• allah’ın rahmeti büyüktür. affetmeyi de sever. kötü bir fiil işlediğimizde sistemin çarklarından ancak samimi bir tövbe ile kurtulabiliriz. yoksa işlediğimiz o kötü fiil, dosyamıza işlendikten
    sonra kaderin çarkları tepkisini verir; reçetemiz acı olur, sıkıntı
    çekeriz. allah insanların durumuna göre, hâline göre kaderini
    değiştirir. takdir o’nundur. yoksa siz allah’ın dünyayı yaratıp
    köşesine çekildiğini mi zannediyorsunuz. allah her an bizi izlemekte, her an gözlem altındayız. bizim hâlimize göre “kader’’
    denilen reçete yazılıyor. her şey kaydediliyor, değerlendiriliyor.
    kurtarılma ihtimali olanlar üzerinde uğraşılıyor. hastalığa göre
    reçete yazılıyor. hastalık bütün vücudu kapladıysa; kurtarılma
    ihtimali artık yoksa reçete yok, iğne yok, ameliyat yok!.. onlar
    kendi hâline bırakılır, sonsuz yaşamlarını kaybederler. allah’tan
    kaçış yok, siz azgınlık içindeyken o sizi görüyor. o azgınlar için
    bakın neler söylüyor:
    eğer allah, insanlara onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri
    gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecellerine
    hükmolunurdu. işte biz; bize kavuşmayı ummayanları, kendi azgınlıkları (tuğyan) içinde bocalar hâlde bırakırız.
    yunus, 11
    gerçekte allah onlarla alay eder. azgınlıkları(tuğyan)
    içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir.
    bakara, 15
    inkâr edenler ateşe sunuldukları gün, şöyle denir: dünyadaki
    hayatınızda güzelliklerinizi bitirdiniz, onların zevkini
    sürdünüz. bugün ise yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan
    ve yoldan çıkmanızdan dolayı, alçaltıcı bir azapla
    cezalandırılacaksınız.
    ahkaf, 20
  • kapı isimli kitabı insan ve hayat konusunda güzel bir kapı açmaktadır .alınıp okunasıdır.
  • insanın hayatındaki dalgalar ve fırtınalar onun için aslında reçetesindeki ilaçlarıdır. sadece “la ilahe illallah’’ limanına geri dönmesini hatırlatır ki ebedi saadete geçiş oradandır. o limandan uzaklaştıkça artan zulüm fırtınaları; aslında senin için bir rahmettir, senin limana geri dönmen içindir. niyazi mısri’nin “derman arardım derdime, derdim bana derman imiş.” sözü aslında her şey senin iyiliğin içindir. sadece senin geçiş sürecinin doğru tamamlanması içindir. derdin senin reçetendeki ilacındır, demektir. bunu ne
    kadar çabuk anlayıp “la ilahe illallah” limanına dönersen dünya
    hayatı dediğimiz bu hayatta daha sakin fırtınasız rahat bir hayat
    yaşarsın vesselam. şunu tekrar tekrar söylüyorum, allah asla
    zulmetmez biz kendi kendimize zulmederiz. başımızdaki bütün
    sıkıntıların sebebi kendimiziz, başka suçlu aramaya gerek yok.
    suçluyu bulmak için aynaya bakmamız yeterli.

    allah, iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette
    sabit bir sözle (kelime-i tevhit) sağlamlaştırır. zalimleri ise
    saptırır. ve allah dilediğini yapar.
    ibrahim, 27
  • insan, iradesini allah’tan yana kullanabilirse ve de olması
    gerektiği gibi bir kul olabilirse “muhsinlerden’’ olup sekine limanına
    girer. sekine limanındaki huzuru gören muhsinler, dalgaların
    içinde bulunanlara “limana kaçın, kurtulun!’’ diye seslenmek
    isterler ama maalesef hava fırtınalıdır. limanın dışındakilere,
    dalgalarla boğuşmakta oldukları için, seslerini duyuramazlar.
    kurtulanlar genellikle limana en yakın olanlardır. diğerleri bü-
    tün dikkatlerini dalgalarla boğuşmaya vermiştir. bir an dalgalarla
    boğuşmayı bırakıp “acaba bu dalgaların olmadığı bir liman var
    mıdır?” diye düşünemezler. çünkü dalgalarla boğuşmayı bırakırlarsa gemilerinin batacağını sanırlar. ufak dalgalardan kurtuldukça “bak ben ne kadar güzel dümen tuttum, bu dalgayı da atlattım.” diye övünürler. hep dalgalarla boğuşmaya odaklanırlar.
    nefis ve ben gemisi “la ilahe illallah’’ limanından uzaklaştıkça
    dalgaların da boyu ve şiddeti artar. içindeki de daha da fazla dalgalarla boğuşmaya odaklanır. artık onun hayatı öyle hale gelir ki
    hayatında fırtınalar eksik olmaz. fırtınalarla yaşamaktan başka
    bir işi yoktur artık. fırtınalar arttıkça hiçbir şeyi kontrol edemez
    hâle gelir, yıkılır, depresyona girer ve artık buradan da çıkamaz.
  • aslında hasta olan, bozuk olan kalptir; kalp düzelirse niyetler
    düzelir, niyetler düzelirse düşünceler düzelir. düşünceler
    dile ve hareketlere yansır, onlar da düzelir. bunun geri dönüşü
    olarak kalem yazar, sizin hayatınız da düzelir. kalem allah’ın
    elindedir. istediği insana istediği reçeteyi yazar. insanları en iyi
    tanıyan tabi ki onu yaratandır. kimseye adaletsizlik yapılmaz.
    allah kimine kötü, kimine iyi kader yazmamıştır; mutlaka bir
    hikmeti vardır. belki de o kötü diye gördüğünüz sizin kurtuluşunuzun karşılığıdır. insan, yaptığının karşılığını bulur. allah; kim, neyi hak etmişse onu ona verir. “ben çok daha iyi şeyler hak
    ediyorum, başıma bu gelenleri hak etmiyorum.’’ diyorsanız; o,
    sadece sizin zannınızdır.
    allah; gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak herkese
    kazandığının karşılığı verilsin diye yaratmıştır. onlara zulmedilmez.
    casiye, 22

    her şey sizin kalbiniz, düşünceleriniz, niyetiniz, söylemleriniz,
    fiilleriniz, aldığınız dua, ettiğiniz dua yani hâlinizle ilgilidir.
    bunların bütünü sizin hâlinizdir. sizin hâlinizi allah görür.
    hâlinize göre bir nasip takdir eder, işte bu kaderdir. size düşen
    çaba göstermektir takdir allah’ındır. allah’ın takdirine göre nasibinizi alırsınız. levh-i mahfuz allah’ındır, burada kaderiniz
    yazılır. şöyle düşünün: hastasınız, doktor size hastalığınıza göre reçete yazar. hastalığınız neyse ilacınızın cinsi de ona göre değişir. hastalığınız azsa dozajlar da az olur. hastalığınız çoksa dozajlar da fazla olur. ilaç iyileşmeniz için yeterli gelmiyorsa reçetenize iğne yazılır. iğne de yeterli gelmiyorsa operasyonlar yapılır. bu operasyonlar da hastalığınızın hangi durumda olduğuna göredir. her şey sizin iyiliğiniz için, iyileşmeniz içindir. size verilen mesajları iyi anlayın. örneğin rızkınızda bir daralma oluyorsa itikadınızı tekrar gözden geçirin; kur’an’ı tekrar okuyun, nerelerde yanlış yaptığınızı bulun.
    eğer onlar tevrat’ı, incil’i ve rableri tarafından kendilerine
    indirileni (kur’an’ı) gereğince uygulasalardı, elbette
    üstlerinden ve ayaklarının altından (bol bol rızık) yiyeceklerdi.
    maide, 66

    kapı isimli kitaptan
hesabın var mı? giriş yap