komplocuları fena satıyor.

    kim kimdir?
    antonio de la maza: dominikli iş adamı, de la maza ailesinin medarı iftiharı. trujillo rejiminde bakanlık, askeri gizli servis başkanlığı yaptı. galindez cinayeti sonrası "teke" ile ters düştü. çünkü trujillo adamalarına kardeşini öldürttü ama inkar etti. olayı eşelememesi ve unutması de la maza'ya otoyol ihalesi verdi. antonio da o gün teke'yi öldürmeyi kafaya koydu. ölümü sım denen rejimin silahlı gücü elinden oldu. suikasttan 1 gün sonra santa domingo'daki ünlü bolivar caddesinde üzerine çevrili makineli tüfeklere karşı 45'lik tabancıyla dövüşerek öldü.

    juan tomás díaz quezada: komplonun planlayıcılarından. deniz kuvvetleri komutanı gib ibir şeyken, teke'nin karısını düzdüğünü öğrenir. karısı teke'ye kocasının rejim aleyhtarı görüşlerini aktarınca rütbeleri sökülür. antonio de la maza ile birlikte bolivar caddesindeki çatışmada öldü. taksiden indiklerinde "calie"ler tarafından takip edildiklerini fark etmişlerdi. kaçmak ya da yakalanıp işkence görmek yerine çatışmayı seçtiler. dominikliler bu ikisi için hala "mangal gibi yürek varmış" derler.

    salvador estrella sadhalá: koyu katolik, dini itikatları yüksek. rejimde savunma bakanlığı yapmış, bugün hala 30 mayıs kahramanları arasında. komplodan sonra sım tarafından ağır işkencelerden geçirildi. kurşuna dizilerek öldürüldü, cesedi asla bulunamadı. yakın dostu amadito garcía guerrero'nın intikamını almak için komploya katılmıştı.

    amadito garcía guerrero: teke'nin yaveri. hayatının aşkıyla evleneceğini trujillo'ya anlatırken teke ondan bu evliliği unutmasını söyler. sebebi, kızın kardeşinin 14 haziran üyesi bir komünist olmasıdır. amadito da teke'ye bağlılığını göstermek için kızı terkeder. ancak bununla da bitmez. teke sım'e bir 14 hazirancıyı öldürme talimatı verir. silahı da amadito'ya sıktırırlar. başına çuval geçirilmiş komünistin ölü bedeninin kime ait olduğunu gösterdiklerinde şoka girer. zira, biricik aşkının kardeşini öldürtmüşlerdir. bu olay sonrası tekeyi öldürmeye yemin eder. suikastın ardından saklandığı evde kuşatılır. çatışmada ölür. rejim yanlıları o evi içindeki kadınlar birlikte ateşe verir.

    pedro livio cedeño: suikast sırasında gözcülük yapan 2'nci araçtaydı. silah seslerini duyup teke'nin öldüğü yere geldiklerinde bir kurşun da buna gelir. ya kan kaybından ölecektir ya da sım'in eline geçme pahasına hastaneye kaldırılacaktır. 2'nci şık tercih edilir ve yaralı yaralı işkence edilir. hayatta kalması için her şey yapılır. bütün isimleri verir. sürek avı livio'nun çözülmesiyle başlar. trujillo'nun oğlu ramfis günlerce üzerince vahşi işkence yöntemleri dener. o işkencehanede can verir.

    huascar tejeda: pedro livio cedeno ile birlikte 2'nci araçtaydı. direksiyon ondaydı. aylarca işkence gördü. ramfis trujillo onu da katletti. amerika'da mühedislik eğitimi görmüş, dönemin dominik cumhuriyeti'nin önde gelen akademisyen ve aydınlarından biriydi.

    antonio ımbert: araçtaki dört kişiden biri, aracı kullanan kişi. rejim çatırdayıp, balaguer iktidarı alınca içerdeki yüzlerce kişiyle birlikte salıverilir. suikast ekibinden hayatta kalan 2 kişiden biridir.

    luis amiama tió: sım'in yakalayamadığı tek suikastçi. rejimde santa dominfo kentinin belediye başkanlığı görevini yürüttü. haftalarca bir evin duvarındaki tablonun arkasında bir gizli bölmede saklanmayı başarır. işler yoluna girince ortaya çıkar. kendisine general rütbesi verilir, mutlu ve trujillo'suz bir hayat yaşamaya devam eder.

    josé rené román fernández (pupo): suikastın ardından yönetime el koyması planlanan ama korkak bir tavuk olduğu için bunu yapamayan komutan. bu basiretsizliği yüzlerce insanın hayatına mal olur. kendisinin de işin içinde olduğu er geç ortaya çıkar, en ağır işkencelerde katledilir. eşi ve çocuğu da öyle.

    johnny abbes garcia: sım'in şefi, teke'nin en güvendiği adam. leblebi yer gibi adam öldüren bir kansız. beleguer hükümeti döneminde yurt dışına sürülmüş, yaşadığı yerde haiti gizli servisi tarafından anası sikilmiştir. bugün bile pek hayırla ananın olmadığı söylenir.

    edit: karakterlerin yanlışı yoktur, eksiği belki vardır. araştırmadan, romandan aklımda kaldığı kadarıyla yazdım.
    --- spoiler ---

    edit2: spoiler
  • bir ülkede iktidarın bütünüyle bir kişinin elinde olmasının ne demek olduğunu, bu güce sahip bir insanın neler yapabileceğini çok etkili bir dille anlatır. 31 yıl sürdürdüğü diktatörlüğü boyunca trujillo 3 milyon nüfüslu ve "kendine kapalı kutu" olan dominik cumhuriyetinde istemediği insanları rahatça öldürmüş, istediği genç kızlara -istediği şekilde- tecavüz etmiş, santo domingo şehrinin ismini trujillo kenti olarak değiştirmiştir.

    kitapta olaylar üç farklı gözden ele alınır ve bu farklı bakış açılarına ait yaşantılar ustalıkla örülür. kitabı bitirdiğimizde türlü karmaşık olayları süzülmüş ve bir bardak su berraklığında önümüze konmuş olarak buluruz.

    yazarın bir dönem yazarlığa ara verip arjantin'de seçimlere katılmasının - ve kazanamamasının, politik oyunları anlatmada kitaba olan katkısı yadsınamaz sanırım.

    ispanyolca'dan çev. peral bayaz charum
  • mario vargas llosa'nın neden nobel edebiyat ödülüne layık görüldüğünü içselleştirebilmek için gözden kaçırılmaması gereken bir eser. 491 sayfalık uzun bir roman olmasına rağmen hemen hemen gereksiz bir kelime bile yok. oldukça akıcı. tarih ve kurguyu bu denli başarılı bir anlatım tekniği ile harmanlayabilmek ancak llosa gibi yazarların başarabileceği bir iş. okunması gereken bir yapıt. çevirisi de oldukça yetkin. kimi bölümleri bana gabo'nun bir kaçırılma öyküsünü hatırlattı. o da mükemmel bir kitaptı bu arada.
  • yeni türkiye'yi anlatan kitap.
  • dehşet içinde, şaşkınlıktan gözlerimi belerte belerte okuduğum ilk kitap olabilir. bir diktatörün etrafındaki yalakaların, yalakalıkta ne kadar ileri gidebileceklerini göstermesi açısından dehşete düşürdü beni.

    kitabın arka kapağını buraya yazıyorum sizin için, buyrun:

    " bir diktatörün ülkesine, kendi insanına verdiği zarar nasıl tanımlanabilir? 31 kayıp yıl? binlerce ölü? binlerce sakat? binlerce kayıp? yüzlerce işkence tekniği? yüzlerce türedi zengin? yurtdışındaki bankalarda biriken kara paralar? sansür? muhbirler? şantaj? köpekbalıklarına atılan, vahşice yok edilen muhalifler?

    teke şenliği, 31 yıl dominik cumhuriyeti'nde hüküm süren ve bu süreçte yaklaşık 50.000 insanın ölümünden sorumlu tutulan diktatör rafael trujillo, namı diğer teke'nin iktidarı süresince yaşananlara, diktatörün has adamlarından birinin kızı urania cabral'in ve diktatöre suikast düzenleyen bir grup dominikli vatanseverin gözünden bakıştır... söz sözü bağlar ve araya diktatörün anlatımları da girer. nobel ödüllü yazar llosa'nın gerçek kişiler arasına ustaca yerleştirdiği "kurgu kahramanlar" öyküyle öylesine bütünleşmiştir ki gerçek sanılanilir. çok canlı, gerçekçi ve zengin anlatımıyla teke şenliği, diktatörlük üzerine yazılmış önemli eserlerden biridir. "
  • dominik cumhuriyeti'ni otuz bir yıl faşist diktatörlükle yöneten rafael trujillo hakkında ve aynı zamanda trujillo rejimi dönemi siyasal ve toplumsal olayları ve dönemi ve dönemin atmosferini algılamak adına okunabilecek üç çeviri kitap var benim bildiğim: oscar wao'nun tuhaf kısa yaşamı * kelebekler zamanı ve teke şenliği.
    ve teke şenliği ile birlikte üçünü de okumuş bulunuyorum.
    llosa dönemi üç farklı açıdan yansıtmış ve üç farklı ağızdan anlatmış romanda: otuz yıl trujillo rejiminde önemli siyasi görevler edinmiş ve trujillo savunucusu devlet adamının kızı, trujillo'nun kendisi ve trujillo suikastının kahramanları...
    yakın geçmiş tarihe uzak kalmamak adına, güç ve menfaat karşısında çoğunluğun nasıl yanlışı doğru - çirkini güzel kabul edebildiğini, kimi zaman korkunun kitleleri dilsiz ettiğini, değerlerin nasıl değer kaybettiğini anlayabilmek adına mutlaka okunması gereken çok önemli bir kitap.
  • illa ki düşündüren ve bugünümüzle kıyaslara sürükleyen bir kitap, düşündürüyor dedik her kitap düşündürür evvela ama kimi sıkıntılı diliyle gereksiz tavrıyla bir yerlerden aşırılıp sindirilememiş taraflarıyla düşündürür bu kitap öylesi bir kitap değil işte, bir ülkenin zorba gününü, istismar defterini, katliam üstatlarını sayfalara nakledip insanın güne geleceğe umudunu ne feci yaşantılamalar üzerinden kurduğunu hatırlatan bir kitap ve eğer bir diktatörün soluğunu ensenizde hissetmişliğiniz varsa derinden sarsan da bir kitap bu...

    üç kanaldan anlatının yer aldığı üç gidişatın aynı gerçeklikte farklı yazgıları paylaştığı kitapta ister istemez o günlerin dominik cumhuriyeti ile bugünün türkiye'sindeki benzerlikleri görmek zorluyor kişiyi hani aradan yıllar geçmiş diyorsunuz hala bir diktatörlüğün izleri mi var ülkemin üzerinde bu can sıkıyor sansürler, faili meçhuller, zorbalıklar, işkence ve işkencenin en acımasızı olan tecavüzler hala ben buradayım bir yere gitmedim diyor ya ülkemizde işte bunlar apansız birbiri üzerine yığılarak hatırlanıyor kitap üzerinde yol aldıkça.

    okuyucu için hem akışı hasebiyle merak uyandıran hem birtakım önsezilerle parçaları ufak uafak birleştirmeye yardımcı olan, o düşsel geleceğin kurgusu nasıl acılar üzerine inşa edili bunu gösteren ve yeni gerçeklikler içindeki marazları bulduran mutlaka okunup belleğe kazandırılması gereken bir kitap, diyip
    kitabın şahsıma aksetme betimini noktalarım.
  • okuyorum. kitap bence baya güzel içine çekiyor ve o baskıcı atmosferi hissediyorsun. tek sorunu isimler kim kimdi biraz karmaşık başlarda ve okurken hep urania’nın olduğu kısımlara geçesim geliyor. ben kızım olursa adını filan urania koymak istiyorum aq. bu aralar full siyasi romanlar okuyorum ne ayak bilemedim. hayır bi de siyaset konuşmak istemiyorum filan diyip artizlik yapıyodum ahhşanşf.
    küçük de bi alıntı:
    “ülkenin soluğu her gün biraz daha kesiliyor”
  • perulu roman, öykü, oyun yazarı ve nobel edebiyat ödülü sahibi mario vargas llosa romanı. dilimize teke şenliği adıyla çevrilmiş ve can yayınlarından basılmaktadır. 1930 ile 1961 yılları arasında dominik cumhuriyeti’ni 31 yıl boyunca baskı ve zulüm ile yöneten diktatör rafael trujillo’nun iktidarına ve suikast sonucu öldürülmesi sonrasında yaşananlara ışık tutuyor roman.

    diktatör trujillo’nun birden fazla lakabı var; generalisimo, ekselans, şef, velinimet ve yeni vatanın babası gibi. onu sevmeyenler için ise o, her zaman teke’ydi. teke’nin iktidarında 50.000 insan öldü. perejil (maydanoz) kelimesini iyi telaffuz edemedikleri için haitili olduklarını anladığı 20.000 insanı öldürdü. teke, bakanlarını görev adı altında yabancı ülkelere gezilere gönderip, onların yokluğunda karılarına tecavüz etti. kabine toplantısında, en iyi seks yapan kadının adını, herkesin içinde eşinin yüzüne söyledi. binlerce genç kıza tecavüz etti. teke’nin gazabına uğrayan bürokratlar, affedilmek için ona kendi bakire kızlarını sundular. teke, muhalifleri canlı canlı köpek balıklarına yem etti. teke, mirabal kız kardeşleri katletti. masum kadınların bile öldürüldüğü bu ülkede, geç de olsa teke’yi avlayacak ve kadınlarına sahip çıkacak onurlu kahramanlar bulunacak mıydı?
    tüm iktidarlar çürür, mutlak iktidar mutlaka çürür demiş lord acton. kesinlikle okumanız gereken bir kitap
    görsel
hesabın var mı? giriş yap