• jean christophe grange nin 1 mart 2007 itibariyle fransada cikmis bulunan kitabidir,.. turkceye "limbus ' un yemini" seklinde beceriksizce cevrilebilecek bu yeni polisiye roman, aslinda; la ligne noire: "kotuluge dogru yukselis" ile baslayan uclemenin ikincisi: "seytana dogru yukselis"mis. ve hatta, khadidja'nin siyah kanda kesfettigi hemsirenin hikayesi ile bu yeni hikaye arasinda bir baglanti bile kurabiliyormusuz..

    satanizmden deneysel olume, paris' den vatican' a... polisin sorusturmalariyla olusan gercekci bir hikayeye, yavas yavas sizan soyut kavramlar, siradisi inanclar..

    (bkz: near death experience)
    (bkz: flatliners)

    ailecek bekliyoruz turkcesini..
  • turkce versiyonunun 7 agustos tarihinden itibaren kitapevlerinde bulunabilecegi kitap.
  • jean christophe grange'ın son romanı. arka kapağındaki yazı şöyledir:

    birbirinin benzeri cinayetler işlenmektedir. bu cinayetlerin ortak noktaları, katillerinin öldükten sonra hayata döndürülmüş ve uzun süre komada kalmış insanlar olmasıdır. öldürülen kişiler de, onların komaya girmesine sebep olan kişilerdir. bir tür intikam cinayetleridir bunlar. ancak bu kişiler gerçekten katil midir? yoksa sadece verilen emirleri uygulayan birer piyon mudurlar? avrupa’nın birbirinden uzak kentlerinde işlenen bu cinayetler nasıl bu denli benzerlik içermektedir? yoksa katil tek bir kişi midir? kendini şeytanın yerine koyan, kendini şeytan sanan biri. belki de şeytan gerçekten yeryüzüne inmiştir.
  • (bkz: seytan yemini)
  • bence kızıl nehirlerden sonra en iyi grange romanı olmuş, şahane kitap. öncelikle tipik grange klişesinde değil, daha klasik polisiye bir roman. bu daha sağlam karakterler, daha sağlam bir kurgu demek. özellikle kitaplarının sonunu bağlayamamayı adet edinmiş grange burada iyi bir iş çıkarmış, hikayeyi fena toplamamış. ek olarak, belki ben ağır ağır okuduğum için, hikayeyi önceki kitaplardaki gibi paldır küldür anlatmayıp, ince ince soruşturmayı bize anlatmasını da çok isabetli buldum. böyle olay örgüsünü de daha rahat oluşturmuş oldu sanıyorum. dediğim gibi birinci tekil şahıs anlatımıyla olsun, polisiye/filmnoir klişelerinin grange usülü sunulmasıyla olsun ben çok başırılı buldum. bir anlamda son zamanlarda bence aşağıya giden kalite çizgisini de yukarı çekmeye başladığını gösteriyor bu kitap, la ligne noir'in üzerine gelmesiyle.

    not: kitaptaki yoğun hristiyan muhabbeti ters gelebilir, önceden uyaralım.
  • kitapta o kadar sık sigara * bahsi geçiyor ki oda havalansın diye cam açma gereği hissettim. d&r internet sitesinde 18,25ytl'ye satılıyor.
  • kızıl nehirler kadar olmasa da, konusu ve kurgusu ile 10 üzerinden 9 almayı hak etmiş bir kitaptır. satanizm hakkında epey bilgi sahibi olmakla beraber, bu adam seks unsurlarını da çok güzel işliyor. klasik tanrı-şeyan karşılaşmasını, güzel bir polisiye olarak işlemeyi başarmış.
  • başarılı ve sürükleyici bir eser. lakin;
    kitabın başlarında esas oğlanın "ruhban okulu mezunu katolik bir polis" olması vesilesi ilen baygınlık getirene kadar din muhabbeti yapılması biraz sıkıyor. adamın kişiliğini, ruh halini anlamamıza yetecek kadar yaz, bitir. ne o öyle incil gibi vatikan gibi yazmışsın da yazmışsın jan kristofum, granjım? hı!
    kurgu başarılı ve detaylar zengin buna sözümüz yok. fakaaat final olmamış. (yine) olmamış derken evet başarılı bir final ama sanki "aman toparlayayım da kalksın ortadan" gibi bir durum sezdim ben. halbuki güzelce katla, koy di mi? ne öyle tortop yapıp dolaba tıkıştırmalar? 3-5 sayfa daha uzun olsun, bizim olsun granjım. eline mi yapışır?
    sevdiğimizden söylüyoruz bunları, yoksa ne uğraşacağım yazmaya. susar otururum yerimde minder gibi.
  • fransızlar tarafından film uyarlaması cekilmemesi gereken roman. aksiyon desen aksiyon, entrika desen entrika, seks desen seks...her şey var kitapta. fransız sineması el atıp mundar etmemeli - ki kurtlar imparatorluğu ve taş meclisi filmlerinde gördük bir başyapıtın anası nasıl itina ile sikilir-

    iyi ile kötünün karşılaştırılmaları, şeytanın insanın içinde olduğu gibi fikir ve anlatımlarıyla insanı içinde hapsediyor. kendimi kötü hissettim, içim burkuldu, o derece atmosfer yaratıyor.

    ve sonu diğerlerinden farklı olarak çok güzel bağlanmış. kurguyla birebir örtüşüyor ve okkalı bir hassiktir dedirtiyor. ayrıca yazar kardeşimiz kitabın sonundaki cümleleri ile bir sonraki tıpkı maxime chattam gibi aynı dedektif üzerinden bir kaç kitap yazacağının sinaylini de çakmayı ihmal etmemiş. sabırla bekliyoruz.

    edit büdüt: kitabın muhtelif yerlerinde akışı etkilemeyen ama dikkatli bakınca saçmalanan noktalar vardı. iş bu entry editlenmek sureti ile tek tek yazacağım efenim. ceviri hatası olduğu kanaatindeyim...
  • sürükleyici, etkileyici bir polisiye.. fakat bazı noktaları ya ben anlamadım ya da havada kalmış:

    --- spoiler ---
    -luc'un hipnoz seansı ile agostina'nın sorgulanması esnasında duyulan kötü koku nereden geliyordu? ikincisi mat'in zihninde olduysa da ilkinde pekçok tanık vardı.
    -doktor beltrein ilk kez bu deneyimi 1978'de luc ile gerçekleştirmişse, neden gizledi ve ilk olay 1983 gibi gösterildi? eğer ilişkilerini saklama amacı var idi ise o dönemde yaşadığı bordeaux'da yayınlanan gazetenin arşivlerini neden yoketmedi?
    -cazeviel ve moraz'ın luc ile bağlantısı var mıydı?
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap