• arkadaşla sefaköy'e halı saha maçına gideceğiz. trafik çok var diye metrobüse binelim dedik. girdik kalabalığa vıgır vıgır her yer. yılbaşı hindisi gibi bekliyoruz. 4 tane metrobüs geldi binemedik. zaten gelen araçlar da tıklım tıklım. durakta aracın kapısı bir açılıyor, otobüsteki yolcular hüüüppp diye temiz havayı içine çekiyorlar. o kadar dolu araba. tıfıl olanlar boşluğu değerlendirip giriyor ama biz denizdeki dalga gibi bir ileri, bir geri sallanıp duruyoruz. binemiyoruz bir türlü. maça da geç kalacağız. arkiye dedim, olum ne olursa olsun şimdi gelen araca dalıyoruz, yoksa geç kalacağız okey mi dedim. okey dedi. sıkı tut çantayı, yarışma gibi düşün, binersek kazanacağız dedim. ahaha tamam dedi ve şak geldi metrobüs. full çakılı araç. yalvarırım binmeyin diye ağlıyor.

    kapı açıldı. arki daldı içeriye. içeriye dediğim kapı girişi. bi götlük yer olsa ben de atlayacağım ama yok. arkiye dedim elinle itekle milleti, ben de arkalarından yaslanacağım falan adımımı attım şak kapı kapandı.

    laaannnnnnnnnnnn...

    binemedim mk. arki gitti, kaldım tek. ehh dedim sikerim böyle işi. gelen metrobüse kavga dövüş binmezsem bana da duvar delen nejmi demesinler. geldi metrobüs. yıkacağım ortalığı derken kapılar bir açıldı hurraa herkes üstüme, eziliyorum lan. çanta sıkıştı insanlara. kurtarmaya çalışıyorum milletin arasından. çekiyorum çantayı. adamın biri de '' derdin ne senin '' diyor. şu otobüse bineyim daha da bir şey istemiyorum dayı dedim. binmen için otobüse doğru dönmen gerekiyor dedi. biliyorum da bunu kurtarmaya çalışıyordum dedim. gösteriyorum çantayı.

    gösterirken bana yine bir şeyler olmaya başladı. hakeme itiraz eden futbolcu gibi herkes üstüme geliyor. döndüm geriye ohaa yeni metrobüs gelmiş. ona da binemedim. tekrar geldi bir tane o da çakılı. yani çakılı derken gerçekten çakılı. şoför otobüs koltuğundan kalkıp yolcuların ayaklarını çat çat çiviyle çakmış kimse yerinden kıpırdamıyor sanki. lan çıldıracağım. gta oyunu gibi şoförü dövüp otobüsü gasp edesim var. dayanamadım yanımda duranlara söylendim. '' bakın, ben bayağıdır sıra bekliyorum ve tam 6 metrobüs geçti binemedim. acil işim var binmem gerek. anlayış lütfen'' dedim.

    ben 8 araçtır buradayım dedi biri.
    ben yarım saattir buradayım dedi diğeri.
    emekli olacağım neredeyse dedi öbürü.

    dinliyorum herifleri anasını satim. sonra hele şükür geldi yine metrobüs attım zor bela kendimi. çantayı son anda kurtardım. ohh be bindim. yine de bindim lan. kimse kıpırdamıyor. sanki metrobüse değil de bal müzesine girmiş gibiyim. herkes heykel gibi dikiliyor. şampiyonluğa oynayan başakşehir'in maçları bile bu kadar kalabalık değildir. çıt çıkmıyor otobüsten. onlarca insan var ama çıt yok. ulan mimikleri bile oynamıyor insanların. birine sarılıp selfi çekinesim geldi. metrobüste değdirme keyfi. ohh mis. diğer durakta insanlar inince kıpırdama olmaya başladı. hemen ortalara doğru gittim. ohaaa oturan var. oturuyorlar lan burda. bu ne yüce bir şans. ama oturmuşlar bir de uyuma taklidi yapıyorlar. çiftetelli oynamazsam orospu çocuğuyum. sen seçilmiş insansın manyak herif, anın tadını çıkarsana, nedir bu tafralar. derken arki geldi aklıma, hemen aradım geliyorum bindim diye. arki ben indim olum dedi. oha farka bak. sahaya gittim maçın 15. dakikası oynanıyor. hep mana bulurdum maça geç kalınca '' beylerr anahtar kimde, oda numarası kaç'' diye bağıran adamlara. ama işte metrobüs sayesine onlardan biri olduk işte. nitekim girdik maça. 16-3 yenildik. o çok ayrı bir konu. o çok farklı.
    ayıpsın metro pis.
  • az önce zincirlikuyu metrobüs durağında şahit olduğum şu manzara karşısında hak verdiğimdir.
  • geçen sene napiyorum ulan ben ülkenin önde gelen holdinglerinin birinde finans uzmanıyım gün boyu yabancı bankalarla kredi konuşuyorum önemli insanlarla bir araya geliyorum akşam olunca 1000 tane adamın kucağında eve gidiyorum. arabayla geleyim desem 1.5 saat, maslak'a tasinayim desem got kadar ev kirasi 3.000 tl sikerim kariyerini de istanbuluna da deyip antalyaya taşındım. şimdi çok mutlu olduğum gibi arada böyle başlıkları okuyorum ve keyfime keyif katıyorum. 1 yıldır toplu taşımaya hiç binmedim otopark parası da vermedim. en son maslakta sordugum ev 40 m2 di şimdi oturduğum evin balkonu o kadardır heralde. hahahahahaha amk rezilleri sürünün
  • yurtdışındayım, bazen ders çalışmak istemiyorum. o anlarda metrobüs fotoğraflarına bakıp motive oluyorum.
    oku, baban gibi zincirlikuyu’da olma.
  • sadece binebilmek için sabah 06.40'da durakta oluyorum. iş yerine fazladan 40 dakika önceden gitmiş oluyorum gidip kahvaltı yapıyorum, yürüyüş falan yapıyorum.
    saat 7'den sonra metrobüse binmek im - kan - sız dostlar öyle bir rüya, dünya yok.

    ben sıkı kullanıcılarındanım aktif sanırım 8 seneyi bulmuştur bu b.düzü hattından önce de vardım yani.
    ilk varan öyle patladı zaten bu b.düzü çomarlarını aldılar hatta patladı mk ulaşım aracı. yok yani böyle bir şey esenyurt, haramidere işçi tayfası anasını belledi.
    sonradan artık nüfusta ya da bu taraflarda bir patlama daha oldu (bence esenyurt taraflarında emlak piyasası çok düştü ve yatırım oldu ondan) son 1,5 yıldır bundan 6,7 yıl önce doğal afad olduğunda olan durum hergün oluyor.

    ben 4 sene 29 durak gidip geldim üniversite yıllarında böyle bir durum yoktu son 1 senedir inanılır gibi değil durum yani eve dönerken işte yorulduğumdan daha fazla yoruluyorum. bu sabah (sabah 06.45 gibi bindim) tıklım tıklımdı ve birkaç kadın yolcuyla tıkış oldum cidden iğrenç bir durum kadın huylanıyor ofluyor çantam deyiyor sürekli bakıyor kendimi kötü hissedebilecek her şeyi yaşadım sırtımdaki çanta zaten nefretim oldu resmen günah taşıyorum sırtımda mk.

    türkiye'de mutsuz olmak için bu bile yeter cidden. kimse bu mk aracını hizmet demesin rezillikten başka bir şey değil.
  • 5 sene boyunca her gün 1 saat metrobüs yolculuğu yaptım o zamanlar metrobüs dünyanın en büyük problemi olduğunu düşünür yetkililerin bir çözüm bulmasını dilerdim.
    3 senedir arabam var ve anadolu yakasında işime yakın evde oturuyorum. değil metrobüse minibüse bile binmiyorum markete arabayla işemeye tahtırevanla falan gidiyorum. şimdi metrobüse ilgili yazılanlar bana o kadar yabancı geliyor ki, bana böyle geliyorsa düşünün zırhlı mercedeslerinden inmeyen ve saraylarda yaşayanları ne kadar ilgilendirir? kimsenin sikinde değilsiniz arkadaşım... bokta boğulmaya devam...
  • 6 yıllık profesyonel bir metrobüs kullanıcısıyım. farklı otobüs kombinlerinde bile hangi kapının nerede duracağını hesaplar, en kalabalık duraklarda bile 2. bilemediniz 3. metrobüste kendime rahat bir koltuk ayarlayabilecek ustalıkta biri olarak tanımlayabilirim. bunca zaman içinde bu lanet taşıtın içinde tırnak keseninden ayaklarını ayakkabısından çıkartıp ayak parmaklarını aça aça çoraplarını geren ve parmak arasına sıkışmış kokuyu dışarı salana, ishal olup otobüse sıçandan kusana, karısını dövene, taciz edene her türlü iğrençliği gördüm. hiç almadığım kokuları bu aracın içinde aldım. ne zaman yok artık daha kötüsü olamaz dedim, işte o zaman metrobüsün içinde yeniden şaşıracak bir olaya şahit oldum. şimdi bu ve buna benzer olaylara duraklarda görüyorum. neden mi? inanması çok güç ama metrobüsler dolu. ne yapsın adam metrobüse binemiyor ki? orada göremediği işini durakta hallediyor. her zaman bir kişilik yer vardır mottosuyla hareket eden bu araçlarda artık yer yok. ben bile binemiyorsam amatörler ne yapsın?
    tanım: her geçen gün daha da imkansız olacağını düşündüğüm önerme.
  • istanbul, artık bütün güzelliği film ve şarkılarda hapis kalmış harap bir şehirdir.

    türkler istanbul'u fetheden değil yok eden millet diye anilma tehlikesiyle karşı karşıya. sadece son on sene içerisinde şehir nüfusu %70'lik artış gösterdi, kayıt dışı göçmen nüfus bilinmiyor. yeşillik bırakılmadı; maçka, yıldız, gülhane, eeee? milyonlarca insanın yaşadığı levent - eyüp - fatih - zeytinburnu - güngören hattında adam gibi yeşillik alan var mı? yok.

    şehrin en güzel yerlerinden biri olarak bilinen sultanahmet bile mahvolmuş, fahiş fiyattan satış yapan esnafa ve çimlere uzanıp semaverde çay yapan ailelere kurban gitmiş.

    ulaşım desen rezalet. metrosu da metrobüsü de vapuru da kalabalık. vapurlar boğaz manzarasına karşı çay içilirken gösteriliyor televizyonda, oysa iş çıkış saatinde bildiğin ayakta gidiyor millet.

    2010'da avrupa'ya kültür başkentliği yapan bir şehirde büyük opera salonu yok düşünebiliyor musunuz? göt kadar süreyya'ya gitmeye çalışıyor bir avuç insan. atatürk kültür merkezi'ni 10 senedir tamir edeceğiz diye kapalı tutuyorlar. şehrin göbeğindeki dev bir bina yıkık dökük şekilde kaderine terk edilmiş.

    osmanlı zamanında ingilizlerin istanbul'a taktığı bir lakap vardır, sanırım yine ona dönüyoruz; dünya'nın görmüş olduğu en büyük köy.
  • ozellikle bu sene icin altina imzami atacagim tespit.

    onceden is giris-cikis saatlerinde cok yogun olurdu. binmek imkansizdi. ama bu sene her saatte yogunluk var. oglen saatinde bile binmek neredeyse imkansiz.
  • bir yandan güzel bir icat gibi görünse de toplu taşımanın şöyle bir sıkıntısı var,

    eskiden beylikdüzü'nde oturan biri, kadıköy'de çalışmayı aklının ucundan dahi geçiremezdi zira toplu taşımayla imkansıza yakın, arabayla ise hem pahalı hem de zor olacaktı. dolayısıyla kadıköy'deki bir şirket, çalışanlarının kadıköy yakınlarında oturabileceği bir maaş vermek zorundaydı ki, orada çalışacak kalifiye personel bulabilsin. o güzel semtlerin güzel olmasının sebebi de buydu zaten. maaş ve kiralar mantıklı seviyelerde ilerliyordu.

    şimdi kadıköy'deki patron ciddi ciddi toplu taşımayla geleceklerini bildikleri halde beylikdüzü'nden falan adam alabiliyor. veriyor bir aylık akbil, hoop tamam. biraz daha carlarsan da altına bir linea çekiyor şirket aracı olarak, hayatın öyle yollarda geçiyor. eskisi gibi yüksek maaş vermesine de gerek kalmıyor.

    yani iyi bir şey olarak lanse ettiğimiz bu toplu taşımanın gelişmesi olayı aslında şehri çok daha yaşanmaz bir hale getirdi zira sermaye sahiplerine neredeyse şehir dışından ucuz işgücü sağlamasına imkan verdi ve ekonomisi olmayan küçük şehirleşmeler yarattı. ekonomisi olmayan bir şehir göç etmek zorundadır, biz istanbul'da her gün birbirine taşınan şehirlere şahit oluyoruz. bir belçika kadar insan sadece 8 saat için yer değiştiriyor ve geri gidiyor. bunun sürdürülebilir hiç bir tarafı yok.

    bu ülkede iç savaş çıkarsa bu yüzden çıkacak. hakikaten çekilir tek bir tarafı yok bunun.
hesabın var mı? giriş yap