• öncelikle: #74242380

    manavların rum kökenli olma ihtimali bana kalırsa o kadar boş bir ihtimal ki o kadar boş olabilir. neden derseniz,

    1- gelin sadece şile ve ağva'daki manav köylerinin isimlerine bakalım.

    akçakese, çataklı, kabakoz, imrenli, karacaköy, kılıçlı, göllü, kurfallı, kızılcaköy, bozkoca, gökmaslı sadece benim hatırladıklarım. bu köyler arasında bir tanesinin bile orijinal adı rumca veya yerli anadolu dillerinden gelmemiştir. örneğin, gökmaslı köyünü kuranlar gökmenler isimli bir türkmen aşiretidir. çataklı'yı kuran, çıtakoğulları isimli bir başka türkmen aşiretidir. bu saydığım köylerin hiçbirisinin türkçe dışında bir ismi yoktur. kıyaslayın bakalım şimdi bu durumu orta/doğu karadeniz, ege veya doğu anadolu ile.

    2- hiçbir manav, türkçe dışında bir dil konuşmadığı gibi, böyle bir dilin konuşulduğunu da duymamıştır. konuştukları ağız da son derece bariz bir türkmen ağzıdır. hatta ben açıkçası manavların anadolu'ya göçen ilk türkmen dalgasının bakiyesi olduğunu düşünüyorum. yani moğolların önünden kaçan ikinci harezm grubuyla değil, 10. veya 11. yüzyılda gelen gruptan olmaları daha makul geliyor. neden mi? tek bir örnek vereyim.

    manav ağzında yaşça büyük insanlar, küçüklerine "kardeşim" diye seslenmez, "gınim" diye seslenirler. orhun yazıtlarındaki türkçe'de bulunan küçük kardeş yani "ini" kelimesinden gelmesi dışında bir etimolojisi yoktur bu kelimenin. bilindiği üzere kardeş kelimesini kullananlar daha çok sir-kıpçak/uygur/oğuz halklarıdır ancak göktürkler hiçbir zaman kardeş/karındaş/harandaş kelimesini kullanmamışlardı. bu kadar eski bir türkçe kelimeyi kullanan nadir gruplardan birisidir manavlar, bu kelimeyi sonradan gelenlerden veya bölgenin yerlilerinden öğrenme imkanları da olmadığına göre?

    3- tarihi olarak, osmanlı'nın tekrar yerleştirme politikalarında, bir bölgeye türk göndermek istendiğinde veya devşirilen ocaklılar türk'e verilmek istendiğinde en çok kullanılan grup batı anadolu'daki manavlar olmuştur. örneğin yıldırım bayezid'in istanbul'da türk mahallesi kurulması için gönderdiği kişiler de manavlardır.

    4- manavlar da kendilerini, "yörüğün yörümeyeni" olarak tanımlar. dil olarak nazal n'yi de kullanırlar, ı'yı da telaffuz ederler, ş'yi de, g'yi de, ç'yi de, c'yi de. bu adamlar hangi akla hizmet rum olarak nitelendirilebiliyor, hangi delile dayanarak luvilerden oldukları söyleniyor ben anlayamıyorum. bunu diyen insan bana kalırsa hayatında manavlarla tanışmamıştır, çünkü bence tipleri aradan geçen 1000 yıldan sonra hala bağırıyor "türk" diye. zaten luvilerden geldiğini iddia eden bireylerin, on kelime luvice bildiklerini de zannetmiyorum.
  • haklarında iki adet teori bulunmaktadır:

    ilki, osmanlının iskân politikası gereği, batıyı rum çoğunluğundan kurtarmak için göç eden türkmenleri zorla arazi vererek yerleşik hayata geçirmesi ve karşılığında da yetiştirdikleri meyve ve sebzeleri onlardan tedarik edeceği taahhütü vermesi sonucu oluşan yeni kültürlü türkler olmaları. manav kelimesinin kökeni de buradan geliyor. özellikle rumlara yakın yerleştiriliyor ki kontrol etme sebebi de mevcut gibi. bu arada göçebe türklerin manav evlerini taşladığı ve manavlarla dalga geçtikleri söylenir. manavlar tarımı biraz ite kaka öğrenmişlerdir. (bkz: manav türkleri)

    ikincisi, manav kelimesi rumcada "manavis" yani ezelden beri burada bulunan demektir. bu da manavların anadolunun rumlardan da önceki kadim halklardan oldukları şeklinde yorumlanmıştır.

    not: manav
  • haklarında bilgi almak için sözlüğe baktığım ve " manav " başlığıyla da beraber ortada nereden baksan 5 farklı teorinin olduğunu gördüğüm etnik grup.

    anne tarafımın manav olduğunu biliyorum. (bolu)

    anadoluda bu kelimeyi kullanan insanlar genel olarak " biz bir yerden gelmedik, hep buradaydık " manasında kullanıyorlar.

    uzun zamandır anadoluda bulunup da zaten etnik bir saflık sürdürmek mümkün değil. anadolu her daim bir çok etnik grubun uğradığı, geçtiği, yerleştiği, savaştığı bir yerdi. yörükler gibi izole olmadıklarından, yerleşik olduklarından çok fazla etkileşime girdiklerine inanıyorum.

    dolayısıyla manavların etnik kökeni hakkında görüş birliği olmaması biraz da bundan sanırım.

    birine baksan rumlarla etkileştiriyor, biri diyor ki yerleşik hayata geçen yörükler, bir başkası hititlere kadar gidiyor falan...

    bu bağlamda hepsi ayrı ayrı doğru olabilir.

    nereden gelirsen gel, anadoluda yerleşik hayat kültürüne geçtiğinde manav kültürüne geçmiş oluyorsun bir yerde.
  • istanbul'a, fetihten 54 yıl önce yerleşen ve kendilerine has özellikleri olan, yedi kez düşünmeden konuşmayan ve adım atmayan; sessiz, hoşgörülü, barışçıl bir yapıya sahip anadolu'ya ilk yerleşen türkler. özgün

    sayıları 2 milyon civarında. 21 ilde yoğun olarak bulunuyorlar. sakarya, kocaeli, balıkesir, eskişehir ve bilecik başlıca yaşadıkları iller. çanakkale, bursa, istanbul, tekirdağ, manisa, izmir, antalya-manavgat, konya, afyonkarahisar, uşak, kütahya, bolu, ankara-nallıhan, kastamonu, mersin, ısparta'ya da yerleşmişler. ayrıca güneydoğu anadolu'nun çermik ve çüngüş ilçelerinde de bulunuyorlar.

    manav sözcüğünün, türkistan'daki kazak-kırgız ve sibirya'daki yakut (saha) türklerinde kullanılan, koruyucu soylu kişi ve boy beyi anlamına gelen 'manap' ve 'manag'dan geldiği sanılıyor.

    eski türkçede 'v' sesinin olmamasından dolayı, 'manap' sözcüğündeki 'p' ve 'manag' sözcüğündeki 'g' sesinin yumuşayarak 'manav' sözcüğünün ortaya çıktığı düşünülüyor. orhun kitabeleri'nde de rastlanan 'manav' kelimesi 'bey' anlamına geliyor.

    batı anadolu yöresine, manavların ilk yerleşiminin 1291 tarihinde olduğu biliniyor. ayrıca yıldırım bayezit döneminde istanbul'un alınması amacıyla yapılan kuşatma kaldırılırken, yapılan anlaşma gereği sirkeci'de bir türk mahallesi kurulması şartına uygun olarak göynük ve taraklı'dan 760 hane manav istanbul'a yerleştiriliyor. yani istanbul'a yerleştirilen ilk yerli türklerin, bu yöreden giden 'manavlar' olduğu çeşitli kaynaklarca da doğrulanıyor.

    osmanlı devleti'nin, fethettiği yerleri kendi yurdu yapmak amacıyla manavları yerleşik kültürlerinden dolayı bu bölgelere yerleştirdiği sanılıyor. çünkü yerleşik bir kültür formuna sahip olan manavlar, yerleştirildikleri her bölgede hemen kurulu düzene geçiyor. ayrıca yerleşik bir yaşam anlayışını benimseyen bu topluluk üyelerinin, bu alanlarda toprağı işlemesi, tarımla uğraşması arazilerin boş kalmasını da önlüyor.

    nüfusunun neredeyse tamamı manav olan sakarya'nın tarihi taraklı ilçesinde hiç olay olmaması sebebiyle polis teşkilatına bile gerek duyulmamış. 20 yıllık ilçede 3 yıl önce ab uyum yasaları çerçevesinde önleyici güvenlik gücü bulundurulması zorunluluğu sebebiyle polis teşkilatı kurulmuş. manavların yoğun olduğu bölgelerde de daha az olay meydana gelmekte.

    manavlar güzel bir geleneklerini de yüzyıllardır sürdürüyor. dini bayramlarda namazdan sonra genç-yaşlı hiç kimse bir yere ayrılmayarak caminin avlusunda topluca bayramlaşıyor. bir halka oluşturarak herkes birbirinin bayramını kutluyor. dini bayramlarda tüm köy halkının toplu bayramlaşmaya katılarak bu geleneği devam ettiriyor. hoş.

    kaynak: bülent çevik
  • sanıldığının tersine türk ya da türkmen kökenli bir halk değildirler.
    öyle ki, anadolu'nun bilinen ve varlığını sürdürebilen en eski halklarındandır manavlar.

    günümüzde hızla erimekle birlikte, yoğunlukla orta anadolu ve çevresinde yaşadıkları bilinmektedir türkler anadolu’yu henüz rüyalarında bile görmemişken, manavlar anadolu topraklarında hüküm sürmekteydiler.
    günümüzde anadolunun yerlisi halklar için kullanılır manav sözcüğü. fakat kimse de tam açıklamasını yapamaz bu kavramın.

    bu halka adını veren manav sözcüğünün ise ana tanrıça’nın halkı anlamına geldiğini ve bu sözcüğün son halinden bir önceki söylenişinin ise manau ya da manava olduğu varsayılmaktadır.
    bilindiği gibi, türklerden ve islamiyetten önceki anadolunun olağanüstü zenginliklerle örülü kültürel coğrafyası aynı zamanda ana tanrıça’nın coğrafyasıdır.

    tarih öncesinin aydınlatılabilen en gerilerine dek gidildiğinde, akdeniz çevresinde, kuzey ülkelerinde, asya içlerindeki tüm kültür ve uygarlıklarda çeşitli isimlerde fakat hep aynı öz ve hep aynı inançta birleşen bir ana tanrıça ile karşılaşılır.
    kökeninin anadolu olduğu kesinlik kazanan bu tanrıçanın varlığı anadoludaki çeşitli kazılardan elde edilen verilerle m.ö:6500-7000 yıllarına dek uzanmaktadır.
    anadolu’nun bu en eski dönemlerinde yer adlarının, halk ve topluluk adlarının önünde sonunda ya da ortasında yer alan “ma” ekinin ana tanrıçayı simgelediğini ve ana anlamına geldiğini bilmekteyiz.

    bu konuda prof dr şener üşümezsoy’da şöyle demektedir;

    “ana tanrıça "ma" ismi hititlere ve hattilere doğru gittiğinde ismin "anat" olarak yer aldığını görmekteyiz.

    bu anlamda iskitlerin ana tanrıçası ve ana komutanı olan "ouma" da bu "ma" ekinden "mama", "ana" ekine dönüşen ana tanrıça olduğu ortaya çıkmaktadır.
    yine aynı şekilde "amed" (bugünkü diyarbakır)ismi de "amak", "amah", "amada" yani ana tanrıçadan gelmiş bir isim olarak luvilerde "ama", iskitlerde ise "oua" şeklinde evrildiğini görmekteyiz.
    yine aynı şekilde fatma anamız islam'da ve alevilikte kutsanmış bir kavramdır.
    bu da yine ana tanrıça "ma" ekinin arapça ve farsça'ya girmiş biçimidir.”

    anadolu kültürel sürekliliğinin en önemli halkası olduğu düşünülen ve hititleren önce yaşadığı var sayılan ışık ülkesi anlamına gelen luvi ülkesinin tanrısı olan "ma",
    anadolu ‘yu olduğu kadar komşu coğrafyalarıda oldukça yoğun etkilemiştir.

    öyle ki, anadolu coğrafyası'nın tanrıçası arap coğrafyası'nda da kabul görmüştür.
    örneğin arap dilinde beyt ev demektir.
    mabet ise tanrının evi yeni ana tanrıçanın evi,
    mabut sözcüğü ise arapça put sözcüğünden tanrının yani ana tanrıçanın putu yani heykeli anlamında kullanılmıştır.

    luvilerin ana tanrıçası ma, günümüze kybele olarak ulaşmış olsada anadolu’da ve yakın coğrafyasında bilinen ve biinmeyen tüm ana tanrıçaların artemis,kybele ve ma gibi aslında hep aynı tanrıça olduğu düşünülmektedir.

    anadolu üniversitesi öğretim üyelerinden prof.dr. levent kılıç ise üniversitenin bir zamanlar bölgesel yayın yapan bir tv kanalı olan tv a’ya konuk ettiği yerel tarih araştırmacısı şinasi acar’a eskişehir ve bölge tarihi ile ilgili yaptıkları bir programda,
    “manavlar kimdir?”
    sorusunu yönelttiğinde, şinasi acar da,
    “manavların eskişehir’e antalya taraflarından geldiklerini biliyorum” diye yanıtlıyor.

    gerçektende luvilerin yaşam alanı olan antalya ve çevresinden,
    iç anadolu ya kybele’nin ülksine her zaman göçler ola gelmiş.

    bu göçlerden en bilineni ise eşek kulaklı midasın göçüdür.
    antalya- telmessos’tan arabasına atlar ve eskişehir’e doğru göç eder.

    ve o zamanki adı frigya olan eskişehir ve çevresine şansının da yardımıyla kral olur.
    belki de kral midas ile aynı dönemde
    eskişehir ‘e kral midas’ın coğrafyasından kopup gelen manavlar
    yani ana tanrıçanın halkı,

    bugün bu toprakların üzerinde yaşayan halkların en eskilerinden biri olarak yaşamlarını sürdürmektedirler.
    antalya’nın ünlü manavgat’ının da aynı kökenden geldiğini,
    coğrafi olarak eski luvi ülkesinin tam merkezinde bulunduğunu
    ve ana tanrıça ma’nın damgasını taşıdığını da vurgulamadan geçmemek gerekir.
  • yörükler kadar muhalif değillerdir, yobazlığa daha meyillidirler. yaşadıkları şehirler genelde yobaz oranı %50'nin üzerinde yerlerdir. eskişehir'de bu durum istisnadır, ancak oradaki tatar ve muhacir nüfus dengeliyor orayı.
  • anlaşılan o ki gavur çıkmışlardır. buna şaşırdık mı, şaşırmadık elbette!

    (bkz: manavlar ve göçmenler arasındaki rekabet)

    ps.

    şaka bir yana manavlar yerleşik türkmenlerdir. anadilleri türkçedir. osmanlı'nın sosyal/siyasal sisteminde din değiştirmek etnik kimliği de değiştirmeyi gerektirmezdi. bu yüzden türkiye'de hala rumca, ermenice, bulgarca, lazca, gürcüce konuşan yerleşik müslümanlar vardır. osmanlı sisteminde etnik köken farklılığı o kadar umursanmaz ki hemşinliler 90'larda ticaret için gelen ermenilerle anlaşabildiklerini görene kadar dillerinin nece olduğunu bile hatırlamıyorlardı. ki hemşinliler kripto falan da değillerdir. çok eski tahrir defterlerinde bile müslüman olarak kayıtlılar.

    hemşin gibi dar ve izole bir vadide bile anadil korunabiliyorsa, trakya'daki patriyorlar dillerini koruyabiliyorsa batı anadolu gibi osmanlı zamanında yoğun bir şekilde rumca konuşulan bir yerde manavların anadillerini unutmaları olası değildir ki zaten unutmadılar hala anadilleri olan türkçeyi gayet akıcı bir şekilde konuşabiliyorlar.*
  • batı anadolu'da yaşayan anadolu yerlisi kökenli bir halk, daha doğrusu anadolu yerlilerinin karışıp oluşturduğu halk.

    öncelikle manav olmayanların bu toplum hakkında atıp tutmaları saçmalığın daniskasıdır. bir tarafa çekip çekiştirmenin manası yok. yok türk kökenlilermiş, yok yunan kökenlilermiş... manavların ve bilgi sahibi olanların daha fazla konuşması gerek.

    manav adı yunanca "manavis" kelimesinden gelir. manavis, "yüz yıldan beri, uzun zamandan beri, ezelden beri" gibi bir anlama gelir. tdk de manav sözcüğünün yunanca etimolojisini kabul eder. tdk aynı zamanda şunu belirtilir: "balkanlardan göç etmiş, genellikle marmara bölgesinde yaşayan bir topluluk. yerli halk."

    sadece akıl yürütmeyle olası tarihlerini düşünelim. balkanlardan göç etmiş topluluk derken kastedilen muhtemelen friglerdir ve manavlar daha çok friglerle ilişkilendirilmiştir. çünkü anadolu'da helenleştirme politikaları öncesi anadolu'daki yerli halk kibele kültüne inanıyordu. frig kültürü ve inancı baskındı. heredot'a göre truvalıların diline yakın olan frigce anadolu'nun lingua francasıydı. manavların oluşumuna katkıda bulunmuş diğer başlıca anadolu halkları: hititler, hattiler, lidyalılar, luviler, misyalılar, bitinler, traklar, kimmerler ve galatlar.

    olası tarihlerini düşünmeye devam edelim. bundan sonrasında manavların helenleşen anadolulular olduğunu varsayıp bir hat çizelim. yunanlar, anadolu'yu işgal ettiğinde yerli halka ""yüz yıldan beri, uzun zamandan beri, ezelden beri" yani "yerli" anlamına gelen manav/manavis adını verdi. makedonyalı iskender sonrası helenleştirme döneminde dilleri yunanca'ya, kibele kültü ve anadolu çok tanrıcılığı yunan/helen çok tanrıcılığı'na asimile olmaya başladı. roma döneminde bu pekiştirildi. roma topraklarında hristiyanlığın yayılmasıyla hristiyanlaştılar ve çoğunlukla batı anadolu'da yayılan montanizm mezhebi'ni, geç dönemde ikonoklazm mezhebi'ni kabul ettiler. bizans imparatorluğu'nu yöneten amorion, dükas, angelos, frigya ve komminos hanedanlıklar kökenlerine bakacak olursak manav soyundan nasiplenmiştir. bizans yönetiminin güney slavlarını ve karadeniz-hazar steplerinden gelen göçebe türki* dilleri konuşan toplulukları bölgelerine yerleştirmesiyle karıştılar. bölge, malazgirt savaşı'ndan sonra anadolu'da hakimiyet kuran selçukluların bizans'la olan çatışmaları dolayısıyla sıklıkla el değiştirdi ve tahribata uğradı. birçoğu islami otorite, tekfurların zalim yönetimi, mezhep çatışması ve tasavvuf akımları etkisiyle müslümanlık'ı seçti. osmanlıların 1397-1402 konstantinopolis kuşatması'nı sonlandıran istanbul antlaşması'nın bir maddesinde konstantinopolis'te manavların yaşadığı müslüman mahallesi kurulması geçmektedir. yani ilk yerli istanbullular manav'dır.

    manav bir yaşlıya sorduğunuz zaman "ne zaman anadolu'ya geldiniz" diye alacağınız yegane cevap "biz hep buradaydık" olur. türklerde, türkmenlerde ve yörüklerde olduğu gibi "horasan miti" yoktur, oğuz boylarıyla alakaları da yoktur. kendilerini salt manav olarak tanımlarlar. manav köylüleri "türk'üz" demezler. sadece "manav'ız, yerliyiz" derler. çünkü türklerin onlardan binlerce yıl sonra anadolu'ya geldiklerini biliyorlar. bilincinde olmasalar da tarihlerini biliyorlar.

    yörükler ve türkmenlerden pek hazzetmez, rumlarla, ermenilerle ve biraz da muhacirlerle iyi anlaşırlardı ve hatta birçok rum-manav karışık köy kurulmuştur. o derece kendilerini ayırma yapmışlardır ki manav illerine gitseniz kentin yerlileri "manav mısın, macır* mısın, yörük müsün" diye sorar.

    günümüzde türkçe konuşurlar. eğer yaşlı bir manav ile konuşursanız bir çok farklı sözcük kullandığını fark edeceksiniz. bunları not alın ve etimolojisini araştırın. birçoğu rumca çıkacaktır. en azından benim bulduklarımın rumca çıktı.

    türkçenin batı grubunun 1-2-3. grupları manavların çoğunluğu oluşturduğu yörelerde konuşulur. manavların türkçe konuşmasında genellikle katmerli birleşik zaman ve yaklaşma birleşik fiil sıklıkla kullanılır. ortadaki h'nin düşmesi, sondaki r'nin okunmaması, ny ve ng seslerinin kullanımı, soru ekinin kullanılmaması da dahil edilebilir.

    çok ilginç bir şekilde paskalya bayramı, yumurta bayramı adıyla manav köylerinin bazılarında hala kutlanır. yumurtalar rengarenk boyanır, çörekler yapılır, ziyafet verilirdi.* anadolu'nun geleneksel bayramı hıdırellez de manavların özel günlerindendir.

    meslek anlamındaki manav sözcüğünün manav halkının adından geldiği düşünülebilir. göçebe/yarı göçebe türkler anadolu'ya geldiğinde tarımla uğraşan manavlar ile karşılaşıp anadolu'nun tarım ihtiyacını onlar karşıladığı, sebze-meyve ticaretini onlar yaptığı için türkler sebze-meyve satıclığı yapan mesleğe "manav" adını vermesi ihtimalini yabana atmamalıyız.

    manavgat ile manavlar arasındaki bağlantıyı anlatmadan bitiremeyeceğim. manavgat'ın asıl ismi "manavya" anlamına gelen manaua'dır. ermenice hali manavgat dilimize yerleştiğinden selçuklu döneminden beri bu adla anılır oldu.

    özetle; manavlar eski anadolu kökenli halkların bütünüdür denilebilir mi, muhtemelen. geçmişte yunanca konuştukları ve helenleştikleri için rum, şimdi türkçe konuştukları ve türkleştikleri/türkleştirildikleri için türk olmuşlar diyebiliriz. nesiller boyu türkçe konuştukları için bazıları türk olarak sınıflandırır lakin kendilerini "manav" olarak tanımlamaktan vaz geçmezler. dillerini ve kısmen de olsa kültürlerini çok uzun zaman önce kaybetmeleri nedeniyle uluslaşmaları imkansıza yakın olsa da yer yer ayrı bir toplum olarak ele alınabilen bir kesim manavlar.

    günümüzde manavlar hakkında çoğunlukla* türk milliyetçisi türkologların ve tarihçilerin çalışma yapması gerçek manav mirasına zarar veriyor. umuyorum ki her şeyi türkleştirme veya herhangi bir şeyleştirme amacı gütmeyen yerli ve yabancı tarafsız tarihçiler manavlar hakkında yeterince araştırma yapar, kapsamlı bir şekilde tarihlerini-kültürel miraslarını ortaya çıkarırlar.

    edit: imla ve üslup düzeltmeleri.
  • sanıldığı (?) değil bilindiği üzere türktürler. bunu dillerinden, adetlerinden, giyimlerinden, inanışlarından anlayabilirsiniz. ya da hayatınızda hiç manav görmemişseniz, gider en azından kısa bir google araştırması yapar, ulaşacağınız birkaç makaleden/tezden öğrenirsiniz. türkçeden başka dil bilmeyen, orta asyadaki inanışı ve adetleri hala yaşatan, konuşmaları hala 13. yüzyıl şiirlerindeki daralma/değişme özelliklerini taşıyan insanlara "yeaa bunlar hiç orta asya görmedi ki, türk diil yea" diyemezsiniz. ayıp olur.

    ilk entry çok uzun ve de zahmetli fakat gözüme çarpan tek bir yanlışı düzelteyim, gerisini de allah affetsin artık:

    mabut sözcüğü (aslen ma'bud) "ibadet edilen" anlamına gelir. ayn be ve dal harflerinden müteşekkil bir kökün çekimidir. malum kelimesinin ilim, manzum kelimesinin nazım, maktul kelimesinin katil ile ilişkisi gibi. ve aynı çekimde menfur, mezkur, merhum kelimeleri de oluşturulabiliyor. bunların başında "ma" değil "me" var. demek ki "ana tanrıça koyun dolly"den geliyorlar diyebiliyor muyuz? inşallah diyemiyoruzdur...

    hayatımda okuduğum en temelsiz iddialardan biriydi, üzgünüm ilk entry.
  • mensubu oldugunu soyleyenler de dahil kimsenin kokeni hakkında bir bok bilmedigi, gotunden sallamaktan helak oldugu, bir toplulugu tanimlayan ad. haklarinda yapilan tanimlamalar ancak komikten en komige dogru siralanabilir.
hesabın var mı? giriş yap