• freddy vs jason konseptine benzeyen görüntüsüyle sözlükte boy gösteren film.
  • uydurma ile gerçekleri birbirine bulayarak hiçbir bilgi değeri olmayan bir yığın elde eden grange bunu eğlenceli ve sürükleyici hale getirmeyi başarabilmiş.
    filme aktarılmış hali de iyi yapılırsa seyretmeye değecek bir film ortaya çıkacaktır. tabi türkiye'ye dair yanlış bilgilendirme ve cehaletle bezeli avrupa zihninin daha bulanacağı görünen köy biçiminde algı mesafesinde, algılıyoruz nitekim.

    --- spoiler ---

    en koyusundan bir türk faşistinin, türk kültürüne dair kullanacağı sürüyle motif varken kalkıp da nemruta, eski anadolu uygarlıklarına takması da apayrı bir saçmalık onu da belirtmek lazım.

    --- spoiler ---
  • afi$inde jean reno wolverine'e benziyor, ilahi tesaduf mudur nedir.
  • jean-christophe grange’nin türkiye’deki ülkücü kesimin tepkisini çeken aynı adlı romanından uyarlanan film.
  • ilk yarısı ne kadar özenli ve güzelse ikinci yarısı o kadar baştan savma olan film. romanın sonu filmde değiştirilmiş. nemrut dağında çekilmesi gereken yerler kapadokyada çekilmiş. alakasız bir yerden türk polisi filme sokulmuş. kitabı kadar güzel olmamış.
  • arada bir "nassı yani ya?" desem de gayet beğenerek izlediğim filmdir. filmin türklere ve ülkücülere ilişkin yanlışlarına pek takılmamak gerek. yanlışlar, türk olduğumuzdan göze batıyor. şimdi çin mafyası konulu bir amerikan filmi de eminim ki, bir çinlinin gözünden yanlışlarla doludur. belki de çinli izleyici " abi ne iş ya, bu kore'ye ait bi motif ne alakası var bizle" demektedir kendince. ya da biz, çin mafyası filmlere çok konu oluyor diye bir buçuk milyar çinlinin manyak kungfu bildiğini düşünmüyoruz. düşünüyor muyuz yoksa? yok canıım.
  • --- spoiler ---
    filmin sonlarının başrol oyuncularının olmadan bir boka benzemeyeceğini bilen chris nahon kitabın sonunda ölen üç kişiyi filmde canlı tutmayı başarabilmiştir.sonlarının kitap ile pek bi alakası olduğu söylenemez.
    --- spoiler ---
  • aksiyonlu sahnelerde müzikleri güzel ve gaz olan, emre kınay'ın da ancak "aa, emre kınay mı o? evet valla oymuş" demeye yetecek kadar bir rolünün olduğu güzel bir film. türklerle ilgili kısımları filmin kendisinden, yanlışından doğrusundan bağımsız olarak eğlenceli oluyor. ("aa, adrese bak hehehe, web sayfası türkçe")

    --- spoiler ---

    jean reno'nun "falaka olabilir, türkiye'ye has bir işkencedir" demesiyle salondaki seyircilerde bir "cık cık cık yine barbar olduk" kıpırdanmasının dolaştığı, ama az ilerde de jean reno'nun bir türk suçluya insanlığa sığmaz şekilde daldığı bir film. ana konusu birden çok olup hepsi finale doğru birleşen, hatta bourne identity ayarı bir bilim kurgu/komplo cinsi hikayenin işleri karıştıran bir yan olay olarak kullanıldığı bir film. ilk yarısında aniden korkunç surat gösterip seyirciye "böh!" yapma hastalığı yüzünden (az da nüksetmiş olsa) pek zevk alamadım (bu numaradan feci soğurum). bir yere bağlasalar içim gam yemeyecek.

    asıl hikayenin kendisinin bir red herring olması da ilginç tabii.

    ayrıca yönetmenin istanbul'daki bit kadar bölüme tüm bilindik manzaraları koyma isteği yüzünden esas oğlan sultanahmet'den karaköy'e taksim üzerinden gidiyor. ayrıca iki adet de türk ninja var ki bu ismi bir tanesi görünüşü, bıçağı ve uçan tekmesiyle gani gani haketti.

    --- spoiler ---
  • izlediğim filmler arasında şu ana kadar ki en saçması buydu diyebilirim sanırım. birçok sahne bayağı bir güldürdü beni. aklımda kalanlar:

    --- spoiler ---
    *jean reno'nun canlandırdığı shiffler karakteri metro rayları üzerinde bir adamı kıstırıyor. tekme tokat dövdükten sonra " kızları kimin için kaçırdın" şeklinde bir soru yöneltiyor. adam bozkurtl cevabını veriyor. bunun üzerine jean reno polise dönüp "tek bir katil yok, aramamız gereken katil değil, tek bir kız" diyor. buradan da anlıyoruz ki jean reno filmin başından bütün senaryoyu okumuş ve filmin sonunu biliyor, ona göre konuşuyor.

    *anne isimli baş kadınımız doktora gidiyor ve aslında eskiden kim olduğunu öğrenmek istiyor. doktor başta birşey bulamıyor, ancak tırnağında farkettiği türkiye de üretilen bir kınanın izi ve ciğerlerindeki bol miktarda silisyum sayesinde gayet kesin bir şekilde bayan siz türksünüz diyor. gidin siz de bir kontol yaptırın. eğer boynunuzda fransız parfümü kokusu ve karaciğerinizde bolcana bordeaux * şarabı kalıntısı bulunursa sıçtınız, fransızsınız.

    *esas oğlan arabayla taa istanbuldan nemruta takip ediyor ama farkedilmiyor. hadi bura normal taramalıdan çıkan hiçbir kurşunun başrol oyuncusunu öldürmemesi gibi birşey. ama nemrut dağındaki tarih öncesi dönemlerden kalma dağın içi oyularak yapılmış turistik barınaklara geldiğinde ve katilimiz azer in ismini bağırdığında, o oyuklardan onlarca terörist çıkıyor. bu kadar mı atılır be kardeşim. bence türkiye cumhuriyeti yıllarca pkk yı boşuna aradı. hepsi kapadokyada sığınıyor şu anda.

    *her ne kadar türkçe seslendirme yapılsa da ağız kımıltılarından görüyoruz ki bozkurtlar aralarında fransızca konuşuyor. hatta en bela mafya babası bir mağaranın içinde yaşıyor. bir de türkçe seslendirmelere rağmen türk çıkan kızımız inatla fransızca konuşuyor bozkurtlarla. hadi bu gene normal . türk jandarmalarının jean reno nun tek bir telsiz konuşmasıyla ortada belirmesine sahnesi yerlere yatırdı beni. ulan bir de niye jandarma kendi arasında ingilizce konuşuyor? (bu arada tam göremedim emin değilim ama jandarmanın lideri pozisyonundaki adamın yeleğinin göğsünde italyan bayrağı vardı sanırım)

    aklıma şimdi bunlar geldi ama buna benzer bir sürü sahne vardı, sırf görmek için izleyin derim ben.

    --- spoiler ---

    medyada kamuoyunda bu film türkleri küçük düşürür mü acaba diye bir soru işareti vardı. kimse korkmasın bu film sadece fransız sinemasını küçük düşürür. ama sağolsunlar bu final dönemi ilaç gibi geldi film, moralim düzeldi.

    not: yiğidi öldür hakkını yeme demişler. filmin müzikleri çok başarılıydı bence.
hesabın var mı? giriş yap