• iki üvey ağabeyinin aşık olduğu kız genelde bilindigi uzere candy değil, georgie'dir. benzetilmesi, karıştırılması çok normaldir çünkü çizerleri aynıdır ama yine de kanımca georgie'nin çizimleri daha gelişmiştir. (zaten daha sonra sanırım) georgie, avustralya ormanlarında bir oduncu tarafından bulunan,ölmek üzere olan çok güzel bir kadının kollarında görünür ilk olarak, kadın oduncuya "ona iyi bak, adı georgie" der ve ölür. minik sarisin bebegin kolunda ona epey buyuk gelen kirmizi tasli cok guzel bir altin bilezik vardir. adamcagiz ne yapsin,bebege aciyarak onu eve getirir. iki oglu kendilerine bir kizkardes gelmesine cok sevinirler, ama anneleri supheyle yaklasir. sarisin kiz, iki "agabeyi" abel ve arthur'la birlikte mutlu bir cocukluk gecirir. ama abel ve arthur yavas yavas kiza asik olurlar. abel georgie'yi cok tutkulu bir askla sever ve gozunden kiskanirken, arthur "ben onu seviyorum, ama yeter ki o mutlu olsun" diye dusunmektedir. bu arada georgie de (candy gibi ) sarışın ve zengin bir çocuğa aşık olmuştur, adı lowell'dır ve elisa diye bir kızla nişanlıdır. (mesela candy'de de kötü kız elisa'dır,ama georgie'nin rakibesi diğerinin aksine tamamen siyah değildir, o da zengindir, şımarıktır ama nişanlısını geri almaya çalışan kurban modunda olduğundan daha sempatik gelir. ayrıca oldukça da güzeldir.) hırs ve tutku doludur bu çizgi dizi, abel ve arthur'un georgie için ettikleri kavgalar, annelerini çileden çıkaracaktır. iki oğlunun arasını açtığı için georgie'ye öfkeli olan kadın, aslında onu kıskanmaktadır. çünkü onun gözünde hem kocasının ölümüne neden olmuş, hem de guzelligiyle oğullarını elinden almıştır. bir de lowell'ı duyunca georgie'yi evden kovar. georgie bir başına kalmıştır, saçlarını kesip kendisini "george" diye tanıtarak ingiltere'ye giden bir gemide tayfa olarak işe girer. bu arada gemideki zengin ama sakat bir kızcağız da ona aşık olur. georgie bu kızla yakın arkadaştır, hatta kiz bir yerde denize düştüğünde kendi hayatını hiçe sayarak onu bir köpek balığının şerrinden kurtarır. londra'ya gelir ve sevgilisini bulur. nitekim lowell georgie için hem nişanlısını hem de ailesini terkedecektir ama birlikte yoksul fakat mutlu bir hayat yaşarlarken vereme yakalanacak, georgie de onu ailesine dönmeye ikna edecektir. gül gibi iki tane üvey ağabey dururken (hele de abel) georgie'nin neden sarışın bir snoba aşık olduğunu çoğu insan anlayamamıştır...üstelik lowell, anthony kadar sağlam karakterli filan da değildir,sümsüğün tekidir.
  • şeker kız candy,çiçek kız tadında fakat avustralyada geçen bir çizgi filmdir. başrollerinde kocaman gözlü georgie, sarışın (kız gibi oğlan) burjuva çocuğu sevgili ve aslan gibi iki tane üvey abi vardı. üvey abilerin öz annesi olan, (georgiye gıcık) bir de cadaloz üvey anne vardı.
    geçtiğimiz senelerde trt2de tekrar yayımlandı. bu sayade küçükken farketmediğimiz bir dolu detayı yakalamış olduk. küçükken anlamsız gözlerle de olsa aşk meşk davalarının, üçgenlerin dörtgenlerin farkındaydık. ama ben kendi adıma georginin aşkının 12 yaşındayken, sarışın çocuğu çırıl çıplak nehirde görmesi nedeniye başladığını bilmiyordum.. gene georgi aynı yaşlardayken attan mı düşmüştü bişey olmuştu, abelin (büyük abi. pek de yakışıklıydı esmer güzeli neyse) georgiyi kucağında taşıyıp çimenlere yatırdığını, üstüne de kendisinin yattığını, salaklaşan georgiye de "georgi lütfen biraz böyle duralım" dediğini farketmemişiz. zavallı georgicigin zaten kocaman olan gözleri daha da büyümüş gökteki bulutları izlemeye dalmıştı.
    sonraaa... abel aşkına karşılık alamayıp, başlarım böyle işe diyip, memleketi terkettikten sonra fedakar küçük kardeşin georgie için "gerekirse aşkımı kalbime gömerim yeter ki mutlu olsun" havasına girdiğini, fakat başı beladan kurtulmayan georgie nehre düştüğü için ve hava da soğuk olduğu için (giysiler ıslak.. hava soğuk.. ateş yanmayan klübe... ) çırıl çıplak soyunup kızı ısıttığını (tamam da neden soyunuyor ki... ) anlayamamışız...
  • ne hikmetse arkadaş o gün herkes mi televizyonun başındaydı. herkesin aklında kalan sahne, üvey abisinin georgie donarken onu vücut ısısı ile ısıtmaya çalışması. hiç unutmuyorum beşinci sınıfta iken, ertesi gün okula gittiğimde, sınıfın gün boyu konusu olmuştu bu olay. neyse güzel animeydi vesselam.
  • tez yazmamak için yapılan anlamsız hareketler kapsamında izlediğim anime. işin tuhafı küçükken tek bölüm bile corci izlemişliğim yoktur. koyu bir şeker kız candy hayranı olarak bu corciyi ne zaman görsem "amaaaan, candy çakması işte" diyerek kanalı çevirirdim. gerçi o yıllarda "çakma" kelimesini bildiğimi de düşünmüyorum ya, neyse.

    bu corci'den tek hatırladığım sünepe sarı oğlan (lowell) ile hikayenin böyle atlı, koyunlu falan bir çiftlikte geçtiğiydi. bir gece ansızın aklıma gelmesiyle arayıp buldum corci'yi. ama sene 2015 olmasına rağmen, hâlâ bu animenin yarısının altyazısı yoktu; bu yüzden yarısını altyazısız izlemek zorunda kaldım. eski animelerde hep olduğu gibi muhtelif dillerde dublajlı versiyonu var ama, isteyen bunları izleyebilir.

    anime bittikten sonra diyorum ki iyi ki de ben bunu ufakken izlememişim. ben terry candy'yi öptüğünde hicabımdan kanalı değiştirmiş, naif bir insandım; o yaşta corci'nin memelerini, bacısı bildiği kıza aşık olan abel ile arthur'u, her fırsatta corci'yi götürmeye çalışan lowell'ı ve lowell'ın poposunu izleseydim iyice manyak olurdum herhalde.

    bir de animesi ile mangasının çok farklı olduğunu da belirteyim. animenin sonunda corci babasını buluyor, abel ve arthur ile mutlu mesut avustralya'ya dönüyor, her şey ne kadar mutlu bitti diye düşünürken manganın da sonunu okudum. öroyin yüklenmiş halüsinasyonlar gören bir arthur, arthur'a musallat olan bir soyluyu öldürdü diye idama mahkum olan ve ölen bir abel ile abel'den çocuk yapan bir corci varmış mangada. mangadaki yüksek dram oranı gözlerimi yaşartmadı da değil ama yeminle hayattan soğudum. "lowell'in gök mavisi gözleri aaah ah" modundan "abel'in geniş omuzları oyşşş" moduna geçen corci; sonra da öldü sandığı arthur'un ölmediğini görüp sanırım arthur'la idare etmeye karar verdi. olan arthur'a oldu bu hikayede valla.
  • garip bir cizgi filmdi. daha kucuk yaslarda georgie'ye aslinda uvey olan iki abisinin de asik olmasi, hatta bu ask yuzunde ailelerinin parcalanmasi, georgie dereye dustugunde (ki aslinda intihar etmistir) kucuk abisinin cirilciplak yanina uzanip vucut sicakligini duzenlemeye calismasi, arada erkek kiligina girip bir kizi kendisine asik etmesiyle (sakat bir kizdi) cocuk filmi basligi altinda yayinlanmasinin tezat olusturdugu kanaatindeyim. masumane olarak da olsa yuksek miktarda cinsellik, tutku, olum, intihar, ask, kayip olmak konularini isleyen bildigim yegane cizgi filmdir. yillar sonra yerine aday olan manga'lar bile bence yanina yaklasamamistir.
    kendisi seker kiz candy ile sahsim da dahil olmak uzere bir cok kisi tarafindan karistirilir. fakat georgie yetim olmasina karsin bunu bilmeden buyumustur (oysa candy bir yetimhanede yetismisti) ve kendisinin gercekte kim oldugu sirrini saklayan bir bilezige sahiptir.
  • georgia suya dustukten sonra o yasli adamin evinde kardesi soyunmus koynuna girerken kendisinin gogusleri de gozukmektedir, ve bu konuda hareket yapan tek yaratik da yasli adamin kopegidir, yorgani agiziyla tutup kizin ustunu orter. abi ve yaslinin burada oturup kizin aslinda sagligini falan bahane ederek ulan dokunamadik bari izleyelim tarzi bir durumu yasattiklari bu hareketten ortaya cikabilir.

    georgia'nin o bilezigi babasindan ona kalan tek parcadir, ve georgia babasini bulmak icin yola cikar. dizinin sonununda da, birseyler olur ve bilezik bir sekilde yere yuvarlanir, bi amca gorur bilezigi egilir eline alir bu senin mi der georgia evet de ben senin babanim der ve dizi biter.

    gerogia, hayatimizin ilk hentai deneyimidir.
  • yıllar önce show tv'de yayınlanmış; öyle böyle değil, hakikaten psikopat çizgi film.

    aslında çizgi filmlere büyük gözüyle baktığımızda çoğu psikopat gelir evet, ancak bu çizgi film bir başkadır. yayınlayanları çok daha başkadır. hala aklım almaz, nasıl öyle güpegündüz yayınlandığına.

    konuya gelelim de, durumun vahametini daha açık bir şekilde aktarabilelim:

    bu georgie, şeker kız candy'i andıran sarı bukleli saçları ve eşşek gibi mavi gözleriyle pek güzel bir kızımızdı. iki tane oğlu olan bir adamcağız bunu ormanda bulup evine getiriyordu ve georgie'yi evlatlık alıyorlardı. fakat daha sonra adamın ölmesiyle birlikte, kendisinden pek hazzetmeyen üvey annesi yüzünden pek acılı günler geçiriyordu kızımız.

    giriş itibariyle gayet doğal görünmekte. tipik bir japon çizgi filmi. ancaak...zurna öyle bir zırt diyor ki ileriki zamanlarda, siz de zırt diye kalakalıyorsunuz ekran karşısında.

    georgie'nin iki üvey abisi de kızımızın büyüyüp serpilmesiyle ona aşık oluyorlar. georgie için yaptıkları kavgalar evin huzurunu bozdukça, annenin de georgie'ye yaptığı işkenceler artıyor. bu arada georgie sarışın mı sarışın,soluk benizli bir zengin bebesine aşık oluyor. sonra, hem bu çocuk ingiltere'ye taşındığından, hem de georgie artık üvey annesinin zulmüne dayanamadığından saçlarını kısacık kestirip erkek kılığında bir gemiyle ingiltere'ye geliyor. sonra çocuğu buluyordu, ama hikaye nasıl sonlanıyor tam hatırlayamıyorum.

    şimdi detaylara gelelim. bu hikaye, keşke az önceki özetim gibi sade ve masumane bir şekilde anlatılsaymış. en fazla georgie için göz yaşı dökerdik hayatımızın ilk melodramını izlerken. ancak bu çizgi film, resmen melodram kılıklı bir erotik fimdi.

    hala gözümün önünden gitmeyen bazı fantastik sahnelerle örnekleyeyim iddiamı:

    bu georgie, üzüntüsünden kendini nehre atıyordu. üvey abilerinden biri nehre atlayıp georgie'yi kurtarıyordu ve bir klübeye taşıyordu. ancak hava çok soğuk olduğu ve şömine bir türlü yanmadığından georgie bir türlü kendine gelemiyordu. bunun üzerine fedakar abi üstünü başını çıkarıp, çırılçıplak yatmakta olan georgie'nin üstüne uzanıyordu, onu ısıtmak için. klübenin sahibi olan yaşlı amca da sevgi dolu gözlerle bakıp takdir ediyordu, "vay be ne kadar seviyor kardeşini" şeklinde.

    sonra diğer abisi de çimlerde oynarlarken georgie'nin üstüne yatıyordu ve georgie'nin garip yüz ifadesi eşliğinde bir süre öylece duruyorlardı.

    bunlar yine de çıplaklık dozu çok yüksek olan sahneler değildi. asıl erotizm, georgie sarışın sevgilisine sonunda kavuştuğunda yaşanıyordu. beyaz gömleklerin altından görünen georgie'nin göğüsleri, soyunma ve sevişme sekansları, sarılmaların, üstüste yatmaların haddi hesabı yoktu bu kavuşma sahnesinde.

    clementine'den çok çok daha tehlikeli bir çizgi filmdi. yok bu entrylerle yetinmedim hala hatırlayamadım diyenler için şurda detaylı bir incelemesi mevcut: http://shoujo.tripod.com/georgie.html

    bu arada, candy'e benzetilmesinin sebebi de boş değilmiş; iki manganın da çizerleri aynı.
  • bu animenin tam ve detaylı özetine hiçbir yerde ulaşamadım, üşenmeyip ben yazayım...

    --- spoiler ---

    avustralyalı bir çiftçi, iki oğlu ile ormana gittiği sırada bir bebek ağlaması duyar. birilerinden kaçan ve ölmek üzere olan genç bir kadın görür. kadın bebeği adama vererek ona iyi bakmasını, isminin georgie olduğunu söyler. bebeğe kendi bileziğini takar ve oracıkta ölür. kadını kovalayan adamlar yaklaştığı için çiftçi bebeği alarak kadını bırakmak zorunda kalır.

    georgie, kendisinden 3-5 yaş büyük iki abisi, abel ve arthur'la çok mutlu bir çocukluk geçirmektedir. abel büyük abidir ve tutkulu, cesur, korumacı biridir. küçük ağabey arthur ise sakin, fedakar ve anlayışlı bir kişiliğe sahiptir. babalarının ani ölümünden georgie'yi sorumlu tutması ile abel ve arthur'un georgie'ye olan düşkünlükleri, annenin georgie'ye her geçen gün daha da kötü davranmasına sebep olur. annenin asıl korkusu abel ve arthur'un her geçen gün güzelleşmekte olan georgie'ye aşık olmalarıdır. zira korkusu zaman içinde gerçekleşecektir...

    abel georgie'yi kıskanmakta ancak bunun sebebini anlayamamaktadır. yağmurlu bir günde georgie abel'i aramak için ormana gider. fırtına ve gök gürültüsünden korkarak bir ağaç kavuğuna saklandığı sırada abel'le karşılaşır. o sırada gök gürler, georgie korkuyla abel'in kollarına atılır. abel georgie'yi sıkıca sarar, yağmurun altında onu yere yatırarak sarılır ve "lütfen biraz daha böyle kalalım" der. o zaman anlar ki georgie'ye aşık olmuştur ve ondan uzaklaşması gerekmektedir.

    çocukluk hayalini gerçekleştirmek üzere denizci olarak uzak denizlere açılmaya karar verir. annesi önce karşı çıkar ancak daha sonra o da abel'in georgie'den uzaklaşmasının iyi olacağına inanarak abel'in gitmesine izin verir.

    abel 1 senenin sonunda georgie'den başkasını sevemeyeceğini anlamıştır (daha önce abel'e aşık iki kız girmiştir hayatına ancak abel onları georgie için bırakmıştır). georgie için geri döner. ona evlenme teklif edecektir ancak arthur her fırsatta ona engel olur. georgie onları abileri olarak görmektedir ve abel'in gerçeği söyleyerek onu mutsuz etmesini istememektedir. oysaki o da içten içe georgie'ye aşıktır ancak onu bir kız kardeş olarak hayatı boyunca koruyacağına kendi kendine söz vermiştir. sevgisini abel'e de söylemez. abel, arthur'a açıkça sorunca arthur inkar eder. abel şüphelenmektedir ve eğer arthur'un yalan söylediğini anlarsa onunla bu konuda kavga edeceklerini söyler.

    bunlar yaşanırken londra'dan gelen bir doktor tüm kasabada 13 yaşlarında, aile yadıgarı eski bir bilezik takan sarı saçlı bir kızı aramaktadır. abel ve arthur'a da böyle birini tanıyıp tanımadıklarını sorar. arthur inançlı biridir ve günah olduğunu bile bile adama yalan söyleyerek onu kovar. arthur georgie'yi kaybetmekten çok korkmaktadır. abel'e, georgie'ye olan aşkını itiraf eder ve abel ona vurur, arthur ise karşılık vermez.

    işte o dönemde georgie'nin hayatına lowell girer... lowell sidney valisinin torunu olan bir ingiliz soylusudur. önce gölde tesadüfen karşılaşmışlardır, daha sonra tren yolu açılışında denk gelirler. georgie onun gök mavisi gözlerinden oldukça etkilenmiştir, sürekli lowell'in gözlerini düşünür.

    bir gün şehirde bir bumerang yarışmasının düzenleneceğini öğrenirler. georgie yarışa katılarak yaşlı komşuları kevin için ödülü kazanmak ister, ancak yarışma sadece erkeklerin katılımına açıktır. georgie erkek kılığına girerek yarışmaya katılır ve kazanır. hediyenin yanısıra bir de sürpriz ödül vardır: sidney valisinin müstakbel gelini, lowell'in nişanlısı elisa, kazanan adamı öpecektir. georgie ne yapacağını bilemez ve tam elisa onu öpecekken şapkasını çıkarır. kız olduğu ortaya çıkınca ödül olarak lowell'in onu öpmesi gerekecektir ve daha ne oldu demeden lowell georgie'nin dudaklarına yapışır! ve o sırada da seyirciler arasındaki abel uçarak lowell'e sağlam bir yumruk indirir. georgie'yi alır ve uzaklaşmak üzere döner. ancak elisa, bir soyluya hakaret ettiğini söylerek abel'in öldürülmesini ister. lowell ise kendisinin hatalı olduğunu, georgie'nin güzelliğinden çok etkilendiği için kendisine engel olamadığını söylerek özür diler. ancak elisa, abel'e lowell'ın ayaklarını öperek ondan özür dilemesini emreder. o sırada arthur öne atılır ve "abim ölse de birinin ayaklarına kapanmaz, ben onun yerine yaparım" der. sınıfsal farklılıkları saçma bulduğunu söyler. lowell de böyle düşündüğünü söyler ve elisanın kulağına eğer arthur onun ayaklarını öperse aynısını kendisinin georgie'ye yapacağını söyler. bunun üzerine elisa, yere çökmüş olan arthur'un kalkmasını ister.

    bir süre sonra lowell abel, arthur ve georgie'yi baloya davet eder. ancak georgie dışında evdeki kimse bu baloya gidilmesini sıcak bakmaz. oysaki kevin, georgie'ye baloda giymesi için ölen eşinin cici bir kıyafetini vermiştir, şapkası olan şık bir elbisedir. georgie bu elbiseyi giyerek lowell'le karşılaştıkları göl kıyısına gider. lowell da baloyu terk ederek georgie'yi aramaya çıkmıştır. karşılaştıklarında lowell georgie'ye olan aşkını itiraf eder ve öpüşürler.* lowell, elisa'ya aşık olmadığını, ailesi uygun gördüğü için çocukluk arkadaşıyla nişanlandığını anlatır.

    bu sırada georgie'yi aramaya çıkan abel, onları öpüşürken görür ve delirmiş bir şekilde eve koşar. hiddetle eve girerek hızla içmeye başlar. arthur olaydan habersiz, abel'e takılır filan fakat abel felaket sinirlidir ve georgie'yi kaybetmemek için ona her şeyi anlatacaktır. arthur onu engeller ve iki kardeş kavga ederken anneleri içeri girer. tabii oğullarını georgie için kavga ederken görünce ve abel georgie'yle evlenme konusunda çok ciddi olduğunu annesine söyleyince kadın delirir. ancak abel'i vazgeçirmeyi başaramaz ve en sonunda georgie'nin bir mahkumun kızı olduğunu söyler! o dönemde bu çok büyük bir suçtur. iki kardeş de şaşırmış ve sarsılmıştır. abel koşarak evden çıkar. o gergin ortamın üzerine georgie ayakları yerden kesilmiş bir halde eve gelir. abel evi terk etmiş, annesi ağlamaktadır. arthur georgie'nin etkilenmemesi için onu alarak uzaklaştırır ve kendi kendine ne olursa olsun georgie'yi sevmekten vazgeçmeyeceğini söyler. abel için de durum farklı olmayacaktır...

    ertesi gece abel hala dönmemiştir. lowell o gece georgie'yi görmek ve ingiltereye gitmeden önce veda etmek için çiftliğe gelir. yağmurlu bir gecedir, georgie lowell'i çocukken abileriyle yaptıkları mağaraya alır, geceyi birlikte sohbet ederek geçirirler. lowell ona bir müzik kutusu hediye eder ve 6 ay sonra geri döneceğini, döndüğünde elisa'dan ayrılmış olacağını ve georgie ile evleneceklerini söyler. georgie çok mutludur ancak bilmediği bir şey vardır. annesi lowell'i görmüştür! sabah evlilik hayalleri içinde eve dönen georgie'yi kapıda karşılar ve georgie'nin kendisinin öz kızı olmadığını, babasının bir mahkum olduğunu söylerek onu evden kovar. georgie bir süre söylenenleri idrak edemez, sonra koşarak uzaklaşır. onların gürültüsüne uyanan arthur annesinin georgie'ye gerçeği söylediğini anlar ve annesinin engellemesine rağmen georgie'nin peşinden gider. georgie kendini çok yalnız ve çaresiz hissetmektedir. suda lowell'in yansımasını görür ve ona yaklaşmaya çalışırken ayağı takılarak suya düşer. akıntıya kapılarak hızla sürüklenmeye başlar. arthur o sırada georgie'yi aramaktadır. kıyıya düşen müzik kutusunun parıltısını görür ve o sırada suya düşmüş olan georgie'yi fark eder. atlayarak georgie'yi kurtarır, kevin'in evine götürür. georgie şokta ve baygındır. odunlar ıslak olduğu için şömineyi yakamazlar ve georgie'nin vücut ısısı iyice düşmeye başlar. bunun üzerine işte o meşhur sahne yaşanır: arthur üstünü çıkarır ve çıplak georgie'nin üstüne yatarak onu bedeniyle ısıtır. bir süre sonra georgie kendine gelir gibi olunca hemen kalkarak kevin'dan georgie'yi giydirmesini rica eder.

    georgie rüyasında lowell'i görmektedir ve adını sayıklar. arthur, georgie'nin lowell'i sevdiğini böylece anlar ve üzülse de aşkının kanıtı olarak tıpkı bir ağabey gibi georgie'nin mutluluğunu koruyacağına söz verir. o esnada yerdeki müzik kutusunun kılıfını fark eder. göl kıyısına giderek kapağında lowell'in soyadının yazdığı* müzik kutusunu bulur. kevin'in evine dönerken kapıda abel'le karşılaşır ve müzik kutusunu ondan saklar.

    kevin iki kardeşe annelerinin endişelerini anlatır ve onları yumuşatır. arthur eve dönüp annesine bakmaya karar verir ama abel georgie'yi almadan hiçbir yere gitmeyeceğini söyler. uyuyan georgie'nin yanına gider ve onu unutmak için çok çabaladığını ama yapamadığını, onu sevdiğini söyler. ancak georgie uyanıktır ve her şeyi duymuştur! abel georgie'nin uyumadığını anlayınca şaşırsa da geri adım atmaz. söylediklerini tekrarlayarak georgie'ye evlenme teklif eder ve onu öper. georgie şaşkınlıktan hiçbir şey söyleyemez.

    bu sırada anne deli gibi pişmandır ve arthur'dan georgie'yi geri getirmesini ister. kevin ile yalnız oldukları esnada georgie kevin'a abel'in kendisine aşık olduğunu öğrendiğini ve ne yapacağını bilmediğini söyler, akıl danışır. kevin sadece abel'in değil, arthur'un da ona aşık olduğunu söyler. bunun üzerine georgie bir daha o eve dönemeyeceğini anlar ve babası ve lowell'i bulmak üzere ingiltere'ye gitmek üzere bir gemiye erkek kılığında biner.

    abel ve arthur georgie'nin gittiğini öğrenince hızla limana giderler ancak gemi yeni uzaklaşmıştır. arthur geminin ardından yüzerek georgie'ye sesini duyurmaya çalışır. o zaman abel, arthur'un georgie'yi ne kadar sevdiğini anlar...

    abel bir sonraki gemiyle georgie'nin peşinden gitmeye karar verir ancak arthur annesini bırakamaz. anne kısa bir zaman içinde vicdan azabı ve pişmanlıktan ölünce o da abisi ve georgie'nin peşinden londra'ya doğru yola çıkar. annelerinin ölümünü haber vermek ve onun son sözlerini iletmek istemektedir.

    bu esnada georgie'nin erkek kılığında bindiği gemide catherine adında küçük, zengin bir kız kendisine aşık olur. georgie bu kızın hayatını kurtarır. aynı gemide georgie'yi arayan doktor da vardır ve bileziği görünce georgie'ye sorular sorar. georgie erkek olmadığı anlaşılmasın diye adamı geçiştirir. seyahatin sonuna doğru georgie'nin erkek olmadığı ortaya çıkacaktır ancak doktor zehirlenerek öldüğü için onunla konuşma fırsatı olmamıştır.

    catherine georgie'yi çok sevmiştir. babası da minnettarlığından dolayı gidecek bir yeri olmayan georgie'yi evlerine davet eder. ısrarlara dayanamayan georgie biraz da çaresizlikten tekliflerini kabul eder. orada georgie'ye çok iyi davranırlar, ev sahibi adam georgie'nin lowell'i bulmasına yardım eder.

    georgie, lowell'in evine gider fakat kapıdaki görevliler georgie'yi içeri almazlar. bunun üzerine georgie bahçe duvarından atlayarak bahçeye dalar ancak evin köpekleri onu kovalamaya başlayınca köpeklerden kaçarken elbisesi yırtılır. bahçede iç çamaşırları ile kalmıştır! lowell da o esnada duştan yeni çıkmış ve bornozladır. sesi duyunca dışarı çıkar. georgie çıplak olduğu için çok utanmıştır, lowell onu odasına alır ve giymesi için bornoz gibi bir şey verir. eve girdiklerinde lowell georgie'ye yaklaşır ama georgie korkudan titriyordur, bunun üzerine lowell özür dileyerek geri çekilir.

    ikili, aşklarına kaldıkları yerden devam ederler. georgie, babasının mahkum olduğu dahil olmak üzere her şeyi lowell'a anlatmıştır. lowell georgie ile evlenme konusunda kararlıdır ancak elisa'nın lowell'den vazgeçmeye niyeti yoktur.

    bu esnada londra'ya varan abel de sokak sokak georgie'yi aramaktadır. gemide bir papağana "georgie" demeyi öğretmiştir. sokakta tanıştığı ve evlerinde kaldığı küçük kibritçi kız aracılığıyla georgie'nin kaldığı yeri öğrenir ve georgie bahçedeyken papağanı bahçenin üstünden uçurur. papağan "georgie, georgie" diye gezerek ağaca konar, georgie merakla papağanı almak için ağaca çıktığı anda bahçe duvarının arkasındaki abel'i görür ve kollarına atlar. sımsıkı kucaklaşırlar ancak abel'in aşkından vazgeçmediğini anlayınca onu ev halkına abisi ya da sevgilisi olarak değil, avustralya'dan gelen eski bir arkadaşı olarak tanıtır. tabii bu abel'i şaşırtır çünkü aşkına karşılık alacağını sanmaktadır.

    öte yandan lowell, elisa'dan ayrılamamakla birlikte elisa ondan habersizce nikah tarihini öne almıştır. düğünde catherine'in babası da görevlidir ve abel'in georgie'yi bulduğu gün elisa ile amcası duke dangering de georgie'nin kaldığı eve gelirler. burada elisa georgie'yi görünce onu aşağılar ve lowell ile yakında evlenecekleri haberini verir. böylece abel, georgie ile lowell'ı öğrenmiş olur. hem üzülür hem de georgie'ye acır. elisa'nın saldırgan tavrına karşı georgie'yi elisa'ya karşı korur.

    georgie lowell'i bulmak ve elisa'nın söylediklerinin doğru olup olmadığını öğrenmek için ağlayarak dışarı koşar. abel onu durdurur ve konuşmak ister. georgie'ye onunla bir hayat kurmak istemesinin yanlış olduğunu anladığını ancak yine de lowell ile mutsuz olacağı bir evliliği onaylayamayacağını söyler. lowell ile georgie'nin çok farklı olduklarını anlatır, georgie'nin spontane yaşamaya alışık olduğunu ve bu insanların arasında mutlu olup olamayacağını sorar. georgie ne olursa olsun lowell'in yanında olmak istediğini söyler.

    abel kendisini arthurla karıştıran kişiler sayesinde arthur'un da londra'da olduğunu öğrenir. georgie ise bir baloda arthur'a tıpatıp benzeyen cain isminde biriyle tanışır. cain duke dangering'in kızı maria'nın sevgilisidir. georgie bu kişinin arthur olduğundan nerdeyse emindir ancak cain kendisine soğuk davranmaktadır. aslında cain gerçekten de arthur'dur ve duke dangering'in zindanında esir tutulmaktadır. kimsenin şüphelenmemesi için maria'nın sevgilisi süsü verilmektedir ancak durumdan habersiz maria cain'e gerçekten aşıktır.

    arthur'un esir tutulma sebebine gelince... arthur londra'ya giden gemide çalıştığı esnada taşıdığı bir kutuyu yanlışlıkla düşürünce içindeki altınları görmüştür. bu altınlar kraliçe suikastının delilleridir. bu nedenle duke dangering arthur'u esir almıştır ama kızı ona aşık olduğu için öldürememektedir. arthur'u cain olarak tanıtmakta ve ilaçlarla arthur'un bilincini zayıflatmaktadırlar. arthur bu nedenle korkunç başağrıları çekiyordur.

    georgie'nin babası kraliçeye suikast nedeniyle avustralya'ya sürgün olarak gönderilmiştir. cezası bitince londra'ya dönmüştür ancak duke dangering hala onu öldürmek istiyordur. aslında georgie'nin babası masumdur, suikasti yapan kişi duke dangering'tir ve suçu georgie'nin babasına atarak onun gücünü zayıflatmıştır. işte arthur bu gerçekleri öğrenmiştir.

    lowell bir türlü elisa'dan ayrılmayı başaramaz, elisa'nın amcası duke dangering, bu evliliğin gerçekleşmesi için araya kraliçeyi bile sokar. artık tek çare kaçıp saklanmaktır. ne yazık ki lowell hastadır ve her geçen gün hastalığı ilerlemektedir. iki aşık londra'nın dışında küçük bir kasabaya gelirler. hiç paraları yoktur, georgie bileziğini gerçek değerinin çok daha altına satarak bir oda tutar. oda eski, pis ve küçüktür. lowell odayı epey yadırgar ama sonra ne olursa olsun georgie'nin yanında olmak istediğini söyler ve odaya yerleşirler. yol boyunca lowell'ın hastalığı iyice kötüleşmiş, yataktan kalkamayacak duruma gelmiştir. georgie muayene etmesi için kasaba doktorunu getirir, doktor lowell'in 1 ay ömrü kaldığını ve tek çarenin ameliyat olduğunu, ameliyat sonrasında da çok iyi koşullarda bakılması gerektiğini söyler. georgie'nin dünyası başına yıkılır, para biriktirmek için bir terzide gece gündüz çalışmaya başlar. her şeyden habersiz lowell ise georgie'nin yanında olmasını, tüm gün yatmaktan sıkıldığını söylüyordur. georgie biriktirdiği parayı doktora götürür fakat doktor çok çok daha yüksek bir tutarın gerekeceğini, ameliyatı londra'da meşhur bir doktorun yapması gerektiğini anlatır. lowell'in kendisiyle kalırsa öleceğini anlayan georgie ona uyku ilacı vererek uyutur. lowell'a gözyaşları içinde veda ederek uyuyan adamı elisa'nın evinin önüne bırakır.

    sokaklarda çaresiz ve üzgünce dolaşırken kibritçi kıza rastlar. kız, georgie'nin adını öğrenince onu abel'in çalıştığı liman ofisine getirir. georgie ve abel şaşkınlıkla tekrar karşılaşırlar. georgie abel'e yaşadıklarını anlatır. abel lowell'i neden evine değil de elisa'ya bıraktığını sorar. georgie, lowell'in aşklarının imkansız olduğunu anlamasını istemiştir.

    abel, arthur'un ingilterede olduğunu ve esir tutulduğunu anlatır. georgie de cain'den bahseder. abel daha önce arthur'u iki kere kurtarmayı denemiştir ancak hep engellenmiştir. georgie ile bir mektup yazarak papağanın ayağına bağlarlar.. papağan arthur'un esir tutulduğu kulenin penceresine uçarak mektubu arthur'a ulaştırır. mektupta abel, arthur'u mutlaka kurtaracağını yazmaktadır. arthur da bir cevap yazarak annelerinin öldüğünü ve ölürken georgie'den af dilediğini, georgie'nin babasının masum olduğunu anlatır.

    georgie'nin sattığı bileziği georgie'nin babası kont gerald'ın arkadaşı bulmuştur. gerald, bileziği tanır ve her şeye rağmen kızını bulmak için yola çıkar. yolda duke dangering'in adamları onları sıkıştırır. bunu gören abel ve georgie yardım ederek onları kurtarırlar. gerald'ın cebinden georgie'nin bileziği düşer. georgie ayrıca gerald'ın kendisini bulmaya gelen doktorla benzerliğini fark eder. doktor, gerald'ın kardeşidir... parçaları birleştirince georgie'nin gerald'ın kızı olduğu anlaşılır.

    babasına kavuşan georgie mutludur. tüm akşam oturup sohbet ederler ve arthur'u kurtarma planı yaparlar. georgie erkek kılığına girerek maria'yı bulur, ona cain'in çok eski bir arkadaşı olduğunu ve ona yardım etmeleri gerektiğini söyler. maria da cain'in hayatının riskte olduğunu anlamıştır ve yardım etmeye karar verir. bahçeden, cain'in tutulduğu odanın önüne ulaşan bir tünel vardır. abel gece tünelden geçerek kapının önüne gelir. uyku ilacıyla gardiyanı uyutan maria arthur'un kapısını açarak onu dışarı çıkarır. abelle arthur tünelden dışarı çıkarlar. dışarıdaki ışığı fark eden duke dangering'in oğlu onların peşine takılır. abel arabanın üstüne çıkarak adamı oyalar ve kaçmayı başarırlar.

    duke dangering'in suçlu, georgie'nin babasının ise masum olduğu ortaya çıkmıştır. kont gerald şerefine bir balo düzenlenir. abel ve arthur baloya katılmazlar, georgie tek gider. orada elisa ve lowell'le karşılaşır. lowell iyileşmiştir. georgie'ye herkesin içinde sitem ederek arka arkaya içer ve sarhoş olur. bunu üzerine georgie onu terasa çıkararak konuşmak ister. lowell'i sevdiğini ancak iyileşmesi için tek çare olarak onu terk ettiğini anlatır. lowell yeniden bir araya gelip gelemeyeceklerini sorar, georgie elisa'nın yaptığı bunca şeyden sonra bunun yanlış olacağını söyler. o sırada elisa gelir, lowell'i alır ve giderler...

    dönüş yolunda georgie babasına avustralya'ya dönmek istediğini söyler.

    animenin son sahnesinde georgie, abel ve arthur bir tepeden denize bakmaktadır. georgie, doğduğu topraklardan, abel ve arthur'dan ayrı kalamayacağını söyler. üçü yeniden avustralya'ya dönecektir.
    --- spoiler ---
  • bu çizgifilmde en aklımın almadığı olay; georgie'nin, abel gibi yakışıklı bir erkek evladı çevresinde dolaşırken, hastalıklı, sümsük bir lowell'da ne bulduğudur!

    lowelll'ı bilerek mi itici yapmıştı çizerler bilmiyorum ama, oldum olası sevememiştim o çocuğu! arthur'da pek anneci gelirdi bana, favorim ağbi abel'di!

    ayrıca donan kişinin kendine gelebilmesi için en etkili yöntemin vücut ısısı olduğunu ilk öğrendiğim yerdi*

    onun haricinde hatırladıklarım, georgie'nin gerçek anne ve babası aslen varlıklı bir aristokrat olup, vatana ihanet suçundan yargılanır ve bunlarda avusturalya'ya kaçarlar. anne askerlerden kaçarken yaralanır, kucağında georgie vardır! ölmeden georgie'yi bir adama teslim eder. georgie'yi bulan adam kızı pek severdi, karısı ise hiç ısınamamıştı. bir gün oğullarına hediye bir şeyler alırken çok güzel kırmızılı,beyazlı bir kurdela görüp georgie için almayı düşünür, kıza karşı sevgi beslemeye başlayacaktır ancak o günde kocası georgie'yi birşeylerden kurtarmaya çalışırken ölür. kadın, tekrar kızdan nefret eder.

    yine georgie lowell'ın peşinden ingiltere'ye gelir. hastalıklı lowell'a bakmak için kendini paralar. iyi bir bakıma ve paraya ihtiyacı vardır lowell'ın! en son çocuk ölmesin diye onu eski nişanlısına geri gönderir.

    daha sonrasında ise babasını bulur, onun suçsuzluğu kanıtlanır ve adam tekrar zengin bir yaşam sürmeye başlar. ancak georgie babasının yanında kalmaz ve avustralya'ya geri döner. ağbileri ile birlikte yaşamaya devam edecektir.

    bazı yerlerde sonunda abel ile evlendiğinden bahsederler ancak ben öyle birşey izlemedim.

    ayrıca aklıma gelen,çok iyi firizbi oynardı ve bir koalosu vardı.
  • hatırladığım kadarıyla çocukluk vaktinde etkileyici olan bir sahnesi, suya düşen georgie'yi ısıtarak kendine getirme sahnesidir.
    georgie bir şekilde suya düşer, yaşlı bir amca kurtarıp evine getirir. hemen ateş falan yakılır ancak georgie'cik bilinçsiz bie şekildetir tir titremektedir. bunun üzerine yaşlı adam, onun bedeninin ısınmasının hayati önemi olduğunu, bu ısıyı da ancak başka bir vücudun verebileceği mealinde bişi söyler, bunun akabinde fedakar üvey kardeş (arthur olanı sanırım) yatağa girer. bu kısımda georgie'nin çıplak ve uykuda oluğunu, kardeşin de soyunup yatağa girdiğini gözlemlemek, candy terry'le öpüşürken uuuu olan bünyelerde garip bir etki yaratmıştır.
hesabın var mı? giriş yap